Gelişmiş Arama
Ziyaret
62667
Güncellenme Tarihi: 2011/08/16
Soru Özeti
Peygamber Efendimizin, Ebu Bekir Ömer ve Osman’la akrabalık kurması ve İmamların Çocuklarına onların İsimlerini koymaları onlardan razı olduklarına delalet etmez mi?
Soru
Sahabeden birçoğu Ehlibeyt’ten kız aldılar ve Peygamberin Ehlibeyti de sahabeden kız aldı. (Özellikle Ebu Bekir ve Ömer) bu konuda Şia ve Sünni tarihi nakillerinde görüş birliği vardır.
- Peygamber (s.a.a) Ebu Bekir’in kızı Ayşe ve Ömer’in kızı Hafsa ile evlendi ve iki kızını (rukeyye ve Ümmü Külsüm'ü) üçüncü Halife Osman’la evlendirdi. Bu yüzden Osman Zinnureyn lakabıyla meşhur olmuştur. Oğlu aban bin Osman, Abdullah ibn-i Cafer ibn-i Ebu Talib'in kızı Ümmü Külsümle evlendi
-Mervan b. Aban b. Osman, Hz. Hasan b. Ali b. Ebu Talib'in kızı Ümm-i Kasim evlendi.
-Zeyd b. Amr b. Osman, Hz. Hüseyin’in kızı Sakine ile evlendi.
-Abdullah b. Amr b. Osman, Hüseyin b. Ali’nin kızı Fatma ile evlendi.
-Diğer sahabeler de Ehlibeyt İle akraba oldular kız alıp verdiler. Biz burada üç halife ile yetinip diğerlerinin ismini getirmiyoruz.
Buradan anlaşılan şu ki Ehlibeyt onlara karşı sevgi ve muhabbet beslemiştir. Yine görüyoruz ki Ehlibeyt çocuklarına sahabenin isimlerini koymuştur, bu konuda da Şia ve Sünni kaynaklarında görüş birliği vardır.
Şia kaynaklarında da belirtildiği üzere Hz. Ali (a.s) Leyla bint-i Mesut Hanzala’dan olan oğluna Ebu Bekir ismini koymuştur. Beni Haşim’de çocuğuna Ebu Bekir ismini koyan ilk kişi Hz. Ali(a.s) dır. Yine Hasan b. Ali çocuklarına şu isimleri koymuştur: “Ebu Bekir, Talha, Abdurrahman ve Abdullah” . Aynı şekilde Hüseyin b. Ali de çocuklarına böyle isimler vermiştir. İmam Musa Kazım (a.s) kızına Ayşe ismini koymuştur ve Ehlibeyt’ten bazılarının künyesi Ebu Bekir’dir: Örneğin: Zeynel Abidin Ali b. Hüseyin ve Ali b. Musa Rıza’nın künyeleri Ebu Bekir’dir. Aynı şekilde Ehlibeyt’ten bazıları çocuklarının ismini Ömer koymuştur bu konuda Hz. Ali (a.s)’ı örnek olarak zikredebiliriz. Annesi Ümmü Habibe bint-i Rebia olan çocuğuna Ömer Ekber ismini koymuştur. Ömer b. Ali kardeşi Hüseyin(a.s)’ın yanında Kerbela'da şehit olmuştur. Hz. Ali (a.s)’ın; Ömer asgar adlı bir çocuğu daha vardı, annesi Sahba taglibi'dir ve uzun bir ömür yaşayıp kardeşlerinden miras aldı. Aynı şekilde Hasan b. Ali de çocuklarının ismini Ebu Bekir ve Ömer koydu.
Ali b. Hüseyin b. Ali Zeynel Abidin, Musa Kazım (a.s), Hüseyin b. Zeyd b. Ali, İshak b. Hasan b. Hüseyin b. Hasan çocuklarına Ebu Bekir ve Ömer isimlerini koydular ve bu şekilde Ehlibeyt’ten birçoğu çocuklarına Ebu Bekir ve Ömer ismini koydular. Biz konuyu çok uzatmamak için bu kadarıyla yetiniyoruz. Musa kazım(a.s) ve Ali Hadi (a.s) kızlarının isimlerini Ayşe koydular.
Kısa Cevap

 Her evliliğin gerçekleşmesinde çeşitli nedenler olabilir ve evlilik iki ailenin bakış açısı, fikri yapısı veya inanç yapısının müşterek olduğu ve bir fikri ayrılık olmadığı anlamına gelmez. Buna ek olarak mümkündür iki insanın belli bir zaman diliminde birçok konuda ortak ve uyumlu noktaları olsun ve bir müddet sonra ihtilaflar meydana gelsin. Hz. Resulullah (s.a.a) bir kimseyi cinayet işlemeden kısas etmekle görevli olmadığı gibi bu evliliklere engel olması da gerekmezdi (çünkü ortada bir fiil yoktu).  Buna ek olarak evlilik tek başına bir insanın bütün ömrü boyunca teyit olduğu anlamına gelmez. Ayrıca hatırlatmakta fayda var Rukiye hicretin 2. Yılında Zeynep’te hicretin 8. Yılında 31 yaşında vefat etmiştir.

   Aynı zamanda Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ayşe isimleri bir şahsa veya kabileye has isimler değildi. O zamanda toplumda revaçta olan isimlerdi, imamlar da bu isimleri mana açısından münasip buldukları için çocuklarına koydular. Nitekim Şeyheyn’den (Ebu Bekir ve Ömer) ve Osman’dan önce birçok insan çocuklarına bu isimleri koymuşlardır.

   Sonuç olarak bu isimlerin İmamlar tarafından kullanılması onlara karşı duyulan sevgi veya özel bir ilginin delili olamaz.

Ayrıntılı Cevap

   Sorunuz üç bölüme ayrılıyor:

1- Peygamber(s.a.a), niçin Ebu Bekir ve Ömer’in kızlarıyla evlendi?

2- Niçin Ehlibeyt ve Halifeler arasında evlilikten doğan akrabalık bağı bulunmakta?

3-  İmamlar niçin çocuklarının ismini Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ayşe koydular?

1- Peygamberin Ebu Bekir ve Ömer’in kızlarıyla evlenme olayı: Bu soruyu cevaplamak için önce Peygamber Efendimizin bu evliliklerdeki mukaddes hedefine teveccüh edelim. Bu hedeflerden biride siyasi güç oluşturarak kolay tebliğ olanağı sağlamaktı. Yerinde evlilikler yaparak kabileler arasında daha güçlü, siyasi ve toplumsal nüfuzunu artırmayı sağladı. Bu yollardan İslam’ın gelişimi ve yayılması için faydalandı.

Bu hedef doğrultusunda Peygamber(s.a.a.) aşağıdaki hanımlarla evlendi:

Ebu Bekir’in kızı Ayşe Teym kabilesinden.

Ömer’in kızı Hafza Adiy kabilesinden.

Ebu Süfyan’ın kızı Ümmü Habibe meşhur beni Ümeyye kabilesinden.

Ümmü seleme beni mahzum kabilesinden.

Sudeh, Beni Esed kabilesinden.

Meymaneh Beni Hilal kabilesinden.

Safiye Beni Mustalik kabilesinden

Evlilik en önemli bir toplumsal bağ ve antlaşmadır. Özellikle kültürel olarak toplum üzerinde etki bırakmaktadır.

Savaş, kan dökmek ve eşkıyalığın moda olduğu ve ibni Haldun’un tabiriyle: “savaş, kan dökmek ve eşkıyalık onların karakteristik bir özelliği olduğu" bir toplumda savaşları engellemek birlik ve beraberliği sağlamanın en iyi yolu evlilikti.[i]

Bundan dolayı Peygamber (s.a.a.) Kureyş’in büyük kabileleriyle ve özellikle Peygamber'e diğer kabilelerden daha çok kin besleyen Beni Ümeyye ve Beni Mustalik kabileleriyle evlilik bağı kurdu.

Ama Ensar kabilelerinde böyle bir tehlike hissedilmiyordu onlar Peygambere karşı düşmanlık beslemiyorlardı ve onlarla böyle bir bağ kurma gereksinimi duymadı. Hıristiyan yazar Corcius şöyle der: Muhammed (s.a.a) Kureyş’in düşmanlığını azaltmak için Ümmü Habibe’yle evlenip Ebu Süfyan’ın damadı oldu ve sonuç olarak Peygamber beni Ümeyye kabilesi, Ebu Süfyan’ın eşi Hind’ten ve diğer düşmanlardan kendini âmânda kıldı ve Ümmü Habibe İslam’ın tebliğinde Mekkeli kabileler arasında önemli bir etken oldu.[ii]

Onlar kabilelerinden olan bir kadının Peygamber'in eşi olmasına sevinerek buna iftihar ettiler. Bu şekilde Peygamber'le olan sosyal ilişkileri sağlamlaştı ve onu korumak için daha bir iştiyaklı oldular.

   Beni Mahzum kabilesinden olan Ümmü seleme Halit bin Velid ve Ebu Cehil’in kabilesindendir, Peygamber onunla evlendiğinde, Halit bin Velid Müslümanlara karşı cephe almayı tekrar gözden geçirdi ve kısa bir süre sonra Müslüman oldu.

   Peygamber (s.a.a), Safiye ve Cuveyriye'le evlendikten sonra artık Beni Nezir ve Beni Mustalik kabilelerinin karşı cephe aldıkları gözlemlenmemektedir. Diğer bir taraftan Cuveyrieye kabilesine bereket getiren kadın olarak tanındı ve Peygamber’in sahabeleri onun kabilesinden olan 100 aileyi Peygamber’in onunla evliliği vesilesiyle serbest bıraktılar ve şöyle dediler: “Onlar Peygamber’in akrabalarıdır”  Açıktır ki bu kavme karşı Müslümanlar tarafından yapılan bu iyilik (minnet) onların ruhunun derinliklerinde önemli bir iz bırakmıştır. Peygamberin birisinin kızıyla evlenmesi o kişinin şahsiyetinin büyük olduğuna asla delil olamaz çünkü Ebu Süfyan'ın kızıyla da evlenmiştir. Oysa Ebu Süfayan İslam'ın baş düşmanlarındadır ve eşi Hind'in işlediği cinayet herkesçe malumdur. Bunların Peygambere karşı olan kin, düşmanlık, inatları inkâr edilemez gerçektir.

2- Ehlibeyt’in bazı sahabelerin kızları veya torunlarıyla evlenmeleri O sahabelere karşı sevgi beslemeleri veya alakalı oldukları anlamına gelmez. Birçok çocuk babaları ve anneleri ile aynı inançta değildir ve İslam tarihinde bunun örneği Musab b. Umeyr'dir. Annesi ve babası müşrik olduğu halde Peygambere iman etti ve Peygamberin yakınlarından oldu. Acaba kimsenin şüphesi var mı Muhammed bin Ebu Bekir’in Hz. Ali’nin yaranı ve Şialarından olduğuna dair? Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Buna ek olarak iki kişi arasındaki evlikik yoluyla oluşan yakınlık her zaman veya her konuda ortak inançlara sahip oldukları ve hiçbir şekilde fikri ihtilafları olmayacağı anlamına gelmez. Bunun birçok örneği vardır. Diğer yandan iki kişi bir zaman diliminde birçok açıdan aynı fikir ve aynı inançta olabilir ama belli bir müddet sonra ihtilafları gün yüzüne çıkar.  Resulullah ve Ehlibeyt cinayet işlenmeden kısas etmekle görevlendirilmemişlerdir.  İşte bu yüzden bu evliliklere muhalefet etmemişlerdir. Resulullah ve Ehlibeyt’in evlilikleri tek başına evlendikleri şahsın ve ailelerinin bütün yönleriyle hatta siyasi açıdan bile salahiyet sahibi olduklarına delil değildir. Bunun en açık örneği günümüz dünyasında değişik mezheplere mensup aileler veya dindar olan bir aile ile dindar olmayan bir aile arasında aynı düşünce ve inanca sahip olmadıkları halde gerçekleşen evliliklerdir.

Ama Osman’ın Peygamber’in kızıyla evlenmesi: öncelikle şu noktaya teveccüh etmemiz gerekir: Rukiye Peygamberin bisetinden önce Hatice’den dünyaya gelmiştir, gerçi bazıları Ebu Leheb’in oğlu Utbe’yle evlendiğine inanırlar ama meşhur olan Osman bin Affan’ın eşi olduğudur. Onunla birlikte Habeş’e hicret etti Medine’ye döndükten sonra hicretin 2. Yılında vefat etti. Peygamber o öldüğünde çok ağladı ve onu baki mezarlığına defin etti ve şöyle buyurdu: “Şerefli geçmişimiz Osman b. Mezun'a iltihak etsin.”[iii]

Peygamberin büyük kızı Zeynep hicretten önce Mekke’de doğdu. Zeynep 23 yaşında teyzesinin oğlu Ebu'l-s b. Rebiy’le evlendi. Hicretin 2. Yılında Bedir savaşında İslam ordusuna esir düştüğünde Zeynep annesinin kendisine düğününde hediye ettiği kolyeyi Resulullah’ın yanına gönderdi. Peygamber (s.a.a) Hatice’nin hatırasını görünce onu hayırla yâd ederek ağladı ve ashabından kendi haklarından vazgeçerek Ebulas’ı fidyesiz serbest bırakmalarını istedi, Müslümanların muvafakat etmesiyle Ebulas serbest bırakıldı ve Peygamber (s.a.a) ondan Mekke’ye vardığında Zeynep’i göndermesini istedi çünkü Müslüman kadının müşrik erkeklere haram kılınmıştı. Ebulas sözünü yerine getirdi. Zeynep bu yolculukta çocuğunu düşürdü. Hicretin 6. Yılında Ebulas başka bir savaşta yine esir düştü ve Zeynep’in vasıtasıyla yine özgürlüğüne kavuştu ama hicretin7. yılının başlarında Müslüman oldu ve yeniden Zeynep’le evlendi. Zeyneb’in Ali adındaki ilk oğlu çocukken öldü ve kızı Umameh teyzesi Fatıma Zehra(s.a)’nın şahadetinden sonra Hz. Ali(a.s) ile evlendi. Zeynep hicretin 8. Yılında 31yaşında vefat etti ve Medine’deki baki mezarlığına defnedildi.[iv]

Kısacası Ümmü Külsüm ve Rukiye İslam’ın doğuşundan önce Abdulazin’in (Ebu Leheb) iki oğlunun eşleri olmuşlardı ve Tebbet süresi Ebu Leheb hakkında nazil olunca onlar baskılar üzerine Peygamberin kızlarını boşamışlardır. Bu kızlar boşanmadan önce Müslüman olmuşlardı ve daha sonra sırasıyla Osman’la evlendiler.[v]

Bundan dolayı bu evlilikler Osman’ın Peygamberin ölümünden sonraki sorunlarda ki tutumuna Resulullah’ın razı olduğu anlamına gelmez. Eğer Peygamberin kızlarıyla evlenmek bir şahsı ayrıcalıklı kılacaksa o zaman aynı şeyi onların önceki eşleri hakkında da söylemeliyiz. Ancak İslam da ayrıcalık ve üstünlük sadece takvayladır. ".. إِنَّ أَکْرَمَکُمْ عِنْدَ اللَّهِ أَتْقاکُمْ.."[vi]

   İkinci olarak ta her akil ve âlim insanın malumudur ki bir insanı yıllar sonra yapacağı bir günah veya zulümden ötürü o işi yapmadan cezalandıramayız. İslam’ın bu konudaki görüşü budur. Peygamber ve imamlarda insanların zahirine göre hükmetmekle görevlidirler.

3- İmamların çocuklarının ismini Ebu Bekir Ömer ve Ayşe koymaları bir gerçektir. Hatta Hz. Mehdi'nin (a.s.) isimlerinden biri ve İmam Rıza’nın künyelerinden biri Ebu Bekir’dir.[vii] Bu isimlerin koyulma nedeni şunlardır:1)

Bu isimler o zamanda meşhur ve kullanılan isimlerdir ve bir şahsa münhasır değildi ve rical kitaplarına müracaat edildiğinde ravilerin birçoğunun isminin bu isimler olduğu anlaşılır.

Bu isimler güzel manalar içerdiği için imamlar çocuklarına bu isimleri seçmişlerdir, örneğin: Ömer yani ömrü uzun olacak anlamındadır.[viii] Ebu Bekir; yeni doğmuş sevinçli çocuğun babası anlamındadır.[ix] Ayşe; uzun ve müreffeh bir hayat yaşayan anlamındadır.[x]



[i] İbni Haldun’un mukaddimesi (tercüme),1.c, 286.

[ii] Muhammet Peyamberi est ki ez nov bayet şinaht, 207.

[iii] Zehayir ul –Ukbe,1.c, 162.s, Riyahiyn il –Şerrie, 2.c,267.s.

[iv] Aramgah Hanedanı pakı Peyamber,271.s, Munteh ul -Amal, 1.c, 132.s.

[v] Seyyit Cafer Şehidi, Zendeganiyi Fatıma Zehra(s.a), 45.s.

[vi] Hucurat, 13.

[vii] Nuri Ttebersi, Mirza Huseyn, Necm us-Sagib,60.s.

[viii] Muhammet Bender Rigi, El-Muncid,2.c,1184.s.

[ix] Aynısından,1.c,96-97.

[x] Aynısından,2.c,1213.

 Daha fazla bilgi için 1349 Numaralı soruya müracaat edin.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • İnsan kendi güvenlik ve huzurunu bozan diğer varlıklar karşısında ne tür bir tepki göstermelidir?
    7711 Hayvan Barındırmak Ve Avlamak 2013/03/09
    Eziyet ve rahatsız eden haşerelerin eziyet ve rahatsızlıklarını önleme hakkında ilk önce iki noktaya işaret edilecek ve sonra İslami kaynaklardan alınmış iki tavsiye verilecektir: 1. Tabiat çarkında insanların tüm varlıklar ile en azından hâlihazırda barışçıl bir şekilde yaşaması olanaksızdır. Biz; insanlar ve yırtıcı hayvanların bir şehirde hiçbir ...
  • Ali (a.s.) hangi hutbede kendisinden önceki üç halifenin hilafet makamına gelmelerinin nitelliği açıklamıştır?
    9797 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/02
    Ali (s.a) kendisinden önceki üç halifenin hilafet makamına oturmalarının nasıllığını “nehcül – balaga”nın üçüncü hutbesinde anlatmış. Bu hutbe, hazreti Ali’nin (bu hutbenin sonunda söylemiş olduğu) sözlerinden yararlanarak “Şıkşıkiyye” adı verilmiş ve bu adla tanınmıştır. Şıkşıkiyye hutbesi, İmam Ali'nin (a.s.) hilafet hakkında yapmış olduğu şikâyetini, kendi hakkının gasp ...
  • Kur’an ve hadisler bakımından ihtiyari ölüm nedir?
    12172 Pratik İrfan 2012/07/21
    İslami irfanda “mevt-i ihtiyari” teriminin asıl kaynağı ve mebdei İslam peygamberinin (s.a.a.) buyurmuş olduğu şu sözünün: “mutü kalbe en temutü”[i] ölmeden önce ölünüz” olduğunu söylemek mümkündür. Bu kelamda birinci olarak “ölünüz” denmekle “ölüm”, ihtiyari bir amel olarak ortaya atılmış ve ikinci olarak “ölünüz” denmekle ...
  • Neden kutsal ziyaretgâhlar ve imamların kabri altın madeniyle kaplıdır? Neden onları fakir ve muhtaçların ihtiyaçları için harcamıyorlar?!
    6480 Eski Kelam İlmi 2011/05/21
    Bu soruya değişik açılardan cevap verilebilir:1. Bu gibi meselelerin makul bir dayanağı vardır; tüm dünyada ve tüm dinler arasında yüce şahsiyetleri anmak ve onların eserlerini ihya etmek olağan ve normal bir husustur ve bunun aklî hiçbir engeli yoktur.2. İmamlar (a.s) dünyayı terk etmiştir ama onun tüm imkânlarını ...
  • Eğer Muaviye kâfir idiyse o halde neden İmam Hasan Mücteba (a.s) onun ile barış yaptı ve hilafeti ona devretti?
    10825 Masumların Siresi 2010/08/22
    Muaviye, Ehli Sünnet kitaplarının tanıklığıyla şeriat karşıtı işlere ve şarap içmek, “iki bayram” namazı için ezan okutmak bidati ve Cuma namazını Çarşamba günü kılmak gibi birçok bidate mürtekip olmuştur. Bu nedenle ona karşı hiçbir müsamaha ve tolerans gösterilemez. Öte taraftan tarihin tanıklığıyla İmam Hasan’ın (a.s) Muaviye ...
  • Mümin karı ve koca ölümden sonra da birlikte yaşayacaklar mıdır?
    71751 Eski Kelam İlmi 2011/05/21
    İnsanın ahiretteki yaşam şeklinin tüm detayları, masum zatlar (a.s) dışında hiç kimse için malum değildir. Bununla birlikte erkek ve kadın arasındaki evlilik ilişki ve sözleşmesi dünya hayatıyla ilgilidir ve mümin kadınlar ahirette de dünyadaki eşleriyle yaşama mecburiyetinde değildir. Elbette isterlerse onlarla yaşayabilirler. Aynı şekilde bu dünyada kocası bulunmayan veya ...
  • Neden kötü bir olay yaşandığında maslahatın bu olduğu söylenir?
    3562 شبهه شناسی 2020/01/20
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6222 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Ehl-i Sünnet kaynaklarında Hz. Zehra’nın şahadetine delalet eden konular var mıdır?
    19010 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Tarihsel olan bu gerçek canlı bir şekilde tarihsel ve hadissel kitaplarda mahfuz kalmış. İbni Ebu Şeybe, Blazeri, ibni Kutaybe ve… gibi Ehli Sünnet’in büyük şahsiyetleri bu konuyu teyit etmişlerdir. Hz. Zehra’nın (s.a) evine yapılan saygısızlık ve şahadeti hakkında detaylı cevaba müracaat ediniz. ...
  • Hadislerin masumlardan (a.s) geldiğine nasıl güvenebiliriz?
    9514 Ricalu’l-Hadis (Ravilerin İncelenmesi) 2011/04/12
    Tarihe güvenmek bir ölçüye kadar çağdan çağa, zamandan zamana ve nesilden nesle intikal eden şöhret, karine ve deliller aracılığıyla hâsıl olur. Tarihte yer alan bazı hadise ve vakıaların deyim yerindeyse tevatür derecesinde ve birçok delil ve karineleri mevcuttur ve bundan ötürü bunların doğruluğundan çok az insan şüphe ...

En Çok Okunanlar