Gelişmiş Arama
Ziyaret
8636
Güncellenme Tarihi: 2012/04/04
Soru Özeti
İnatçı kâfirlerin hidayete ermemelerine binaen peygamberlerin onların hidayeti konusunda ısrarları ve kıyamette azaba uğramaları ne mana taşır?
Soru
Bakara Suresi’nin 6. ve 7. Ayetinde Allah şöyle buyuruyor: “İnkâr edenleri korkutsan da, korkutmasan da, onlar için birdir; inanmazlar. Allah, (inkârları sebebiyle) onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde de perde vardır ve onlara büyük bir azap vardır.” Bu ayete göre peygamberlerin varlığı anlamsız ve abestir. Bunun yanı sıra Allah’ın kalplerine mühür vurmuş olmasından dolayı hangi suçla Cehenneme gidecekleri belli değildir.
Kısa Cevap

Kuran’da yer alan bu ayetler, ilahi kanun ve sünnetlerin, bir tanesinin beyanıdır. Öyle ki her kim kâfir olsa ve dinin hakikatini anlamasına rağmen kendi irade ve seçimiyle hak dine inat besler ve hakikatten yüz çevirirse onun bu inat ve düşmanlığı, hiçbir zaman hidayete erememesine sebep olur. Ama kendisi bilerek bu yolu seçtiği için bu işin sonuçlarından mesul sayılacaktır. Hiçbir zorlama da söz konusu değildir. Bu durum aynı bilerek kendi göz ve kulağını kör ve sağır eden, böylece bir şeyi göremeyip duyamayan kimseye benzer.

Ama eğer bu kâfirler hidayete erme kabiliyetine sahip değillerse peygamberlerin ısrarı nedendir? Sorusunun cevabında şunları söylememiz gerekir. İlk olarak, ilahi cezalar her zaman insanın amel ve davranışıyla ilişkilidir. Hiç kimse sadece kalben kötü adam olduğu için cezalandırılamaz. Bu surette kısasın cinayetten önce uygulanması gerekir. İkincisi, onların “Eğer bize peygamberler gelseydi ve bize yol gösterselerdi biz hidayet olurduk.” Dememeleri için hüccetin tamamlanması.

Ayrıntılı Cevap

Bu iki ayet inatçı kâfirler içindir. Onlar saptıkları yolda direttiklerinden kendilerine hak aşikâr olsa da onu kabullenmeye hazır değillerdir. Muttakiler için yol gösterici ve hadi olan Kuran, bunlar için hiçbir anlam taşımaz. Anlatsan da anlatmasan da, korkutsan da korkutmasan da, müjdelesen de müjdelemesen de onlar, hakka uymaya ve ona teslim olmaya ruhsal olarak hazır değillerdir.

İkinci ayet, bu taassup ve inada işaret ederek şöyle diyor: onlar inat ve küfürlerinde öylesine dalmışlardır ki teşhis etme hissini kaybetmişlerdir. “Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinin üzerinde de bir perde bulunmaktadır.”[1]   

Bu nedenle yaptıklarının sonucu şu olmuştur:  “Onlar için büyük bir azap vardır.”[2]

Burada akla ilk gelen soru şudur ki; yukarıdaki ayete göre Allah, onların kalplerine ve kulaklarına mühür vurmuş ve gözlerinin üzerine de perde atmıştır. Öyleyse onlar küfürlerinde kalmaya mecburdurlar. Bu cebir değilmidir? Bu şartlarda onların azaba uğratılması ne manaya geliyor?

Kuran, bu sorunun cevabını başka ayetlerde veriyor ve o da şudur ki; Allah yaratılış düzeninde her şey için bir sebep ve illet karar kılmıştır. Hiçbir işi sebepsiz ve illetsiz görmez. Tekebbür, hava-ı nefse uyma, isyan içeren heveslere kapılma, hakkın karşısında inat ve ısrar ederek zulme devam etme, küfür vb. şeyler insanın teşhis etme hissinin üzerinin örtülmesine ve vesilelerin ortadan kalkmasına sebep olur.[3]

İnsan eğer hata ve yanlışlarını tekrarlarsa onunla arasında bir bağın oluşması doğaldır. Zira ilk merhalede bu bir “halet”tir, sonrasında “alışkanlık” oluşur ve sonunda onda bir “meleke” haline gelir ve sanki canından bir parçaymış gibi olur. Bazen bir noktaya ulaşır ki geri dönmesi imkânsız hale gelir. Ama kendi iradesiyle bu yolu seçtiği için, cebir durumu olmaksızın bu işin bütün sonuçlarından yine kendisi mesuldür. Bu aynı kendi göz ve kulağını bir vesileyle kör ve sağır eden kimseye benzer ki sonuçta ne görebilir ne de duyabilir. Eğer bunlar (kalplerine mühür vurma, sağır ve kör olmaları) Allah’a nispet verilmiş ise, Allah’ın bu özellikleri bu tür amellerde karar kılmış olmasındandır. Bu sebep sonuç ilişkisini Allah karar kılmıştır.

Bunun tersi de yaratılış kanunlarında çok açık ve seçiktir. Yani Allah, takva ve temizliği, doğru ve dürüstlüğü seçen kimsenin teşhis gücünü artırır ve ona özel bir derk, anlama ve aydın görüşlülük verir. Kuran’da da okuduğumuz gibi: “ Ey iman edenler! Eğer takvalı olursanız, (Allah) size hakkı batıldan ayırt etme gücü verir.”[4]

Bu gerçeği kendi günlük yaşantımızda da tecrübe etmişizdir. Yanlış bir işe başlayan insanlar, başlangıçta kesinlikle kanun dışı bir iş yaptıklarını itiraf ederler ve yaptıkları işten ötürü rahatsızdırlar. Ama zamanla ona bağlandıklarında bu rahatsızlık hissi yok olur ve bir sonraki merhalede bazen iş öyle bir noktaya ulaşır ki bu işten üzüntü duymamanın yanı sıra tersine mutludurlar ve bunu bir insanlık vazifesi olarak görürler.

Yukarıda zikredilen ayetlere binaen zihne gelen bir diğer soru da kâfirlerin eğer hidayete ulaşma kabiliyetleri yoksa peygamberlerin ısrarlarının sebebi nedir? Sorusu olacaktır.

Bu sorunun cevabının aydınlanması için bir noktaya teveccüh etmek yeterli olacaktır. İlahi azap ve cezalandırma her zaman insanın amel ve davranışıyla irtibatlıdır. Bir kimse sadece kötü kalpli olmasından ötürü cezalandırılamaz. İlk olarak o hakka davet edilmeli, eğer uymazsa ve kalbindeki kötülük ameline yansırsa azaba ve cezaya müstahak olur. Aksi takdirde verilecek her türlü ceza:  cinayetten önce yapılan kısasa benzer ve bu yanlış bir yöntemdir. Başka bir deyimle bir amelin cezası veya ödülü kesinlikle amelin gerçekleşmesinden sonra olmalıdır. Bir işe karar vermek, hazırlanmak ve ruhi ve fikirsel yeterlilik, cezalandırma ve mükâfatlandırma için yeterli değildir.

İlaveten onlara, eğer bize peygamberler gelseydi ve bize yol gösterselerdi belki hidayet olurduk dememeleri için hüccetin tamamlanması için peygamberler gelmiştir.        

 


[1] Bakara 7

[2] Mekarim Şirazi, Nasir, Tefsir-i Numune, C.1, S.82, Dar-ul Kutub-il İslamiye, Tahran baskısı, birinci baskıi 1995

[3] Nisa Suresi 155. Ayeti: “ Gerçekte inkar etmelerine karşılık Allah kalplerini mühürledi.” Mümin Suresi 35. Ayette: “ Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini işte böyle mühürler.” Casiye suresi 23. Ayet: “ Heva ve hevesini kendine ilah edinen ve Allah’ın bilerek saptırdığı kulağını mühürlediği ve gözünün üzerine perde çektiği kimseyi gördün mü?”

[4]  Enfal 29

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hz. Nuh’un (a.s) kitabının adı nedir?
    5498 تاريخ بزرگان 2010/10/12
    Rivayetlerde Hz. Nuh’un kitabından genel olarak ‘Nuh’un Sahifeleri’ diye söz edilmiştir[1] ve özel bir adı yoktur.
  • Akika kurbanının şartları ve sünnetleri nelerdir?
    6356 Pratik Ahlak 2019/11/10
    Akika: Yeni doğan çocuğun doğumunun yedinci günü belalardan korunması için bir koyunun veya kurban etmeye salahiyeti olan bir hayvanın kurban edilmesidir.Kurban kesmek yerine para bağışlanması akika yerine geçmez. Münasip olan kız çocuğuna dişi, erkek çocuğuna ise erkek koyunun kurban edilmesidir. Eğer mümkün değilse dişi ...
  • Acaba 12 İmam Şiası olmayanlar da cennete gidecekler mi? Kıyamette cahil-i kasırların (hakkı öğrenmeye gücü yetmeyen kişiler) durumu ne olacak?
    8938 Eski Kelam İlmi 2009/06/08
    Cennete gitmenin şartı, 'İman' ve 'Salih ameldir.'Şii olan birinin de cennete girebilmesi için yanlızca 'ben Şia'yım' demesi yeterli olmaz, Şialığın gereklerini yerine getirmeli veya kendisine şefaat edilebilmesi için gerekli liyakati kendinde oluşturmalıdır. Semavi dinlere mensup olanlar, bir sonraki şeriat gelmeden kendi dinlerinin düsturlarına göre amel ederlerse ...
  • Ehl-i Sünnet ve Şia arasında, Hz. Mehdi (a.f.) hakkında farklılık var mıdır?
    24293 Eski Kelam İlmi 2009/05/17
    Mehdilik inancı ve Hz. Mehdi (a.f.)’nin zuhur edeceği düşüncesi, İslamî inançlardan biri olarak kabul edilir. Bu inancın Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in müjdelemesi sonucu bütün İslamî fırkalar ve mezhepler arasında önemli bir yeri vardır. Ehl-i sünnete göre bu inanç temel inançlar arasında yer almamasına rağmen ama bunun temeli sağlam inançlarda olduğunda da ...
  • Nafile namazlarını hangi zamanlarda kılmak gerekir?
    10028 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/22
    Nafile namazlarını kılmak, farz namazları kılmak için hazırlık oluşmasına ve insanda farzları ve farz namazları yerine getirmeye dönük bir rağbet meydana gelmesine neden olur. Nafilenin en önemli etkisi, yakınlık hadisi adındaki hadiste belirtilen şeydir: İmam Sadık (a.s) büyük atası Peygamberden (s.a.a), Peygamber (s.a.a) Cebrail’den ve Cebrail de Yüce Allah’tan ...
  • 1. Cemaat namazında bilerek öne geçmek namazın ferdî olmasına neden olur mu? 2. İnsan bilmeden imamdan önce secdeden kalkarsa ve secdeye dönmesi halinde yetişip yetişmeyeceğini bilmezse dönmesi farz mıdır? 3. Eğer insan bilmeyerek imamdan önce fiilde bulunursa ve bilerek dönmezse namaz ferdî olur mu?
    4519 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/23
    Şerî sorularda muhterem taklit merciinizin adını belirtmelisiniz. Ama yine de sorunuz yanıtlanacaktır. Birinci cevap; 6. mesele: Eğer fiillerde tabi olmazsa her ne kadar günah işlemişse de namazı doğrudur; ama kıraat halindeyken rükûa giderse güçlü görüşe göre namazı doğru değildir, muhalefet çok ve aşırı olması halinde cemaati geçersiz olur.
  • Simurg’un çığlığı risalesini kim yazmıştır? İçeriği nedir?
    8911 Teorik İrfan 2012/08/26
    “Simurg’un çığlığı” risalesinin yazarı, Şeyh’i İşrak adıyla tanınan Şababuddin Yahya b. Habeş b. Emirek Ebul-futuh Sohreverdidir. “Safir” her türlü latif ve içeriğinde söz olmayan ve iki dudak arasından çıkan uzun ses ve ahenge denir[i] ve “Simurg (Anka kuşu)” ise kuşların efsanevi kralları ...
  • İlahi meşiyyet ile insanın iradesinin ilişkisi nasıldır?
    8939 Eski Kelam İlmi 2007/11/24
    İnsan, varlığını ve varlığıyla ilgili bütün özelliklerini yüce Allah'tan alan mümkün bir varlıktır. Allah, kendi tekvini iradesi ile onu seçme özgürlüğü ve iradesi olan bir varlık olarak yarattı. Bu ayrıcalığı ile ona diğer varlıklar karşısında üstünlük bağışladı. O halde insan, Allah'ın teşrii iradesine (kanun koyma iradesine) muhatap olan en üstün ...
  • Necis elbise kuru temizleme ile yıkandığında pak olur mu?
    6632 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/09/04
    Fikhi esaslara göre necis elbisenin üzerinden necisu'l-ayn giderildikten sonra sadece mutlak su ile yıkandığında pak olur. Tevzihu'l-Mesail kitabında yer alan hükme göre su dört şart olduğunda necis bir şeyi pak eder. 1- Suyun mutlak oluşu. Buna göre mutlak olmayan sular örneğin gülsuyu, ve çay gibi sıvılar ...
  • İmamlar (a.s) neden takiyye ederlerdi?
    7474 Eski Kelam İlmi 2010/12/04
    Takkiyyenin nedeni yalnızca korku değildir, korku, takiyyenin nedenlerinden sadece biridir, tümü değil. Dikkat etmek gerekir ki, korku, soruda gelen iki çeşidin ötesinde bir şeydir. Zira korku takiyyesi bazen takiyye edenin canı, onuru, malı ve yakınlarına gelebilecek tehlikeden dolayı yapılırken, bazen başkalarına ve müminlere gelecek olan zarar ihtimalinden ...

En Çok Okunanlar