Ebedi olmak gelecekte yok olmamak anlamındadır. Şeytansa Allah’ın yarattığı bir yaratık ve her mahlûk yaratanın idaresinde olduğu için kendini Allah’ın işlerinde ihtiyari olarak ortak göremez, o da bütün varlığını diğer yaratılmışlar gibi Allah’a borçludur. Allah’ın şeytana mühlet vermesi ise kıyamete kadar değildir “malum” vakte kadardır. Eğer “malum” vakti kıyamet olarak tefsir etsek bile onun Allah’ın izni ve iradesiyle kıyamete kadar yok olmaması ebedi olduğu anlamında değildir.
Ezeli olmak “geçmişte hiç yok olmamak” anlamındadır.[1] Yani başlangıçta ve geçmişte yokluğu tasavvur edilemez. Ebedi olmak ise gelecekte yok olmaması anlamındadır,[2] öyleyse ezeli ve ebedi olmaktan söz ettiğimizde bu terimlerin manalarına dikkat etmemiz gerekir. Bu terimlerin manalarına dikkat ettiğimizde Allah’ın şeytana kıyamete kadar mühlet vermesi onun ezeli ve ebedi olduğu manasına gelmeyeceği konusu açıklığa kavuşacaktır.
Şeytanın mühlet istemesi: Şeytan Allah’ın yarattığı bir yaratık olduğu ve her mahluk yaratanın idaresinde olduğu için kendini Allah’ın işlerinde ihtiyari olarak ortak göremez,o da bütün varlığını diğer yaratılmışlar gibi Allah’a borçludur.Şeytan hatası ve kibri yüzünden Allah’ın dergahından kovulduktan sonra Allah’tan haset ettiği insan neslini doğru yoldan ayırmak için mühlet istedi.Allah’ta onun bu isteğini insanlığın imtihanı için kabul etti.Şeytanın ilahi dergahtan kovulma olayı kuranda birçok ayette gelmiştir, biz konunun aydınlığa kavuşması için bunlardan birini inceleyeceğiz.
Hicr süresinin 38-42 ayetlerinde bu noktalara işaret edilmiştir. Allah şeytanın kovulmasından sonra ona şöyle buyurmuştur: Kıyamete kadar lanet senin üstüne olsun[3].Şeytan bu sırada saygısız bir şekilde Allah’ın huzurunda bazı konuları beyan ediyor ve bunlar Allah tarafından kesin bir şekilde kabul edilemez şeylerdir.
1)Diyor ki: bana kıyamet gününe kadar(herkesin dirileceği gün) mühlet ver ve diri tut.[4]
2)İblis Allah’ın kullarını ihlaslı kılınanlardan ibaret olarak görmüştür ve onların üzerinde hükümran olamayacağını ilan etmiştir. Etki edebildiği insanlığın geri kalanını ise Allah’ın kulu olarak saymamıştır.[5]
3) Lanetlenmiş olan şeytan insanlığı saptırma yolunda kendisi için özgürlük talep etmiştir.(ayetin zahirinde لاغوينهم Allah’la hısımlaşmanın devamında intikam için kullanılmıştır.) Münezzeh olan Allah ise onun bu talebini geri çevirip düşüncesini ise batıl saymıştır.[6] Allah’ın birinci talebi karşısında cevabı: Allah ona mühlet veriyor ama onun istediği vakte kadar değil. Şöyle buyuruyor:”sen mühlet verilmişlerdensin”(ama kıyamete kadar değil) belirlenmiş bir süreye kadar.[7]
Merhum Allame tabatabai bu konuda şöyle buyuruyor: bu cümle Allah Teala’nın iblise cevabıdır,ve bu kabul ediş isteklerinin bir bölümünü ve reddettiklerinin bir bölümünü içerir.İcabet mühlet vermenin aslınadır ret ise onun kelamında şart olarak sunduklarınadır ve oda kıyamete kadar mühlet istemesidir ama Allah şöyle buyurmuştur:mühlet veriyorum ama kıyamet gününe kadar değil belirlenmiş bir vakte kadar.Bu iki ayetin devamını göz önünde bulundurduğumuzda çok açıkça görülüyor ki belirlenmiş süre kıyamet günü değildir.
Malumdur ki Allah Teala kıyamet gününe kadar mühlet vermekten imtina etmiştir ve başka bir zamana kadar mühlet vermiştir ki oda kıyametten öncedir.[8]
Bazı rivayetlerde belirlenmiş vakit İmam Zaman(a.s.) ‘ın zuhuru şeklinde tefsir edilmiştir.[9]
İkinci iddianın karşısında ise Allah Teâla bütün insanlığı kendi kulu olarak gördüğü şeklinde cevaplamıştır. İblis saltanatını bazı kulları için nefiy ve bazı kulları için sabit görmüştü.[10]
Üçüncü iddianın karşısında ise: Onun düşmanlığı ve intikamı Allah’ın kaza sın dan kaynaklıdır ve onun insanlığa tasallutu ondan kaynaklanır.Onlar ihtiyarını kötüye kullanarak onun takipçiliğini yaparlarsa Allah şeytanı onlara musallat edeceğini buyurmuştur.[11]
Netice olarak Allah’ın mühlet vermesi kıyamete kadar değildir eğer belirlenmiş vakti kıyamet olarak tefsir etsek bile onun kıyamete kadar canlı kalması Allah’ın izni ve iradesiyledir yani ebedi olduğu manasına gelmez.
[1] Muhammed Taki Misbah Yezdi, akait dersleri. s:66.
[2] Aynı s:66.
[3] Hicr:35.
[4] Hicr:36.
[5] Hicr 39-40, Muhammed Hüseyin Tabatabai, Mizan tefsiri, c:12.s:245.
[6] Mizan, c:12 s:245.
[7] Hicr: 37-38.
[8] Mizan tefsiri c:12 s:234.
[9] Seyyid Haşim Buhrani, el buhran fi tefsir il kuran,c:3 s:366.
[10] Hicr:42.
[11] Hicr: 42.