Gelişmiş Arama
Ziyaret
6648
Güncellenme Tarihi: 2010/12/04
Soru Özeti
İktisadımız hangi temeller üzerinde dönmektedir: Sermeye mi, üretim mi, dellallık mı, vs.? Hangisi?
Soru
İktisadımız hangi temeller üzerinde dönmektedir: Sermeye mi, üretim mi, dellallık mı, vs.? Hangisi?
Kısa Cevap

İktisadın İslam’da kendine has ve bağımsız bir vasfı vardır. Onun ölçü ve değerlerini Kur’an, sünnet, icma ve akıl belirlemektedir. İslam İktisadının en önemli temelleri, ölçülü olmak, adalet, üretim, sermaye ve servet dolaşımıdır. Üretim, dağıtım ve tüketime kadar olan bir alana yayılan adalet, yukarıda sayılanların içinde İslam İktisadının önemli asıllarından biri sayılmaktadır. İş ve üretim çok önemli bir konuma sahiptir. Allah, işçiyi sever. Sağlıklı bir İktisadın ilk kurallarından biri sermayenin dolaşımı ve onun gelişip ilerlemesidir. Dellallık konusunda ise onun hakiki manası olan ticareti dikkate almak gerekir; eğer doğru bir şekilde yapılırsa İslam ülkesinde iktisadının gelişmesine neden olabilir.

Ayrıntılı Cevap

Geçmişten günümüze kadar insanlar geçimlerini sağlamak için sonsuz ihtiyaçlar ve sınırlı kaynaklarla karşı karşıya kalmışlardır. İşte bu eşitsizlik, İktisat biliminin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

İslamın İktisat sistemi, dünyanın diğer İktisat sistemleriyle ortak olan yönleri olurken kendine özgü ve bağımsız bir mahiyetide vardır. Onun ölçü ve değerlerinin kaynağı Kur’an, sünnet, icma ve akıldır. Öte yandan üretimde ahlak, piyasa dengesi, tüketicinin tutumunun belirlenmesi ve vergi almak bu ekonomi sistemini diğerlerinden ayıran en önemli özelliklerdendir.

İktisat, Kur’ani öğretilerde usul-u din ve ibadi işlerin yanında ele alınan en önemli meselelerdendir. Bu yüzden zekat ve infak namazın hep yanında zikredilen iki mesele olmuştur.

İktisadın Tarifi

İktisat ‘kast’ kelimesinden türemiş olup ‘ölçülü olmak’ demektir.[1]

İktisat ilmi sosyolojinin dallarından biridir; gelir gidere ait faaliyetlerin niteliği ve toplum bireylerinin birbirleriyle olan ekonomik ilişkilerini ve bunlara hakim olan usul ve kanunları inceleyen bilim dalıdır.[2] Çünkü İslam iktisadıyla itidal arasındaki irtibat, onun için ‘iktisat’ isminin kullanılmasına neden olmuştur. Kur’an-ı Kerim’de de ‘ölçülü olmak’ manasına gelen ‘Muktasıd’[3] kelimesi gelmiştir.

İslam iktisadında insanın iktisadi davranışları incelenir. Ona tam olarak ulaşabilmek için, islamın iktisat sistemi toplumun bireylerine açıklanmalı ve iktisat kurumlarının o toplumda temeli atılmalıdır.[4]

İslam İktisadının Temelleri

İslam toplumunun, İslam iktisadı alanında ilerleyebilmesi ve toplumun tüm bireylerinin ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için bu alanda rolü olan faktörlerin icra edilmesi lazımdır. Bu faktörler Kur’an’da açıklanmıştır. Aşağıda onların önemlilerinden bazılarını getiriyoruz:

1- Orta Yollu Olmak

Allah-u Teala, Kur’an’da şöyle buyuruyor: ‘Ey Âdemoğulları, namaz kılacağınız her vakit, elbisenizi giyin, süslenin ve yiyin, için, israf etmeyin, şüphe yok ki o, müsrifleri sevmez.’[5] Bununla temel olan orta yola işaret ederek her türlü israfın yanlış olduğunu buyuruyor. İsraf etmeyen ve orta yolu giden toplumu üstün toplumu olarak görmektedir.

2- Adalet

İnsanlığın en kötü esareti şüphesiz fakirliktir. Bu esaret bir an bile olsun onu rahat bırakmamakta, maddi ve manevi tekamülünün önünü almaktadır. İnsanın yaşamın daha üstün manaları üzerinde düşünebilmesi ve insani konumunu derkedebilmesi için bir fırsat bırakmamaktadır. İslam Peygamberinin (s.a.a) ve Hz. Ali’nin (a.s) yaşamları boyunca bütün tasaları fakirliğin kökünü kazımak, muhtaçlığı ve eşitsizliği toplumdan silmekti. Fakirliğin toplumdan giderilmesi için, bir İslam ülkesinde uygulanması gereken önemli etkenlerden biri adaletin icra edilmesidir.

İslam’ın iktisadi mektebinde, İslam toplumunun yapısına göre hareket etmek ve iktisat adaletini icra etmek gerekir. Çünkü toplumsal adalet bütün alanlarda, bu cümleden iktisat alanında İslam şeriatının hedefidir.[6] Kur’an-ı Kerim, adaleti iktisadın önemli bir aslı olarak görüyor ve ticarette veya döviz ve iktisadi alış verişlerde faizden sakındırmaktadır. Zira faiz, adalet sınırlarından çıkmak olup, toplumun muhtaç insanlarına zulüm demektir: ‘Bunu yapmazsanız (faizi terketmezseniz) bilin ki Allah'la ve Peygamberiyle savaşa giriştiniz. Tövbe ederseniz anamalınız sizindir, ne zulmedersiniz, ne zulüm görürsünüz.’[7]

Merhum Seyyid Muhammed Bakır Sadr şöyle buyuruyor: İktisadi adalet iki şeye bağlıdır: 1-Genel refah, 2-Servetin tadili.[8] Genel refah’tan maksat şudur: İslam toplumunun iktisadı öyle olmalıdır ki, toplumun bütün bireyleri yaşamın bütün imkanlarından faydalanabilmelidir. Üretim, dağıtım ve tüketimde adalet yayılmalı ki toplumun bütün bireyleri refaha ulaşabilsin ve fakirlik giderilebilsin.

İktisadi adaletin unsurlarından biri olan servet tadili, İslam toplumu bireylerinin maddi nimetlerden yararlanması ve maddi konularda bireyler arasında farkın olmamasını gerektirmektedir.

Allah-u Teala, servet tadiline çeşitli ayetlerde dikkat çekmiştir. Onlardan biri ‘Sevdiğiniz şeyleri harcamadıkça asla hayır ve ihsan mertebelerine erişmezsiniz.’[9] ayetidir. Görüldüğü üzere ayet-i kerime, hayır makamına ulaşmanın şartının insanın muhtaç olduğu şeyi harcamasına bağlamaktadır. Gerçekte ahlaki bir dille infak etmeye teşvik etmektedir. İslam’ın iktisadi bakışı, hem maddi, hem de manevi olduğundan adaleti icra etmenin nihai bir hedefi vardır. Bu hedefte şudur: Herkes, iktisadın ötesinde, zihin ve ruha ait olan sınırsız ve sayısız işlerde yaratıcılığını kullanmakta özgür olmalıdır. Çünkü insan ancak iktisadi refahın olduğu ve bütün ihtiyaçların giderildiği bir ortamda fakirlik ve sorunlardan kurtulur, daha yüce meseleler üzerinde düşünebilir.

3-İş ve Üretim

İslami iktisadın temellerinden bir diğeri, bireylerinin iktisadi ihtiyaçlarının giderilmesine neden olan üretim’dir. Allah-u Teala, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: ‘Sizi yeryüzünden yaratıp meydana getirdi ve sizi orayı imara memur etti.’[10] Demek ki insanın yeryüzünde yaratılması çalışıp kazanması içindir. Ayet-i kerime’nin maksadı değer ve itibarı olan ve sonucu mamur ve bayındırlık olacak işlerdir. Diğer bir meselede fakirliğin çözümünün iş ve üretimde olmasıdır. Hz. Ali (a.s) çeşitli yollardan işe ve üretime önem verirdi. Onlardan bazıları şunlardır:

1-Gençliğinde bir devesi vardı, onunla bağlara su taşıyıp parasını alırdı.

2-Çitçiliği çok severdi.

3-Ağaç dikmeyi ve bağçılığı severdi.

4-Kuyu kazardı; bazı kuyulardan su çıkınca onu yolculara ve Allah’ın evini haccedenlere vakfederdi.[11]

Hz. İmam Sadık (a.s) buyuruyor: ‘Emir-ul Müminin (a.s), hükümet görevlilerine yazdığı mektuplarda onlara hep çiftciliği tavsiye ederdi.’[12] Demek ki iş ve üretim her zaman değerlidir ve Allah işçiyi sever.

4-Sermaye ve Servet

Sağlıklı iktisadın ilk asıllarından biri servetin gelişme ve yaşama ortamını bulmasıdır.

İslam’da mal ve servet hiç bir zaman küçümsenmemiş, aksine üretim, değiş-tokuş ve masrafa tavsiye etmiş, onlar için şart ve ölçüler koymuştur. Ancak unutmamak gerekir ki, İslam insanın kendisini servete feda etmesine karşıdır ve onunla mücadele eder. Başka bir deyişle, insan parayı para için ve toplamak için isterse İslam buna muhaliftir: ‘Altını, gümüşü biriktirip Allah yolunda harcamayanları elemli bir azapla müjdele.’[13]

Dolayıyısıyla İslam, parayı ve serveti değil, paraya düşkünlüğü kınamıştır. Çünkü:

a) Çiftcilik, hayvancılık vs. yollardan servet elde etmeyi tavsiye etmiştir.

b) Ticareti ve alış verişi tavsiye etmiştir.

c) Servetin bireysel ihtiyaçlar haddinde ve her türlü lüks ve israftan uzak bir şekilde harcanmasına yönlendirmiştir.[14]

Ancak bu servet ve sermaye, yalnızca zenginlerin veya bir grubun elinde olmamalı hep dolaşım halinde olmalıdır. Kur’an-ı Kerim, sermayenin zenginlerle sınırlanmasını, onlarda toplanmasını iktisadın aleyhinde olan bir amel olduğunu belirtmiş ve onu yasaklamıştır: ‘Allah'ın, fethedilen köylerin mallarından Peygamberine verdiği ganimetler artık Allah'ındır ve Peygamberin ve yakınların ve yetimlerin ve yoksulların ve yolda kalmışların; bu da, o malın, sizin içinizdeki zenginlerin ellerinde devreden bir mal, bir sermaye olmaması içindir’[15]

Demek ki, sermaye serbestçe toplumda dolaşabilmelidir.

5- Ticaret

‘Dellallık’ kelimesinin mana ve mefhumu İran kültüründe asıl manasından çıkmış ve rantçılıkla aynı manada tutulmuştur. Bu meslek, bazı sahtekarların suistifade etmelerinden dolayı toplumsal konumunu kaybetmiştir. Ancak bu, bir İslam ülkesinde halkın iktisattan tümüyle uzaklaşması manasına gelmez; zira dellallık lügatte bir çeşit ‘kılavuzluk’ manasına gelmektedir. Ve gerçekte çok iyi bir iş olup alıcıyla satıcı arasında vasıtadır.[16] Yüzeysel bir inceleme yaptığımızda, göreceğiz ki, İslam doğru ticaret ve dellallığa çok önem vermiştir. Bunun delili şudur: İslam Peygamberi (s.a.a) tüccarlık yapmıştır ve bu alanda faaliyetlerde bulunduğunu Şam’la Mekke arasında ticaret yaptığını tarihler yazmıştır. Öte yandan ticaret üretimi harekete geçirir, ama üretim piyasa üretemez. Çoğu zaman kimilerinin gerekli araştırmayı yapmadan üretim yaptığı, ancak ürettiklerinin ellerinde kaldığı görülmüştür. Demek ki, dellallık ve ticaret doğru bir meslektir, ancak iktisadın gelişmesi için doğru şekilde kullanılmalı ve gerçek mana ve mefhumuna kavuşmalıdır.


[1] -er-Raid, c.1, s.277, Cubran Mesud, Dr. Rıza Turabi Nejad, Astan-ı Kuds Rezevi yayınları, h.ş.1376, 2. Baskı.

[2] -a.g.e.

[3] -Lokman/32, Maide/66.

[4] -Mektep ve Nizam-ı İktisadi Der İslam kitabından faydalanılmıştır, s.50, Üstad Mehdi Hadevi Tahrani, Neyneva yayınları, h.ş.1383

[5] -A’raf/31.

[6] - Mektep ve Nizam-ı İktisadi Der İslam kitabından faydalanılmıştır, s.55-58.

[7] -Bakara/279.

[8] -Muhammed Bakır es-Sadr, İktasaduna, s.303, Beyrut baskısı, Dar-ut Taaruf-il Matbuat, 1. Baskı, h.1402.

[9] -Al-i İmran/92

[10] -Hud/61

[11] -Muhibuddin Ahmed b. Abdullah et-Taberi, Zehair-ul Ukba, Fi Menakıb-i Zev-il Kurba, s.49, Dar-ul Maarif yayınları, Beyrut, h.1356.

[12] -Şeyh Muhammed b. Hasan Hür Amuli, Vesail-uş Şia, c.13, s.216.

[13] -Tevbe/34.

[14] -Murtaza Mutahhari’nin Nazar-ı Be Nizam-ı İktisadi-i İslam kitabından faydalanılmıştır, İntişarat-ı Sadra, h.ş 1368’in baharı, s.17-20.

[15] -Haşr/7.

[16] -er-Raid, c.1, s.227.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zamanın imamı (a.s) kimin eliyle şahadete erecektir ve ondan sonraki dönem ne kadar sürecektir?
    9095 Eski Kelam İlmi 2011/05/21
    Zamanın imamının (a.s) ömrünün sonu hakkında iki grup rivayet mevcuttur. Birinci gruptaki rivayetler onun tabii bir ölümle, ikinci gruptaki rivayetler ise şahadet ile ömrünün noktalanacağını bildirmektedir. Ama onun katilinin kim olduğu noktasında elde kabul edilir bir rivayet ve delil mevcut değildir. Aynı şekilde zamanın imamının vefatından kıyamete dek süren ...
  • İmamiye Şia’sı ve Ehlisünnetin İbn. Teymiye hakkındaki görüşü nedir?
    8416 شیعه آماج تهمتها 2015/06/29
    İbn. Teymiye, Hicri-Kameri 661 yılında Şam yarım adasında yer alan (bugünkü Türkiye) Harran şehrinde dünyaya geldi ve 67 yıl süren bir yaşamın ardından Hicri-Kameri 728 yılına denk gelen yılda Şam Kalesi hapishanesinde öldü. İbn. Teymiye ilahi sıfatlar, peygamberlere ve velilere tevessül etmek hakkında özel inançlara sahiptir. Onun ...
  • İslam’ın bakışında nazar değmesi ve vesveseyi etkisiz kılmak için dua yazmanın bir meşruiyeti var mıdır?
    14501 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/05/21
    İslam, fakihler ve mercilerin bakışında hastalık, nazar değmesi ve vesvese gibi sorunları gidermek için muteber ve masumlardan gelen duaları okumak ve yazmak doğru ve onaylanan bir fiildir. Yüce rehberlik makamı dua, dua yazmak ve dualarla kutsanma hakkında sorulan bir soruya cevaben şöyle buyurmuştur: Eğer dualar temiz imamlardan (a.s) nakledilmiş ...
  • Ayat namazı nasıl kılınır?
    11319 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/28
    Konuyu iki bölümde ele alacağız: a) Ayat namazına neden olan şeyler.b) Ayat namazının nasıl kılındığı.a) Ayat namazı şu olaylardan biri vuku bulduğunda farz olur: Güneş tutulması, Ay tutulması (tutulmalar kısmi de olsa), deprem ve halkın genelini korkutan şimşek çakması, ...
  • Bazı Kuran ayetleri, ilahi peygamberlerin masumluğuyla çelişiyor mu?
    18114 Eski Kelam İlmi 2007/11/26
    Yukarıdaki soruya şöyle cevap verilebilir:1. “İsmet” masum olan bir şahısta ruhla özleşmiş ve onu günah, unutkanlık, kötü işler ve hata yapmaktan engelleyen ve koruyan bir sıfattır. Bununla beraber masum olan şahıs mecbur kılınarak iradesi elinden alınmamaktadır.2) Peygamberlerin masum olmalarının sırrı, Allah’a olan aşk, inanç, kâmil bir iman ve ...
  • İnsanların mutluluk ve mutsuzluğunu ve neticede cennet ve cehenneme girmes’n’ belirleyen şey yıldız ve felekler midir?
    6936 آسمان و زمین 2012/07/24
    İnsanların cennet ve cehenneme girmelerinde hareket ve davranışlarını en önemli neden sayan birçok ayet ve rivayet mevcuttur. Siz Şii mütekellimlere müracaat ederseniz onların insanların mutluluk ve mutsuzluklarında yıldızların ve feleklerin etken olduğunu söylediklerini göremezsiniz. Bu konuda bir rivayet bulunsa ve senet açısından kabul edilse bile onun zahiri ...
  • Şiilerin arasında Hz. Âdem’in (a.s) müminlerin önderi Ali’nin (a.s) elleriyle yaratıldığına dair bir inanç var mıdır?
    11282 Varie 2012/08/21
    Eğer bir kimse Müminlerin Önderinin bağımsız olarak Hz. Âdem’i (a.s) yarattığına inanırsa, bu inanç Kur’an-ı Kerim’in aksi doğrultusundadır ve Rabbe şirk koşmak sayılır. Hz Âdem’in(a.s) Müminlerin Önderinin (a.s) maddi cismi tarafından yaratılması da mevcut gerçekler ile bağdaşmamaktadır; zira bu maddi cisim Hz. Âdem’den (a.s) sonra dünyaya gelmiş ...
  • İbrahim makamı nedir? Ondan kastedilen nedir?
    47316 Eski Kelam İlmi 2012/02/18
    Mekke’deki belirgin işaretlerden birisi, İbrahim makamıdır; zira orası İbrahim’in (a.s) durduğu bir makamdır. İbrahim makamının tefsir ve manası hakkında bazıları tüm haccın İbrahim makamı olduğu görüşündedir. Bir grup İbrahim makamının “Arafe”, Meş’aru’l-Haram” ve “üçlü cemerat” olduğuna inanmaktadır. Bazıları da tüm Mekke hareminin İbrahim makamı sayıldığı görüşünü taşımaktadır. Ama mevcut ...
  • Başkasının bostanından izinsiz meyve ve bitki toplamanın hükmü nedir?
    17120 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
    Söz konusu sorunun cevabında ilk önce fakihlerin bu konu hakkında görüşlerini genel olarak açıkladıktan sonra Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tehrani nin görüşünü takdim edeceğiz.  Fakihlerin genel görüşleri:Bir başkasının malından faydalanmak her şekilde olursa olsun mutlaka bu tasarruf o malın sahibinin izni ile olmalıdır. Yalnızca ...
  • Modern İnkılabi (pop) müzikleri dinlemenin hükmü nedir?
    10803 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/06/22
    Bu soruyu cevaplandırmak için öncelikle Taklit Mercilerine başvurup sonra çok kısa bir şekilde müziğin haramlığının hikmetini felsefi olarak inceleyeceğiz.Hz Ayetullah El Uzma Seyyid Ali Hamenei:Eğlence toplantılarına uygun her türlü coşturucu/eğlendirici çalgı ve eğlence haramdır.

En Çok Okunanlar