Suhayb b. Sinan, Irak asıllı ve Dicle’nin kıyılarında Musul şehrinin yakınlarında yaşayan kabilelere mensuptur. Babası ve amcası Kesra tarafından Ebelle şehrinin yönetimini üstlenmişler, İran ve Ruma arasında cereyan eden savaşlardan birinde Rumlulara esir düşmüş, onu Ruma’ya götürmüşler ve orada büyümüştür. Bu yüzden Suhayb-i Rumi diye anılılr. Bundan dolyayı dilinde peltek vardı, ne Araptı ve ne de Avrupalı. Kelp kabilesinin bazı büyükleri onu diğer bir kısım kölelerle birlikte Ruma’dan satın aldılar ve Mekke’de Abdullah b. Ce’dan’a sattılar. Abdullah da onu azat etti.[1]
Suhayb ve Ammar Yasir otuz kaç kişiden sonra Müslüman olmuşlardır. Peygamber (s.a.a) ve ashabından bir grubun Arkam’in evinde gizlendikleri bir sırada Ammar kapıda giriş için izin verilmesini beklerken Suhayb da oraya gelmiş, Ammar ona buraya, niçin geldin? diye sorunca o da: Peki sen ne için geldin? diye karşılık vermiş. Ammar Peygamber’in huzuruna çıkmak ve sözlerini duymak için geldim, demiştir. Suhayb benim maksadım aynı şeydir, demiştir. Bunun üzerine ikisi de içeri girerler, İslam Peygamberi onlara İslam dinini sunar ve onlar da Müslüman olurlar.[2]
Peygamber’in Medine’ye hicretinden sonra Suhayb de Medine’ye doğru hareket eder Kureyşli kâfirler onu takip etmeye koyulurlar. Şecaatli biri olan Suhayb yayına bir ok bırakır ve şöyle der: Hepiniz beni iyi tanıyorsunuz, ok atmada tam bir meharete sahibim. Eğer beni bırakmasanız bütün oklarımı size doğru atar sonra kılıçla sizinle savaşırırm. Üstelik benim size bir yararım da yoktur. Ama beni bırakırsanız ben mallarımın yerini size söylerim siz onları kendinize alırsınız. Onlar bu anlaşmaya razı oldular. Ve geri döndüler Suhayb de yoluna devam edip Kuba’da Peygamber’e ulaştı.[3]
Suhayb Bedir, Uhut, Handek ve diğer savaşlara katılmıştır.[4]
Suhayb ikinci halife’ye özel bir ilgi duyardı. Bazı kitaplarda kaydedildiğine göre Suhayb ikinci Halife yaralanıp yatakta olduğu sırada onun için ağlar ve ağıt söylerdi. Ölümünden sonra da onun cenaze namaz kıldı. İkinci halife de ona karşı özel bir muhabbet beslerdi. Yatakta yattığı sıralarda Suhayb’in halka namaz kıldırmasını emretmişti. O da bu emir üzere hilafet şürası işini tamamlayıncaya kadar halka imamlık yapmıştır.[5]
Her halukarda tarihi kaynaklarda onun Hz. Ali’nin imamlığını kabul ettiğini veya Ehl-i Beyt’e karşı muhabbet beslediğini gösteren bir şey bulunmamıştır.
Hatta bazı rivayetlere göre Suhayb yaptığı bazı kötü işlerinden dolayı Ehl-i Beyt tarafından azarlanmış ve kınanmıştır.[6]
Suhayb Şevval ayının 28’de yetmiş yaşında vefat etmiş ve Bakii mezarlığında toprağa verilmiştir.[7]
[1] İbn-i Abdu’l-Birr, İzziddin, Usdu’l-Gabe, c. 2 s. 418
[2] İbn-I Abdu’l-Birr, Ebu Ömer Ysusuf, El-İstiab fi Marifetus’-sehabe, c. 2 s. 728
[3] Adge. 732
[4] İbn- Sa’d, Muhammed b. Sa’d, Et-Tabaku’Kubra c. 3 s. 172
[5] Adge. 173
[6] Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 22 s. 142
[7] Tabakat c. 3. s. 173 El-İstiab fi Marifetus’-sehabe, c. 2 s. 733