Gelişmiş Arama
Ziyaret
7640
Güncellenme Tarihi: 2011/05/23
Soru Özeti
Eğer İmam Ali (a.s.) Masum ise neden dua ediyor, neden yakınıp yakarıyor ve rabbinden istiğfar diliyordu. Masum olan bir kimse için bunun ne anlamı var?
Soru
Nehcül belagada şöyle yazılmaktadır: Hz. Ali Rabbiyle münacat ediyor ve şu duayı okuyordu: “Allah’ım! Sen beni benden daha iyi tanıyorsun, benim hakkımda bildiğin ne varsa hepsini affet. Eğer tekrar günaha bulaşırsam tekrar beni affet. Allah’ım! Kendime söz verip yerine getirmediğim sözlerden dolayı beni bağışla. Allah’ım! Eğer dilimle kendimi sana yaklaştırmış ama kalbimle sana muhalefet etmiş isem beni bağışla. Allah’ım! Faydasız olan bakışlarımdan, sözlerimden ve yanlışlıklarımdan dolayı beni affet”.
Hz. Ali unutkanlıktan, hatadan ve diğer günahlardan dolayı affedilmesini diliyor ve bu bağlamda Rabbine yakınıyor ve yakararak dua ediyor. Bu iddia ettiğiniz Masumluk ile tezat teşkil ediyor mu?
Kısa Cevap

İmamlar (a.s.) yaptıkları bazı dualar ve münacatlarında kendilerini günah işlemiş kimseler olarak tanıtıp af edilmelerini diliyor olmaları onların ve Masum kimselerin günah işliyor anlamında değildir. Bu onların bulundukları makamın iktiza ettiği tam edep ve ubudiyetin devamlılığını sağlamak içindir. Onlar bu bağlamda sahip oldukları tüm gücünü sarf etmişlerdir. Ancak bu doğrultuda sarf ettikleri tüm gayretlerini, çabalarını, fedakârlıklarını ve özverilerini Allah’ın zatının sahip olduğu o yüce makama layık görmüyorlar. Bu nedenler yaptıkları bütün bu çabaları eksik görüyorlar. Eksik olarak nitelendirdikleri bu çabalardan ötürü kendilerini günah işlemiş kimseler olarak tanıtıyor, dolayısıyla dua ediyorlar, yakınıp yakarıyor ve istiğfar diliyorlar.

Ayrıntılı Cevap

Peygamberler ve imamların (a.s.) ve hz. Ali’nin şahsının (a.s.) özelliklerinden birisi Masumluktur. Masumluk ilmi ve ameli bir sıfat ve kudrettir. Bu sıfat insanı cehaletten, hatadan, sehivden, unutkanlıktan, fikir ve düşüncedeki demagojilikten koruyor. Dolayısıyla Masum bir kimse hem ilim boyutunda doğru olmayan algılardan uzaktır hem ameli boyutta uygunsuz işlerden korunma altındadır.[1] Bundan dolayıdır ki, bu zatlar yüce imamet makamını hak etmiş ve bu makam için seçilmişlerdir.

Pak ve temiz olan İmamlar (a.s.) yaratılış âleminin özü ve Allahın hidayet sıfatının mazharıdırlar. Onların işleri, söyleyişleri ve suskunlukları hidayet olduğu gibi zatları da hidayetin ölçüsüdür. Bu ölçüyle delalet, sapıklık, iman ve küfür tanınıyor. Bu nedenle onların yaşantı ve sözleri Allaha doğru seyir halinde olan her kes ve her salik için hüccet ve delildir. Zira onlar masumdurlar. Masum kimsenin yaşayışında hiçbir çeşit sapıklık şaibesi yoktur. Bu konu münasip ve uygun yerde akli ve nakli delillerle ispatlanmış bir konudur.[2]

Ama ehlibeyt imamlarından (a.s.) bize ulaşılan dualarda, kendileri Allah tan istiğfar dilediklerini veya günah işlemiş kimseler olarak kendilerini tanıttıklarını görüyoruz, örneğin imam Ali (a.s.) kendi münacatlarında şöyle buyuruyor: “Allah’ım! Beni gaflet sardığı halette keşke hangi durumda olduğumu bilseydim? Acaba bu halette iken benden yüzünü mü çevirmişsin yoksa bana mı bakıyorsun”? Bu Masumların günah işlediğini gösteriyor anlamında değildir. Konunun açıklanması için dikkat edilmesi gereken nokta şudur ki gafletin birçok derecesi vardır. İnsanların duçar olduğu gaflet derecesi insanlara göre değişiyor. Masum olan kimseye ait olan dereceyi hakkiyle derk etmek bizim idraklerimizin dâhilinde bir mertebe değil, ama şunu söylemek mümkündür ki, Masum olan bir kimse hiçbir zaman Allahtan gafil değildir. Ancak Onun bu teveccühü yemek yerken, başkalarıyla konuşurken veya namaz kılarken eşit derecede değil. Namaz kılarken sahip olduğu teveccüh diğer eylemlerinde var olan teveccühe oranla çok daha kâmildir.  İşte bazı eylemlerinde var olan bu eksikliği gaflet olmadığı halde kendisi için gaflet, günah bilir ve ondan rabbine sığınır, dua eder ve affını diliyor. Bu onların sahip oldukları makamın büyüklüğü, ubudiyetlerinin devamlılığı ve sahip oldukları tam ve kâmil edepleri içindir. Bu durum (tam teveccüh) onların beşer olmaları gereğince bazı haletlerde (beşeri işlerle meşgul olduklarında) mümkün olamıyor olmasından kaynaklanıyor. Bu nedenle bu beşeri haletlerini kendileri için günah telaki ederler. Yoksa onlar günahın her çeşidinden; küçüğünden, büyüğünden ve mekruhundan arî ve Masumdurlar.[3]

Masumlar (a.s.) her zaman iblis ve diğer şeytanlarla ahlaki ve diğer konularda çatışma halinde ve mücadele içindedirler. Ama ilahi Tevfik nedeniyle hiçbir zaman ayakları kaymadı. Peygamber (s.a.a.) hakkında kuranı kerim şöyle buyuruyor: “Onlar, sana vahiy ettiğimizden başkasını bize karşı uydurman için az kalsın seni ondan şaşırtacaklardı. (Eğer böyle yapabilselerdi) işte o zaman seni dost edinirlerdi. Eğer biz sana sebat vermiş olmasaydık, az kalsın onlara biraz meyledecektin.[4] Dolayısıyla Masumların (a. s.) kendisinden kaçıp ve ondan dolayı yakınıp yakardıkları günah harama bulaşmış oldukları şeyler türünden değil. Belki ilahi dergâha yakın olunduğu oranda Allah tarafından amellerin tartılması için belirlenecek tartıların daha da dakikleşiyor olması içindir. Öyle ki o tartılar diğerlerinin yanından çok sade ve hiç önem vermeksizin geçtikleri birçok şeyi Allahın yüce makamına uygun görmeyip onlar için günah sayacaklardır.[5] Erbili (Allahın rahmeti üzerine olsun) konuyla alakalı şöyle diyor: “Peygamberler ve imamlar (a.s.) sürekli Allah’ı yâd ederlerdi. Onlar ilahi kurb ve yakınlık bağlamında en üstün mertebede yer almışlardı. Sürekli Allah’ı yâd ederler ve bir an bile Allahtan gafil kalmalarını istemiyorlardı. Bu nedenle sürekli endişeli ve tedirgindilerdi. Bir an bile Allahtan gafil kalmak onlar için çok ağır gelirdi. Bu nedenle beşeri boyutlarıyla alakalı işler için; yemek yer, su içmek ve sosyal meselelere çözüm getirmek için bulundukları o yüce mertebeden inmek zorunda kaldıkları her zaman kendileri için büyük günah telaki ederlerdi. İşte onların diledikleri istiğfar, yakınarak yaptıkları tövbe ve duaları bundan dolayıdır.



[1] CEVADİ AMULİ, Abdullah, “Ali (a.s.) mazharı esmai ilahi”, baskı 2, mekezi neşri isra, 1385, s. 107- 108.

[2] Bkz. Soru 258:, (sayt: 2088).

[3] ŞEHİT DESTGAYB, seyit Abdulhüseyn, “1000 soru”, intişarat-i nas, s. 19.

[4] “Ve in kadu le yeftinuneke anillezi evhayna ileyke li tefteriye aleyna ğayrahu ve izel lettehazuke halîla. Ve lev la en sebbetnake le kad kidte terkenu ileyhim şey'en kalîla. İsra, (73- 74),  Tefsiri el-mizan”, Tercüme: MUSEVİ HEMEDANİ, Muhammed Bakır, c. 13, s. 366. (biraz değiştirme yapılmıştır).

[5] ERBİLİ, Ali b. İsa, “çaphane-i ilmiyei kum”, c. 3, s. 45.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Muta hakkında rivayet edilen bütün rivayetler güvenilir midir?
    10347 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/19
    Kuranı kerimde geçici evliliğin caiz oluşu ilan edilmiş olan islami sünnetlerdendir. Bu sünneti hasene, Peygamber Efendimiz (s.a.a) zamanında ve birinci halifenin halifelik süresinde ve ikinci halifenin döneminin belirli bir kesiminde de İslam toplumu içinde uygulanılıyor. Bu durum ...
  • Şia'nın, bazı İmamlarının imametini kabul etmeyen Fethiye ve Vakifiye gibi fırkaların adaleti hakkındaki görüşü nedir?
    7165 Eski Kelam İlmi 2011/05/23
    Şialar Müslümanların dini kaynağı olan kuranı kerime ve güvendikleri hadislere dayanarak bütün sahabelerin aynı seviyede olmadığını savunur ve onları üç ayrı grupta değerlendiriyor: Bir grubu köklü ve güçlü bir imana sahip olduğunu, İkinci grubu imanında gevşek ve zayıf, üçüncü grubu ise münafık ...
  • Allah, taklit üzere Müslüman olmayı kabul eder mi?
    7488 Eski Kelam İlmi 2009/08/25
    Ahirette inancımız hakkında sorulan soruya “Atalarımızı taklit edip onları körü körüne takip ettik” demekten başka bir cevabımız yoksa bu cevap geçerli olmaz. Çünkü böyle bir durum insanın fıtrat ve yaratışına da aykırıdır. İnanç, ilim ve yakin üzerine olmalıdır. Elbette bu ilim ve yakini insan bir bilenin ...
  • “Um” olarak adlandırılan Kuran’ın ilk nüshası neredeydi ve nasıl toplatılmıştır?
    3894 Tefsir 2019/01/22
    Kuran’ın toplatılmasıyla ilgili üç görüş bulunmaktadır: Kuran’ı Kerim İslam Peygamberi (s.a.a)’in zamanında hazretin denetimi altında kendisi bizzat yazmamış olsa da ilahi hidayet ışığında bir araya getirilmiştir. Elimizdeki Kuran İmam Ali (a.s) tarafından Peygamberi Ekrem (s.a.a)’in vefatından sonra evden dışarı çıkmadığı dönemde bir araya ...
  • Apolet almak için kendi şehirleri dışında başka bir şehre giden askerlerin namaz ve oruç durumları nasıldır?
    5658 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/23
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Acaba irfan bağlamında Nehcü’l Belağa’da numuneler mevcut mudur?
    6600 Pratik İrfan 2012/07/21
    İrfan, imamların nazarında pratik ve teorik irfan olmak üzere iki kısma ayrılmamaktadır ve onların sire ve lisanlarında pratik irfan teorik irfandan ayrı değildir; zira onlar pratik irfanla hakikatlerin tanımını elde ettiler ve sonra elde etikleri hakikatlerin tanımını kelam kalıbına dökerek insanlara sundular. Ayriyeten irfanın teorik ve pratik ...
  • ‘İnsan öldüğü zaman Allah’a döner’ dediğimizde yaşarken onun Allah’tan uzak olduğunu mu kastediyoruz?
    8031 Eski Kelam İlmi 2012/03/11
    Kur’an’daki bazı ayetlerde gelen Allah’a dönüş, yakınlaşmayla aynı manayı taşımıyor. Yakınlaşmanın maddi manası da Allah konusunda geçerli değildir. İnsanın ölümünden bahseden ayetler, bu dünyada Allah’tan uzaklaşma manasının anlaşılmasına neden olacak olan Ona yakın olma manasını değil, öldükten Allah’a döndüğümüz manasını kastetmektedirler. Allah’a dönüş demek maddi ...
  • Oruç insan üzerinde ne gibi eğitici eserler bırakır?
    6332 Pratik Ahlak 2012/05/12
    Oruç, nefsin tehzip (ruhi temizlik) ve tezkiyesi için bir çeşit alıştırma ve insanın kendi nefsine tasallutunun tahakkuku için uygun bir yöntem ve nefsanî heveslerle mücadeledir. Oruç, ferdi ve içtimai iki boyutta olmak üzere, insanın bedensel boyutta bıraktığı eserlerin yanı sıra insanın ruhi boyutunda da eğitici ...
  • Ehlisünnetin kadınları kabirleri ziyaret etmekten men etmesinin nedeni nedir?
    8094 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/21
    Ehlisünnet kitaplarında kadınların kabir ziyaretinde bulunmasının mekruh veya haram olduğunu yansıtan bir takım rivayetler mevcuttur. Lakin böyle ziyaretlerin caiz olduğunu belirten daha güçlü hadislerin varlığı ve birinci grup hadislerin senet ve muhtevasındaki zayıflık, birçok Ehlisünnet âlimini şer’i şart ve durumlara riayet etmesi halinde kadınların da erkekler gibi ...
  • Amellerle Allah’ın onlar için vadettiği mükafatlar arasında uygunluk gözetilmiş midir?
    7336 Eski Kelam İlmi 2010/07/18
    Böyle mükafatları vadetmek ne İlahi adalete aykırıdır, ne de amelle sevap arasındaki uygunluğa; çünkü adaletin manasının, her şeyi kendi uygun olduğu yere koymak olduğunu söylersek, yani amelle sevap arasında uygunluk olması gerekli ise sözünü ettiğiniz yerlerde amelle sevap arasında uygunluk vardır. Zira:1- Böyle ...

En Çok Okunanlar