Gelişmiş Arama
Ziyaret
5595
Güncellenme Tarihi: 2011/08/21
Soru Özeti
Bazı Kur’an ayetlerinde beyan edilmiş olan hisselerin bileşkesi ölünün tüm varlığından fazla değil midir?
Soru
Miras bölüşümü hakkında olan Nisa suresinin on bir, on iki ve yüz yetmiş altıncı ayetlerinde varislerin hisselerinin toplanmasından sonra hisse bileşkesi tüm varlıktan fazla gelmektedir? Yani parçaların bileşkesi bütünden fazla olmaktadır. İlk ayetlerde bütün 1.125 ve son ayette ise 1.25 olmaktadır. Bu mümkün müdür?
Kısa Cevap

Miras hisseleri ve onun muhasebe şekli en girift fıkhî hükümlerdendir. Kur’an ve rivayetlerde miras taksimi hakkında dikkat edilmesi gereken önemli kanun ve buyruklar beyan edilmiştir. Belirtilen ayetlerde sadece varislerden değişik fertlerin miras hissesi açıklanmıştır ve bu, bütün bu farzların bir arada toplanabileceği anlamına gelmemektedir. Nitekim hisseler arasındaki toplama hiç işaret edilmemiştir. Elbette onlardan bir kısmının mirası toplanacak türdendir. Bazen birkaç grubun mirasta toplanması neticesinde hisselerin bileşkesi ölünün malının miktarından fazla gelmektedir ve bazen de bunun aksi ortaya çıkmaktadır. Bunun için bir çözüm kararlaştırılmıştır ve Kur’an’dan istifade edilen bir hal yolu mevcuttur: Kur’an ölü yakınlarından bazıları için iki tür hisse farz etmiştir. Mesela koca eşin evladı olması durumunda dörtte bir ve aksi takdirde ise kadının mallarının yarısını miras alır. Aynı şekilde kadın da kocasının evladı olması durumunda sekizde bir ve aksi takdirde ise erkeğin mallarının dörtte birini miras alır. Ama başka bir grup içinse sadece bir hisse belirlenmiş ve başkalarının araya girmesi halinde miras miktarları belirlenmemiştir. Mesela bir kız veya birkaç kız ve bir kız kardeş ve birkaç kız kardeş bunun bir örneğidir. Bir kız yarım ve bir kız kardeş de yarım almaktadır, ama birkaç kız ve kız kardeş olmaları durumunda ise Kur’an her grup için üçte iki hisse gözetmiştir. Bu ayetlerden anlaşıldığı kadarıyla, Kur’an-ı Kerim’in hem başkalarının olması durumunda ve hem de olmaması durumunda hisselerini beyan ettiği birinci grubun miras hisseleri mirastan fazla olursa, onların hissesinde bir eksiklik oluşmamaktadır. Ancak ikinci grupta olanlarda eksiklik meydana gelmektedir. Mirasın hisselerden çok gelmesi halinde ise artı kalan, noksanlık halinde kendilerinden eksiltilen kimselere verilir.

Ayrıntılı Cevap

Miras konusu İslam fıkhının en girift hükümlerindendir. Kur’an ve rivayetlerde miras taksimi hakkında dikkat edilmesi gereken önemli kanun ve buyruklar beyan edilmiştir. Miras taksiminin niteliği hakkında bilgi edinmek için ilkönce ayetlerin manalarını açıklıyoruz:

1. “Allah, size, çocuklarınız(ın alacağı miras) hakkında, erkeğe iki dişinin payı kadarını emreder. (Çocuklar sadece) ikiden fazla kız iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kız bir ise (mirasın) yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı maldan, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da (yalnız) ana babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir düşer. Eğer kardeşleri varsa, anasının hissesi altıda birdir. (Bu paylaştırma, ölenin) yapacağı vasiyetten ya da borcundan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan, hangisinin size daha faydalı olduğunu bilemezsiniz. Bunlar, Allah tarafından farz kılınmıştır. Şüphesiz Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”[1]

Bu ayette miras bölüşümü hakkında altı genel kanun ve buyruk açıklanmıştır:

A. Baba ve annenin malından her oğlan çocuğunun aldığı hisse kızın (varis kız kardeşin) hissesinin iki katıdır.

B. Eğer ölünün sadece birkaç kızı varsa ve onlar dışında başka varisi yoksa onların hissesi malın üçte ikisidir.

C. Eğer ölünün sadece bir kızı varsa, onun hissesi malın yarısıdır.

D. Ölünün evladı olması durumunda baba ve annenin her birinin hissesi malın altıda biridir.

E. Ölünün evladı ve kardeşi olmaması durumunda annenin hissesi üçte birdir ve malın kalan kısmı babanındır. Eğer ölünün evladı varsa annenin hissesi malın altı biridir.

F. Borçların verilmesi ve vasiyetin malî giderlerinin ödenmesi (vasiyet malın üçte birinden fazla olmaması durumunda) varisler arasında mirasın bölüşülmesinden önceliklidir.

2. “Eğer çocukları yoksa karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir. Eğer çocukları varsa, bıraktıklarının dörtte biri sizindir. (Bu paylaştırma, ölen karılarınızın) yaptıkları vasiyetlerin yerine getirilmesi yahut borçlarının ödenmesinden sonradır. Eğer sizin çocuğunuz yoksa bıraktığınızın dörtte biri onlarındır. Eğer çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. (Yine bu paylaştırma) yaptığınız vasiyetin yerine getirilmesinden yahut borçlarınızın ödenmesinden sonradır. Eğer kendisine varis olunan bir erkek veya bir kadının evladı ve babası olmaz ve bir erkek veya bir kız kardeşi bulunursa, ona altıda bir düşer. Eğer (kardeşler) birden fazla olurlarsa, üçte birde ortaktırlar. (Bu paylaştırma varislere) zarar vermeksizin yapılan vasiyetin yerine getirilmesinden yahut borcun ödenmesinden sonra yapılır. (Bütün bunlar) Allah’ın emridir. Allah, hakkıyla bilendir, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)”[2]

Bu ayette de miras taksiminin dört genel kanunu açıklanmıştır:

A. Eğer ölü kadın ise ve onun evladı yoksa kocasının hissesi malın yarısıdır ve eğer evladı varsa, kocanın hissesi malın dörtte biridir.

B. Eğer ölü erkek ise ve onun bir evladı yoksa eşinin hissesi malın dörtte biridir ve eğer evladı varsa, eşinin hissesi sekizde birdir.

C. Ölünün evladı yoksa ve kendisinin sadece birkaç kız kardeşi veya erkek kardeşi (anneden olma) varsa, onun hissesi malların altıda biridir.

D. Ölünün evladı yoksa ve kendisinin birden çok kız kardeşi veya erkek kardeşi (anneden olma) varsa, malları üçte biri onlar arasında taksim edilir.

3. “Senden fetva istiyorlar. De ki: “Allah, size “kelâle” (babasız ve çocuksuz kimse)nin mirası hakkında hükmünü açıklıyor: Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa, bıraktığı malın yarısı onundur. Eğer kız kardeşi ölür ve çocuğu da bulunmazsa, erkek kardeş ona varis olur. Eğer kız kardeşler iki iseler, (erkek kardeşin) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kardeşler erkekli kızlı iseler, o zaman (bir) erkeğe, iki kızın hissesi kadar (pay) vardır. Sapmayasınız diye Allah size (hükmünü) açıklıyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.”[3]

Bu ayette de mirasın taksim edilmesi için üç yeni kanun açıklanmıştır:

A. Eğer ölü erkekse ve onun evladı yoksa ve de sadece bir kız kardeşi (aynı anne ve babadan veya sadece aynı babadan) varsa, onun hissesi malın yarısı olacaktır.

B. Eğer ölü kadın ise ve onun evladı yoksa ve de sadece bir erkek kardeşi (aynı anne ve babadan veya sadece aynı babadan) varsa, erkek kardeş malın tümünü miras alır.

C. Eğer ölünün evladı yoksa ve sadece iki kız kardeşi varsa, kız kardeşlerin hissesi malların üçte ikisidir.

D. Eğer ölünün varisleri sadece onun kız kardeşleri ve erkek kardeşleriyse, her erkek kardeş kız kardeşin iki mislini alır.

Açıklanan ayetlerden aşağıda işaret edilen kanunlar çıkarılmaktadır:

1. Bu ayetlerden istifade edildiği üzere; mirasın tabakaları vardır ve yukarı tabakadaki fertlerin olduğu yerde sonraki tabakada yer alan fertlere miras sırası gelmemektedir. Miras tabakaları şunlardır:

Birinci Tabaka: Anne, baba ve evlatlar.

İkinci Tabaka: Kız kardeş, erkek kardeş, dede ve nene.

Üçüncü Tabaka: Amca, hala, dayı ve teyze.

Kur’an’ın bakışına göre eğer birinci tabakadan (anne, baba ve evlatlar) bir kimse sağ olursa, ikinci tabakaya (kız kardeşler, erkek kardeşler ve atalar) sıra gelmez ve ikinci tabakadan birisinin varlığında da üçüncü tabakaya (halalar, teyzeler, dayılar ve amcalar) sıra gelmez. Elbette “eş” bu üç grubun tümüyle bir araya gelmektedir.[4] Bu şekilde Yüce Allah bu ayetlerde mirasın taksim edilmesinin bazı genel kanunlarını açıklamış ve varislerin her birinin hissesini ayrı bir şekilde belirlemiştir. Elbette bu, dışarıda bulunan tüm varis kısımlarının birbiriyle bir araya gelebileceği anlamına gelmemektedir. Bazı farzların esasen diğer farzlar ile bir araya gelmesinin mümkün olmadığı açık bir husustur; zira mirasın tabakaları vardır ve yukarı tabakadaki fertlerin varlığında sonraki tabakada bulunan fertlere miras alma sırası gelmemektedir.[5]

2. Kur’an ölü yakınlarından bazıları için iki tür hisse farz etmiştir. Mesela koca eşin evladı olması durumunda dörtte bir ve aksi takdirde ise kadının mallarının yarısını miras alır. Aynı şekilde kadın da kocasının evladı olması durumunda sekizde bir ve aksi takdirde ise erkeğin mallarının dörtte birini miras alır. Ama başka bir grup içinse sadece bir hisse belirlenmiş ve başkalarının araya girmesi halinde miras miktarları belirlenmemiştir. Mesela bir kız veya birkaç kız ve bir kız kardeş ve birkaç kız kardeş bunun bir örneğidir. Bir kız yarım ve bir kız kardeş de yarım almaktadır, ama birkaç kız ve kız kardeş olmaları durumunda ise Kur’an her grup için üçte iki hisse gözetmiştir.[6] Bu metodolojiden istifade edildiği üzere, Kur’an-ı Kerim’in hem başkalarının olması durumunda ve hem de olmaması durumunda hisselerini beyan ettiği birinci grubun miras hisseleri mirastan fazla olursa, onların hissesinde bir eksiklik oluşmamaktadır. Ancak ikinci grupta olanlarda eksiklik meydana gelmektedir. Mirasın hisselerden çok gelmesi halinde ise artı kalan, noksanlık halinde kendilerinden eksiltilen kimselere verilmektedir. Bunun çözüm yolu şudur: Eğer hisseller malın aslından çok olursa, Kur’an’da kendileri için birden çok hisse gözetilmemiş kimselerden eksiltilir. (tıpkı belirtildiği gibi) kızlar ve kız kardeşlerden eksiltilir. Bu eksiltme işlemi kendileri için iki tür hisse gözetilen baba, anne ve eş için yapılmaz.[7] Mesela ölünün geride kalan bir kızı ve aynı şekilde anne, baba ve kocası bulunmaktadır. Bu durumda hisseler birbirine engel olur; zira miras ister çok olsun ve ister az olsun, doğru rakam yukarıdaki ölçülere göre taksim edilmesi gerekendir. Birinin onun yarısını, iki şahsın her biri altıda birini ve kocanın da dört birini alması gerekir. Doğru rakam bütün bu nispetleri kapsayan değildir; zira bu üç nispetin veya parçanın toplanması bir doğru rakamdan çok değildir. Bu farzda baba, anne ve eşe bir eksiklik gelmemektedir ve tam olarak hisselerini almaktadırlar. Bunun mukabilinde eğer mal hisseden çok ise, artı miktar, Kur’an’da kendileri için sadece bir hisse belirtilmiş kimselere verilir; yani noksanlık durumunda kendilerine eksiklik gelen kimselere iade edilir. Örneğin eğer ölüden bir kız ve bir baba geride kalırsa, kız ikide bir ve baba ise altıda bir hisse alır. Kalan altıda iki hisse ise iade olarak kıza verilir. O halde bazen birkaç grubun mirasta toplanması neticesinde hisselerin bileşkesi ölünün malının miktarından fazla ve bazen de ölünün malının miktarından az gelmektedir. Belirtilen usul ve kanunlar vesilesiyle miras varisler arasında rahatlıkla taksim edilebilir ve hisselerin ölünün bıraktığı maldan çok olması durumunda ortaya çıkan sorun da bu ayetler ve Ehli Beyt (a.s) rivayetlerinden anlaşıldığı kadarıyla[8], bir sorun teşkil etmemektedir. Her halükarda bu ayetlerden istifade edilerek beyan edilen çözümler miras kanununu açıklamaktadır. Netice itibariyle bizzat kanun koyucu bazı farzlarda belirlenmiş hisselerin ölünün kalan malından çok veya az olacağını öngörmüş ve bu durumlarda ne yapılması gerektiğine dair kanun koymuştur. Bu nedenle bu ayetlere hiçbir eleştiri yöneltilemez.



[1] Nisa, 11.

[2] Nisa, 12.

[3] Nisa, 176.

[4] Bkz: Tabatabai, Muhammed Hüseyin, Tercüme-i Tefsirü’l-Mizan, c. 4, s. 337, çap-ı Camia-i Müderrisin-i

 Havza-i İlmiye-i Kum; Şehid-i Sani, el-Lumetu’l-Demeşkiye (Tahriru’r-Ravza Fi Şerhi’l-Lume), Bab-ı Miras, s. 409.

[5] Dikkat edilmesi gereken nokta şudur: Nesep ve sebepten kaynaklanan akrabalıklar bazen belirli bir pay ile (ikide bir, dörtte bir, sekizde bir, üçte bir, altıda bir, üçte iki) muayyen edilmiştir. Bu paya “farz” ve bu şekilde miras alan varislere de “farz sahibi” veya “farzı alan” denmektedir. Bazen de miras hissesi belirlenmiş bir pay olmaksızın tayin edilir. Bu şekilde miras alan varise de “yakınlıktan alan” denir. Miras taksiminde ilkönce farz alanlar hisselerini alır ve sonra yakınlıktan alanlar kalan kısmı miras alır. Tevzihü’l-Mesail (el-Mahşi lil-İmam Humeyni), c. 2, s. 705.

[6] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, Tercüme-i Tefsirü’l-Mizan, c. 4, s. 337, çap-ı Camia-i Müderrisin-i

 Havza-i İlmiye-i Kum.

[7] Tercüme-i Tefsirü’l-Mizan, c. 4, s. 339.

[8] Kumi, Meşhedi, Muhammed b. Rıza, Kenzu’l-Dekaik, c. 3, s. 352, Neşr-i Vezaret-i İrşad, Nuru’l-Sakaleyn, c. 1, s. 53, 54 ve 452.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Şia niçin hak yoldan çıkmıştır?
    13173 Eski Kelam İlmi 2008/05/03
    Bu sorunun daha iyi anlaşılması ve doğru cevaba ulaşmak için aşağıdaki hususlara dikkat etmek gerekir:1. Eğer Şia'dan maksadınız, Ehlibeyt mektebinin mensupları olan bazı Şiaların yapmış olduğu yanlışlar ise, bunu "Şia Mezhebi"ne maletmeniz ve mezhebin yoldan çıkmışlığı olarak algılamanız çok yanlıştır. Çünkü:İslam başlı başına kusursuzdurKusur varsa biz Müslümanlardandır.
  • Hıristiyanlar Hz. Hızır’ın varlığını kabul ediyor mu?
    11427 تاريخ بزرگان 2012/01/18
    İncil’de Hz. Hızır’ın (a.s) ismi geçmemektedir ve Hıristiyanlığın diğer kitaplarının da onun hakkında bir bilgi içereceği uzak bir ihtimaldir. Elbette Kur’an’da da “Hızır” adı geçmemektedir ve ondan sadece kendisinin ubudiyet makamını ve özel ilim ve bilgisini yansıtan kullardan bir kul sıfatıyla söz edilmiştir.
  • Neden Kur’an sizler kadınlarınızı dövebilirsiniz diye buyurmaktadır?
    7961 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/22
    Kur’an’da tavsiye edilmiş üçüncü taktik (öğüt verme ve yataktan uzaklaştırmadan sonra) hakkında, ilk bakışta insan, istediği şekilde kadına davranması ve yumruk, tokat ve tekmeyle onu teslim alması için İslam’ın erkeğe imkan tanımak istediği sanısına kapılabilir. Oysaki durum asla bundan ibaret değildir. Kadınların isyan etmesi, vazife ve sorumluluklarına sırt çevirmede ...
  • Bağışlamayla, zulme boyun eğmeyi birbirinden ayıran çizgi nedir?
    2166 معیار شناسی (دین و اخلاق) 2020/01/19
  • Hz. Abbas su getirirken hangi şiiri okudu?
    15002 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2011/12/20
    Eskiden savaşçılar savaşlarda kendi safındakilere moral vermek, düşmanların da moralini bozmak için şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı da aşura günü anlamlı ve etkili şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmamın (a.s) değerli kardeşi Hz. Ebulfazl Abbas da aşura gününde güzel ve eşsiz şiirler ...
  • Niçin bir erkeğin şahitliği iki kadının şahitliği ile eşittir?
    20811 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/07/04
    Yüce Allah tarafında insanlar için belirlenen kanunlar yaratılış âlemi, evrenin gerçekleri ve insanın yaratılışı ile uyum içindedir. Kadının yaratılışı erkeğin yaratılış ve yapısı ile farklı olduğu için Bu iki varlığın görev ve hükümleri de farklıdır. Bu görevlerden biri mahkemede şahitlik yapmaktır Bu görev hislerin etkisinde kalınmadan ve ...
  • Eğer servet yığmayı kınama hakkında nakledilmiş rivayetler doğruysa, insanların ve bazı âlimlerin servet yığması nasıl açıklanabilir?
    8198 Ekonımi Felsefesi 2012/11/06
    Birincisi, belirtilen rivayet her ne kadar senet açısından zayıf olsa da bu konuda bulunan diğer rivayetler göz önünde bulundurulduğunda senet zaafı giderilmektedir. Muhteva açısından bu rivayet ya meşru olmayan yollardan elde edilmiş veya humus ve zekât gibi mali yükümlülükleri yerine getirilmemiş servet yığmaya işaret etmektedir. İslam’da şer’i ...
  • Eğer fakir bir kimse başkasının sigorta kartını kollanırsa hükmü nedir?
    5255 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/18
    Aşağıdaki cevaplar taklidi mercilerin defterlerinde sorularak alınmıştır: Ayetullahe'l-uzma HAMENEY'NİN (Allah yüce gölgesini devam ettirsin) defteri: Sigorta kartından yararlanmak sadece gösterilen hizmetler karşılığında kurum tarafından sosyal hayatı sigortalanmış kişiler için caizdir. Hayatı sigortalanmış kişilerden başkası bu katran yararlanması zaminliğe neden olur.
  • Gerçektende tezkiyeyi nefis ve kendini yetiştirmekte üstat gerekli mi?
    6175 Pratik Ahlak 2009/07/12
    Hiç şüphesiz böylesine zor ve önemli bir yolun üstada ihtiyacı vardır. İnsanın ilk üstadı Allahü Teladır; zira fıtrat vasıtasıyla insanları bu yola iletmekle birlikte, peygamberleri de insanların hidayeti için göndermiştir. Eğer bu ulvi yolda takvalı, salih ve tertemiz bir üstat nasip olursa, insan ondan faydalanmalı ama böyle ...
  • Ehl-i Sünnet ve Şia arasında, Hz. Mehdi (a.f.) hakkında farklılık var mıdır?
    25819 Eski Kelam İlmi 2009/05/17
    Mehdilik inancı ve Hz. Mehdi (a.f.)’nin zuhur edeceği düşüncesi, İslamî inançlardan biri olarak kabul edilir. Bu inancın Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in müjdelemesi sonucu bütün İslamî fırkalar ve mezhepler arasında önemli bir yeri vardır. Ehl-i sünnete göre bu inanç temel inançlar arasında yer almamasına rağmen ama bunun temeli sağlam inançlarda olduğunda da ...