Gelişmiş Arama
Ziyaret
9467
Güncellenme Tarihi: 2012/03/10
Soru Özeti
Hz Zehra (s.a) hangi yılda dünyaya gelmiştir?
Soru
Zahiren Hz Zehra’nın (s.a) doğum yılı hakkında ulema ve tarihçiler arasında birçok ihtilaf vardır ve bu ihtilafların çokluğu beni hayrete düşürmüştür. En güçlü ihtimalin hangisi olduğunu bilmek istiyorum? a) Zahiren İmam Sadık’tan (a.s) Hz Zehra (s.a) vefat ettiğinde 18 yaşı olduğuna dair rivayet var, neticede bi’setin 5. yılında dünyaya gelmiştir. Bu rivayet senet ve sahih olma açısından ne kadar güvenilir? b) Şeyh Tusi Misbahu’l Müçtehit kitabında Hz Zehra’nın (s.a) bi’setin ikinci yılında dünyaya geldiğini beyan etmesinin yanı sıra bi’setin beşinci yılında da olduğuna dair bir rivayet nakil etmiştir (Beyrut baskısı 1411, s. 793). c) Şia ve Sünni tarihçilerinin arasındaki ihtilaf ve Ehlisünnetin geneli Hz Zehra’nın (s.a) doğum yılını bi’setten beş yıl önce olduğunu söylemişlerdir. Bunun sırrı ve bu sırra kaynaklık eden şey nedir. Tarihi bakış açısıyla bu iki görüş arasında nasıl bir hüküm verebiliriz?
Kısa Cevap

Eski zamanlarda imkanların az olması ve dakik zabıt tutma ve kaynakları dikkatli saklamaya özen göstermeme vb … tarihi olay ve vakıalarda ve büyük şahsiyetlerin doğum, ölüm ve şahadet tarihleri hakkında görüş farklılıklarının bulunması olağan ve doğaldır. Bu nedenle tarih ve hadis kitaplarında Hz Zehra’nın (s.a) doğum tarihi hakkında 3 görüş zikredilmiştir. Bu görüşler şöyledir: Bi’setten beş yıl önce Cemadi-ül âhir ayının yirmisinde; Peygamber Efendimizin (s.a.a) bi’setinden beş yıl sonra Cemadi-ül âhir ayının onunda; bi’setten iki yıl sonra Cemadi-ül âhir ayının yirmisinde.

Hz Zehra (s.a) bi’setten beş yıl sonra dünyaya geldi ve vefat ettiğinde de 18 yaşı olduğunu söyleyen görüş Şeyh Tusi’den sonra Şii hadisçiler ve müteahir tarih yazarları arasında kabul görülmüştür. Var olan bazı delil ve karineler bu görüşü diğer nazariyelere karşı tercih etmemize sebebiyet vermiştir.

Ayrıntılı Cevap

Tarihi olay ve vakıalarda ve aynı zamanda büyük şahsiyetlerin doğum, vefat ve şahadet yılları hakkında görüş farklılıklarının bulunması olağan ve doğaldır. Onlardan bir tanesi de Hz Zehra’nın (s.a) doğum yılı hakkındaki görüş farklılığıdır. Bu tür görüş ihtilaflarının asıl sebebi birçok kitap ve birinci elden kaynakların yok olmasına neden olan dikkatli zabıt tutmama ve kaynakları dikkatli saklamaya özen gösterilmemesidir. Tarih ve hadis kitaplarında Hz Zehra’nın (s.a) doğum tarihi hakkında 3 görüş zikredilmiştir. Bunlar şöyledir: Bi’setten önce beşinci yılın Cemadi-ül âhir ayının yirmisinde; Peygamber Efendimizin (s.a.a) bi’setinden sonra beşinci yılın Cemadi-ül âhir ayının onunda; Bi’setten sonra ikinci yılın Cemadi-ül âhir ayının yirmisinde. Bu bağlamda var olan görüşleri  bi’setten önce ve biseten sonra iki kısımda inceleyeceğiz:

Birincisi: Bi’setten önce dünyaya gelmesi: Bi’setten önce beşinci yılın Cemadi-el âhir ayının yirmisinde: bu tarih aşağıdaki kaynaklarda gelmiştir:

  1. Misbahu’l Müçtehid kitabında şöyle nakledilmiştir. Ehlisünnet (amme) kaynak kitaplarında nakil edildiği rivayete göre Hz Zehra’nın (s.a) doğumu bi’setten beş yıl önce Cemadi-el âhir ayının yirmisinde olmuştur.[1]

Bu görüş (doğumu bi’setten beş yıl önce, vefat ederken yirmi dokuz yaşında idi) tarihçiler arasında taraftarı çoktur. Ancak bu tarihi benimseyenlerin sözlerinin bir olmaması ve bazen farklı olmasından dolayı bu tarih kabul edilemez! Örneğin; “İbni Sa’d” Hz Zehra’nın (s.a) hayatı[2] hakkında “Vakıdi’nin” beyanını kabul ediyor ve şöyle devam ediyor:

Peygamber’in (s.a.a) hanımı Hatice’den (s.a) olan evlatları sırasıyla şunlardır: …, daha sonra Fatma, sonra Ümmü Külsüm ve Abdullahın Müslüman olduğu döneminde. Çocuklarının her birsinin arasında bir yaş farkı vardı.[3] Buna binaen eğer Abdullah bi’set yılında dünyaya gelmiş olduğunu kabul edersek Fatıma (s.a) beş yaşında değil, iki yaşında olması gerekir. Hakeza buna binaen Peygamber de (s.a.a)  otuz beş yaşında değil otuz sekiz yaşında olması lazım gelir. Böylece Peygamber’in kızı 25 buçuk veya 26 yaşındayken vefat etmiş olmalı 29 yaşında değil.

  1. Bi’setten sonra dünyaya geldiğini söyleyen görüş: Yakubi ve Mes’ud’i hangi yıl olduğunu belirtmeksizin bisetten sonra söyleyen bu görüşe yakin etmişlerdir.[4]  Peygamber Efendimizin (s.a.a) kızının bi’setten sonra dünyaya geldiğini söyleyenler, bu doğum hakkında üç farklı tarih zikretmektedirler:

Birincisi: Peygamber (s.a.a) peygamberliğe seçildiği yılda yani kırk yaşında iken bu doğum gerçekleşti. Yakubi bu tarihi dikkate alarak “Fatıma vefat ettiği zaman 23 yaşında olduğunu söylemektedir.”[5]  

Peygamber efendimiz bisetten sonra 23 yıl yaşadı ve Fatıma (s.a) Peygamber’in (s.a.a) vefatından sonra 75 gün veya 6 ay yaşadı. Bu konu hakkında tarihçiler arasında görüş ayrılığı var olmakta.

İkincisi: Bi’set’in ikinci yılı, Peygamber (s.a.a) 41 yaşında iken Fatma (s.a.a) dünyaya geldi. Farklı kaynak kitaplarında bu tarih belirtilmiştir:

  1. Abdullah b. Muhammed b. Süleyman b. Cafer-i Haşemi babalarından (a.s) naklen bu tarihi benimsemiştir. Aynı şekilde Hakim, İbni Abdulbar, Şeyh Mufid, Tusi ve Nuveyri’de bu tarihi benimsemişlerdir.[6] Daha fazla kişiler (her ne kadar diğer tarihleri de nakletmiş olsalar bile) bu tarihi kabul etmişlerdir. Buna binaen Hz Zehra (s.a) vefat ettiğinde 21 – 22 yaşında olmalıdır.

Hâkim İmam Cafer’i Sadık’a (a.s) istinaden bu doğum ve vefat tarihini kabul etmiştir ki şöyle diyor: “Fatıma (s.a) 21 yaşındayken vefat etti ve dünyaya geldiğinde de Peygamber (s.a.a) 41 yaşında idi.”[7]   

  1. Misbahu’l Müçtehit kitabında şöyle denilmektedir: “Hz Fatma (s.a) bi’setten iki yıl sonra (Cuma gününde)  Cemadi-el âhir ayının yirmisinde dünyaya geldi.[8]
  2. Tarihi’l Mufid: Hz Fatıma’nın (s.a)  doğum yılı bi’setten iki yıl sonra Cemadi-ül âhir ayının yirmisinde olmuştur. El- Misbah kitabında da aynı şekilde zikredilmiştir. [9]

Üçüncüsü: Peygamber Efendimizin (s.a.a) bi’setinden beş yıl sonra Cemadi-el âhir ayının onu zikredilmiştir: bu tarih aşağıdaki kaynaklarda nakledilmiştir:

  1. Usul- u Kafi’de İmam Sadık’dan (a.s) rivayet edildiğine göre: “Resûlullah (s.a.a) kızı Fâtıma (s.a) bi’seten beş yıl sonra dünyaya geldi. On sekiz yıl ve yetmiş beş gün sonra hayata veda etti.”[10]
  2. Menakıb kitabında rivayet edildiğine göre Fatıma (s.a) bisetten beş yıl ve miraç gecesinden üç yıl sonra Cemadi-ül ahirin onunda dünyaya geldi”[11]
  3. Hz Fatma (s.a), Allah’u Teala babasının nübüvvetini zahir ve ayan ettikten beş yıl sonra dünyaya geldi.[12]

Bu görüş esasınca Hz Zehra (s.a) vefat ettiğinde on sekiz yaşında idi. Bu nazariye sadece Şeyh Tusi’den (d 460) sonra Şii muhaddisler ve müteahhir tarih yazarları yanında kabul görülmüştür. Var olan bazı delil ve karineler de bu görüşü diğer nazariyelere karşı tercih etmemize sebep olmuştur. Bu görüşün doğruluğunu gösteren en önemli delil ve karine Müslim’in nakil ettiği hadistir:

“Ebu cehil, Allah Resulü (s.a.a) secde halindeyken başına koyunların artıklarını döktü. Birisi Hz Fatma’yı (s.a) haber etti. O zamanlar fazla yaşı olmayan ve küçük bir kız olan Fatma (s.a) geldi ve babasının yüzünü temizledi ve müşriklere beddua etti.”[13]  

Bu olay Ebu Talip’in vefatından sonra, yani bi’setten on bir veya on iki yıl sonra vuku bulmuştur. Rivayette Hz Fatıma (s.a) fazla yaşı olmayan, küçük bir kız olarak nitelendirilmesi onun küçük yaşta olduğu ve bisetten sonra dünyaya geldiğine dair şahitlik etmektedir. Eğer hazret bisetten beş yıl önce dünyaya gelmiş olsaydı o zamanlarda 16 veya 18 yaşında olması gerekirdi ki bu durumda “fazla yaşı olmayan küçük kız” vasfı söylenmezdi.

Bu rivayet Hz Fatıma’nın (s.a.a) bisetten sonra ikinci veya beşinci yılda dünyaya geldiğine şahitlik etmekte ve diğer tarihleri ret etmektedir. Başka karinelerin varlığı – her ne kadar zayıf ve ihtilaflı olsa da – bizim sözümüzü tekit etmektedir.[14]     

 


[1] Tusi, Muhammed bin el-Hasan, Misbahu’l Müçtehid, Beyrut: intişaratı müessesei fıkhı şia, h.k. 1411, c. 1, s. 793. 

[2] El-Haşimi El-Basri, Muhammed b. Sa’d b. Meni’a (doğum: 230), Tabakatu’l Kübra, Araştırma Muhammed Abdu’l Kadir A’ta, Beyrut: Daru’l Kitabu’l İlmiye, 1410/1990. c. 8, s 16 – 29.

[3] A.g.e c. 1, s. 106

[4] Yakubî Ebi Vazih, Ahmed b. Ebi Yakub b. Cafer b. Veheb vazihu’l katibu’l Abbasi maruf (292’de hayattaydı), “Tarih-i Yakubî”, Beyrut: Darı Sadır, b.t.y. c. 2, s. 20; El- Mes’udi, ebu’l Hasan Ali ibni’l Hüseyin b. Ali (doğum: 346), “Murucu’z Zehep ve Me’adini’l Cuvher”, Tahkik: Es’ad Dager, baskı 2, Kum: Daru’l Hicret, hk 1409, c. 2, s. 291. 

[5]Tarih-i Yakubî”, c. 2, s. 115.

[6]Müstedrek”, c. 3, s. 176, hadis 4769; İbni Abdu’l Bir, Ebu amr Yusuf bin Abdullah bin Muhammed (d.t. 463), “El- İsti’ab fi Marifeti’l Ashab”, - El- Esabe Haşiyesinde – c. 4, s. 374; Biharu’l-Envar, c. 43, s. 8, Şeyh Müfid’in Hadaiku’r Riyaz kitabından nakil; Tusi, Misbahu’l Müçtehid, s. 554, Hindistan baskısı; Kef’emi, El- Misbah, s. 512, Daru’l Kitap İlmiyeyi Kum baskısı; Nihayetu’l Erb, c. 18, s. 213.       

[7] Müstedrek, c. 3, s. 178, hadis 4765.

[8] Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c.43, s.9, Daru’l Vefa, Beyrut, hk 1404, 110 ciltlik.

[9] Hilli, Raziyu’d-Din Ali b. Yusuf, “El- Adedu’l Kaviyye”, s. 219, intişaratı kitabhane, Ayetullah Mer’aşi Necefi, Kum, hk 1408, bir ciltlik; Misbahu’l Müçtehid, s. 793. 

[10] Kafi, c. 1, s. 458, hadis 10, Abdullah ibni Cafer ve Sa’d ibni Abdullah bütün bunlar İbrahim ibni Mehziyardan, o da kendi kardeşi olan Ali ibni Mehziyardan, o da Hasan ibni Mehbubdan, ibni Mahbub da Hişam ibni Salimden, ibni Salim de Habib ibni Secistaniden şöyle naklediyor: “Ebu Cafer den (s.a.a) şöyle söylediğini duydum:  “Muhammedin (s.a.a) kızı Fatma (s.a.) peygamberin bisetinden beş sene sonra doğdu. Vefat ederken on sekiz yaşında ve yetmiş beş gün sahibi idi”.

[11] Şöyle nakil edilmiştir: “Fatma (s.a) Mekkede bisetten beş ve miraç gecesinden de üç yıl sonra cemadiel aherin onuncu gününde dünyaya geldi. (Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c.95, s.196: Daru’l Vefa, Beyrut, hk 1404, 110 ciltlik.; Hilli, Raziyud-Din Ali bin Yusuf, El- Adedi’l Gaviyye, s. 220, intişaratı kitabhane, Ayetullah Mer’aşi Necefi, Kum, hk 1408, bir ciltlik.

[12] Hilli, Raziyud-Din Ali bin Yusuf, El- Adedi’l Kaviyye, s. 219, “Fatma (s.a) babasının nübüvveti Allah tarafından izhar edildikten beş sene sonra dünyaya geldi”. intişaratı kitabhane, Ayetullah Mer’aşi Necefi, Kum, hk 1408, bir ciltlik.

[13] Sahih-i Müslim, s. 3, Kitabu’l Cihad ve’s Seyr, hadis 107.

[14] Nesai’nin rivayeti gibi; Ebu Bekir onu istedi ama Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu: Yaşı daha küçüktür. Süneni Nesai, c. 6, s. 62, Daru’l kitabu’l arabiye baskısı. Başka kaynaklardan da buna benzer haberlere gelmiştir. Bu rivayetlere şunlarda eklenmiştir: “Allah’ın hükmünü bekliyorum” ve “o küçüktür”. Tabakatu’l Kübra, c. 8, s. 19. Yine şöyle gelmiştir: “Allah Resulü bu emri (Hz Fatıma’yı (s.a) istemeleri) ikisi için kabul etmedi.” Usdu’l  Gabe, c. 7, s. 221.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam dininin kadına bakış açısı nasıldır ve onun için nasıl bir konum belirlemiştir? Onlar tıpkı erkekler gibi midirler?
    24977 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2008/05/20
    İslam, insanın tekâmülünü hedef edinmiştir. Bu açıdan da kadın ve erkek arasında hiçbir fark yoktur. İslam açısından önemli olan kadınlık veya erkeklik değil, kendini yetiştirme ve Allah’a yakın olmaktır. Kadın ve erkek insanlığın iki temel unsurunu teşkil etmeleri nedeniyle, İslam’da bazen kadından ve bazen de erkekten söz ...
  • İmam-ı Zamanın (a.c) anne tarafından büyük babasının adı nedir?
    7110 Eski Kelam İlmi 2011/12/18
    İmam-ı Zamanın (a.c) anne tarafından büyük babasının adı Yaşua’dır. O, Rum kayserinin evladı olup havarilerin ve belirgin olarak Şamun’un (Hz. Mesih’in vâsii) neslindendir.[1]  
  • Haset hastalığını nasıl yok edebiliriz?
    16585 Pratik Ahlak 2009/12/20
    Haset, eziklik ve kendisini küçük görme psikolojisidir ve bu yüzden haset eden kimse başka birisinde olan bir nimetin onun elinden çıkmasını arzu eder. Bu psikolojik hastalığın tedavisi ...
  • Lanetleşmenin bir şartı var mıdır? Hangi konuda lanetleşmek mümkündür? Lanetleşmek kesin olara gerçekleş midir?
    19167 مباهله 2012/05/27
    Lanetleşmek, batıl yolda olan kimsenin ilahi gazaba uğraması ve hak yolda olan kimsenin de tanınması ve böylece hak ve batılın birbirinden ayrılması için iki tarafın birbirine lanet etmesinden ibarettir. Lanetleşmek bir tür duadır ve kendine ait özellik ve şartlara sahiptir. Biz onların bazılarına işaret edeceğiz: İnsanın üç ...
  • Neden felsefî ikinci makuller tür ve ayıraca sahip değildir? Mantıkî ikinci makuller de böyle midir?
    10337 İslam Felsefesi 2011/10/23
    Makul, felsefî bir terim olup zihne gelen şey anlamındadır ve hissedilenin yani hisle duyumsananın karşısında yer alır. Makul terimi bazen aklî suretler için, bazen dışarıda bir varlığı olmayan hususlar için ve bazen de hissedilmeyen ve soyut olan şeyler için kullanılır ki bu durumda makulden kasıt akıldır. Bizim konumuzda makulden ...
  • İslam’ın Hakkaniyetinin Aklî Delilleri
    21090 Yeni Kelam İlmi 2012/01/23
    Her ne kadar bugün dünyada gözlemlenen dinlerde bir takım hakikatler yer alsa da, gerçek tevhit olan kamil hakikat sadece İslam’ın çehresinde gözlemlenebilirdir. Bu iddianın en büyük delili, diğer dinlerin muteber senetlerinin olmayışı ve metinlerinde tahrif ve aklî çelişkilerin bulunması ve bunun karşılığında Kur’an’ın senet taşıması, ...
  • Defalarca tövbesini bozmuş kimse şimdide Allah ve Masum İmamlar (a.s) hakkında şüpheye düşmektedir. Acaba Allah onu kendin uzaklaştırmış mıdır? Ve Allah’a yakınlaşmanın yolu nedir?
    36346 Pratik Ahlak 2011/11/12
    Günah, insanı alteder. Günahtan tövbe etmeye ciddi karar almak kurtuluşa yönelmek demektir. Şeytan, insanın düşmanıdır; onun böyle vesveseler vermekten amacı, insanları ümitsizliğe düşürmek, salih kulları merhametli olan Allah’tan uzaklaştırmaktır. Oysa Allah, ister günahkar olsun, ister zalim, bütün kullarını sever, onların hidayetini ve saadetini ister. Yalnız kaldığınızda Allah’tan ...
  • Ayakkabı giymenin adabı nedir?
    20961 Pratik Ahlak 2012/05/12
    İslam dini semavi dinlerin en sonuncusu, en kâmili ve en camiidir. Bu bağlamda İslami öğretiler insanın tüm boyutlarını; bireysel ve toplumsal yönlerini her zaman ve her mekân için göz önünde bulundurmuş ve onun tüm ihtiyaçlarına cevap veriyor. Her halükarda İslam dininin hakkında nazar vermiş ve adap belirlemiş ...
  • İmam Hüseyin’in (a.s) Rukayye adında bir kızı var mıydı?
    23693 تاريخ بزرگان 2011/12/20
    Fedakarlık ve insani kemallerle dolu Kerbela gibi bir olayda yaşı küçük olan kimseler fazla dikkat çekmemiş olabilir. Hz. Rugayye’nin (s.a) yaşamı, babası, amcası, halası gibi yüce şahsiyetlerin nurlarının ışığı arkasında kaldığından tarih kitaplarında İmam Hüseyin’in (a.s) Rugayye adında küçük bir kızı olduğu konusuna değinilmemiştir. Bazı maktellerde İmam ...
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11686 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.

En Çok Okunanlar