Gelişmiş Arama
Ziyaret
6807
Güncellenme Tarihi: 2010/07/05
Soru Özeti
İslam neden fakihler aracılığıyla yönetilmelidir?
Soru
İslam neden fakihler aracılığıyla yönetilmektedir?
Kısa Cevap

İslam son dindir. Hüküm, kanun ve buyrukları sabit ve ebedi bir özellik taşımaktadır. İlk gün tüm sorunlara cevap verici nitelikte olduğu gibi, her zaman için cevap verici nitelikte kalmalıdır. Öte taraftan, her gün önceki şartlar ile tamamıyla fark eden yeni durum ve şartlar meydana gelmektedir.

İslam dini yeni durum, şart ve konuları sabit hüküm, kanun ve buyruklara uyarlamak için bir süreç tanımlamış ve bu önemli konuyu zaman, mekân ve yeni meseleleri tam olarak bilen, tüm boyutlarıyla toplum ve dünya ihtiyaçlarıyla mutabık bir şekilde dinin evrensel unsurlarını ortaya çıkaran ve İslam felsefe, kuram ve düzenini keşfeden dinî konularda uzman ve mütehassıs bir grubun inisiyatifine bırakmıştır. Alim ve fakihler zaman ve mekana göre konuları dizayn edip yeni mevzu ve konuların hükmünü İslam’ın sabit kanun ve usullerinden çıkararak ondan yararlanılmasının koşullarını yerine getirirler. İmam Humeyni, Üstat Mutahhari,  Ayetullah Şehit Sadr ve… gibi alimler bu önemli konuyu işlemişlerdir. Değişik devirler boyunca eğer değerli fakihler ömür, yaşam ve güçlerini feda ederek bu konularla ilgilenmemiş olsalardı, bugün gerçek İslam’dan elde bir şey olmazdı. Artı, tüm kuramlar bağlamında her zaman bir kuramı en iyi bilen, en bilgin ve ona en fazla inanan fertler, söz konusu kuramın siyasetlerini belirleyen ve onların uygulayıcıları sıfatıyla onun yürütülmesini üstlenirler. İslam’ın insan yetiştiren kuramını uygulamak için İslam felsefe, kuram ve düzenine aşina olmak gerekir. Felsefeyi öğrenmek kelama ait yöntemle, İslam kuram ve düzenini öğrenmek de fıkhî ve tahlilî yöntemle gerçekleşir. Bilinçli ve tüm şartları kendinde taşıyan fakihlerimiz bunu beyan etmeyi üstlenmiş ve beyan etmişlerdir. Şekillenmesinde bilimlerin kullanılageldiği yöntemlerin de yenilenme ve güncelleşmeye ihtiyacı vardır. Onun ilerlemesi, kesinlikle yöntemleri daha iyi ve daha hesaplı dizayn etmede etkilidir ve bu husus sadece fakihlerin inisiyatifinde değildir;  fakihlerler ile diğer beşeri bilimler alanındaki uzmanların ortak işidir. İslam’da fakihlerden İslam hükümlerinin uzmanı, yöneticisi ve uygulayıcısı olarak söz edildiği her vakit bilgili, bilinçli ve gerekli şartları kendinde toplayan fakihler kastedilir. Bilgi ve bilinçten yoksun bir fakihin İslam’da yeri olmamakla birlikte gerçekte hiçbir anlamı da yoktur.

Ayrıntılı Cevap

Tüm kuramlar bağlamında her zaman bir kuramı en iyi bilen, en bilgin ve ona en fazla inanan fertler, söz konusu kuramın siyasetlerini belirleyenler ve uygulayıcıları sıfatıyla onun yürütülmesini üstlenirler. Bu ussal ve tümel bir kaidedir. İslam son din ve buyruklarının da toplumun tüm tabaklarında uygulanmak için olması, buyruklarının bir taraftan sabit ve ebedi bir özellik taşıması ve tüm zamanlardaki tüm fertlerin sorun ve problemlerine cevap verme gayesi gütmesi ve ilk gün (İslam’ın başlarında) insanların tüm sorunlarına cevap verici nitelikte olduğu gibi, her zaman için cevap verici nitelikte kalması gerekmesi nedeniyle, “Muhammed’in (s.a.a) helali kıyamet gününe kadar helal ve Muhammed’in (s.a.a) haramı da kıyamet gününe kadar haramdır.”[1] Öte taraftan zaman zatı itibariyle değişken olup doğası gereği dönüşümü gerekli kılmakta ve her gün önceki şartlarla tam olarak fark eden yeni hal, durum ve şartları meydana getirmektedir. Buna göre, din gibi zatı itibariyle sabit ve değişmeyen bir şey ile zaman gibi zatı itibariyle değişken ve akıcı bir şeyin mutabık olmaları ve uyum sağlamaları nasıl mümkündür? Din uzman ve bilginleri sıfatıyla fakihlerin dinin sabit ve değişken unsurları arasındaki bağı kurmada rol almaları işte burada açığa çıkmaktadır. Evrensel unsurların çıkarımı ve din felsefesine ulaşmak kelama ait yöntemlerden ve İslam kuram ve düzenine ulaşmak da fıkhî ve tahlilî yöntemlerden faydalanılarak gerçekleşir.[2] Fakihlerimiz bunu beyan etmeyi üstlenmiş ve tarih boyunca da güzelce beyan etmişlerdir. Aynı şekilde önderlik hususu da böyledir. Toplumumuz kuşkusuz lider ve öndere ihtiyaç duymaktadır. İslam bu önemli hususu da fakihlerin uhdesine bırakmıştır. Zira devlet meseleleri din sahasından ayrı işler değildir. Dinin bu alandaki evrensel unsurları da son dinde mükemmel bir düzen şeklinde sunulmuştur. Dinin liderlik alanına müdahale etmesinde akıl bir engel görmez, tersine hikmet gereği bunun zorunluluğu hakkında ısrar eder. Devlete din perspektifinden bakar ve onun vazifesinin ilahî değerleri, İslamî ülküleri ve şerî hükümleri korumak olduğunu kabul edersek, ilahî hükümleri ve dinî vazifeleri bilen birinin böyle bir devletin başına gelmesini ve halka önderlik etmesini akıl hükmeder. Akıl, insanlar arasında masum birinin olması durumunda bu makama onu uygun görür, lakin onun olmadığı bu durumda toplumu yönetmeye kadir adaletli fakihleri bu makama layık olarak tanıtır. Başka bir deyişle, akıl bir inanç ve ülküye dayalı devletin başında ülküden haberi olan bir şahsın olması gerektiğine hükmeder ve İslam şeriatında masum ortalıkta olmadığı zaman, bilinçli adil fakihler böyle bir şahsın örnekleridirler.



[1] el-Kafi, c. 1, s. 58, h. 19 – Ali b. İbrahim, Muhammed b. İsa b. Ubeyd, Yunus ve Hariz aracılığıyla Zürare’den şöyle nakledilmiştir: “Ebu Abdullah’tan helal ve haram hakkında sordum ve şöyle buyurdu: Muhammed’in helali kıyamet gününe kadar ebedi olarak helal ve onun haramı kıyamet gününe kadar ebedi olarak haramdır. Ondan başkası olmayacak ve gelmeyecektir. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: Bir bidat oluşturan herkes onunla bir sünneti terk etmiştir.”

[2] Bkn: Mebani-i Kelamî-i İctihad, s. 383-405; Mekteb ve Nizam-i İktisad-i İslam, Üstad Hadevi, 21-44

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İkinci iş yapma hakkında fetva var mıdır? Veya ikinci işten elde edilen mal, dünyaya düşkünlük sayılır mı?
    6377 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/29
    İslam açısından iş sahibi veya ikinci bir işe sahip olmanın hiçbir sakıncası yoktur. İslam dini açısından beğenilmeyen, kınanan şey dünyaya düşkünlük, ona bağlanmak, maneviyat ve ahiretten uzaklaşmaktır ki bunlar bir işe sahibi olanlarda da görülebilir. Bir işi ve az bir geliri olanların içinde de dünayaya daha fazla ...
  • Eğer meseleyi bilmemeden ötürü ölüyü tahnit etmeksizin toprağa gömerlerse ne yapılmalıdır?
    7445 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Gusül aldırıldıktan sonra ölüyü tahnit etmek farzdır; yani ölünün alnı, el avuçları, diz kapakları ve ayaklarının büyük parmaklarının ucuna kâfur sürülmelidir.[1] Ama defin işleminden sonra ölünün tahnit edilmediğinin farkına varılırsa, beden kabirde kokmamış ve dağılmamışsa, kabrin açılıp kabirde tahnit işleminin yapılması fazdır ve onun ...
  • Namaz dinin direği ise neden fürû-u din’den sayılmıştır?
    9745 Eski Kelam İlmi 2010/10/12
    Usul-u din, insanın akıl ve idrakıyla kabul ederek İslam’a girdiği inançlar topluluğuna denir. İslam’agirildikten sonra insanın üzerine bir takım bireysel ve toplumsal vazifeler farz olur ki, onlardan biri namazdır. Namaz, ahkamın içinde çok önemli ...
  • İslam’ın intihar hakkındaki hükmü nedir?
    9073 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/17
    Kesinlikle her insanın hayatında dünyayı gözünde karanlık ve boş kılan rahatsızlıklar ve yenilgiler meydana gelmektedir. Bu durumda insanlar iki türlüdür: Bir grup bu sorunlar yumağından başı dik çıkmakta, tüm zorluklara göğüs germekte ve Allah’a tevekkül ederek yeniden yapılanmaya başlamaktadır. Bunun karşısında yer alan diğer grup ise eğilmekte, inzivaya çekilmekte ...
  • İslam dininin büyük ve görkemli evler hakkındaki görüşü nedir? Nasıl insanları ev yaparken ölçülü olmaya davet edebiliriz?
    2804 Hadis 2020/01/19
  • Neden biz Şiiler Hamd suresinden sonra “elhamdülillahi rabbi’l-âlemin diye söylemekteyiz?
    8783 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/23
    Bizim ile Ehli Sünnet arasında bir takım şekilsel ihtilaflar mevcuttur. Ehli Sünnet mensuplarının el bağlayarak namaz kılması, onların abdest alma şekli ve bunun Şia ile farklılığı, fıkıh konularındaki bazı şekilsel ihtilaf noktaları olarak adlandırılabilir. Bu ihtilafların nedeni, bu sitedeki diğer sorularda detaylıca işlenen daha genel konulara dönmektedir. (1523, 248 ...
  • Gıybeti dinleyen gıybet edenin günahına ortak mıdır?
    3852 Gıybet, Hakaret Ve Gözetleme 2020/01/20
  • Acaba “aşura gününde insan kedisi için dua yapmamalıdır” şeklindeki iddia doğru mudur?
    6103 Pratik Ahlak 2012/09/15
    Dua kulun fakirane bir şekilde hak Teâlâ’yla irtibat kurup dünyevi ve uhrevi ihtiyacını gidermek için dilekte bulunmaktır. Her durumda kendine ve başkalarına dua yapmak beğenilmekte ve oldukça fazla fazileti ve sevabı vardır. Aşura gününde kedin için dua yapmanın hiçbir işkâlı yoktur. Bilakis aşura gününde yapılması ...
  • Hz. İsa’nın evlenmemesinin özel bir nedeni mi vardı?
    26719 Eski Kelam İlmi 2012/05/30
    Hz. İsa’nın evlenmesi konusunda dini öğretilerde işaret edilen bazı meselelere bakıldığında ilk anda Hz. İsa’nın evliliğe karşı olduğu düşüncesini doğurmaktadır. Ancak Kur’an ve rivayetlerin önemle yaptıkları tavsiyeler göz önüne alındığında ve Hz. İsa’nın (a.s) yaşamı incelediğinde Onun evliliğe karşı olmadığı görülecektir. Onun evlenmemesinin nedeni kendi özel yaşamının ...
  • Cabir b. Efleh kimdir?
    5567 تاريخ بزرگان 2011/08/17
    Cabir b. Efleh-i İsmailî beş ve altıncı asırdaki İspanyalı gökbilimcilerinden olup “Kitabu’l-Hayat Fi Islahi’l-Mucesta” kitabının yazarıdır. O, muhtemelen Sivil’de (İşbiliye) dünyaya gelmiştir; zira bazı yazarlar ve özellikle de Cabir’in oğluyla tanışık olduğunu belirten Musa b.Meymun (529-600) ve Betruci onu İşbilî olarak adlandırmışlardır. Bazen Cabir b. Efleh’in adı başka şahıslar ...

En Çok Okunanlar