İnsanların yaşam ve servet bakımından farklı olmaları yaratılışın başından beri Allah tarafından takdir edilmiş durumlardan bir durumdur. Ve Allah u Teâlâ insanları imtihana tabi tutmak için rızıklarında var olan bu farklılığı vesile kılmış. Bu esas gereğince dini rehberlerin (a.s.) evlenmeyi tavsiye ve teşvik etmelerinin delili insanların servetinin diğer insanların güdümüne verilmiş olan servetin iki misli olacaktır anlamında değildir. Onların yapmış oldukları bu tavsiyeler ve teşvikler bu mukaddes aile kurumunun kurulması için ve mukaddes kurumun kurulmasıyla birçok faydaların sağlanılacağına delalettir. Bu nedenle fakirlikten korkarak ondan kaçınılmamasını tavsiye etmişlerdir. Ölümden korkarak cihattan kaçmanın doğru olmadığı gibi fakirlikten korkarak evlenmekten de kaçmak doğru değildir. Bununla birlikte evliliğin kendisi birçok zamanlarda yaşamı daha güzel bir düzene sokuyor ve dolayısıyla azığın daha fazla olmasına neden olu veriyor. Tabiidir ki insan sürekli Allahın insana vermiş olduğu nimetlere karşı şükredici olmalı ve Allahın kendisinden razı olmadığı şeylerden kaçınmalıdır. Ta böylece Allahın kendisine vermiş olduğu azığı garanti altına almış olsun. Günümüzün camiasında da Allaha tevekkül ederek, fakirlikten korkmadan izdivaç etmiş ve yaşamında dini ölçüleri unutmayıp riayet eden evlilerimizin genelinin maddi durumu fakirlikten korkarak evlenmekten kaçıp evlenmemiş ve yaşları yükselmiş kişilerin maddi durumlarına kıyasla katı katına üstündür.
Tekitle evlenmeyi tavsiye eden ve izdivacın rızık ve azığın fazlalaşmasına[1] neden olacağını veya eğer sadece çocuk sahibi olacağından korkarak evlenmekten kaçan kimseler söz konusu ise bunların Allah hakkında kötümser olduğunu belirleyen rivayetlerimiz var olmaktadır.[2] Hadis kitaplarımızda evlenmeyi tavsiye eden ve bu tür uyarıları veren birçok hadise şahit olmaktayız.
Ama bu, evlilik yapanlara yüzde yüz garanti veriyor ve artık bunlar evlendikleri için artık fakir olmayacak anlamına geliyor değildir. Diğer taraftan Allah u Teâlâ rızık ve azık bakımından insanların farklı derecelerde olmalarını karar kılmasını gerekli olduğunu takdir etmiştir. Zira Allah u Teâlâ bu bağlamda takdir etmiş olduğu farklılıkla insanları imtihan edecektir.[3] Bu esas (takdir) gereğince camiada evli olup fakir olan kimselerle karşılaşmamız çok tabiidir.
Bu konunun daha fazla açıklanması ve bu rivayetlerin toplumumuzdaki realiteyle nasıl bağdaştığı meselesinin daha net bir şekilde tanınması için birçok farklı noktalara dikkat etmek lazım. Burada bu noktalardan birkaçını açıklıyor dikkatinizi onların üzerine çekmeye çalışacağız:
1- İslam dininin evlilik olgunsunun gerçekleştirilmesi için yapmış olduğu vurgu ve tekit sadece rızık ve azığın fazlalaşması için değildir. Bilakis bunun yanı sıra bu mukaddes işin getireceği daha nice faydalar var olmaktadır. Eşler (karı koca) arasında sağlayacak duygusal (atifi) ilişki, insan neslinin korunması ve...bu faydalardan bir kaçıdır. Nihai olarak bu mukaddes emir insanlardaki ruhi ve psikolojik haletini mutedil eder ve tiryaki (mutad), iffet ve namusa aykırı durumlara duçar olmalarına engel olur. Bu konuyla ilgili daha fazla bilgi edinmek için bu sitede yayımlanan 2619 no:’lu sorunun cevabına müracaat ediniz. Bu esasa binaen evlilikten kaçmak için fakirliği bahane etmek kesinlikle doğru değildir.
2- Birçok zamanlarda evli olmayan kişiler azık elde etmek ve rızık kazanmak için gösterecekleri çaba ve uğraş evli olan kimselerin bu bağlamda sarf ettikleri çabaya oranla daha az ve var olan sermayesinden doğru istifade etmek için gerekli ve dakik bir programa sahip olmak bağlamında da evli olanlara oranla daha programsızdırlar. Zira bekâr olan bir kimse genelde yaşamını idare etme noktasında sorumluluk hissine sahip değildir. Diğer taraftan başkaları özellikle kişinin anne ve babası (valideynl) evli olan kimseye daha fazla ilgi duyuyor ve ekonomik bağlamda gelişme ve ilerlemesi için ona daha fazla teveccüh eder ve kendisine yardımcı olular. (Bu bağlamdaki yardımlarını evli olan borç (kredi) verme, iş yapabilmesi için lazım ve gerekli olan araç gereçleri ihtiyarine sunma ve hatta bazen kendisine ev hediye etme gibi kalıplarda tecelli ettirirler). Ama bekâr olan bir kimse için böyleli bir hissin gerçekleşmesi çok az müşahede edilir.
Bu nedenledir ki insan biraz teveccüh eder ve tefekküre dalarsa evliliği ve sorumluluğu kabul etmenin insan yaşamını ne kadar daha iyileşmeye doğru ilerlediğini anlayabilir. Bu bağlamda varit olmuş olan rivayetler de kendi aklımızla derk edebileceğimiz hakikat ve gerçekleri teyit etmektedir. Dolayısıyla insanın kendi düşüncesiyle ulaşabileceği hakikatler ile varit olmuş olan rivayetlerin içermiş olduğu gerçekler arasında her hangi bir tezat söz konusu değildir.
3- İmam Sadık’ın (a.s.) buyurduğu gibi “Allah u Teâlâ iman sahibi olan bireylerin rızık ve azığını kendilerinin tasavvur edemeyecekleri kaynaklardan temin eder. Bunun delili de şudur: Allahın kulu dakik bir şekilde rızkının nereden ve nasıl temin olunacağını bilmezse genellikle duaya yönelir”.[4] Bu esas gereğince sadece evliliği rızkın ve azığın fazlalaşmasına neden olacak bir şey olduğuna kapılarak artık Allaha yalvarmak ve rızık için çaba harcamak ve uğraş içine girmekten el çekip nasıl olsa evlenmişim artık rızkım gelecek hevesine kapılmamak lazım. Kişi fakirlikten korkmaksızın Allahın rızasını kazanmak için evliliğe teşebbüs etmiş olması Allahın has inayetine neden olacak ve böylece evlilik Allah tarafından verilen rızkı celp edecek yöntemlerden birisi olmuş olur.
4- Canından korkmak nedeniyle savaştan kaçmak caiz değildir. Allah u Teâlâ bu bağlamda şöyle buyuruyor: “De ki: “Eğer siz ölümden ya da öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size asla fayda vermeyecektir. O takdirde bile (hayatın zevklerinden) pek az yararlandırılırsınız.”[5] Canından korkmak için savaştan kaçmak caiz olmadığı gibi fakirlikten korkmak için evlilikten kaçmak ta İslam anlayışında doğru değildir. Masumların (a.s.) bu hususta var olan açıklamaları İslam dininde matlup olan kuruluşlardan birisi olan evlilik yuvasını fakirlik ve biçareliğe neden olan bir mesele şeklinde telaki edilmemesine yöneliktir. Zira evlilik bunun tam tersine rızık ve azığın fazlalaşmasına neden olması bile söz konusudur. Özellikle evlilik çaba, dua ve ilahi düsturlara amel etmekle birleşirse bu durum daha da kesinleşiyor.
Dikkat ediniz: İslam dini evlenmiş olan kimseler hiçbir zaman fakir olmayacak ve savaşa katılanlar hiçbir zaman öldürülmeyecekler veya ölmeyecekler şeklinde bir şey söylememiştir. Ama İslam dininin anlayışı imanlı kimselerin zorluklara katlanmalı yönündedir. Yani zorluklardan dolayı örnek olarak ölümden çekinerek savaştan kaçınmamalı ve fakirlikten korkarak evliliği terk etmemeli yönündedir. Hatta gerçekten bu durumdan ötürü ölüm veya fakirlik onu beklese bile yine kaçmamalıdır.
Bu nedenden dolayıdır ki Peygamber (s.a.a.) döneminde bile evli olup fakir olan kimselerin var olduğunu müşahede ediyoruz. Bunlar başkalarının yardımına muhtaç idiler. Ama bu durumla birlikte hiçbir zaman evlilik hususunda var olan peygamberin (s.a.a) tavsiyeleri eleştiriye tabi tutulmadı.
5- Dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli nokta şudur: Günümüzdeki insanların garanti altına alınan rızkı ve azığı Peygamber (s.a.a.) zamanındaki insanlarıyla aynıdır. Bu bağlamda bu iki dönem arasında her hangi bir fark söz konusu değildir. Ama Allahın vermiş olduğu rızıktan gafil ettirmeye neden olan günümüz camiasındaki amiller o günün camiasında var olan amillere kıyasla daha çoktur. Örnek babından burada bir kaçına işaret edeceğiz:
5-1- Peygamber (s.a.a.) döneminde bir çiftin evlilik bağlamında bir yaşamın başlatılması için beklentileri çok daha sınırlıydı. O günün insanları çok az bir sermayeyle bazı sorunlarla birlikte kendi aile hayatını yönetebilirlerdi. Elbette çağdaş dönemde de o zamanın yöntemiyle yaşanılması gerekir şeklinde inanmak mümkün ve doğru değildir. Ama gerçek şu ki günümüz dünyasında yaşamın ilk merhalesinde söz konusu olan adap, örf ve birçok beklentilere göz yumulması mümkündür. Zira söz konusu olan adap, örf ve gereksiz beklentilerden dolayı sarf edilen gereksiz masraflar doğru bir şekilde idare edilerek daha önemli yerlerde masraf edilebilinir.
5-2- Fakirlik göreceli ve nisbi bir durumdur. Bütün bireyler servet sahibi olan diğer bireylerle kendilerini mukayese ederler, dolayısıyla kendilerini fakir bilirler. Bu haletin kendisi bireylerin birçoğunun kendi yaşamından memnun olmamasına neden olmuştur. Bu durum da Allahın insanlara vermiş olduğu rızka karşı şükür vazifesini yerine getirmemesini ardından getirmiş olur. Şükürsüzlüğün kendisi de İmam Seccad’in dediği gibi rızkın azalmasına neden olur.[6] Teknolojik gelişmeler ve yeni ihtiyaçların doğması fakirlik hususunda var olan fakirlik hissini daha da güçlendiren bir amil olabilir.
5-3- Eğer biz her hangi bir şekilde başkaların hak ve hukukuna riayet etmez ve saygı göstermezsek Allah u Teâlâ rızkımızdan bereketini alır.[7] Günümüz dünyasında bir biriyle kenetlenmiş ve otomobilsel yaşamda bu noktaya riayet etmek çok daha önem arz etmektedir. Zira geçmişte olmayıp ama günümüz dünyasında kendini zahiri anlamda küçük gösteren; safta başkasının hakkına riayet etmeme, apartmansal yaşamda komşuların hakkına ve trafik kurallarına riayet etmeme gibi şeyler rızıktaki bereketten bizi mahrum bırakabilir. Başka bir beyanla zengin olabiliriz ama mahiyetimizde var olan servetten doğru istifade edemeyebiliriz.
İsraf ve cimrilik insanın yaşamını düzenli ve mutedil olmaktan çıkarıp düzensiz bir duruma sokabilen iki olumsuz niteliklerdir. Adamın birisi İmam Rıza’dan (a.s.) kendi malımı nasıl sarf edeyim diye sordum diyor: İmam Furkan süresinin 67. Ayetini dikkate alarak şöyle bir açıklamada bulunmuştur: İki olumsuz işin arasını bulacak bir şekilde bir yol tutmalısın. Adam! olumsuz olan bu iki iş nedir? İmam israf ile cimriliktir diye cevap verdi.[8] Akla ‘fakir kimselerin bir şeysi yoktur ta israf etsin’ şeklinde bir şey gelebilir. Ama rivayetlerimiz bunun tam tersini açıklamaktadırlar. Rivayetlerimiz şöyle buyuruyorlar: “Nice fakirler zenginlerden daha fazla israfçıdırlar! Zira zenginlerin israfı kendi mallarındadır ama fakirlerin israfı de başka kimselerin (almış oldukları yardımda, kendilerine verilmiş olan borç ve kredilerde ve…dir.) kendilerine vermiş oldukları mallardadır”.[9] Sürekli fakirlik ve yoksulluk feryadını yapan birçok kişilerin yaşantısına göz attığımızda şöyle bir macerayı müşahede ediyoruz ki bu kişilerin yaşam için gerekli olan gereksinimleri ve diğer masrafları temin edilmiştir. Ancak kendileri tarafından göz yumulmuştur. Bütün bunlara sarfınazar edersek onların yaşamlarına hiçbir aksama gerçekleşmemiştir. Ama kendileri gözü bağlı ve programsız bir şekilde böyleli gereksiz ve gayri zaruri masraflara giriştiklerinden dolayı fakirliğin baskısına maruz kalmışlar ve bu baskı onlar için çok fazla ağır gelmiştir. Özellikle günümüz dünyasında gün be gün bu yalancı ihtiyaçların sayısı daha da artmaktadır. Bütün bunlara rağmen Allah ı bu durumların gerçekleşmesine neden olduğunu sanıyor ve yaptığımız acımasızca israflardan dolayı meydana gelen fakirliği de Allahın hesabına yazıyoruz! Elbette yüzlerini tokatlayarak kırmızılaştırmış ve kuranın tabiriyle “(Sadakalar) kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için), bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan arsızca (bir şey) istemezler. Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir”.[10] Olan fakirlerin hesabı ve durumu bunlarınkinden farklı ve müstesnadır. Bunlar için ahirette has ve özel bir mükâfat var olmaktadır.[11]
Yukarıda açıklanan bütün noktaları dikkate alarak hali hazırda evli olup fakir olanların sayısı oldukça fazla olduğundan dolayı Peygamberin (s.a.a.) evlenmekle azığınız ve rızkınız fazlalaşıyor şeklinde söylemiş olduğu sözü geçerliliğini yitirmiştir iddiasını kabul etmiyoruz. Zira bu durum günümüz dünyasına münhasır bir durum değildir. Peygamberin (s.a.a) yaşadığı dönemden daha önceki dönemlerde ve hatta Peygamberin (s.a.a.) döneminde bile evli olup fakir olanların sayısı oldukça fazla idi. Bütün bu yönler dikkate alınarak bu rivayet söylenmiştir. İkinci olarak yaşamı ayni seviyede olanların genel durumu birbiriyle mukayese edilirse iki grupla karşılaşırız. Bunlardan bir gurup fakirlikten korkmadan Allaha tevekkül ederek evlenmiş ve göstermiş olduğu aralıksız çaba ve uğraş neticesinde orta halli bir yaşam tarzını ilerleyebilmiştir. Diğer bir grup ise fakirlik ve yoksulluktan korkarak evlenmemiş ve yaşları ilerlemiştir. Bu iki grubun yaşamını birbiriyle mukayese ettiğimizde şunu görüyoruz: Birinci grubun hayatını hem maddi bakımından hem ruhi bakımından ikinci grubunkine oranla daha iyidir. İkinci grup psikolojik, ruhi, ahlaki sapmalara ve tiryak gibi matlup olmayan durumlara ve sorunlara maruz kalmış. Tabii olarak ta bu durumun masraflarını telafi etmesi gerekir. Dolayısıyla bu grubun masrafları birinci grubunkine oranla daha fazla olacaktır.
Buna binaen evlilik sürekli zenginliği ardından getiriyor kesin bir durum olmasa bile ama her halükarda Peygamberin (s.a.a) evlilikle ilgili tavsiyesi halen de faydalı ve bireyler için daha münasip bir durumu vücuda getiriyor. Bunun kendisi bile rızıkta var olan bir tür rahatlık ve genişlik anlamındadır.
[1] HUR AMİLİ, Muhammed b. el-Hasan, “vesailuş-şia”, Kum: müesesei alulbeyt, 1409, h. k. c. 20, s. 43, hadis no: 24985.
[2] A.g.e. c. 20, s. 42. Hadis no: 24983.
[3] Allah, rızık konusunda kiminizi kiminizden üstün kıldı. (Nahl 71).
[4] HUR AMİLİ, Muhammed b. el-Hasan, “vesailuş-şia”, Kum: müesesei alulbeyt, 1409, h. k. c. 7, s. 121, hadis no: 8903.
[5] Ahzab, 16.
[6] HUR AMİLİ, Muhammed b. el-Hasan, “vesailuş-şia”, Kum: müesesei alulbeyt, 1409, h. k. c. 16, s. 313, hadis no: 21636.
[7] A.g.e. c. 27, s. 325, hadis no: 33850.
[8] A.g.e. c. 21, s. 556, hadis no: 27863.
[9] A.g.e. c. 21, s. 557, hadis no: 27862.
[10] Bakare, 173.
[11] HUR AMİLİ, Muhammed b. el-Hasan, “vesailuş-şia”, Kum: müesesei alulbeyt, 1409, h. k. c. 9, s. 446, hadis no: 12460-12461.