Sitesi Kod
tr21998
Kod Gizlilik Bildirimi
34076
Soru Özeti
“Ben tüm peygamberler ile gizli bir şekilde beraberdim ve Allah Resulü ile ise açıkça bir şekilde beraber oldum” rivayeti muteber midir? Bu rivayetin açıklaması nedir?
Soru
“Ben tüm peygamberler ile gizli bir şekilde beraberdim ve Allah Resulü ile ise açıkça bir şekilde beraber oldum” rivayeti muteber midir? Bu rivayetin açıklaması nedir?
Kısa Cevap
Muteber rivayetlere göre, Hz. Peygamberin (s.a.a) ve temiz imamların (a.s) nurları herkesten önce yaratılmış ve Allah İmam Ali (a.s) ve diğer temiz imamların (a.s) velayeti hakkında geçmiş peygamberlerden ahit almıştır.[1] Elbette soruya konu olan rivayet mürseldir ve bir senedi bulunmamaktadır. Bu rivayet şöyledir: Hz. Peygamber (s.a.a) İmam Ali’ye (a.s) şöyle buyurmuştur: “Sen tüm peygamberler ile gizli bir şekilde beraberdin ve benimle ile ise açık bir şekilde berabersin.”[2] Bu rivayet şu şekilde de nakledilmiştir: Allah Ali’yi (a.s) gizli bir şekilde tüm peygamberler ile birlikte kıldı ve benimle ise açık bir şekilde birlikte kıldı”[3] bu rivayet mürsel olup senedi bulunmamaktadır ve birçok irfani kitapta nakledilmiştir. Lakin metin ve muhteva açısından peygamberlerin İmam Ali (a.s) ve diğer temiz imamların velayetine şahitlik etmesi hakkında nakledilmiş muteber ve güvenilir diğer hadisler ile örtüşmektedir.
Rivayet Metninin Tefsir ve Açıklaması
İrfanda bahse konu olmuş ve incelenmiş hususlardan biri, varlık düzeninde kâmil insanın yeri ve rolüdür. Kamil insan hilafet ve ilahi velayet taşıması nedeniyle evren ve insan ile birlikte ve beraberdir; zira bu velayetin özellik ve etkilerinden kaynaklanan varlığın hakikatlerini ihata etmektir ve buna kayyumi ihata denir. Başka bir ifadeyle, evren kâmil insanın birlikteliği ve beraberliğiyle ayakta durur ve bu Allah tarafından kâmil insana verilmiştir; çünkü ilahi sıfatlar kâmil insanda zahir olur ve kayyum ilahi sıfatlardan biri olması nedeniyle kâmil insan da hak Teâlâ’nın kayyumî birlikteliğinin mazhar ve tecellisi sayılır. Başka bir ifadeyle, her şey yüce Allah nezdinde hazırdır ve O tüm varlıkları kayyumi bir şekilde ihata eder ve hiçbir şey O'nun gözünden gizli değildir. Allah’ın ilmi tüm varlığı kuşatmakla kalmaz bilakis tüm varlık mertebe ve dereceleri O'nun ilminin dereceleri sayılır. Kamil insan da hak Teâla’nın isim ve sıfatlarının mazharı olması sebebiyle, yüce Allah’ın tüm varlıkla birlikteliğini yansıtan kayyumi beraberliğinin mazharı olabilir. Bu yüzden mutlak velayet sahibi olan İmam Ali (a.s), batında tüm bireyler ile beraber olmuş ve herkesin amellerine tanıklık etmiştir. Artı, İmam Ali (a.s) her şeyle birlikte beraber olagelmiştir ve bu birliktelik yüce Allah’ın kayyumi birlikteliğinin bir tecellisidir.[4]
Rivayet Metninin Tefsir ve Açıklaması
İrfanda bahse konu olmuş ve incelenmiş hususlardan biri, varlık düzeninde kâmil insanın yeri ve rolüdür. Kamil insan hilafet ve ilahi velayet taşıması nedeniyle evren ve insan ile birlikte ve beraberdir; zira bu velayetin özellik ve etkilerinden kaynaklanan varlığın hakikatlerini ihata etmektir ve buna kayyumi ihata denir. Başka bir ifadeyle, evren kâmil insanın birlikteliği ve beraberliğiyle ayakta durur ve bu Allah tarafından kâmil insana verilmiştir; çünkü ilahi sıfatlar kâmil insanda zahir olur ve kayyum ilahi sıfatlardan biri olması nedeniyle kâmil insan da hak Teâlâ’nın kayyumî birlikteliğinin mazhar ve tecellisi sayılır. Başka bir ifadeyle, her şey yüce Allah nezdinde hazırdır ve O tüm varlıkları kayyumi bir şekilde ihata eder ve hiçbir şey O'nun gözünden gizli değildir. Allah’ın ilmi tüm varlığı kuşatmakla kalmaz bilakis tüm varlık mertebe ve dereceleri O'nun ilminin dereceleri sayılır. Kamil insan da hak Teâla’nın isim ve sıfatlarının mazharı olması sebebiyle, yüce Allah’ın tüm varlıkla birlikteliğini yansıtan kayyumi beraberliğinin mazharı olabilir. Bu yüzden mutlak velayet sahibi olan İmam Ali (a.s), batında tüm bireyler ile beraber olmuş ve herkesin amellerine tanıklık etmiştir. Artı, İmam Ali (a.s) her şeyle birlikte beraber olagelmiştir ve bu birliktelik yüce Allah’ın kayyumi birlikteliğinin bir tecellisidir.[4]
[1] Bakınız: “Hz. Peygamberi Ekrem’in (s.a) yaratılış niteliği ve onun diğer varlıklar karşısındaki konumu”, 12372. Soru; “Hz. Peygamberin (s.a.a) Hz. Âdem’den (a.s) nursal varlığının önceliği”, Soru: 4378; “Hz. Muhammed (s.a.a) ile Hz. Ali’nin (a.s) nur birliği”, Soru: 7840; “Geçmiş peygamberlerinin Hz. Ali’nin (a.s) velayetine yönelik ahitleri”, Soru: 3273.
[2] Attar Nişaburi, Feriduddin, Mezheru’l-Acaib ve Mezheru’l-Esrar, s. 162, Tahran, Bi Na, 1323 h.ş; Kaşani, Molla Fethullah, Zibdetu’t-Tefasir, c. 7, s. 269, Kum, Bonyadi Mearifi İslami, çapı evvel, 1423 h.k.
[3] Amuli, Seyyid Haydar, el-Mukaddemat min kitabı Nessi’n-Nusus, s. 196, Tahran, Gısmeti İranşinasi Enistitu İran ve Fransa Pejoheşhayi İlmi der İran, çapı evvel, 1352 h.ş.
[4] A.g.e, s. 196 – 197; Dehdari Şirazi, Muhammed b. Mahmud, Şerhi Hutbetu’l-Beyan, Muhakkık, Musahhih, Ekberi Savi, Muhammed Hüseyin, s. 85 -86, Tahran, Saib, çapı dovvum, 1380 h.ş; İmam Humeyni, Misbahu’l-Hidaye ile’l Hilafe ve’l-Vilaye, Muhakkık, Musahhih, Aştiyani, Seyyid Celaluddin, s. 77, Tahran, Müessesei Tenzim ve Neşri Asarı İmam Humeyni, çapı sevvum, 1376; Aştiyani, Seyyid Celaluddin, Şerhi Mukaddemei Kayseri ber Fususu’l-Hikem, 669 – 670, Tahran, İntişaratı Emir Kebir, çapı sevvum, 1370 h.ş.