Gelişmiş Arama
Ziyaret
27587
Güncellenme Tarihi: 2012/04/15
Soru Özeti
Haram aylarda savaşmak hakkında İslam’ın görüşü nedir?
Soru
Bakara suresinin 217. ayeti şöyle buyurmaktadır: “Ey Peygamber eğer insanlar haram aylarda savaşma hakkında senden sorarlarsa bunun büyük bir günah olduğunu söyle. Ama insanları Allah’ın yolundan alı koymak, Allah’ın evinin saygınlığını ayaklar altına almak ve Kâbe ehlini dışarıya çıkarmak daha büyük bir günahtır. Bozgunculuk çıkaran fitne öldürmekten daha kötüdür. Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah’ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük günahtır. Zulüm ve baskı ise adam öldürmekten daha büyüktür. Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner de kâfir olarak ölürse, öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.” Bu ayetler Arapların dört ay boyunca savaş kaygısı sürmeksizin yaşadığı haram ayların artık bir anlam ifade etmediğini mi yansıtmaktadır?
Kısa Cevap

Ayet ve rivayetlere göre, İslam haram aylarda (Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep) savaşmayı caiz görmemekle kalmamış, hatta hiç kimsenin bu aylarda savaşmayı düşünmemesi için katı bir tutum sergilemiştir. Hatta soruda belirtilen ayette haram aylarda savaşmak büyük bir günah sayılmış ve istenmeden işlenen cinayetlerin diyeti bile artırılmıştır. Bütün bunlar İslam’ın haram aylara duyduğu saygı ve hürmetin önemini yansıtmaktadır. Haram aylarda savaşı yasak bilmek, herkesin bu ayları saygın bilmesine bağlıdır. Ama bazı fertlerin Müslümanların bu aylara duyduğu saygıyı kötüye kullanmaları, bu ayların saygınlığını ayaklar altına almaları ve silaha başvurmaları durumunda Yüce Allah Müslümanların da onlara karşılık vermesini ve tecavüz, zulüm ve sitemlerinin önünü almasını emretmiştir.

Ayrıntılı Cevap

Haram aylardan maksat, yüce Allah’ın saygınlığına riayet etmeyi müminlere farz kıldığı aylardır. Hz İbrahim ve Hz İsmail zamanından bu aylarda savaşmak çirkin sayılmaktaydı. Bu gelenek İslam’ın doğuşuna dek aynı şekilde Araplar arasındaki ameli kaideye göre saygın sayılmıştır. Kur’an-ı Kerim de bunun doğrulamış ve haram ayların saygınlığını imzalamıştır. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin. Fakat Allah’a ortak koşanlar sizinle nasıl topyekûn savaşıyorlarsa, siz de onlarla topyekûn savaşın. Bilin ki Allah, kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.”[1] Haram aylar Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep’ten ibarettir. Bu ayların saygın oluşu birtakım felsefe ve faydalar esasıncadır. Bu hususta muhtemelen savaşçıların düşünme fırsatı bularak savaşı sonlandırması, barış ve huzura davet etmek, hac ibadetini yerine getirme imkânı ve ticarete işaret etmek mümkündür. İslam haram aylarda savaşmayı caiz bilmemekle kalmamış, hatta bu aylarda hiç kimsenin savaşmayı düşünmemesi için buna karşı katı bir tavır takınmıştır. Hatta sorudaki ayette bu aylarda savaşmak büyük bir günah sayılmış[2] ve bilmeyerek işlenen cinayetlerin diyeti de arttırılmıştır.[3]

Ama Mekke müşrikleri bu meseleden yararlanmak istediklerinden ve haram aylarda Müslümanlara saldırdıklarından (çünkü onlar Müslümanların bu aylarda karşılık vermeyeceğini düşünmekteydi) Yüce Allah eğer onlar haram aylarda silaha başvururlarsa, Müslümanlar da onlara karşı koysunlar diye emretti ve “Haram ay haram ay karşısındadır”[4] diye buyurdu. Yani düşmanlar bu ayların saygınlığını çiğner ve sizinle savaşırlarsa, siz de misliyle buna karşılık verme hakkına sahipsiniz. “Zira haramların kısası vardır.”[5] Bundan dolayı her ne kadar İslam haram aylarda savaşmayı (ki Hz İbrahim zamanından beri Araplar arasında bulunmaktaydı) imzalamışsa da düşmanların kötü istifadelerinin önünü almak için bu kanuna dönük bir istisna göz önünde bulundurmuş ve şöyle buyurmuştur: “Haram aylarda cihadın önemli olduğu doğrudur, ama “Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: “O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah’ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük günahtır.[6] Zulüm ve baskı ise adam öldürmekten daha büyüktür. Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner de kâfir olarak ölürse, öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.” Fitne yaratmak (insanları Allah’ın dininden alı koymak) öldürmekten bile daha kötüdür.  Çünkü öldürmek insan bedenine yönelik bir fiildir, oysaki bu cinayet insan, can, ruh ve imanına kastetmektedir. Daha sonra şöyle devam etmektedir: Müslümanlar müşriklerin sapık propagandalarının etkisine kalmamalıdır; zira onlar daima sizinle savaşmakta ve sizi dininizden döndürmek istemektedir.” O halde onların karşısında sağlam ve dirençle durun ve onların haram aylardaki ve diğer hususlardaki vesveselerine itina etmeyin.[7] Haram aylara saygı duymak onu saygın bilen kimseler içindir. Lakin Mescidü’l Haram, haram aylar ve ihram halinin saygınlığını ayaklar altın alan kimseler için saygınlık duymak lazım değildir ve hatta onlar ile haram aylarda ve Mescidü’l Haram’da bile savaşılmalıdır. Ta ki bir başka defa haram ayların saygınlığını çiğnemeye cüret etmesinler.[8]

 


[1] Tevbe Suresi, 36.

[2] Bakara Suresi, 217.

[3] Tusi,Tehzibu’l Ahkam, c: 10, s: 215, Tahran: Daru’l Kitabı İslamiye, 1365 h.ş,

بَابُ الْقَاتِلِ فِي الشَّهْرِ الْحَرَامِ وَ الْحَرَمِ، 1-  الْحُسَيْنُ بْنُ سَعِيدٍ عَنْ فَضَالَةَ بْنِ أَيُّوبَ عَنْ كُلَيْبِ بْنِ مُعَاوِيَةَ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا عَبْدِ اللَّهِ (ع) يَقُولُ مَنْ قَتَلَ فِي شَهْرٍ حَرَامٍ فَعَلَيْهِ دِيَةٌ وَ ثُلُثٌ و ... .

[4] Bakara Suresi, 194. ayet; “Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler (saygı gösterilmesi gereken şeyler) kısas kuralına tabidir. O hâlde kim size saldırırsa, size saldırdığı gibi siz de ona saldırın, (fakat ileri gitmeyin). Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki, Allah kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.”

[5] Tefsir-i Numune, 31 – 32.

[6] Bakara Suresi, 217.

[7] Tefsir-i Numune, c: 2, s: 111 – 112 – 113.

[8] Envaru’l-İrfan Fi Tefsiri’l Kur’an, c: 3, s: 557.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Şiiler Allah’ın Cebrail aracılığıyla İmam Ali’ye (a.s) vahiy yolladığına, lakin yanlışlıkla vahyin Peygamber-i Ekrem’e (s.a.a) ulaştığına inanmakta mıdırlar?
    11649 Eski Kelam İlmi 2012/06/23
    Sorunuza vereceğimiz cevap bağlamında birkaç noktaya dikkat etmek gereklidir: A. Bir din ve mezhep araştırmacısı için gerekli olan en önemli şey ilk kaynaklardan istifade etmektir. B. Araştırmacının bir mezhep veya din hakkında ihtiyaç duyduğu bilgileri söz konusu mezhep veya dinin kaynaklarından alması gerekir.
  • Kur’an’ın tahrif olmayışı, Abdullah ibn-i Ebi Sereh’in Kur’an’ın değiştiğine dair hikâyesiyle nasıl uyuşmaktadır?
    7967 Kur’anî İlimler 2010/03/07
    İşaret ettiğiniz rivayet, Abdullah ibn-i Ebi Sereh’in dinden çıkması hikâyesiyle ilgilidir. Abdullah ibn-i Ebi Sereh’in dinden çıkmasının şekli ve nedeni ile ilgili üç çeşit rivayet nakledilmiştir.Birinci olarak; bu rivayetler arasında, Abdullah ibn-i Ebi Sereh’in dinden çıkmasının şekli hakkında ...
  • Gadir hum gününde Allah u Teâlâ Peygambere (a. s.), İmam Ali\'ye verilmesini emrettiği o tabuttan Maksat nedir?
    10086 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/03
    Bu hadiste  ''tabut'' sözcüğü kullanılmaktadır. Kur'anı kerimde de şu cümleyle ''...En ye'etiyekumu't – tabut-u fihi es-sekinetun min rabbikum...'' bu tabuta işaret edilmiştir. Bu ayeti şerife "adata İsrail oğulları Talut'un Allah tarafından görevlendirildiğini Eşmuil peygamberleri tarafından açık bir dille kendilerine söylendiği halde onlar onun bu sözüne henüz ...
  • Hz. Mehdi’nin zuhur zamanında halktan bazılarının imanını kaybedeceği ve bazı kâfirlerin de iman edeceğini bildiren rivayetler kimler hakkındadır?
    8314 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/11/21
    Mizanü’l-Hikmet kitabındaki söz konusu hadis, “el-Ğıybe” kitabından nakledilmiştir. Hadisin orijinali şudur: Numani, Kaim’in zuhuru zamanında Şiilerin halleri hakkında İbrahim b. Abdülhamid’ten şöyle nakleder: İmam Sadık’tan (a.s) işiten biri bana şöyle haber verdi: “[1]Kaim (a.c) zuhur ettiğinde, onun takipçilerinden ...
  • Kadınları sınırlandırmak doğru bir şey midir?
    6759 Teorik Ahlak 2010/01/16
    Toplumun sağlıklı (huzurlu) olması, hangi cinsten (erkek veya kadın) olursa olsun bireyin yetiştirilmesine, bireylerin sağlığı da onların doğru bir şekilde eğitilmesine bağlıdır. İslam’ın çocuğun eğitimi (eğitimin ilk basamağı) alanında ve diğer alanlarda faydalı düsturları vardır. Onlara doğru bir şekilde amel edilirse ...
  • Eğer İmam Hüseyin (a.s) aşura kıyamında galip olup hâkimiyeti ele geçirseydi, bugün İslam dünyasının konumu nasıl olurdu?
    6372 تاريخ بزرگان 2010/09/07
    İmam Hüseyin’in (a.s) hareket ve kıyamının temel nedeni; dini diriltmek, iyiliği emretmeyi ve kötülükten sakındırmayı ihya etmek ve halife ve İslam hükümdarı kim olursa olsun ve her cinayeti işlerse işlesin yine de Allah’ı halifesidir ve kendisine itaat edilmesi farzdır diye Müslümanlar arasında yaygın ...
  • İmam Ali'nin (a.s.) görüşünde kuranın yeri nedir?
    8974 Kur’anî İlimler 2010/12/18
    İmam Ali'nin görüşü ve anlayışında kuranı kerim en üstün mertebede yer almış ve makamının yüceliği bakımından en yüce makama sahiptir. Nehcül-balagada kuranla alakalı zikir edilen bazı özellikleri ve nitelikleri aşağıdaki maddeler şeklinde özetlenebilinir: 1- insanların hayrını isteyen öğüt verici, 2- Yol gösteren en iyi kılavuz, ...
  • hatmi salavat nedir?
    16622 Pratik Ahlak 2011/04/13
    Hatim her hangi bir şeyi bitirmek sona erdirmek anlamındadır. Bunun temel özellik ve nitelliği yapılacak bu işin bir başlangıcı ve bir de sonu var olmasıdır. Hatmi salâvat ta bu anlamdadır. Kuranı baştan sona kadar okuyarak hatim edilmesi gibi. Kuranı baştan sona kadar okuyarak bitirmek şeklinde yapılan eyleme ...
  • Hz. Müslim kimdi?
    18318 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2010/12/22
    Akil’in oğlu olan Müslim üç imam (müminlerin önderi Ali, İmam Hasan, İmam Hüseyin (a.s) ) ile aynı asırda olup onları yakından görmüş, İmam Hüseyin’in (a.s) imameti zamanında imamının hedefleri için canını feda etmiş ve Übeydullah b. Ziyad emriyle şahadete ulaşmıştır. O bu zamanda İmam Hüseyin’in (a.s) ...
  • Şeytanla nefs-i emarenin farkı nedir?
    21952 Pratik Ahlak 2010/05/04
    Nefis diye nitelenen insanın gerçek mahiyetinin çeşitli boyutları vardır. Kur’an onlara üç mertebede (emmare, levvame, mutmaine diye) işaret etmiştir.Nefs-i emare, hayvanî isteklerin insana hakim olduğu nefis demektir. O, insanı hep kötülüklere ve şehevi isteklere emreden nefsanî bir halettir.Şeytan, lügat ...

En Çok Okunanlar