Gelişmiş Arama
Ziyaret
5345
Güncellenme Tarihi: 2011/09/21
Soru Özeti
Sonucun öznesel nedene muhtaç oluşunun ölçüsü sadece varlıksal yoksulluk mudur? Yoksa tam neden için de yeterli midir? Felsefî kavramların neden tür ve ayrımı bulunmamaktadır? Ve…
Soru
1. Sonucun varlık veren nedene muhtaç oluşunun ölçüsü varlıksal yoksulluk ve zaaf olması göz önünde bulundurulduğunda, genel olarak sonucun varlık bahşeden nedenleri de kapsayan tam nedene muhtaç oluşunun ölçüsü hakkında da böyle söylenebilir mi?
2. Felsefî kavramlar ve felsefi ikinci ussallar neden tür ve ayrıma sahip bulunmamaktadır?
3. Maddî varlıkların varlık bahşeden nedeni, maddî varlıkları sezgisel olarak bildiği gibi, maddî varlıklar da kendi varlık bahşeden nedenlerini sezgisel olarak bilmekte midir?
4. Tüm cisimlerin en açık özelliği uzunluktur (boylam ve enlem) ve bu uzunluktan cisimlerin hacmi elde edilmektedir ve de cisimlerin hacmini evrenin tüm hacmiyle mukayese ettiğimiz zaman cisimlerin mekânını ondan soyutlamaktayız. Bu, her cismin mekânının olduğu anlamına gelmektedir. Şimdi bu tespitten hareketle her cismanî ve maddî varlığın zamanlı sayıldığı ve zaman boyutuna sahip olduğu nasıl ispatlanabilir?
Kısa Cevap

 Aşağıdaki noktalara dikkat etmek, yanıtı kavramada size yardımcı olacaktır.      

1. Tüm nedenler öznesel nedene döndüğünden bu konuda tam neden ile öznesel neden arsında bir fark bulunmamaktadır.

2. Felsefî kavramlar varlıktan alınmıştır ve varlığın mahiyeti yoktur. Tür ve ayrım mahiyetin kısımlarıdır ve mahiyetten yoksun bir şey mahiyetin kısımlarından da yoksundur.

3. Sonuç kendi nedenini sezgisel olarak bilir ama bu, nedenin kendi sonucunu sezgisel olarak bilmesi gibi değildir.

4. Uzunluk maddî varlıkların gereklerinden biri olduğu gibi, hareket de maddî varlıkların gereklerindendir. Zaman ise hareketin miktardır; o halde madde nerede varsa, orada hareket de vardır ve her nerede hareket varsa zaman da vardır.

Ayrıntılı Cevap

1. Sonucun her tür nedene muhtaç oluşunun ölçüsü varlıksal yoksulluktur; zira birincisi, neden türleri öznesel nedene dönmektedir. Çünkü maddî ve şeklî neden gerçekte sonucun kendisidir ve aklın çözümlemesiyle madde ve şekil almaktadır. O halde onların farklılığı gerçek değil, itibaridir. Sonuç öznesel nedenin kısımlarındandır ve gayesel neden de ilk bakışta her ne kadar özne dışında başka bir şeye dönebilir görünse de tüm örnekleri dikkatle incelemeyle gayenin özneye dönüşü, özne olma açısındandır. Hatta gerçek öznede gaye öznenin aynısıdır.[1] O halde bu konuda tam neden ile öznesel neden arasında bir fark bulunmamaktadır.[2] İkincisi, sonucun nedene yönelik varlıksal yoksulluğu, sonucun varlığının nedenin varlığına bağlı olmasıdır. Bu bağlılık nedenlerin tüm türlerinde mevcuttur. O halde yukarıdaki ölçü nedenlerin kısımlarının tümünde geçerlidir.[3] 

2. Felsefî kavramlar varlıklara yüklendiğinde onların varlık şekillerini beyan eden (onların mahiyetsel hadlerini beyan etmez) mefhumlar sayılırlar. Varlığın mahiyeti olmadığı için ona yüklenen ve onun şeklini beyan eden mefhumun da mahiyeti yoktur. O halde kendi örneğiyle mahiyetsel bir intibak da taşımaz. Bir mefhum mahiyet taşımadığı zaman kesinlikle tür ve ayrım da taşımayacaktır; zira tür ve ayrım mahiyetin kısımlarındandır.[4] 

3. Sonuç kendi nedenini sezgisel olarak bilir, ama bu, nedenin sonucu bildiği şeklinde değildir; zira neden sonucun tüm mertebelerini taşır ve sonucun hakikati onun yanında bulunur. Oysaki bunun tersine sonuç nedenin sadece zayıf bir içeriğini taşır ve nedeni ancak varlık kapasitesince bilir. Gerçekte sonucun kendisine yönelik bilgisi, sonucun kendi mertebesinde nedene yönelik bilgisinin aynısıdır.[5] 

4. Zamanı, tanımını göz önünde bulundurarak maddi varlıklar için ispat ederiz. Çünkü zaman, harekete yüklenen müstakar olmayan birleşik miktardır.[6] Bunun için hareketin olduğu her yerde zaman da vardır. Maddî varlıklar bir akış içinde olduklarından sürekli yetiden eyleme geçme halindedirler ve hareket de yetiden eyleme geçiştir. O halde maddi varlıklar hareket etmektedir, hareketin miktarı vardır ve hareketin miktarı zamandır; öyleyse maddî varlıklar sürekli zamanlıdırlar.



[1] Allame Tabatabai, Muhammed Hüseyin, Nihayetü’l-Hikmet, Nuranî, Abdullah, s. 184 – 183, Müessese-i Neşr-i İslamî (Vabeste be camia-i Müderrisin), Kum.

[2] a.g.e., s. 171 ve 195.

[3] a.g.e., s. 170.

[4] Misbah Yezdi, Muhammed Taki, Amezeş-i Felsefe, c. 1, s. 200, çap-ı çarom, Merkez-i Çap Ve Neşr-i Defter-i Tebliğat-ı İslamî, Tabistan, 1370 h.ş.

[5] Nihayetü’l-Hikmet, s. 260.

[6] a.g.e., s. 214.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Kimler bir insanın mahremleridir; örneğin amcam benim çocuklarıma mahrem sayılır mı?
    8612 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Mahremiyet üç yolla oluşur: nesep, evlilik ve süt verme. Nesep yönünden insana mahrem olan şahıslar şunlardan ibarettir: Anne, baba ve büyükleri(büyük baba, ana anne gibi) Evlat ve küçükleri(torun, netice gibi) Erkek kardeş, kız kardeş ve küçükleri(yeğenler gibi) Amca, hala ve büyükleri(amca ve halanın anne ve babası gibi) Dayı, teyze ve büyükleri(dayı ...
  • Neden Tavşan etinin yenmesi haramdır?
    16815 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Bütün taklidi mercilerin vermiş oldukları fetvaya göre tavşanın eti yenmez ve haramdır. Bu fetva "tavşan etinin yenmesini caiz görmeyen rivayetlerin var olması" esasincedir. Buna binaen; bu hüküm Allah'ın hükmüdür. Allah'ın hükmüne, onda var olan maslahatları ve hikmetleri bildiğimiz için değil, Allah'ın ...
  • İlahi seferin yüce merhalelerine erişmek salt Şiilere özgü müdür yahut Ehlisünnet kardeşler de bu makama ulaşabilirler mi?
    5438 مقام شناسی 2015/06/21
    Biz masum velilerin velayeti olmaksızın hiçbir kimsenin manevi yüce makamlara erişemeyeceğine inanırız. Bu konuda daha fazla bilgi edinmek için bakınız: 222 (İmamlar ve tekvini velayet). Elbette burada birkaç noktaya dikkat edilmelidir. 1. Velayetin iki kavramı veya iki mertebesi vardır: Birincisi genel velayet ve ikincisi de özel velayettir. ...
  • Eğer kardeşime bankanın parama verdiği kar miktarında bana kar vermesi şartıyla borç verirsem bu paranın hükmü nedir?
    5657 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/17
    Eğer paranızı borç olarak bir şahsa( kardeşiniz veya başka birisine) veya hukuki bir kuruma (banka, şirket gibi) verirseniz. Size belirli bir miktar kar verme şartı koyamazsınız. Zira borcun şartı olarak verilen kazanç riba(faiz) ve haramdır.[1]Elbette borç alan şahıs bir ...
  • Eğer İslam sevgi ve şevkat dini ise Kuran’ı Kerim de geçen şiddet içeren ayetler hangi anlama gelir?
    2230 دین اسلام 2020/01/19
  • Evrendeki şerlerin arazî olarak Allah’a isnat edilmesinin nedeni nedir?
    6735 İslam Felsefesi 2011/11/21
    Şer olarak anılan şeyler soyutlar âleminde mevut değildir ve bu konu madde âlemiyle ilişkilidir. Hayır ve şerrin manasının tahlilinde şöyle denmiştir: Hayır, her şeyin kendi doğası hasebince talep ettiği, sevdiği ve birkaç husus arasında tereddüt ettiğinde onların en iyisini seçtiği şeydir. Şer ise hayrın karşısındadır. Eşya hayır ve şer ...
  • cinsel sapıklık ve inhiraftan korkulmadığı taktirde evlilik bırkalabilinir mi?
    9161 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/01
    Evlilik olgusu bütün milletler arasında süre gelmiş bir gelenektir. Ancak islam dini evliliğe ve aile yuvasının ve teşkilatının kurulmasına çok önem vermiştir. Ayet ve rivayetlerdeki bütünlükten evliliğin ne kadar önemli olduğu çok güzel bir şekilde anlaşılıyor. Allahu teala kuranı kerimde bekar olanları evlendirin, şeklinde emr ...
  • Hz. Peygamberin (s.a.a) bakışında selam vermenin önemi nedir?
    12470 تاريخ بزرگان 2012/06/16
    İnsan toplumsal bir varlık olup kendi türlerinin ilişkisine, dostluğuna ve sevgisine ihtiyaç duyar. Selam vermek iki insan arasındaki sağlıklı ilişkinin ilk merhalesini oluşturur ve dostluk, samimiyet, sevgi, tevazu, hayır duası ve karşı tarafa güven vermek gibi değişik mesajlar içerir. Selam sözcüğü çok güzel ve manalı bir kavram ...
  • Mukaddes Zebur hangi peygamberin ve hangi dinin kitabıdır?
    119029 Tefsir 2014/06/23
    Zebur Hazreti Davut’un (a.s.) kitabıdır. Allame Tabatabai “Andolsun, Zikir'den (Tevrat'tan) sonra Zebûr'da da, "Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır" diye yazmıştık”[1] ayeti kerimenin tefsirinde şöyle diyor: zahiren Zebur’dan maksat Hazreti Davut’a verilen kitaptır. Zira kur’an’nın başka bir yerinde Allah Teala şöyle buyuruyor: “Davut’a ...
  • Aşağıdaki Şiir Allame Şe’arani’ye nisbetlendirilmektedir.
    6457 تاريخ بزرگان 2012/01/01
    “Dem’u’s-sucum” kitabı (mefatihul-cinan”adlı dua kitabın sahibi olan Hac Şeyh Abbas Kumi’nin “Nefesul-Humu’mun fi makteli Seyyidinal-Hüsyeyin el- Mazlum (a.s.)” adında yazmış olduğu kitabın tercümesidir. Kum’da Müesesei İntişarat-i Hicret, tarafından 1386 hicri şemsi tarihinde basılmıştır. Şe’arani bu eseri Farsçaya çevirmiş ve bazı kısalar, nükteler ve konuları dip not şeklinde ...

En Çok Okunanlar