Gelişmiş Arama
Ziyaret
10208
Güncellenme Tarihi: 2011/07/02
Soru Özeti
Neden İslam dini ilk günahı kabul etmiyor olmasına rağmen bazı rivayetlerde ve âlimlerin açıklamalarında Hz. Âdem’in günahına işaret edilmiştir?
Soru
İslam ilk günahı kabul etmiyor, ancak abdestin nedensellik konusunda İmam Humeyni (r.a), namazın adabında şu rivayeti naklediyor: “Abdest alırken yüzün yıkanmasının nedeni şudur ki insan Hz. Âdem’in günahını yad etsin ki yasaklanmış ağacı görmüştür ve … İlk günahın reddedilmesiyle birlikte bu hadisi anlaşılması nasıl anlaşılması mümkün olur? Felsefe, İrfan ve fıkıh, bu meseleye nasıl cevap veriyor?
Kısa Cevap

İmam Humeyni’nin (r.a) abdestin vacip olmasının nedensellik konusunda istidlal olarak dayandığı rivayet Hz. Âdem’in (a.s) amelini illet unvanında delil gösteriyor ve Hz. Âdem’in (a.s) bu amelinin günah olduğuna açıklayacak hiçbir açıklayıcı yoktur. Zira İslam, Hz. Âdem’in (a.s) bu amelini “Terki Evla” bilir ve bu, Allah’ın veli olan kulları tarafından olursa cezalandırmayı gerektirebilir. Nitekim Hz. Yunus (a.s) ve diğer peygamberler konusunda da böyle bir şey söz konusu olmuştur. Elbette abdestin vacip olma nedenselliği konusunda başka rivayetler de var olmaktadır ve bu abdestin illetinin bu has konuya münhasır olmadığına delildir.

Ayrıntılı Cevap

İlk günaha ve günahın zati oluşuna inanmak, Hıristiyanların önemli ve temel inançlarından birisi sayılır. Onlar, Hz. Âdem (a.s) ve Havva’nın cennetteki yasak ağacın meyvesinden yedikleri için günah işlediklerini söylerler. Bu itikat esasınca insanoğlu, Âdem’in günahının varisidir ve insanlar, kendi kötü amelleri sebebiyle değil, Âdem soyundan olmaları delilince zati olarak günahkâr doğmuşlardır.[1] Mesihiler Âdem’in günahının, herkesi günaha duçar ettiğine ve bu sebeple ilk temizlik ve korunmuşluğun kaybolduğuna, ilahi suretin bozulduğuna öyle ki; herkesin zati şer ve günahla kirlenmiş olarak doğduğuna,[2] günahın kölesi olduğuna ve ölüm ve perişanlık içinde dünyaya geldiklerine inanırlar.[3]

Jean Calvin, ilk günahı tabiat ve tabiat ötesi hediyelerin fasit olma sebebi bilir. Ona göre (bu) günah, insanı tabiatüstü hediyelerden tamamen mahrum etmiştir, hâlbuki bu tür hediyeler yani iman ve doğruluk, semavi bir yaşam ve ebedi bir hayata ulaşmak için, olmazsa olmaz cinsindendir.[4]

Bu görüşü dikkate alarak Hz. Âdem konusunda, adalet sahibi olan Allah, Âdem’in günahını ve bu günahın getirisini, bizim hiçbir rolümüzün olmamasına karşın, nasıl olurda bizim hesabımıza yazar? sorusunu gündeme getirir.

Mesihiler bu soruya çeşitli cevaplar vermişlerdir, ancak bunların hiçbirisi kani edici değil ve Kur’an ayetleriyle de çelişir. Temsilcilik görüşü,[5] gurupsal şahsiyet[6] ve… gibi Mesihiler tarafından söz konusu edilen görüşlerin tamamı şu noktada ortaktır: Hz. Adem’in günahı, tüm insanları günahkar olarak dünyaya gelmesine sebep olmuştur ve bundan ötürü azaba müstahaktırlar.

Ancak İslam, Hz. Âdem (a.s) ve Havva’nın fiilinin günah olduğunu kabul etmez. Nitekim Allame Tabatabai, Kur’an’ı Kerim ayetleri ışığında Hz. Âdem’in (a.s) iki delil üzere hiçbir günaha bulaşmadığını kabul eder:

1. Allah’ın yasak ağaca yaklaşmaktan sakındırma emri “Mevlevi” değil, “irşadi” idi, zira bu emir cennette verilmişti ve cennet teklif, emir ve nehiy etme yeri değildir. İrşadi nehiyde, nehiy edilen şahsın halinin iyiliği dikkate alınmıştır ve nehiy eden, şahsın maslahatına olan yöne doğru irşat edip yönlendirmek istemektedir; emir ve nehiylerin böyle (irşadi) olması durumunda, ne bunlara amal edilmesinin sevabı vardır ve ne de muhalefet edilmesinin cezası vardır. Tam olarak meşveret ettiğimiz kimsenin bize emredip nehiy etmesi veya doktorun hastasına emredip nehiy etmesi gibidir ve şahsın, onlara muhalefet etmesi, sadece emreden ve nehiy edenin dikkate aldığı zararları ortaya kor.[7]

2. Hz. Âdem (a.s) peygamberdi ve Kur’an’ı Kerim, peygamberlerin makamını münezzeh ve onların tertemiz nefislerini günah ve bozgunculuktan beri bilir. Akli burhan ve Kur’an ayetleri de bu görüşü teyit eder.[8]

Allame Tabatabai açıklayıcı görüşünde nebilerin ismeti konusuna değinmiş ve akli ve nakli delillerle çeşitli yönlerden bu görüşü ispat etmiştir.[9],[10]

Diğer taraftan Mesihilerin “Âdem günah işledi ve günah onun bir gereği ve yoldaşı oldu” söylemi doğru bir söz değildir. Zira Allah-u Teâlâ Âdem’i (a.s) o ağacın meyvesinden yedikten ve cennetten çıkarttıktan sonra seçti ve ona rahmet nazarıyla baktı: Sonra Rabbi onu seçti, tövbesini kabul etti ve ona doğru yolu gösterdi”.[11]Ve diğer bir ayette şöyle buyrulur: Derken, Âdem (Vahy yoluyla) Rabbinden bir takım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabbi’ne yalvardı. O’da bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır”.[12]

Dolayısıyla “İnsanın işlediği her hata, onun ayrılmaz bir parçasıdır” sözünün yorumlanabilir  ve doğru bir tarafı yoktur ve günahın, insanın ayrılmaz bir parçası olduğu düşünülse bile, affedip bağışlama konusu olacak bir şey kalmayacaktır. Hâlbuki Kur’an’ı Kerim, affetme ve bağışlama konusuna çokça değinmiştir ve Mukaddes Kitap’ta bu konuda sessiz kalmamıştır.[13] Buna binaen Mesihiyetin Âdem’in günahı ve bu günahın getirisi konusundaki inancı, yanlış ve temelsiz bir inanç olup asırlar boyunca ve insanların çoğu için ilahi af ve bağışlamayı, inkâr etmektedir.

Geçen konuları dikkate alarak İmam Humeyni’nin (r.a) “Kitabu’t-Tahare” de abdestin vacip olmasının nedensellik babında naklettiği rivayetle, İslam’ın ilk günahı kabul etmemesi görüşünün çelişir bir tarafı olmadığı aydınlığa kavuşur.

İmam Humeyni (r.a) “Namazda taharetin muteber oluşunun hakikati” unvanında bir meseleyi konu etmiş ve bu konuda şöyle buyurmuştur: Abdest, Hz. Âdem’e (a.s) ve onun zürriyetine kayıt getirilmeksizin farz olmuştur; ister hadesten önce olsun ister olmasın.[14] Bu bahsin faydası, insan doğduğunda, hades vuku bulmadan önce acaba temiz midir değil midir? konusudur ve Hz. İmam şöyle der: Allah-u Teala’nın hükmü kapsamında bu yeni doğan çocuğun abdestinin vacip olmasına hükmedilir; gusül ise bunun tersinedir, zira guslü gerektirecek hades arız olmadığı müddetçe, gusül de vacip olmaz. Burada İmam (r.a) abdestin sebebini açıklayan bir rivayete dayanır:

Yahudi cemaati Allah Resulü’nün (s.a.a) yanına geldi ve ona soru sordu. Onların sorularından birisi şöyleydi: Ey Muhammed! Uzuvlar içinde en temiz olmasına rağmen hangi sebepten dolayı abdest alırken dört uzvu yıkamak gerekir? (Sırasınca yıkanan ve mesh edilen dört uzuvdan yüz, iki kol, baş ve ayaklar kastedilmektedir)

Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdular: “Şeytan Ademe’e vesvese ettiği zaman Hz. Âdem o ağacın yakınana gitti ve ağaca bakmadı ve sonuçta Âdem’in haysiyeti gitti (şayet Âdemin kaybetmesinden -şeytanın vesvesesine uymasından- dolayı renginin değiştiği kastedilmiş olabilir). Sonra kalktı ve o ağaca doğru gitti ve bu, hataya doğru atılan ilk adım oldu. Sonra eliyle ağacın meyvesini koparıp yedi ve üstünde elbise namına ne varsa bedeninden uçup gitti; Âdem başını elleri arasına aldı ve ağladı. Allah-u Teâlâ onun tövbesini kabul ettiğinde ona ve zürriyetine bu dört azalarını temizlemesini farz etti.

O halde Allah-u Teâlâ, o ağaca baktığı için Âdem’e yüzünü yıkamasını emretti, elleriyle meyveyi kopardığı için ellerini dirseklerine kadar yıkamasını emretti, başını elleri arasına aldığı için başına mesh etmesini ve iki ayağıyla hataya doğru adım attığı için iki ayağını mesh etmesini emretti.”[15]

Rivayetin metnine bir miktar dikkat edilse, rivayetin hiçbir yerinde Hz. Âdem’in (a.s) günahına dair bir sözün olmadığını ve abdestin sebebini, Hz. Âdem’in (a.s) fiiline nispet verdiğini göreceğiz. Bu fiilin terki evla suretinde Hz. Âdem’in (a.s) işlemesini İslam inkar etmiyor, bilakis akli, nakli ve ahlaki deliller üzerine ispat ettiğimiz gibi, bu fiilin günah olduğunu kabul etmiyor. Diğer taraftan terki evla, Allah’ın veli kulları için sıradan bir iştir ve bunu Hz. Yunus (a.s) ve diğer peygamberlerde de görüyoruz. O halde abdestin Hz. Âdem’in yaptığı terki evladan dolayı farz olduğunu söyleyebiliriz. Buna ilaveten var olan başka rivayetlerde, abdest için başka delillerde zikredilmiştir[16] ve abdest yalnızca bu illetle sınırlandırılamaz ve maslahat bir yana bizim bilmediğimiz başka hikmetlerde bizim için gizli ve saklıdır.

 


[1] Paul Helm, Faith and Understanding, Eerdmans Pulishingco. Edinburgh University Press, 1997, P. 153.، aşağıdaki dergiden alıntı yapılmıştır: “İlim ve teknik dergisi Marifet 74, On ikinci yıl, Sayı on bir, 1382 (Sahibi İmtiyaz: Müesseseyi Amuzeşi ve Pejoheşi İmam Humeyni (r.a) ), S. 22.

[2] -Rumyan, 5:19, Nakil: İlim ve teknik dergisi Marifet 74, On ikinci yıl, Sayı on bir, 1382 (Sahibi İmtiyaz: Müesseseyi Amuzeşi ve Pejoheşi İmam Humeyni (r.a) ), S. 23.

[3] -Saro Haciki, Usulü Mesihiyet,baskı, 2, İntişarati Hayati Ebedi 1982 m, c. 2, s. 81, Nakil: İlim ve teknik dergisi “Marifet” 74, On ikinci yıl, Sayı on bir, 1382 (Sahibi İmtiyaz: Müesseseyi Amuzeşi ve Pejoheşi İmam Humeyni (r.a) ), S. 24.

[4] -Ci Lisiyi Danesten, Ayini Protestan Tercüme: Abdürrahim Süleymani Erdistani, Kum 1381, Müesseseyi Amuzeşi ve Pejoheşi İmam Humeyni (r.a), Nakil: İlim ve teknik dergisi “Marifet” 74, On ikinci yıl, Sayı on bir, 1382, s. 23. (Sahibi İmtiyaz: Müesseseyi Amuzeşi ve Pejohoşi İmam Humeyni (r.a) ).

[5] -Çarlez Heron, Necat Şinasi, Tercüme: Saro Haciki, Tahran 1361, İntişaraati Aftabi Adalet, Birinci baskı, s. 11, Nakil: İlim ve teknik dergisi “Marifest” 74, On ikinci yıl, Sayı On bir, s. 24, 1382 (Sahibi İmtiyaz: Müesseseyi Amuzeşi ve Pejoheşi İmam Humeyni (r.a) ).

[6] -Henri Tisin, İlahiyati Mesihi, Tercüme: T. Mikailiyan, İntişarati Hayati Ebedi, s. 180-182, Nakil: İlim ve teknik dergisi “Marifet” 74, On ikinci yıl, On birinci sayı, 1382 s. 24, (Sahibi İmtiyaz: Müesseseyi Amuzeşi ve Pejoheşi İmam Humeyni (r.a) ).

[7] -Muhammed Hüseyin Tabatabi, El-Mizan fi Tefsiri’l Kur’an Kum 1371, Müesseseyi İsmailiyan, Beşinci baskı, c. 3, s. 292-293.

[8] -Tabatabai, Muhammed Hüseyin, El-Mizan fi Tefsiri’l Kur’an Kum 1371, Müesseseyi İsmailiyan, Beşinci baskı, c. 3, s. 293.

[9] -a.g.e., c. 12, s. 134-139; Muhammed Taki Misbah Yezdi, Amuzeşi Akaid, Merkezi Çap ve Neşri Sazmani Tebliğati İslami, Yedinci baskı, c. 1 ve 2, Dershayi 24, 25 ve 26.

[10] -İsmet ve Âdem’in (a.s) hatası konusunda şu sorulara bakınız: 4438 (Site:4808), 203 (Site: 1114), 112 (Site: 998), 129 (Site: 1069).

[11] -Taha, 122.

[12] -Bakara, 37.

[13] -Tabatabai, Muhammed Hüseyin, “El-Mizan fi Tefsiri’l Kur’an”, Kum 1371, Müesseseyi İsmailiyan, Beşinci baskı, c. 3, s. 293-394.

[14] -İmam Humeyni (r.a), “Kitabu’t-Tahare” (Takrirat), Tahran 1428 k, Müesseseyi Tanzim ve Neşri Asari İmam Humeyni (r.a), s. 270.

[15] -Şeyh Saduk, Menla Yahzuruhu’l Fakih, Kum 1404 k, Cameayi Müderrisin, c. 1, s. 55, 56 ve 57.

[16] -İmam Ali b. Musa Er-Rıza (a.s), Muhammed b. Senan’ın sorusunun cevabında şöyle yazdı: “Yüz ve kolların yıkanması,  baş ve ayakların mesh edilmesinden ibaret olan abdestin farz kılınmasının nedeni, Allah’ın huzurunda durmak ve zahiri azalarla ve bu azalarla birlikte amelleri yazan melekler eşliğinde O’na doğru yönelmek olmasıdır. O halde alçak gönüllülüğün yerine getirmek ve secde etmek için yüzünüzü yıkayacaksınız. Ellerinizi de yıkacaksınız ki günahlardan pak ve tertemiz olsunlar.  O tarafa bu tarafa sürükleyerek onlarla ihtiyaçlarını isteyip, onun dışında her kesten koparak, kendi korku ve ihlâs mertebenizi arz etmek için kollarınızı yıkayın. İki ayak ve başınızı mesh edin, zira aşikâr ve açıktır ve tüm hallerinizde bu ikisiyle karşı karşıyasınız, ancak başkasından kopmada eller ve yüzde olan huzu ve ihlâs, baş ve ayaklarda yoktur o halde, baş ve ayakların mesh edilmesiyle yetinilir”. Şeyh Saduk, Menla Yahzuruhu’l Fakih, Kum 1404 k, Cameayi Müderrisin, c. 1, s. 57.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Esrar gibi kafa yapan uyuşturucu madde kullanmanın hükmü?
    8777 Uyuşturucu Madde 2019/11/27
     Esrar bir çeşit uyuşturucu olarak tanımlanırsa doğal olarak esrar kullanmakta diğer uyuşturucular gibi şahsa ve topluma kayda değer zarar verdiği için haramdır. Bir çeşit uyuşturucu olarak hesap edilmez ve tütün çeşidi olarak tanımlanırsa doğurduğu zarar kayda değer düzeyde ise ve toplum fertlerinin huzur ve sükuneti bozmaktaysa caiz ...
  • İran ve Irak savaşında şehit düşen bazı fertlerin cenazelerinin dağılmadığını ve yok olmadığını duydum. Bu duyumlar muteber ve güvenilir midir?
    6759 Eski Kelam İlmi 2012/04/04
    Canlı yaratıkların cisimlerinin yapısı gereği, ruh bedenden çıktıktan sonra tabii olarak beden kokar, çürür ve yok olur. Bu nedenle bazı bedenlerin yıllar geçtikten sonra aynı şekilde salim kalması uzak bir ihtimaldir. Ama Allah her şeye kadir olduğundan[1] böyle bir şey zihinden uzak tutulmamalı ve ...
  • Şer’i açıdan hayız günleri dışında insanın eşiyle cinsel ilişki kurmasını yasaklayan bir durum var mıdır?
    54186 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/12/16
    Hayız ve nifas günleri, ihram ve oruç durumu veya diğer ikincil durumlar dışında insanın eşiyle cinsel ilişki kurması haram değildir. Muharrem ve Sefer ayları ve de şehadet ve matem günlerinde cinsel ilişki kurmak şer’i açıdan haram değildir. Evet, bu dinsel önderlere yönelik bir tür saygı sayılır. Nitekim ...
  • Hac ibadetinin felsefesi ve hikmeti nedir?
    1858 بیشتر بدانیم 2020/01/19
  • Tefsir-i bi-Rey ile entelektüelsel bir görüşten (güvenir (müvassak) haber-i vahit) yararlanarak yapılan tefsir arasında fark nedir?
    8406 Tefsir 2012/07/21
    Bazı ilimlerin Kur’anla irtibatı öyle bir şekildedir ki onlar olmaksızın Kur’an ayetlerini tefsir ve tahlil etmek imkansızdır. Sarf ilmi, nahiv ilmi, meani, beyan lügat vb. ilimler gibi. Dolayısıyla müfessir olan bir kimse Kur’anın daha iyi anlaşılması için etkili olan ilimlerde uzman olmalıdır. Kur’anı kerimde “am-has, mutlak-mukayet, nasih-mensuh” ...
  • Tarık’ın kurandaki anlamı nedir?
    50221 Tefsir 2011/05/23
    Tarık etimolojik olarak "t-r-k" kökünden, "berk" vezninde olup dövmek ve bastırmak anlamındadır. Arapçada yola “tarik” denilmesinin nedeni de bu manayı içerdiği içindir. Zira yer yolcuların gidip gelmesiyle ayaklarının altıda dövülerek basılıyor. Arapça dilinde çekiç anlamında olan “mitrake” de onunla demir ve benzer ...
  • Kısa hadisinin önemliliğini açıklayınız
    7852 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/12/17
    Hadis kitaplarında ve mefatihu’l – cinan adlı dua kitabında zikredilen hadisi şerifi iki açıdan  önemli ve ehemmiyeti vardır: Birisi imamet ve velayet diğeri ısmet (masumiyet) cihetidir.Ehlibeyt’in İmamet ve velayeti bazı şahit ve delilerle hadiste sabit ...
  • Acaba şahit olmadan nikah akti okunabilir mi?
    3154 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/07/14
    İslam dinine göre evlilik yuva kurmak için gerçekleştirilen doğal, sosyal ve kutsal bir anlaşmadır. Bu birlikteliğin birçok sonucu ve eseri bulunmaktadır. Ezcümle cinsel ihtiyaçların karşılanması, neslin devamı, çocuk sahibi olmak, insanın kemale ulaşması, huzur, dinginlik, iffet ve hayanın korunması, duygusal bağların ve muhabbetin güçlendirilmesi gibi. Bu kutsal ...
  • Eğer Ali(a.s) halifelere muhalif ve düşman idi ise; Neden çocuklarına onların adlarını vermiştir?
    10155 Eski Kelam İlmi 2011/09/10
    Tarihi kaynaklara göz atacak olursak Mesut Sakefi’nin kızı Leyla’nın oğlu Ebu Bekir ibn. Ali, Ümmü Habib oğlu Ömer ibn. Ali ve Ümmülbenin oğlu Osman ibn-i Ali hepsi İmam Ali(a.s) oğullarıdırlar.Bu çocukların adlarıyla halifelerin adları arasında bir ilişki olduğunu ancak o dönemin kültürel, örfi yapısını incelersek ...
  • Tur dağının İsrail oğullarının başı üzerine kaldırılmasından ne kast edilmektedir?
    19444 Tefsir 2012/05/03
    Kur’an’ın birkaç ayetinde “وَ رَفَعْنا فَوْقَكُمُ الطُّور” tabiri ve benzerleri İsrail oğulları hakkında beyan edilmiştir. Tefsir kitaplarında yazıldığına göre bu ayetler tarihsel bir gerçeğe işaret etmektedir ve Hz Musa zamanında İsrail oğullarının yüce Allah’ın buyruklarına muhalefet etmesi nedeniyle gerçekleşmiştir. Kadir olan yüce Allah Tur dağının bir ...

En Çok Okunanlar