Eğer ibadetlerin dokuz bölümü helal gelir kazanmaksa, o zaman âlimler ve büyük şahsiyetler hakkında ne söylenebilir?
Uygun cevaba ulaşmak için, birkaç noktaya dikkat etmek zaruridir:
1- İbadet Allah’a kulluk etme ve O’nun emirlerini yerine getirme anlamındadır[i], her ne kadar namaz en yüce ibadet olsa da namaz ve duayla kısıtlı değildir; öyleyse Allah’ın emirlerini yerine getiren herkes Allah’a ibadet halindedir.
2- Helal gelir kazanmak, geçimi sağlamak için şerî ölçülere riayet ederek her türlü çabalama manasındadır. Öyleyse kazma ve kürek sallamaya has değildir. Eğer bir kimse kanunî ve şerî şartlara riayet ederek mühendislik veya tıpla ilgili bir plan sunar ve geçimini sağlarsa, helal gelir kazanma halindedir.
3- Eğer sabah saat 4-30’dan gecenin 12’sine kadar yani geceli ve gündüzlü takriben 20 saat çalışmayla meşgul olma hususunda abartma yapmadıysanız, farz ibadetlerinizi yapmaktan gafil olmakla kalmayıp istirahat, doğru eğlenme, çocukların eğitimi ve ailenin ruhî sorunlarını halletme gibi dünyevi hayatın zorunlu birçok işlerini de yerine getiremezsiniz ve bu dengesizlik size, ailenize ve çocuklarınıza giderilemeyecek darbeler indirebilir. İsteklerinizi azaltarak ve normal çalışma yoluyla (8 yahut 10 saat çalışma) kanaatle hareket ederek hayatın zaruri diğer ihtiyaçlarını karşılamak için daha fazla bir zaman ayırmanız gerekli görünmektedir. İmamların (a.s) buyurduğu gibi: “Hayatınızı üç bölüme ayırınız. Bir bölümünü geçimi sağlamak için. İkinci bölümünü meadı elde etmek ve uhrevi hayata azık hazırlamak için. Üçüncü bölümünü ise doğru ve helal eğlenme için.”[ii] Ama eğer hayatın temel ihtiyaçlarını karşılamak için böyle bir şekilde çalışmak zorundaysanız, bu durumda eğer geçim sağlama anlamında olan Allah’a yakınlaşma ve ilahî vazifeleri yapma niyeti taşır ve şerî farz yükümlülüklerinizi yerine getirirseniz, inşallah Allah karar kılınmış ibadetler için vaat edilen sevapların tümünü sizin için gözetecektir.
4- Her ne kadar hesaplı programlarıyla ömürlerinin tüm anlarından en güzel şekilde istifade etseler ve özellikle geceyi ibadetle geçirmek olmak üzere sünnet ibadetleri yapsalar da İslam âlimlerinin temel görevi, gece gündüz demeden ilim ve marifet tahsilidir. Şayet biliyorsunuzdur ilim tahsili zor işlerden sayılmaktadır. Bu nedenle toplumdaki bireylerin çok az bir yüzdesi ilim tahsilinin ağırlığına tahammül edebilmektedir. Toplumdaki diğer fertlere kıyasla âlim ve bilginlerin sayısı nadirdir. İslam’da hiç bir amelin ilim tahsili kadar sevabı olmaması[iii] ve âlimlerin çabalarının değerinin şehitlerin çabalarından bile yüksek sayılması[iv] bu nedenden olsa gerek.
[i] Kâfi, c. 1, s. 439.
[ii] Mekarimu’l-Ahlak, s. 472.
3. (عَنْ أَبِی عَبْدِ اللَّهِ (ع) قَالَ: "أَفْضَلُ الْعِبَادَةِ إِدْمَانُ التَّفَکُّرِ فِی اللَّهِ وَ فِی قُدْرَتِهِ.
أَبَا الْحَسَنِ الرِّضَا (ع) یَقُولُ: لَیْسَ الْعِبَادَةُ کَثْرَةَ الصَّلَاةِ وَ الصَّوْمِ إِنَّمَا الْعِبَادَةُ التَّفَکُّرُ فِی أَمْرِ اللَّهِ عَزَّ وَ جَل") Rivayet edildiği üzere Ebu Abdullah şöyle buyurmuştur: “İbadetlerin en üstünü Allah Azze ve Celle ve kudreti hakkında düşünme idmanıdır. Ebu Hasan Rıza (a.s) ise şöyle buyuruyor: İbadet namazın ve orucun çokluğunda değildir. İbadet fakat Allah Azze ve Celle’nin buyruğu hakkında düşünmektir.” Bkn: Kâfi, c. 2, s. 55.
4 Bkn: Men La Yehziruhu’l-Fakih