Gelişmiş Arama
Ziyaret
13718
Güncellenme Tarihi: 2010/08/14
Soru Özeti
Peygamberin (s.a.a) vasiyyetinin yazılması engellendiği zaman Hz. Ali (a.s) neden buna karşı çıkmadı?
Soru
Peygamberimiz (s.a.a) vefat etmeden önce ashabının kendisinden sonra asla sapmaması için bir şey yazmak istediğinde Hz. Ali (a.s) neden bir şey söylemedi? Oysa O, cesur birisiydi, Allah’tan başka kimseden korkmazdı ve hakkı söylemeyenin dilsiz şeytano lduğunu da biliyordu!
Kısa Cevap

Peygamberimizin (s.a.a) isteğinin (vefat etmeden önce vasiyet yazmak için kalem ve kağıt isteğinin) engellenmesi tarihin meşhur olaylarındanır. Bu olaya ‘Yevm-il Hamis’, ‘Kalem ve Kağıt’ vb. gibi çeşitli isimler verilmiştir. Hz. Ali’nin (a.s) bu olayda susması onun gerçekleştiğinin reddini göstermez. Aksine onun deliline bakmak lazım. Acaba bu susmak Onun (a.s) cesaretiyle çelişiyor mu, çelişmiyor mu?

Tarih kitaplarında ve diğer kaynaklarda yazılan kalem ve kağıt olayına baktığımızda şu noktalar karşımıza çıkmaktadır:

1-     Kur’an, bir şahsın sayıklamakla itham ettiği Peygamberimizin (s.a.a) hakkında şöyle buyurmaktadır: ‘O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz. Onun (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.’ Vesayet ise risalete ait olan en önemli işlerdendir.

2-     Allah Resulü’nün (s.a.a) yanında ve hasta halinde çekişmek ve tartışmak yanlıştı, ama bu yanlış  yapıldı, o şahısın muhalif görüşleri bu tartışmaları dahada çoğalttı ve Allah Resulü’nün (s.a.a) daha fazla eziyet olmasına neden oldu.

3-     Bir grup, Resulullah’ın (s.a.a) vasiyetini yazmasına engel olan şahısa itiraz ettiler, ama çekişme dahada büyüdü, o şahıs ve onun taraftarları yazılma işini kabul etmediler. Sonunda Peygamber (s.a.a) herkesi yanından uzaklaştırdı. Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin kaynaklarında gelen bazı rivayetlerde bu şahısın Ömer b. Hattap olduğu belirtilmiştir![1]

4-     Hz. Ali’nin (a.s) velayeti ve hakkaniyeti o kadar açık ve bilinen bir şeydiki, onun vasiy oluşunda kimsenin şüphesi yoktu. Hz. Ali’nin (a.s) Peygamberin (s.a.a) evinde susması yukarıda işaret edilen bazı maslahatlardan dolayı idi. Sakife olayının ardından hakkının elinden alınmasına itiraz etmiş, ancak İslamın ve Müslümanların maslahatı için susmuş ve yönetimlere emin bir müşavir olmuştur.         



[1] - Buhari, Kitab-ul İlm, Bab-ı Kitabet-ul İlm, c.1, s.22-23

Ayrıntılı Cevap

Peygamberimizin (s.a.a) isteğinin (vefat etmeden önce vasiyet yazmak için kalem ve kağıt isteğinin) engellenmesi tarihin meşhur olaylarındanır. ‘Yevm-il Hamis’, ‘Kalem ve Kağıt’ vb. gibi çeşitli isimleri olan bu olay Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin hadis kitaplarında mütevatir olarak gelmiştir. Hz. Ali’nin (a.s) bu olayda susması onun gerçekleştiğinin reddini göstermez. Aksine bunun deliline bakmak lazım. Acaba bu susmak Onun (a.s) cesaretiyle çelişir mi yoksa İslamın maslahatının korunması için kendi hakkından geçtiğinden dolayı Onun eşsiz şecaatiyle çelişmez mi?

Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için önce ‘Kalem ve Mürekkep’ veya ‘Yevm-il Hamis’ (Perşembe Günü) diye bilinen olayın kendisini anlatmamız gerekiyor:

Ehl-i Sünnetin muhaddislerinin önde gelenlerinden ve Sahih-i Buhari’nin yazarı olan İmam Buhari, İbn-i Abbas’tan şöyle naklediyor: ‘Resulullah’ın (s.a.a) vefatına yakındı. İçlerinde Ömer b. Hattap’ında bulunduğu bir grup Peygamberin (s.a.a) evinde idiler. Peygamber (s.a.a) buyurdu: ‘Bana kalem ve kağıt getirin size öyle bir şey yazayım ki benden sonra asla sapmayasınız.’ Ömer b. Hattap dedi ki: ‘Peygamberin ağrıları şiddetlendi; bizim yanımızda Allah’ın kitabı var, o bize yeter!!’ Peygamberin eşleri ve evde olanlar tartışmaya başladılar; kimisi Ömer’le aynı görüşteydi, kimiside ona karşıydı. Tartışma ve çekişme uzayınca Peygamber (s.a.a) ‘Gidin başımdan! Benim yanımda böyle çekişmeniz uygun değildir.’[1] diye duyurdu

Buhari bir başka yerde İbn-i Abbas’tan şöyle rivayet ediyor: ‘Bütün bedbahtlıklar ve sorunlar, Peygamberin evinde yaşanan tartışmalar yüzünden o vasiyetin yazılmamasından dolayıdır.’[2]

Bu olay Perşembe günü, yani Allah Resulü’nün (s.a.a) vefatından dört gün önce gerçekleşti. Hatırlatmak gerekir ki, Pegamber (s.a.a), Hz. Ali’nin velayeti konusunda her türlü muhalefete engel olmak için içlerinde Ebubekr, Ömer, Osman, Ebu Ubeyde Cerrah, Talha, Zübeyr, Abdurrahman b. Afv ve Saad b. Ebi Vakkas[3] gibi kimselerinde olduğu bir grubu Üsame’nin ordusuyla İslam ülkesinin en uzak sınırına (Rum sınırına) gönderdi. Oysa Peygamberin, vefatına az bir zaman kalmışken askeri gücü devletin merkezinden uzaklaştırması zahirde uygun değildi. Çünkü İslama yeni girenler, etraftaki kabileler, komşu ülkeler baş kaldırabilirlerdi. Ama Peygambere (s.a.a) göre böyle bir kararın mantıklı yönü Hz. Ali’nin (a.s) halifeliğine muhalif olanları Medine’den uzaklaştırmaktı. Peygamber (s.a.a) vefatından birkaç gün önce  bu orduyu hazırlamış ve şöyle buyurmuştu: ‘Kim Üsame’nin ordusuna katılmazsa Allah ona lanet etsin!’[4] . Peygamber (s.a.a) Hz. Ali’nin (a.s) Ammar, Miktad, Selman gibi dost ve destekçilerini bu orduya katılmaktan muaf tutmuş ve Hz. Ali’nin de (a.s) adı bu orduda geçmemiştir.[5]

Bütün bu tedbirlere rağmen Peygamberin vefat ettiğ söylentisi çıkınca bir grup ordudan ayrılmış ve Medine’ye dönerek Peygamberin evinde toplanmışlardı. Perşembe günü olayıda bu şekilde gerçekleşti.

Tarih Ömer’e itiraz edenlerin isimlerini yazmıştır. Onlardan biri Cabir b. Abdullah Ensari’dir.[6]

İbn-i Abbas’ın hadisine ve rivayet ettiği o olaya bir daha baktığımızda göreceğiz ki, o durumda ve Peygamber (s.a.a) o haldeyken yanında yapılan tartışma ve çekişme asla doğru bir iş değildi. Peygamberin (s.a.a) vasiyetini yazamamasının nedeni bu tartışma ve çekişmeydi. Ömer b. Hattap itirazda bulunmasaydı ve Peygamberin (s.a.a) huzurunda böyle bir çekişme olmasaydı vasiyet yazılacaktı.

Bu şekilde Hz. Ali’nin (a.s) bu çekişmeye girmemesin nedenide ortaya çıkmış oluyor. Bir peygamberin öğretilerinin ruhu vahdet ve kalpleri kazanmak üzereyse,[7] bu tartışma ve kavgayı uzatmak uygun olmazdı. Ayrıca Peygamberin (s.a.a) sözlerini kabul etmeyenler ve Onu hastalığından dolayı sayıklamakla itham edenler Ali’nin sözünü kabul edecekleri ne malum? Ve zaten Cabir b. Abdullah gibi büyük sahabeler ikinci halifeye karşı geldiler ama muhalif grubun baskılarının karşısında bir şey yapamayıp, mağlup oldular. İşte böyle bir durumda olumlu ya da olumsuz görüş belirtmek Peygamberin (s.a.a) yanında tartışma ve çekişmeyi uzatacağı için kesinlikle yanlıştı. Hz. Ali’nin (a.s) vesayeti gizli bir şey değildi, Peygamber (s.a.a) onu defalarca söylemişti. Herkes bunu biliyordu ve herkes için hüccet tamam olmuştu. Suyuti, Tarih-ul Hulefa adlı eserinde bu hadisleri toplamıştır. Bunlardan biri ‘Ben kimin mevlası isem Ali’de onun mevlasıdır’ hadisidir ki, onu Tirmizi’den o da Ebi Sariha veya Zeyd b. Erkam’dan nakletmiştir. Yine ‘Allahım! Kim ona yardım ederse sende ona yardım et ve kim ona düşman olursa sende ona düşman ol’ cümlesinide Ahmed b. Hanbel’den, Taberani’den, onlarda İbn-i Ömer, Malik b. El-Hureys, Cerir, Saad b. Ebi Vakkas, Ebi Said Hudri, Enes, İbn-i Abbas vs.’den nakletmişlerdir. ‘Harun’un Musa’ya menzileti ne ise seninde bana olan menziletin odur, ama benden sonra peygamber yoktur’ hadisini de Ahmed b. Hanbel’den ve Taberani’den nakletmiştir.[8]  

Evet, büyük ‘Ğadir-i Hum’ olayından henüz bir kaç ay geçmemişken ve bu kısa zamanda kimsenin bunu unutmasına imkanı yokken İmam Ali (a.s) bu tartışmaya girmeyi gerekli görmedi, Resulullah’ın (s.a.a)            

evinde Onun durumunu gözetmek ve Ona karşı saygısızlık etmemek için susmayı tercih etti. Ama sonra konuşmaktan çekinmedi. Aksine Ahmed b. Hanbel’in Müsned’de (1/155), Taberi’nin Tarih’te ve İbn-i Kesir, İbn-i Hişam gibilerin de kendi eserlerinde yazdıkları gibi halifelikle ilgili alınan karara itiraz için önce bir grupla beraber Fatıma’nın (s.a) evinde toplandılar, sonra mescide gidip halka Ğadir-i Hum’a şahid olanları yemin verdirdi ve onların büyük bir çoğunluğu (veya 30 kişi) buna şahitlik ettiler.[9] İslamın vahdetine zarar gelmeyinceye ve kan dökülmeyinceye kadar hakkını aramaktan geri durmadı.

Hz. Ali (a.s) itirazlarına devam etseydi iç kargaşalık çıkabilir, gaddar düşmanların eline peygamberini ve rehberini yeni kaybeden topluma darbe vurmak için fırsat geçebilirdi. Nitekim Peygamberin (s.a.a) vefatından sonra bir çok Arap kabilesi zekat vermemiş ve mürted olmuşlardı.[10]

Evet, Hz.Ali’nin (a.s) endişesi, Resulullah’ın (s.a.a) çektiği onca zahmetin boşa gitmesiydi; kendisini ve ailesini İslamın korunması ve gelecek nesillere ulaşması için feda etti. Bu yüzden yıllarca sustu ve Resulullah’tan (s.a.a) sonra gelen hükümetlere güvenilir bir müşavir oldu.



[1] - a.g.e ve Maalim-i Medreseteryn (Allame Askeri), c.1, s.140.

[2] -Buhari, Kitab-ul İ’tisam Bi’l Kitap ve’s Sünne, Bab-u Kerahiyet-il Hilaf ve Bab-u Kavl-il Mariz, Kumu anni; Maalim-i Medreseteryn (Allame Askeri), c.1, s.140.

[3] -Tabakat-ul Kübra, c.2, s.189; Peygamber-i A’zam (s.a.a), Siret ve Tarih (Bir grup araştırmacı), s.131

[4] - Milel ve Nihel (Şehristani), c.1, s.141 (Peygamber-i A’zam (s.a.a), Siret ve Tarih (Bir grup araştırmacı), s.131’den naklen).

[5] -Tabakat-ul Kübra, c.2, s.189; Peygamber-i A’zam (Bir grup araştırmacı), s.131

[6] -Mecma-uz Zevaid (Heysemi), c.4, s.390 ve c.8, s.609; Peygamber-i A’zam (s.a.a), Siret ve Tarih, s.134

[7] - Bir çok ayet, Müslümanları vahdete ve çekişmekten uzak kalmaya davet ediyor. Enfal/46’da şöyle buyuruluyor: ‘Birbirinizle çekişmeyin, sonra zayıflarsınız ve kuvvetiniz kalmaz.’

[8] -Tarih-ul Hulefa (Suyuti) s.157

[9] -Maalim-i Medreseteryn (Allame Askeri), c.1, s.489. 

[10] -a.g.e. s.165

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi bakışlar haram ve günah sayılıyor?
    19004 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/20
    Allahu Teala kuranı kerimde namahreme bakmak hakkında şöyle buyurmaktadır: “kul lil müminine yeguddu min ebsarihim yani Müminlere deki; namahreme bakmaktan gözlerini sakınsınlar[1] Ve kul lil mü'minati yağdudne min ebsarihinne” yani “Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar”[2]İmam ...
  • Neden özellikle bir mercii taklit etmek gerekmektedir? Bu mesele hadisler aracılığıyla nasıl ispat edilmektedir?
    9874 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2011/04/11
    Eğer müçtehitlerden her birinin fıkhın bir kısmında diğerlerinden daha bilgili olduğu veya onlar ile eşit bulunduğundan eminseniz birkaç şahsı taklit etmenin bir engeli yoktur. ...
  • Abdest alırken ve zorunlu bir durum yokken bir başka şahıs elimize su dökerse, bu bir sakınca ifade eder mi?
    36267 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/04
    Abdestin bir takım şartları vardır ve onlardan her birine riayet etmeme durumunda abdest geçersizdir. Abdestin şartlarından birisi, bizzat insanın yüzünü ve ellerini yıkması ve de baş ve ayaklarını mesh etmesidir. Eğer bir başkası insana abdest aldıracak olursa veya yüz ve ellere su ulaştırmada ve baş ve ayakları ...
  • Ahlâkla ahlâk ilminin farkı nedir?
    10932 Teorik Ahlak 2012/02/04
    Ahlâk kelimesi, Hulk kelimesinin çoğulu olup -ister iyi olsun ister kötü- huy, yapı, karakter ve alışkanlık demektir. Ahlâk ilminin alim ve filozofları, ahlâk için çeşitli tarifler yapmışlardır. Bütün bu tariflerden yola çıkarak ahlâkı şöyle tarif edebiliriz: ‘Ahlâk, insan nefsindeki keyfiyet olup, insanın ona ...
  • İbn-i Meysem Bahrani’nin kişiliği ve yaşamı hakkında bilgi verebilir misiniz?
    8002 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2013/04/23
    HK. 697-699’da vefat eden ve İbn-i Meysem diye meşhur olan Kemaleddin Meysem b. Ali b. Meysem Bahrani, 7. yüzyılın başlarında Bahreyn’de dünyaya gelmiştir. İlim ve fakihliğin beşiğinde, köklü ve meşhur bir ailede yetişmiştir. İlim tahsiline kendi ülkesinde başladı. Sonra daha yüksek tahsil için Bağdat’a gitti. İbn-i Meysem ...
  • Fahişe bir bayanla geçici nikâh yapılabiliniyor mu?
    7545 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/05/04
    Fahişe bayanlarla geçici veya daimi evlilik haram değildir. Ama farklı delillerden ötürü böyleli bir evlilikten sakınmanız hem dininiz için ve hem de dünyanız için daha hayırlıdır. ...
  • Başkasının bostanından izinsiz meyve ve bitki toplamanın hükmü nedir?
    15931 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
    Söz konusu sorunun cevabında ilk önce fakihlerin bu konu hakkında görüşlerini genel olarak açıkladıktan sonra Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tehrani nin görüşünü takdim edeceğiz.  Fakihlerin genel görüşleri:Bir başkasının malından faydalanmak her şekilde olursa olsun mutlaka bu tasarruf o malın sahibinin izni ile olmalıdır. Yalnızca ...
  • Resul-i Ekrem’e (s.a.a) ve İslamî kutsallara hakaret edilmesinin fıkhî hükmü ve buna karşı koymanın yolu nedir?
    11560 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/05/21
    Yüce İslam Peygamberine hakaret eden ve bu çirkin davranışıyla milyonlarca insanı üzen kimse idama müstahaktır. İslam düşmanları Müslümanlar arasında tefrika yaratmak, İslam’ın yayılmasının önünü almak ve yolları üzerinde din adındaki engeli kaldırmak gibi utanç verici hedeflerine ulaşmak için İslamî kutsallara hakaret etmeye ve sövmeye yönelmişlerdir. Vahdeti korumak, kendi İslamî ...
  • Lütfen Hz. Yusuf kıssasındaki önemli noktaları açıklar mısınız?
    45726 Masumların Siresi 2010/11/08
    Kur’an’daki en güzel kıssa olarak nitelendirilen Hz. Yusuf (a.s) kıssası ders, ibret ve şahsi, ahlakî, içtimai ve ailevî erdemleri içermektedir. Bu erdemlerden bazıları şunlardır: 1. İnsanları Allah’a doğru çağırma yolunda Peygamberlerin ifa ettikleri rolü ve çektikleri sıkıntıyı tanımak
  • Ayetullah Hamenei’nin Amerika Müslümanlarına mesajı (öğüt ve nasihati) nedir?
    5932 Eski Kelam İlmi 2009/08/20
    Ayetullah Hamenei’nin kaleminin bu soruya cevabı: “Selamu’n Aleykum,Ayetullah Hamenei’nin genele hitap eden konuşma ve mesajlarında yer alan açıklamalarının dışında özel bir mesajları yoktu. (Bu konuşma ve mesajların metni Ayetullah Hamenei’nin ...

En Çok Okunanlar