Gelişmiş Arama
Ziyaret
6777
Güncellenme Tarihi: 2010/09/22
Soru Özeti
Melekler masumiyetten bir derece taşırlar mı?
Soru
Meleklerin masum olduğunu söyleyebilir miyiz? Onlar masumiyetin değişik düzeylerini taşırlar mı?
Kısa Cevap

Melek ve ferişteler çok mübarek ve zarif varlıklardır. Onlar Kur’an’da beyan edilen birçok güzel özelliğe sahiptir. Bu özelliklerden biri de onların varlıklarında maddî ve hayvanî sıfat ve özelliklerin bulunmayışı ve esasen günah işleme ve isyan etmeye dönük hiçbir meyil ve güç taşımamalarıdır. Bu nedenle onlar her türlü günah ve isyandan arı ve münezzehtir. Buna göre, masum olmak sadece günah ve isyana bulaşmamak anlamında ise meleklerin de masum olduğu söylenebilir; zira onlar her türlü günah ve isyandan arı ve münezzehtir. Ama masumiyet Allah’ın yardımıyla peygamber ve imamlarda (a.s) icat edilen nefsanî bir meleke ve ilahî takva haletine sahip olmaksa ve de insanî özelliklere sahip olmak ve şehvet, gazap ve günah işleme gücü taşımakla beraber, insanın kendi iradesiyle günah işlemekten yüz çevirmesi ve hiçbir günah işlememesi ise, bu anlamıyla masum değillerdir.

Ayrıntılı Cevap

Melek ve ferişteler her türlü günah ve isyandan arı ve münezzeh olan çok mübarek ve zarif varlıklardır. Kur’an onların makamını çok üstün kılmış ve hatta meleklere iman etmeyi Allah, peygamberler ve semavî kitaplara iman etme sıralamasına yerleştirmiştir.[1] Kur’an-ı Mecid onların özelliklerini şöyle saymaktadır:

1. Melekler akıllı ve şuurlu varlıklar ve Allah’ın değerli kullarıdırlar.[2]

2. Onlar Allah’ın buyruklarına tabi olup asla isyan etmezler.[3]

3. Onlar sürekli Allah’ı tespih ve takdis etmekle meşguldürler. “Melekler ise, Rablerini hamd ile tespih ederler ve yeryüzündekiler için bağışlanma dilerler.”[4]

4 Âdem’in yaratılması nedeniyle melekler istisnasız kendisine secde etmiştir ve Âdem onların öğretmenidir.[5] Bu husus insanın tekâmül etme kabiliyeti açısından onlardan daha üstün ve mükemmel olduğunun göstergesidir.

5. Onlar ne yemek yer, ne su içer ve ne de evlenirler. Nitekim İmam Sadık’tan nakledilen bir hadiste şöyle okumaktayız: “Melekler yemek yemez, su içmez ve evlenmezler. Onlar sadece ilahî arşın meltemiyle yaşarlar.”[6]

6. Onlar ne uyur, ne gevşeklik gösterir ve ne de gaflet ederler. Nitekim İmam Ali (a.s) bir hadiste şöyle buyurmaktadır: “Onlarda ne gevşeklik, ne gaflet ve ne de isyan… vardır. Uyku onlara galebe çalmaz ve akılları unutmaya duçar olmaz. Onların bedenleri gevşekliğe yönelmez. Onlar babaların sperması ve anaların rahminde yer almaz.”[7]

7. Onlar değişik makam ve farklı mertebelere sahiptir; bazıları sürekli rükûda ve bazıları da sürekli secdedirler. “(Melekler şöyle derler:) Bizim her birimiz için, bilinen bir makam vardır. Şüphesiz biz, orada sıra sıra dururuz ve şüphesiz Allah'ı tespih ederiz.”[8],[9]

Ama bu mübarek ve zarif varlıkların masumiyeti de var mıdır, yok mudur? Bu soruyu yanıtlamak için masumiyet hakkında elde bir tanım bulundurmamız lazımdır. Masumiyet sözlükte korumak ve engel olmaktır. Istılahta ise insanı günah veya hatta hata ve yanlıştan alıkoyan nefsanî bir melekeye denmektedir.[10] Buna göre, masumiyet makamı Allah’ın yardımıyla peygamber ve imamlarda (a.s) icat edilen nefsanî bir meleke ve ilahî takva haletidir. Elbette bu halet onların günah işlemeyebileceği anlamında değildir. Aksine bu melekeyi taşıyanlar günaha yakın olmalarına ve onu yapmaya güç yetirebilmelerine rağmen kendi irade ve tercihleriyle günahtan yüz çevirmekte ve asla bir isyana bulaşmamaktadırlar. Bu, tıpkı çok zehirli tehlikeli bir maddenin tehlikelerini bilip onu asla yemeyen çok bilgili bir doktora benzer. Onu yeme gücü olmasına rağmen kendisinin bilgisi ve düşünsel ve fikrî ilkeleri bu fiilden kendi meyil ve iradesiyle vazgeçmesini sağlar. Masumiyetin Allah’ın peygamber ve imamlara (a.s) rehberliğin ağır sorumluluğu nedeniyle verdiği özel bir bağış olduğuna dikkat etmeliyiz. Buna göre, masumiyet faydası herkese dönen bir ayrıcalıktır.[11] Masumiyetin mana ve hakikatini göz önünde bulundurarak şöyle söylemek gerekir: Her ne kadar melekler her türlü günah ve isyandan arı ve münezzeh olsalar da masumiyet makamına (peygamber ve imamlarda (a.s) olduğu şekliyle) sahip değillerdir. Eğer masumiyetin manası genişletilirse ve güç yetirmemeyi de kapsayacak şekilde her nedenle olursa olsun günaha bulaşmama manasına geldiğini kabul edersek, melekler de masum sayılır; zira onlarda günah ve onu işlemeye dönük hiçbir meyil ve yöneliş yoktur. Onlar sürekli Rablerini tespih ve takdis etme halinde ve O’nun buyruklarına tabi durumdadırlar. Elbette melekler bir düzey ve derecede bulunmayıp değişik mertebelere sahiptirler. Kur’an-ı Mecid şöyle buyurmaktadır: “(Melekler derler ki:) Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır.”[12] Onlardan bazıları Cebrail, Mikail, İsrafil ve Azrail gibi ilahî dergâha yakın melekler olup dereceleri çok yüksektir. Bilge ve filozoflar “meleklerin büyükleri” olarak onlardan söz etmişlerdir. Bazıları da daha alt bir kademede bulunur. Her birinin özel bir vazifesi vardır. Hz. Ali (a.s) meleklerin derece ve vazifelerini şöyle beyan eder: “Onlardan bazıları Allah’ın vahyini emanet üstlenip peygamberlere götürür, bazıları Allah’ın kullarını kollar be bazıları da O’nun cennetinin kapıcılarıdırlar…”[13] Bazı meleklerin ilahî buyruğa karşı geldikleri ve hakeza kendilerinin cezalandırıldıkları ve tembih edildikleri hakkında “Fatres” rivayeti gibi nakledilen rivayetler yeterince güvenilir değildir. İslam âlimlerinin hepsi böyle rivayetleri kabul etmemiştir. Onlardan bazıları şu kanıdadırlar: Fatres rivayeti ispat edilmeye muhtaçtır; zira Fatres yunanca bir kelimedir ve Şaban ayının üçüncü günü duasında da melek sayılmamıştır. Sadece “Fatres İmam Hüseyin’in (a.s) beşiğine sığındı” şekliyle nakledilmiştir. Öte taraftan bu duanın senedi de araştırılmalı ve itibar ölçüsü öğrenilmelidir…[14] Bir başka grup ise meleklerin günah işlemesi ve cezalandırılmasını inkâr etmekte ve şöyle demektedir: Fatres’in isyan etme rivayeti “ikrama erdirilmiş”[15] ayet-i şerifesi ve “emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır [16] ayetiyle çelişmektedir. Dolayısıyla bu grubun bakışında meleklerin isyan etmesi kabul edilir değildir. Öte taraftan Şia âlimleri böyle rivayetlerin doğru oluşunu farz ederek bir takım ihtimaller öne sürmüşlerdir:

1. Bazı müfessirler şöyle demiştir: Meleklerin cezalandırılması ve uyarılması günah ve isyan sebebiyle değil, “en öncelikliyi terk etme” neticesinde gerçekleşmiştir. En öncelikliyi terk etmeden maksat onların ilahî buyrukları icra etmede öncelikli olan ameli terk etmeleri ve sonraki merhalelerde yer alan ameli yapmaları yahut söz konusu ameli daha öncelikli olan şart ve vakitte yapmayıp başka bir şart ve zamanda yapmalarıdır. Bu da onların ceza ve yaptırıma uğramasına neden olmuştur.[17]

2. Bir başka grup meleklerin isyan ve yaptırım sorununu halletmek için bu gibi rivayetlerin insana benzeyen bir grup melekler ile ilgili olduğu ihtimalini vermişlerdir. Onlar şöyle demektedir: Rivayet ve hadislerde bazı meleklere “yer melekleri” denmektedir. Onlar görünmeyen varlıklardır ama belki de insana çok benzemektedirler; yani sorumluluk üstlenmekte ve bazen de başkaldırmaktadırlar. Hakikatleri bize açık değildir… Hatta bazı rivayetlerde bazı meleklerin bu dünyadaki unsurlardan yaratıldığı yer almıştır.[18]

3. Bazıları da Fatres rivayetinin senedinin doğruluğu ve onun melek oluşu ispatlanması halinde bile bunun “Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen”[19] ayetiyle bir çelişki arz etmeyeceğine inanmaktadır; zira melekler bir tür değildir. Arş ve vahiy taşıyan meleklerin yüce bir makamı vardır: “(Melekler şöyle derler:) Bizim her birimiz için, bilinen bir makam vardır.”[20] Vahiy taşıyan melekler masumdur ve tekâmül de etmemektedirler. Bütün meleklerin bir tür olduğuna ve mükemmelleşme yetisine sahip olan insana benzer meleklerin de var olmadığına dair bir delil mevcut değildir! Öyleyse Fatres’in yere ait meleklerden sayılması ve semavî ve uhrevî melekler ile fark etmesi mümkündür.[21]

Hz. Ali’nin (a.s) meleklerin sıfat ve özellikleri hakkındaki sözleri göz önünde bulundurulursa ve bu sözleri mutlak anlamda her melek için kabul edersek ve de Hz. Ali’nin (a.s) tüm meleklerin sıfatlarını beyan etme makamında olduğunu söylersek, bu durumda en düşük derecedeki melekler de bu özelliklere sahip olmalıdır. Dolayısıyla onlar hakkında en öncelikliyi terk etme ve makamsal günah dışında bir isyan düşünülemez.[22] Ama Hz. Ali’nin (a.s) özel melekleri tavsif etme makamında olduğunu söylersek ve delilimizin de bu babın diğer rivayetleri olduğunu belirtirsek, yukarıda işaret edilen iki açıklamadan birini kabul etmeliyiz. Her haliyle melekler maddi olmayan varlıklar olmaları nedeniyle onları tam tanımak ve haklarında bilgi edinmek sadece ayet ve rivayetler yoluyla müyesserdir ve her rivayete de güvenmek mümkün değildir. Rivayetler senet ve delalet açısından kâmilen güvenilir olmalıdır. Böyle rivayetlere ulaşmadığımız sürece merciimiz sadece Kur’an ayetlerdir.      



[1]Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler.” (Bakara, 285.)

[2] Hayır, (evlat diye niteledikleri) o melekler ikrama erdirilmiş kullardır. (Enbiya, 26.)

[3] Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.” (Tahrim, 6.)  

[4] Şura, 5.

[5] Bakara, 30-34.

[6] Biharu’l-Envar, c. 59, s. 174.

[7] Biharu’l-Envar, c. 59, s. 175.

[8] Saffat, 164-166.

[9] Tefsir-i Numune, c. 18, s. 174-176.

[10] Misbah Yezdi, Muhammed Taki, Usul-i Akaid, c. 2, s. 121.

[11] Tefsir-i Numune, c. 17, s. 304.

[12] Saffat, 164.

[13] Nehcü’l-Belağa, Feyzü’l-İslam, hutbe. 1.

[14] Porseş ve Pasohha Dar Mahzar Ayetullah Cevad Amuli, c. 2, s. 88.

[15] (Böyle iken) “Rahmân, çocuk edindi” dediler. O, böyle şeylerden uzaktır, yücedir. Hayır, (evlat diye niteledikleri) o melekler ikrama erdirilmiş kullardır. (Enbiya, 26.)

[16] “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.” (Tahrim, 6.)

[17] Ayetullah Mekarim, Dar Porseş ve Pasohhayi Huzuri.

[18] Murteza Mutahhari, Tevhid, s. 342.

[19] “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.” (Tahrim, 6.)

[20] Saffat, 164.

[21] Tavsiyeha, Porseşha ve Pasohha Dar Mahzar Ayetullah Cevad Amuli, c. 2, s. 87-88.

[22] Bu hususta “Peşuheşi Dar Rivayat-ı Fatras Melek” adlı Muhammed İhsani Fer’in Mecelle-i Ulum-i Hadis Şemare-i 34’daki (sal-ı nohom, şemare-i çarom, zemestan-ı 1383) makalesine bakın. Kendisi bu makalede Fatres rivayetlerinin senedini muteber bilmekte ve onu makam günahı manasında yorumlamaktadır. Makam günahın da masumiyet ile bir çelişkisi yoktur.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Kur’an’da kıyamet günündeki azap için farklı tabirler kullanmasının illet nedir?
    6408 Tefsir 2012/06/16
    Kuranı kerim kıssaları anlatırken takip ettiği yöntem şu esasa dayılıdır ki, kıssalardan hedeflenen hedefin tahakkuk edilmesini ifa etmekte müessir olan önemli noktalarla yetiniyor. Kıssanın detaylısına ve ayrıntılarına değinmiyor. Yani olayı baştan sona kadar açıklamıyor. Yerlere göre gerektiği ve uygun şekilde kıssalardan istifade ediyor. İlgili ayetlere ...
  • Hıbr ve Habs kelimelerinin kökenleri Kur’an’da kaç defa zikredilmiştir ve manaları nedir?
    7843 Tefsir 2014/01/21
    Hıbr ve Habs kelimeleri üç harfli olarak Kur’an-ı Kerim’de zikredilmemiştir. Ama bu iki kelimenin türevleri değişik şekilde kullanılmıştır. Bunların birkaç numunesini aktarıyoruz: A. Hıbr: Bu kelimenin türevleri biçim dışı çoğul kipi şeklinde yani “Ahbar”[1] ve hal fiili şeklinde “yuhberun”[2] ve “tuhberun”
  • Geleneksel fıkıh nedir?
    8359 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/11/12
    Geleneksel fıkıh, Şia âlimlerinin, bin yılı aşkın kullandıkları yöntem esasınca, hatıralaşmış kendi kitaplarının yöntemiyle dini hükümleri elde edip içtihat etmektir. Hz. İmam Humeyni (r.a) bu yöntemi, hükümlerin araştırılıp incelenmesinde yöntemlerin en iyisi bilmiş ve şöyle demiştir: “Ben, fıkhı sünneti (geleneksel fıkıh) ve içtihadı cevahiriye inanıyorum ve buna muhalefet etmeyi caiz ...
  • İslam dininin erkeklerin bakımı ve kişisel temizliği için tavsiyeleri nelerdir?
    3454 Teorik Ahlak 2019/10/09
  • Ahid duası ne zaman okunmalıdır?
    9367 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2010/12/04
    Duay-ı ahd hakkında rivayetlerde şöyle gelmiştir: ‘Kim bu duayı kırk sabah okursa İmam Mehdi’nin (a.s) yaranından sayılır...’[1] Bu dua sabahları okunmalıdır ve onun en iyi zamanı sabah namazından sonradır. Sabah ise fıkıha göre fecr-i sadıktan, güneşin doğuşuna kadardır. Ama örfte ...
  • Tanrı nedir ve varlığını ispatlayan deliller var mıdır?
    4223 وجود 2020/01/14
    İslam dininde Tanrı Allah olarak ifade edilir. Allah Teala mutlak vücut ve mutlak kemaldir. Buna binaen  her türlü kusur ve noksanlıktan münezzehtir. Mümkün olan her şeye kadir eşsiz bir varlıktır. Bütün mahlukata her an ve her halde agahtır. Her şeyi duyan, gören, irade ve ihtiyar sahibidir. Her ...
  • Kıyamet azabından kurtulmak için bir ümit var mı?
    9820 Pratik Ahlak 2011/11/12
    Dini öğretilerden anlaşıldığı kadarıyla Allah’ın rahmetine ümit bağlamak ve kıyamet azabından korkmak birbirini tamamlayan iki önemli özellik olup mümin kul eşit bir şekilde bu iki özelliğe sahip olmalıdır. Yani mümin kimse farzları yerine getirip, haramları terketmekle akıbetinin hayırlı olması için Allah’ın rahmetine ümit bağlarken aynı ölçüde Allah’tan ...
  • Secde veya ruku’dan sonra “Rabbi Salli Ala Muhammed ve Ali Muhammed” cümlesinin anlamı nedir?
    6922 صلوات بر محمد و آل محمد 2015/04/19
    “Rabbi Salli Ala Muhammed ve Ali Muhammed” cümlesi inşa-i cümlelerden olup bir “çağrı”dır. Aslında ey rabbim! “salli ala Muhammed ve ali Muhammed” idi ve anlamı da şudur: “ey rabbim! Muhammed ve Ali Muhammed’e selem et. Daha fazla bilgi edinmek için aşağıdaki endeksleri mütalaa ediniz:
  • Hac’da kurban kesmenin felsefi nedir?
    9007 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/05/03
    İslam’ın tüm buyruk ve kanunları hikmet veya yaratıkların durumunu göz önünde bulunduran çok hesaplı ve faydalı hikmetler esasınca oluşturulmuştur. İslam kanun ve hükümlerinden birisi de kurban bayramı gününde Mina bölgesinde hacılara kurban kesmenin farz oluşudur. Hacda kurban kesmenin hikmetlerinin bazıları şunlardan ibarettir: Hacıların nefsanî heveslerini kurban etmeye, ...
  • Müslüman tarihcilerin Ashab-ı Kehf’le ilgili yazdıkları hakkında diğer tarihciler ne düşünmektedir?
    1942 Tarih 2020/01/19

En Çok Okunanlar