Sizin sorunuzun cevabına bir soru sorarak başlıyorum: Eğer bu müddet boyunca imamların adını Allah’ın adından birkaç kat fazla dile getirirsek ne gibi bir problem doğar? Allah’a tapmak sadece O’nun adını dile getirmekle mi gerçekleşir? Bizim mektebimizde Kur’an’ın endirekt ve aziz Peygamberin (s.a.a) direkt buyrukları esasınca, imamların adlarını ve kendilerini anmak, Allah’ın adını anmaktan başka bir şey değildir. Her şeyi şirk bilen ve bu hususta tüm İslam mezheplerine (Şia ve Sünni) muhalefet eden Vehhabiliğin bu batıl düşüncesidir. Kur’an-ı Kerim’in tümü Allah’ın zikri ve isimlerinden ibaret değildir. “Rabbini zikret”[1] diye buyurduğu gibi, Hz. Peygambere “İbrahim”[2], “İsmail”[3], “Musa”[4], “Meryem”[5], “İdris”[6], “Davud”[7], “Eyüb”[8], “İshak ve Yakub”’u[9] da zikret diye buyurmaktadır. Allah bu büyük şahsiyet ve salihlerin adının zikredilmesinin nedenini onların güzel ve üstün sıfatlarına bağlamaktadır. Bu fertlerin anılması, Allah’ı anma doğrultusundadır ve Allah’ı zikretmek dışında başka bir şey değildir. Bu Kur’an ilkesine esasınca, Ehli Beyt’i zikretmeyi Allah’ı anmak ve ibadet doğrultusunda sayan birçok rivayet mevcuttur. Aziz İslam Peygamberi (s.a.a) şöyle buyuruyor: “Ali’yi anmak ibadettir.”[10] Bir başka rivayette ise şöyle buyuruyor: “Ali ile masum imamlardan olan diğer evlatlarını (a.s) anmak ibadettir.”[11] Ehli Beyt’in ad ve anılmasının kalbin durulanmasına ve Allah yolunda onların örnek alınmasına yol açması nedeniyle böyle bir buyruğun verildiği çok açıktır.