Bütün hükümler fayda ve zarar esası üzerinedir ve her hükmün bir felsefe ve nedeni vardır; ama bu nedenlerin ayrıntılarını bilmek çok zordur. En fazla hükümler için genel kaideler söylenebilir. Ancak buradaki genellik istisnaları olan çoğunluk manasına gelmektedir. Karidesin yenmesinin caiz olması konusunda bazı rivayetlerde onun balık cinsinden (pullu) olduğuna işaret edilmiştir. Oysa ıstakozda böyle bir özellik yoktur.
Konunun daha iyi anlaşılması için birkaç noktayı hatırlatmak gerekir.
1-Şii fakih ve alimlerin görüşü -ki doğru olanda budur- Allah’ın hükümleri fayda ve zarar üzerine kurulu olduğu yönündedir; yani bir amelin önemli ve hayati bir faydası varsa o amel farz edilmiştir. Eğer faydası hayati değilse müstehaptır. Ama bir amelin tehlikeli ve helak edici bir zararı varsa onu yapmak haramdır. Eğer zararı tehlikeli ve helak edici değilse mekruhtur. Fayda ya da zarar yönü baskın olmayan ve eşit olan amel mubahtır. Ancak fayda ve zarardan maksat yalnızca maddi fayda ya da zarar değildir. Onun insan varlığının boyutlarının genellik ve genişliği kadar genel ve geniş bir manası vardır.
2- Her ne kadar ‘İlahi hükümler fayda ve zarar temelleri üzerine kurulmuştur’ kaidesinin genelliği kesin ve yakini ise de detaylarda ve ve mısdaklarda onu keşfetmek çok zordur. Çünkü, bu keşif her şeyden önce çeşitli ilmi açılardan büyük imkanlara sahip olmayı gerektirmektedir. Öte yandan beşer ilim ve sanatta ne kadar çok ilerlese de yine de bildikleri bilmediklerine göre denizde bir damla gibidir: ‘Zaten size pek az bir bilgiden başka bir şey de verilmemiştir.’[1]
İlahi önderlerin ahkamın felsefesinin tümünü söylememelerinin nedenlerinden biri birçok ilimi hakikatların keşfedilmediği bir dönemde onları söylemenin çoğu insan için bir muamma ve bilmeceden başka bir şey olmayacağından dolayı idi. Bu da muhtemelen insanda bazı şeylere karşı soğutabilirdiı. İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: ‘İnsanlar bilmediklerinin düşmanıdırlar.’[2] Bu yüzden ilahi önderler, insanların anlayabileceği ölçüde hükümlerin bazı neden ve felsefelerini söylemişlerdir.
Öte yandan din ve şeriatın hedefi insanların ilmin ve amelin güzellikleriyle ziynetlenmesini sağlamak, düşünce ve ameldeki çirkinliklerden sakındırmaktır. Bu hedef -insanlar ahkamın neden ve felsefesini bilmeselerde- şeriata amel edildiğinde elde edilir. Hastanın -verilen ilaç ve direktiflerin felesefesini bilmese de- doktorun direktiflerine uyarak iyileşmesi bunun benzeri bir örnektir.
Ayrıca müminler, dini buyrukların ilim ve bilgileri hata yapmayan kimselerden geldiğine inanırlar. Dolayısıyla onların etki ve faydalarına da yakin etmekteler.
3-Hükümlerin felsefese ve nedenlerini anlamak zor olsa da onların genel kaidelerini bulmak imkansız değildir. Ancak hukuk meselelerinde ki genellik, istisnası olmayan felsefi meselelerdeki genellik gibi değildir. Hukuki ve ictimai meselelerde genelliğin manası istisnası olan çoğunluktur.
4- Masum İmamlar’ın (a.s) rivayetlerinde yenmesi helal ve haram olan hayvanların genel kaidesi hakkında çeşitli ölçüler zikredilmiştir. Örneğin karada, suda ve havada yaşayan hayvanlar için ayrı ayrı kaideler söylenmiştir. Suda yaşayan hayvanların helal olmasının ölçüsü onların pullu olmasıdır.
Bir rivayette[3] Muhammed b. Müslim, İmam Bakır’a (a.s) ‘Bize derisiz (pulsuz) balık getiriyorlar’ diye arzettiğinde İmam (a.s) şöyle buyurdu: ‘Derisi (pulu) olan balığı ye, derisi olmayanı yeme.’ Deriden maksat rivayetlerde de geldiği gibi puldur.[4]
Ancak yaratılışın başlangıcında pullu olması gereklidir. Eğer çevrenin etkisi veya yaşam şeklinden dolayı pullar sonradan dökülürse sakıncası yoktur. Nitekim bir rivayette böyle gelmiştir.[5]
Karidesin helal olması konusunda özel olarak ‘Onun yenmesinin sakıncası yoktur ve karides bir balık çeşididir.’[6] şeklinde rivayet vardır.
Onun helal olması konusunda şu ihtimaller verilebilir:
1-Karides, pulu normal gözle görülmese de pullu balıklardandır.
2-Karidesler doğuştan pulludurlar, sonradan pulları dökülmüştür.
3-Karides tür ve cins açısından pullu olmasa bile hüküm olarak pullu balık hükmündedir ve yenmesinin sakıncası yoktur. Başka bir ifadeyle suda yaşayan bu tür hayvan şu anda bizim bilmediğimiz nedenlerden dolayı pulu olmasada istisna olmuş ve rivayetlerde helal olduğuna hükmedilmiştir.[7]
Istakoz konusunda da özel rivayet var ki şöyle buyurmaktadır: ‘... kaplumbağa ve ıstakoz yemek haramdır.’[8]
Istakozun pullu olmadığı bilinmektedir.
Yukarıda söylenenler dikkate alındığında İslam’da karidesin helal, ıstakozun haram olduğu -her ne kadar ikisinin arasındaki öz ve tür farkını tam olarak bilmesekte- görülecektir. Ve bilimin bugüne kadar bu ikisinin arasındaki öz ve mahiyet farkını ortaya çıkaramaması onların mahiyetinin farklı olmadığı manasına gelmez. Zooloji ve gıda bilim uzmanlarının gelecekte bu alanda yapacakları geniş araştırmalarla ikisinin arasındaki farka ulaşmalarını ümit ediyoruz.
[1] -İsra/85.
[2] -Mizan-ul Hikme’den Seçmeler, c.1, s.214.
[3] -Vesail-uş Şia, c.16, s.397-398, hadis1, bab:8
[4] -a.g.e. hadis:3 ve 7.
[5] -a.g.e. bab:10, (At’ima-ı Muharreme), s.405.
[6] -a.g.e. s.408, hadis:5 ve 12, (At’ima-ı Muharreme).
[7] -a.g.e. Dipnot, s.408
[8] -a.g.e. hadis:1, bab:16, (At’ima-ı Muharreme), s.145.