Gelişmiş Arama
Ziyaret
8886
Güncellenme Tarihi: 2011/01/25
Soru Özeti
Mümin bir kimsenin saygınlığını gidermek hangi günah ile mukayese edilmiştir. Hangi şartlarda müminin saygınlığını gidermek caizdir. Bu günahtan nasıl tövbe edilir?
Soru
Mümin bir kimsenin saygınlığını gidermek hangi günah ile mukayese edilmiştir? Müminin saygınlığını gidermek insanın kanını dökmek gibidir şeklindeki söz doğru mudur? Bazı hakikatlerin açığa çıkması için bu işi yapan bir kimse acaba günah işlemiş midir? Vicdanın azabından kurtulmak ve tövbenin yolu nedir? Ayet, rivayet ve kaynaklarla cevap verilmesi rica olunur. Zira bu konu benim için önemlidir. Teşekkür ederim.
Kısa Cevap

Mümine ihtiram peygamber (s.a.a.), Ehlibeyt (a.s.) ve Kabeye yapılan ihtiram seviyesinde değerlendirilmiş be düzede karar kılınmıştır. Öyle ki müminin malının ihtiramı bile müminin kanının değeri ve ihtiramı kadar nazara almışlardır. Hakikatleri ve gerçekleri yaymak tenha mümini değersizleştirmek ve saygınlığını gidermek için bahane olamaz. Bu büyük günahtan tövbe etmenin yolu ihtiramı giderilmiş kimsenin kendisinden helalık dilemek ve kendisine vurulan manevi zararı telafi etmek ve hakeza onun niyetine iyi işler yapmak ve onun için dua etmektir.

Ayrıntılı Cevap

İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: “Peygamber (s.a.a.) miraca çıktığı gece Allah u Teâlâ’dan şöyle sordu: Mümin bir kimsenin senin yanındaki değeri ne kadardır? İşittiği cevap şöyle idi: Ey Muhammed! Her kim benim dostuma hakaret ederse adeta banimle mübarezeye kalkışmıştır ve ben kendi dostlarımın yardımına hemen suratla koşarım... .[1]

İmam Sadık (a.s.) da bu doğrultuda şöyle buyuruyor: “Yeryüzünde Allahın beş tane harimi vardır: Peygamber Harimi, Ehlibeyt Harimi, Kur’an Harimi, Kabe harimi ve Müminin Harimi”.[2]

Müminin değeri ve ihtiramı o denli değerlidir ki onun malı da kendisi gibi değerlidir. Peygamberden nakledilmiştir ki mümin bir kimseye sövmek kişinin fasık olmasına neden olmuştur. Mümin bir kimseyle savaşmak küfür gibidir. Onun etini yemek (gıybetini yapmak) günahtır. Onun malı da onun kendisi gibi harim sahibidir ve muhteremdir”.[3]

Tabiidir ki eğer müminin malı bu denli muhterem ise malından daha muhterem olan kendisi de böyleli ihtirama ve saygınlığa sahip olması kesindir.  

Müminin ihtiramıyla alakalı rivayetler o kadar fazladır ki tümünü bu kısacık makaleye sığdırılamaz. İlgi duyanlar rivayi kitaplarda bu bağlamdaki rivayetleri araştırabilirler. Örneğin allame Meclisi “Biharul-Envar” adlı eserinin 71. Cildin 221. Sayfasında “Ebvab-u Hukukil-Müminin” (yani müminlerin hukuku) unvanını seçmiş ve bu babın zeylinde konuyla ilgili birçok rivayet nakletmiş. İlgi duyanlar buraya müracaat edebilirler.  

Ama bazı hakikatlerin ve gerçeklerin açığa çıkması bahanesiyle bir müminin saygınlığı ve ihtiramı bozulabilinir mi? Sorusunun cevabında şöyle demek gerekir: Böyleli bir bahane bir müminin gıybetini yapabilmek için yeterli değildir. Bir müminin gıybetini yapabilmek için o hakikatler ve gerçekler o denli zaruri ve önem arz etmeleri gerekir ki o müminin gıybetini caiz edebilsin. Veya gelecekte başka bir müminin ihtiramı bu müminin gıybetini yapmakla ancak korunabiliyor olması gerekir. Bu durumda ihtiyatın tüm etraflarını dikkate alarak gizli kalan bazı hakikatler söylenebilinir. Bu konu artık konu edilen gıybetten istisna edilmiştir ki istisna edilmiş konuların bir örneği çok önemli olan evlilik konusunda istişare etmektir.

Müminin ihtiram ve saygınlığını gidermek türünden yapılmiş büyük günahtan tövbe etmenin yolu ilk merhalede özür dilemek, halalık dilemek ve yapılmış olan bu günahtan dolayı gıybeti yapılarak mümine vurulan manevi zararı telafi etmektir. Eğer böyle bir şey mümkün değilse veya yapılırsa daha fazla kin ve nefretlere neden olacaksa Allaha yönelip ona yalvarmak gerekir. Allahtan saygınlığını gidermiş olduğu kişi için dua yapıp onun adına iyi işler yaparak onun manevi olarak kayıp ettiği şeyleri telafi etmeye çalışmak gerekir.

 


[1] KÜLEYNİ, Muhammed b. Yakup, “Kafi”, Tahran: darul-Kutubul-İslamiye, hicri şemsi, 1365, c. 2, s. 352, hadis no: 8. 

[2] A.g.e., c. 8, s. 107, hadis no: 82.

[3] A.g.e., c. 2, s. 359, hadis no: 2.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Vaktin başında namaz kılmak mı iyidir yoksa iki doğuş arasında yatmamak mı?
    5640 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Her şeyden önce bir noktaya dikkat etmeniz lazımdır:Kerahete neden olan uyku ister sabah namazından sonra olsun, ister ondan önce olsun iki doğuş arasındaki uykudur. Bu yüzden sorunuza göre siz iki doğuş arasında uyuduğunuzdan dolayı her iki durumda da kerahete mürtekip olmuş bulunmaktasınız. ...
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    26742 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • Bazen kıbleye doğru oturuyor ve temiz imamlar (a.s) ile sohbet ediyorum ve bu esnada bedenimde özel bir hal hissediyorum ve deyim yerindeyse tüm tüylerim ürperiyor. Bu hal neyin işaretidir?
    10283 Pratik Ahlak 2012/01/18
    Bildiğiniz gibi masum hazretler (a.s) bizim amellerimizi gözetlemektedir ve rivayetlerde de bu konuya işaret edilmiştir. Kesinlikle bu ilgi onların haremindeyken veya dikkatle kendilerine sevgi ifadesinde bulunduğumuzda daha çok ve belirgindir. Öte taraftan bedenin heyecanlıyken ve manevi hallerde reaksiyon göstermesi, hepimiz için vuku bulmuştur ve ayet ve rivayetlerde de bunun ...
  • Bankanın halktan geciken taksitten dolayı aldığı “gecikme parası” faiz sayılıyor mu?
    5983 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Banka aracılığıyla gecikmiş taksitten dolayı alınan gecikme parasın hükümü hakkında bazı mercilerin görüşleri aşağıda açıklandığı şekildedir: Ayetullah Uzma Hamenei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Çalışmalarını “İslami Şura Meclisi’nin” tasvip ettiği kanunlar esasına göre yapan ve “Gözetleme Şurası’nın” teyit ettiği bankanın uygulamasında bir ...
  • İlahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
    7834 Pratik Ahlak 2012/01/05
    Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: ‘Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.’ İbadet nedir? İbadet yani Allah’a kulluk etmektir. Yani yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işlerimiz bile ilahi ve ibadi ...
  • Acaba Şia mezhebinden Sünni mezhebine geçmek caiz mi?
    4784 Diğer Konular 2018/12/08
    Esasen din ve inanç insanın akıl ve mantık yoluyla hakikati araştırması ve araması sonucu kendi seçimiyledir. İnsan temel inançlarında araştırma yapmalı ve hakikate ulaştıktan sonra onu seçmelidir. Din ve mezhep insana büyüklerinden miras kalmaz. Buna binaen dinin temel inançlarında taklit caiz değildir.[1] Zira din, ...
  • Rivayetlere göre iyi bir ortağın taşıması gereken özellikler nelerdir?
    3561 Şirket 2020/01/20
  • Anne (kadınlar) yoluyla da seyitli intikal eder mi?
    16105 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Hz. Zehra’nın (a.s) tüm evlatlarının Peygamberin (s.a.a) evlatları olduğu hususunda hiçbir şüphe yoktur. Ama Allah Resulü’nün (s.a.a) evladı olmak sıfatı ile seyit ve Haşimi olmak sıfatı arasında fark bulunduğuna dikkat etmek gerekir. Soyu Fatıma Zehra’ya (a.s) ulaşan herkes İslam Peygamberinin (s.a.a) neslindendir, ama seyitlerden değildir; zira seyit ve Haşimî ...
  • Bilal-i Habeşî Ve Hilafet Meselesi
    9683 تاريخ بزرگان 2011/08/03
    Tarihten anlaşıldığı kadarıyla Bilal-i Habeşî halifeler biat etmemiş, bazı yerlerde onlara itiraz etmiş ve hilafet sistemi için ezan okumaktan uzak durmuştur. Bu yüzden Şam’a sürgüne gönderilmiş ve orada vefat etmiştir. ...
  • “Farz” ve “vacip” hangi manaya gelmektedir? Bu iki kelime arasındaki fark nedir?
    10232 مبانی فقهی و اصولی 2014/01/21
    Farz ve vacip eğer değişik durumlarda ve özellikle ayrı (birlikte değil) bir şekilde kullanılırsa, kesinlik ve belirleme anlamına gelir[1] ve ıstılahtaki manası ise mütealliklerinin zorunlu olmasıdır. Ama bu iki kelime arasında bir farkın olduğu bazı lügat kitaplarında zikredilmiştir. Farz ve vacip arasındaki fark, farzın ...

En Çok Okunanlar