Sorudaki ayet iki bölümden oluşmuştur. Birinci bölüm Allah'a ve Resule (s.a.a) itaatın yanında kayıtsız ve şartsız olarak ulu'l-emr'e de itaat etme hakkındadır. Çünkü herhangi bir şart söz konusu olsaydı ilahi kelam bütün şartları zikreder. Ulu'l-emr'in hata yapma ihtimali olsa Allah Teala onu şartsız olarak değil mutlaka şartlı olarak getirirdi. Nitekim ebeveyne itaatte bu kurala uyulmuştur. Yani ebeveyn, Allah'ın emirlerine karşı gelirlerse orada onlara itaat edilmemelidir. Ayette herhangi bir şart koşulmadığına göre bundan ulu'l-emr'in de Resul gibi masum olduğu anlaşılmaktadır. Kimin ulu'l-emr olacağı konusunda ise Soru: 14187 (Site: 13924)'ye bakınız. Ulu'l-emr'in ayetin devamında yeniden gelmemesinin nedeni Ayrıntılı Cevap bölümünde gelmiştir.
Sorunuz Nisa suresinin 59. ayeti hakkındadır. Allah Teala bu ayette şöyle buyuruyor: 'Ey iman edenler, Allah'a, peygambere ve içinizden ulu'l-emr'e (emredecek kudret ve liyakata sahip olanlara) itaat edin. Bir şeyde ihtilafa düştünüzmü Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız o hususta Allah'a ve Peygambere müracaat edin; bu hareket, hem hayırlıdır, hem de sonu pek güzeldir.'[1] Görüldüğü üzere ayet iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Allah'a, Resule (s.a.a) ve ulu'l-emr'e itaat konusundan, ikinci bölümde insanların anlaşmazlığa düştükleri konularda nereye başvuracaklarından bahsedilmektedir.
Ayetin baş tarafında Allah Teala, Resule (s.a.a) ve ulu'l-emr'e itaati kendi itaatinin yanında getirmiştir. Burada iki önemli nokta vardır:
1- Resule (s.a.a) ve ulu'l-emr'e itaatin herhangi bir şarta bağlanmaması.
2- Ulu'l-emrin kim olacağı ve onun Şianın on iki imamına uygulanması.
Birinci Nokta
Allah Teala, kullarına kayıtsız ve şartsız olarak Peygamberine itaat etmeyi emretmesinden anlaşılmaktadır ki nasıl ki Allah'a itaat etmenin herhangi bir şartı yoksa ve bu şüphe götürmez bir konu ise, Peygambere itatta aynı şekildedir. Eğer Peygamberde en küçük bir hata yapma ihtimali olsaydı hikmet sahibi ve alim olan Allah bu şekilde (koşusuz olarak) kullarını Ona itaat etmeye mecbur etmezdi.
Bundan Resul-i Ekrem'in (s.a.a) masum olduğu anlaşılmaktadır. Onun hiç bir emir ve yasağı Allah'ın emir ve yasağıyla çelişmez. Eğer öyle olsaydı yani peygamberin hata yapma ihtimali olsaydı Allah'ın, kayıtsız ve şartsız Ona itaati emretmesinin bir manası olmazdı. Demek ki Peygambere itaat, Allah'a itaatir. Nisa suresinin 80. ayeti buna açıkca değinmektedir: 'Peygambere itaat eden, gerçekten de Allah'a itaat etmiştir'
Peygamberin küçükte olsa günah işleme ihtmali olsaydı Allah ona itaati mutlaka şartlı ederdi. Nitekim ebeveyne itaat etme konusunda bu kurala uyulmuştur: 'İnsana, anasına babasına iyilikte bulunmasını tavsiye ettik ve senin bilginin olmadığı birşeyde bana eş tutman için seninle çekişirlerse artık onlara itaat etme.'[2]
Buraya kadar Peygamberin ismeti ispat olmuş oldu. Ve bu konu Şia'nın tümünün, Ehl-i Sünnet'in ise çoğunluğunun ittifak ettiği bir konudur.
Ulu'l-emr'in Resul'e atfedilmesi, hatta 'İtaat Edin' emrinin tekrar edilmeden bu atfın yapılması (halbuki Peygambere itatta 'İtaat Edin' emri tekrar edilmiştir) açıkca gösteriyor ki Peygamber ve ismeti hakkında ispat edilen her şey ulu'l-emr içinde geçerlidir. Öyleyse ulu'l-emr'de masum olmalıdır ve öyledir.
İkinci konu
Kimlerin ulu'l-emr olduğu ve Onların Şia'nın on iki imamına uygulanması olan ikinci konu için Soru:3057 (Site:4302)'ye bakınız.
Gelelim ayetin ikinci bölümü olan niza ve anlaşmazlıklarda Allah'a ve Peygambere baş vurma konusuna. Burada sorulması gereken soru şudur: Birinci bölümde ulu'l-emr'in ismeti ve kendisine koşulsuz olarak itaat edilmesi gerekliliği ispatlandığı halde neden bu bölümde ondan bahsedilmemiş, 'Anlaşmazlıklarınızı Allah'a, Resule ve ulu'l-emr'e götürün' diye buyurulmamış ve yalnızca 'Anlaşmazlıklarda Allah'a ve Resulüne baş vurun.' denmiştir?
Cevap:
1- Bu soruyu Fahr-u Razi,[3] Zamehşeri,[4] Taberi[5] gibi Ehl-i Sünnetin bazı alimlerinden de sormak gerekir. Zira ulu'l-emr hangi manaya gelirse gelsin bu soru o mana içinde geçerlidir.
2- Anlaşmazlık ulu'l-emr hakkında olsa bunu gidip ulu'l-emr'den soramayız. Ayetinde devamında ulu'l-emr sözünün getirilmemesi onların masum veya layık olmadıklarına delil değildir.
3- 'Ulu'l-emr'in ayetin devamında zikredilmemesi imamet inancının batıl olduğunu gösterir.' sözü temelsiz bir sözdür. Çünkü yukarıda da belirttiğimiz gibi Peygamber masum olmasına rağmen Şura suresinde şöyle buyuruluyor: 'Bir şeyde ihtilafa düştünüz mü onun hükmü, Allah'a aittir.'[6] Sizin iddianıza göre Allah burada peygamberin ismini getirmemişse bu Peygamberin masum olmadığı anlamına gelir mi? Veya Onun peygamberliğine inanmanın -Allah'a sığınırız- temelsiz bir inanç olduğunu söyleyebilir miyiz? Hiç kimse böyle bir şey diyemez. Başka bir ifadeyle sorudaki ayetten imama müracaat etmeyin veya hakime gitmeyin manası çıkmaz.
Bütün bunların yanında Nisa suresinin 83. ayetinde ulu'l-emr'e müracaat etme konusuna da yer verilerek şöyle buyurulmuştur: '...Halbuki Peygambere ve içlerinden ulu'l-emre başvursalardı bu haberi arayıp duyarak yayanlar, elbette onlardan gerçeğini öğrenirlerdi.'[7] Görüldüğü üzere ayette ulu'l-emre müracaat etmekten söz edilmektedir.
İlgili dizin: Ulu'l-Emr'den Maksat: 12970 (Site: 13030)
[1] -Nisa/59
[2] -Ankebut/8
[3] -Razi, Fahreddin Muhammed, Mefatihu'l-Gayb, c.28, s.35, Daru'l-İhyai't-Terasi'l Arabi, Beyrut, 3. Baskı, HK.1420
[4] -Zemahşeri, el-Keşşaf, c.2, s.524, Daru'l-Kitabi'l-Arabi, Beyrut, 3. Baskı, HK. 1407.
[5] -Taberi, Camiu'l-Beyan Fi Tefsiri'l-Kur'an, c.5, s.180, Daru'l-Marifet, Beyrut, 1. Baskı, HK.1412.
[6] -Şura/10
[7] -Nisa/83