Emin, hainin karşısında yer alır; yani emanete hıyanet etmeyen ve halkın güvendiği ve itimat ettiği anlamına gelir.
Halk arasında Peygamber (s.a.a)’in gençlik dönemindeki ferdi ve toplumsal ahlaki temelleri Emin ve güvenilir unvanında tanınmasından ötürü ona “Emin” diyorlardı.
İslam Peygamberi (s.a.a)’nin, hem vahiy konusunda Allah-u Teâlâ’nın itimat etmesi hem de halkın emini olması zikre şayandır.
Masumlardan (a.s) elimize ulaşan ziyaretlerde İslam Peygamberi (s.a.a) için “Eminullah” hitabı ve aynı şekilde rivayetlerde de bu unvanda zikredilmesi bu doğrultuda değerlendirilir.
Emin, hainin zıttı anlamında kullanılır; yani emanete hıyanet etmeyen ve karşı tarafın itminan ve itimat ettiği kimsedir.[1]
Peygamber (s.a.a)’in gençlik döneminin ferdi ve toplumsal ahlaki temellerinin, halk arasında emin ve güvenilir sayılacak kadar ileri düzeye ulaşmasını dikkate alarak, halk Peygambere (s.a.a)’e “Emin” diyordu.
Nakledildiğine göre: Bir kervan Mekke’den Şam’daki Busra pazarına gitti. Orada bir rahip vardı. Rahip: Bu kervanda harem ehlinden birinin olup olmadığını sorunuz, dedi. Evet, öyle birisi var dediklerinde: Ahmet b. Abdülmuttalib zuhur etmedi mi? Çünkü onun bu aylarda zuhur etmesi gerekiyor! O, Allah’ın son peygamberidir ve Mekke’den çıkıp Medine’ye hicret edecek, dedi. Ravi şöyle diyor: Mekke’ye döndüğümüz zaman: Yeni bir haber var mı diye sorduğumuzda: Peygamberlik iddiasında bulunan Muhammedü’l Emin (s.a.a)’in haberi var, dediler.[2]
İslam Peygamberi (s.a.a)’nin hem Allah-u Teâlâ’nın emini hem de halkın emini olması sebebiyle Kur’an ve rivayetlerde onun “Emin” unvanıyla tanıtılması zikre şayandır. Başka bir ifadeye peygamberlerin tamamı “Emini Vahiy”dirler.
Allah-u Teâlâ, Kur’an’da Hz. Lut (a.s)’un diliyle kavmine şöyle arz ettiğini buyurur: “Rabbimin vahyettikklerini size tebliğ ediyorum. Ben sizin için güvenilir bir nasihatçıyım.”[3]
Aynı şekilde Kur’an’ı Kerim, Hz. Nuh, Salih, Lut ve Şuayb’in dilinden kavimlerine şöyle dediklerini nakletmektedir: “Şüphesiz ben sizin için gönderilmiş güvenilir bir peygamberim!”[4]
Masumlardan (a.s) bize ulaşan ziyaretlerde İslam Peygamberi (s.a.a)’ne “Eminullah” şeklinde hitap edilmiştir.
Bu ziyaretlerden birisinde Peygamber Ekrem (s.a.a)’e şöyle arz ederiz: “Esselamu ala Resulillah salallahu ala Muhammedin Eminillah, Allah resulihi ve azaimi emrihi…”[5]
Rivayetlerde defalarca işaret edilen bu noktaya bir örnekle değineceğiz:
Abdullah b. Cündep diyor ki: Hz. Rıza (a.s) benim için şöyle yazdı: “…Hz. Muhammed, halk arasında Allah’ın eminiydi, onun dünyadan ayrılmasından sonra biz Ehl-i Beyt, onun varisiyiz, o halde biz yeryüzünde Allah’ın eminleriyiz…”[6]
[1] Mehyar, Rıza, “Ferhengi Ebcedi Arabî-Farisi”, s. 4.
[2] Ravendi, Kutbu’d Din, “el-Haraîc ve’l-Ceraîh”, Kum: Müesseseyi İmam Mehdi (a.c.f) 1409 h. k, c. 1, s. 125-126.
[3] A’raf, 9.
[4] Şuara, 107.125.143.162 ve 178.
[5] İbni Kevleviye’i Kumi, “Kamilü’z Ziyarat”, Murtezaviye’i Necef-i Eşrem Yayınevi 1356 h. k, s. 201.
[6] Kuleyni, Muhammed b. Yakup, “Kâfi” Tahran: Daru’l Kutübü’l İslamiye 1365 h. k, c. 1, s. 223.