Gelişmiş Arama
Ziyaret
6350
Güncellenme Tarihi: 2011/04/13
Soru Özeti
eğer içinde yaşadığımız bu zamanda Müslüman bir ülke Müslüman olmayan bir ülkeye saldırırsa, o ülkenin koca sahibi olan kadınları Müslümanlara helal oluyor mu? Neden?
Soru
eğer içinde yaşadığımız bu zamanda Müslüman bir ülke Müslüman olmayan bir ülkeye saldırırsa, o ülkenin koca sahibi olan kadınları Müslümanlara helal oluyor mu? Neden?
Kısa Cevap

Günümüzdeki Müslümanlar cariye ve köle alma cevazı gibi ruhsata sahip değildirler.

Ayrıntılı Cevap

İlkin şunu söylemek gerekir ki, bazı kimseler İslam'ın zuhur ettiği dönemde dünyadaki toplumlara hâkim olan atmosferi ve şartları dakik bir şekilde tetkik etmeden İslam'ın çocukları ve kadınları esir alma konusundaki hükmünün gayri insani olduğunu sanmaktadırlar. Oysaki düşmanlardan geri kalan kimselere karşı Müslümanlar ile Müslüman olmayan camiaların sergiledikleri davranışları bir biriyle mukayese edilirse Müslümanların sergiledikleri davranışın en güzel ve en insani davranış olduğunu göreceklerdir. O zamanın imparatorları ve güçlüleri kendi düşmanlarına galip geldikleri zaman hepsini katleder ve öldürür ve şehirlerinin tamamını da ateşe veriyorlardı.[1] İslam ordusu ise kendi düşmanlarına karşı daha farklı insana yakışır bir muamelede buluyordu.

İmam sadık (a.s.) şöyle buyuruyor: "peygamber (s.a.a.) doğrudan savaşa katılmayan çocuk ve kadınların öldürtmesini yasaklıyor. Bunun hemen ardından şöyle bir beyan da söz konusudur ki, hatta eğer direkt savaşa katılıp Müslümanlarla savaşıyor kadınlar söz konusu ise yine mümkün derecede onları öldürmemeye gayret edilsin".[2]

Elbette göz önünde bulundurulmalıdır ki, her ne kadar İslam dini bazı durum ve yerlerde düşmanın efratlarını köle ve cariye alabilirsiniz şeklindeki cevaz hükmünü vermiş ise de, aslında bu cevaz hükmünün kendisini de bir anlamda köle ve cariye olarak alınanlar kimseler için sağladığı sosyal bir himaye türü şeklinde algılamıştır. Zira Onlara karşı insani olamayan hiçbir davranışta bulunmasına izin vermemiş, onların tüm haklarını göze almış ve farklı yöntemlerle onları tekrar özgürlüklerine kavuşturmaya çalışmıştır. Öyle ki, örneğin eğer birisi kabul görülür ve geçerli bir delili olduğu halde bile kendi kölesini cezalandırmış olsa kendi o kölesini azat etmesi kendisi için müstehap sayıyor İslam dini.[3] Eğer cariye çocuk doğursaydı kendiliğinden doğurmuş olduğu çocuğunun sahip olduğu irs payı miktarınca kadının kendisi (çocuğu doğuran anne) özgür olacağını söylüyor İslam dini. Zira cariye doğan çocuğun babasının malıdır o mala yani annesine kendisi de babasının diğer çocukları gibi varis olacaktır. İşte varis olacağı miktarca annesi azat oluyor. Çünkü annesine malik olamıyor. Hakeza köle ve cariyelerin azat etme eylemi işlenen birçok günahın bağışlanması için kefaret sayıyor. Bunun yanı sıra kuranda da işaret edildiği gibi[4] herhangi bir gerekçe olmaksızın gönüllü olarak köle ve cariyeleri özgür etmek insanı Allaha yakınlaştıran bir ibadet olarak kabul ediliyor. İşte bu mukaddime ve ön hazırlıklardan dolayıdır ki, İslami ülkeler İslami olmayan diğer ülkelerden önce kölelik sistemini ortandan kaldırdılar.

Ama acaba günümüzde de böyleli bir durum mümkün müdür? Sorusunun cevabına gelince, iki delil gereğince böyle bir şeyin mümkün olamayacağını söylemek gerekir.

Birincisi: bir taraftan savaşta esir alınan kimseler olmak üzere savaş esnasında insan haklarına riayet edilmesi gerekir bağlamında İslami ülkeler de diğer ülkeler gibi kararlar almış ve bu bağlamdaki kararları onaylamışlardır. Alınan bu kararlar ve buna benzer diğer antlaşmalar gereğince köle ve cariye alınması tüm yöntemleriyle yasaklanmıştır. Diğer taraftan İslam dini yapılan antlaşmalara alınan kararlara riayet edilmesini tekitle vurgulamaktadır.[5] Dolayısıyla günümüz dünyasında her hangi birisini cariye olarak esir alınması kesinlikle imkansızdır.  

Buna binaen hali hazırda içinde bulunduğumuz şartlarda ve İran olmak üzere bütün ülkelerin bağlı kalması zorunlu olan uluslar arası kanunlara dikkatle cariye veya köle kastıyla esir almak caiz değildir. Bu nedenledir ki onların kadınları bu durumda esir düşerlerse Müslümanlara helal olmuyorlar.[6]

İkincisi: imamın (a.f.) gaybeti döneminde Müslümanlar tarafından cihadın başlatılması anlamında ve savunma mahiyetinde olan cihadın karşıtı olarak bilinen ibtida'i cihadı İslami ülkeler için caiz görmüyor ve diğer ülkelere saldıramayacağını savunan bazı fakihlerin anlayışıdır. İmam Humeyni hazretleri bu bağlamda şöyle buyuruyor: zamanın imamının (a.f.) gaybeti döneminde, imamın kendi vazifesi olan siyasi işlerini ve ibtidai cihat hariç diğer bütün meselelerinin uygulanması ve icra edilmesi gerekli şartlara haiz olan onun genel naibi konumundaki fakihlere aittir. (ama ibtidai cihat Onun kendisinin huzuruyla meşrut kılınmıştır).[7]

Elbette ibtidai cihadı caiz gören fakihler de söz konusudur. Örneğin Ayetullah Hameneyi veliyi fakih'in izniyle maslahat söz konusu olduğunda ibtidai cihadının caiz olma görüşünün daha güçlü olduğunu savunuyor olmasına rağmen[8] düşmanlardan köle ve cariye alınmasını caiz bilmiyor.[9]

Bu temel esasınca pratikte müşahede ettiğimiz gibi, açıklanan konu hiçbir şekilde konu edilmemiş ve aynen bu delilden ötürü muasır fakihlerin kaleme aldıkları teliflerde çok nadir kölelik sistemiyle ilgili konulara rastlıyoruz.

Ama meselenin nedeninden sorduğunuz sorunun cevabı çok geniştir ki, onun ele alınacak yer fıkıh âlimlerinin fıkıhsal kitaplardır.   



[1] Cemşit tahtı gibi İranlıların kültürel mirasının büyük bir kısmının ateşe verilmesi ve yok edilmesi bu davranışların göstergesidir.

[2] HUR AMULİ, Muhammed b. Hasan, "vesailu-şia" kum: müesesei alul-beyt, 1409 h. k., c. 15. S 64, 19993 numaralı rivayet.

[3] A. g. e., c. 419.

[4] Beled, 13.

[5] Söz konusu konu hakkında bilgi edinmek için "cevahirul-kelam" kitabının 21. cildine ve "İslam ve uluslar arası hukuk"la irtibatlı yazılan birçok kitap söz konusudur onlara müracaat edebilirsiniz.

[6] Ayetullahil-uzma Mekarim-i Şirazi hazretlerinin (Allah gölgesini devam ettirsin) defterinden yapılan açıklama: hali hazırdaki şartlarda küle edinmek caiz değildir. Dolayısıyla onların kadınları caiz değildir.

Ayetullahil-uzma Sistani hazretlerinin (Allah gölgesini devam ettirsin) defterinden yapılan açıklama: hayır hiçbir şekilde.

[7] HUMEYNİ, Ruhullah, "tahriru vesile", c. 1, s. 482, mesele numarası, 2.

[8] HAMENEY, Ali, "ecvibetul-istiftaat", üçüncü bakı, Beyrut: ed-darul islamiye, 1420 h.k., s. 187, 1051. Soru.

[9] A. g. e. 1054. Soru.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Boşanma merasimi düzenlemenin İslam dini açısından hükmü nedir?
    2135 Boşanma 2020/01/20
  • İmam Hüseyin (a.s)’ın şehadeti muharremin onuncu günüdür, Kameri takvimde de yılın ilk ayı muharremdir. Neden?
    7290 تاريخ بزرگان 2009/02/04
    Kameri takvimde yılın ilk ayının muharrem olmasının İmam Hüseyin (a.s)’ın şehadetiyle bir ilgisi yoktur. İslam’dan önce de kameri yılın başlangıcı muharrem idi. Cahiliyyet döneminde Araplar muharremi yılın ilk ayı olarak kabul ederlerdi.Ancak bilmek gerekir ki, Araplar, başka milletler örneğin Avrupalılar veya İranlılar gibi ...
  • tevessül sapıklığa neden oluyor mu? Tevessülün doğru ve meşru olması hakkında her hangi bir delil var mıdır?
    7471 Eski Kelam İlmi 2010/12/18
    Tevessül insanın sapıklığına neden olmamakla kalmıyor. Bilakis insanı daha da Allaha yakınlaştırmak için bir vesile ve yoldur aynı zamanda. Tevessülün meşru ve doğru olduğunun asıl delili, örneğin İmam Rızayı (a.s.) vesile kılarak alınan şifalar değildir. Ama akli ve nakli delillerle tevessülün meşru ve doğru olduğu ispatlandıktan sonra ...
  • Hz. Ali’ye (a.s) zekat vermek farz değilken neden namazda sadaka verdi?
    15771 Eski Kelam İlmi 2010/05/04
    Hz. Ali (a.s) hiçbir zaman fakir ve yoksul değildi. Devamlı çalışıp çabalayarak çok mal kazanırdı; ama onların hepsini Allah yolunda infak ettiğinden kendisine bir şey bırakmazdı. Ayet-i Kerime’de Hz. Ali’nin (a.s) zekat vermesi hakkında anlatılan şey, bu durumlardan biridir.Öte yandan Kur’an’ın literatüründe müstehap ...
  • Allah zihin aracılığıyla tanınamayacağından, şirke bulaşmayacak bir şekilde O’nu nasıl tanımalıyız?
    8183 Eski Kelam İlmi 2012/04/16
    Allah’ı tanımanın doğru yolu hakkında rivayetler esasınca bu husustaki ölçünün teşbih ve durmaktan uzak durmak olduğunu söylemeliyiz. Konunun açıklaması için ayrıntılı cevaba müracaat ediniz. ...
  • Hazreti Şuayip’in biyografisi; doğumu ve ölümü ne zamandı?
    6550 Eski Kelam İlmi 2019/11/24
    İsmi Kuran’ı Kerim’de on defa geçmiş olan bir peygamberdir Şuayip (a.s).[1] Arap toplumuna gönderilmiş ve Arapça konuşan bir peygamberdi.[2] Hz. Hud ve Hz. Salih (a.s)’dan sonra dünyaya gelmiştir. Hz. Musa (a.s)’in annesiyle aynı asrın insanıydı. Doğum tarihi ile ilgili tarihsel bir veri bulunamamıştır.
  • Sigara filtresinde domuz kanının kullanılmasının hükmü nedir?
    12126 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    İran’daki “sigara kurumunun” müdürünün yaptığı açıklamaya göre dünyada sigara üreten şirketleri sigaranın filtresindeki elyafının yapıştırıcısında domuz kanının hemoglobin’inden istifade ediyorlar.[1] Domuzun kendisi ve domuzun kanının necis oluşunda şek yok ve bunun haram oluşu müsellemdir. Rutubetli olarak her hangi bir yere temas ederse ...
  • Esma-i Hüsna’dan olan ‘Ya Cabbar’ın manası nedir?
    27470 Tefsir 2011/07/28
    Cabbar kelimesi Allah-u Teala’nın mübarek isimlerinden biri olup Kur’an’da da geçmiştir.[1] Cebr maddesinden olan bu sözcük bazen kahreden manasına gelir, bazende telafi etmek, ıslah etmek manasına. Mecma-ul Bahreyn, Cabbar’ın manası hakkında şöyle yazar: ‘Cabbar, saltanat ...
  • İslam ve imanın şartları nelerdir?
    10877 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/07/17
    İslamın ve imanın dereceleri vardır. Şehadetyni yani ‘Eşhedü en la ilahe illallah’ ve ‘Eşhedü enne Muhammeden Resulullah’ı söyleyen herkes Müslümandır ve bu İslamın ilk derecesidir. Dolayısıyla kendisinin ve çocuklarının bedeninin pak olması, Müslüman kadınla evlenmesi, Müslümanlarla yaptığı ticaretin doğru oluşu, mal, can ve ırzının haram ve özel ...
  • Acaba istimna (mastürbasyon) günah mıdır? Ondan kurtulmanın yolu nedir?
    536098 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/06/22
    İstimna (mastürbasyon) diye bilinen kendini tatmin etme büyük günahlardandır ve haramdır[i] ve ağır bir cezası vardır.İstimna ve kendini tatmin etmenin en güzel yolları pratik risalelerde şartları açıklanan evliliktir (daimi ve ya geçici). ...

En Çok Okunanlar