Gelişmiş Arama
Ziyaret
12774
Güncellenme Tarihi: 2010/10/12
Soru Özeti
Rivayetlere göre gayrimüslimlere karşı davranışımız nasıl olmalıdır?
Soru
İslami rivayetlere göre Müslümanların gayrimüslimlere karşı davranışları nasıl olmalıdır?
Kısa Cevap

İslam, insan fıtratına uygun sevgi dolu bir din olup bütün insanlığın hidayet ve saadeti için gelmiştir. Din seçmek isteğe bağlı olduğu için her zaman bütün islam toplumlarında az çok gayrimüslim bulunur. İster İslam toplumunda ve İslam devletinin himayesinde yaşayanlar olsun (ehl-i zimme), ister gayr-i İslami toplumlarda olsun İslam, bütün insanların özellikle diğer dinlerin mensuplarının haklarına riayet etmeyi, onlara iyi davranmayı ve barış içinde yaşamayı emretmiştir. Ehl-i Zimme kafirler ise buna karşılık olarak ‘Zimmi’ şartlarını kabul etmeliler. ‘Zımmi’ şartlarına riayet etmezlerse veya ihanet etseler İslam kanunlarına göre cezalandırılırlar.

Ayrıntılı Cevap

İslam, insan fıtratına uygun sevgi dolu bir din olup bütün insanlığın hidayet ve saadeti için gelmiştir. Gayrimüslimlerle barış içinde yaşamaya ve insani haklarına riayet etmeye rivayetlerde tekit edilmiş, Masum İmamlar (a.s) devamlı olarak Müslümanları onlara karşı insaflı olmaya, haklarını eda etmeye, diğer dinlerin mensuplarına eziyet etmemeye hep tavsiyede bulunmuşlardır. Aşağıda buna birkaç örnek getiryoruz:

Resul-u Ekrem (s.a.a) şöyle buyuruyor: ‘Kim, İslam muahidlerine (anlaşma/sözleşme yapanlara) zulmederse ve gücünün yetmediği bir yük yüklerse kıyamette onun düşmanı ben olacağım.’[1]  

Yine şöyle buyurmaktadır: ‘Kim ehl-i zimme’ye (İslam’a sığınmış Yahudi, Hıristiyan ve Zerdüşt’e) eziyet ederse bana eziyet etmiştir.’[2]

İmam Ali (a.s) buyuruyor: ‘Kim ehl-i zimme’ye eziyet ederse, adeta bana eziyet etmiştir.’[3]

İbn-i Abbas, Peygamberimizin (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet eder: ‘Bütün ilahi dinlerin fakirlerine sadaka verin.’[4]

İmam Ali (a.s), Malik Eşter’e yazdığı mektubunun bir bölümünde şöyle buyuruyor: ‘Halka merhametle muâmeleyi kendine âdet et; onları sevmeyi, onlara lütfetmeyi huy edin. Onlara karşı yiyeceklerini, içeceklerini ganimet bilen yırtıcı bir canavar kesilme. Çünkü halk iki sınıftır: Bir kısmı dinde kardeştir sana, öbür kısmı yaratılışta eştir sana.’[5]

Belirtmek gerekir ki, Emir-ul Müminin’in (a.s) bu fermanı Malik Eşter’e, Mısır’da Müslümanların az olduğu bir dönemde yazmış ve Mısır’ın fethinin üzerinden henüz uzun bir süre geçmemişti. Doğal olarak bu birkaç yıl içinde Müslümanlar azınlıkta, Hıristiyanlar ise çoğunlukta idiler.[6]

İmam Sadık (a.s) ehl-i zimme’nin hakları konusunda şöyle buyuruyor: ‘Müslümanların himayesinde yaşayanların hakkı şudur: Allah’ın (c.c) onlardan kabul ettiğini kabul etmen ve Allah’ın (c.c) ahdine vefa ettikleri sürece onlara zulüm etmemendir.’[7]

Yine Resul-ü Ekrem (s.a.a) ve Masum İmamlar (a.s), Müslümanların başka şehir ve ülkelerde (İslami olmayan devletlerde) yaşayan diğer dinlerin mensuplarıyla barış içinde yaşamaları konusunda önemle durmuşlardır ki, gerçekte bu Kur’an’ın tavsiye ettiği barış içinde yaşama ruhudur. Ve bu da İslamın gayrimüslimlerle savaş ve mücadele amacında olmadığının açık bir göstergesidir.  

İmam Ali (a.s), Malik Eşter’e yazdığı mektubunun diğer bölümünde yine şöyle buyurmaktadır: ‘Seninle düşmanının arasını bir bağla bağladın, onunla bir muâhedeye vardın, yahutda ona aman elbisesini giydirdin mi ahdine vefâ et; verdiğin amana riâyet et; nefsini, ona verdiğin söze, ahde kalkan yap. Çünkü dilekleri birbirine aykırı, reyleri darmadağın ve çeşit çeşit olduğu hâlde insanların Allah'ın farz ettiği şeylerde hepsi de ahde vefâ etmeyi ululadıkları gibi ululadıkları bir farz yoktur. Hattâ Müslümanlar şöyle dursun, müşrikler bile bunu gerekli saymışlar, buna riâyet etmişler, ahitte, amanda durmamanın ne zararlar vereceğini bilmişlerdir. Verdiğin amana gadretme; ahdini bozma, hıyânette bulunarak düşmanını aldatma, çünkü Allah'a karşı böyle bir cür'ette bulunan, çok kötü, çok ziyankâr bir bilgisizdir ancak. Allah, ahdini, amanını kulları arasında bir rahmet olarak yaymıştır ki o, bir emniyettir, herkes orda esenleşir; bir haremdir, herkes ona sığınır...’[8]    

Sonuç şu ki, Masumlar (a.s), gayrimüslimlerle ilişkilerin adalet, insaf, hakların eda edilmesi ve eziyet edilmemek üzerine olmasını tavsiye etmişlerdir. Eğer ahdlerini bozar veya ihanet ederlerse bu durumda İslam, fitneyi yoketmek ve ona karşı koymak için kesin hükmünü vermiş ve şöyle buyurmuştur: ‘De ki: Ey kitap ehli, kendiniz de tanıksınız, öyle olduğu halde gene zor zoruna ne diye bir eğrilik bulmaya yeltenir de inananları, Allah yolundan döndürmeye çalışırsınız? Allah'sa yaptıklarınızdan gafil değildir ki.’[9] 


[1] -Sadruddin Belaği, Adalet ve Kaza Der İslam, s.57; Zeyn-ul Abidin Kurbani, İslam ve Hukuk-u Beşer, s.397.

[2] -Sadruddin Belaği, a.g.e.

[3] -İbn-i Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehc-ul Belağa, c.20, s.253, hadis: 578.

[4] -Afif Abdulfettah Tabbare, Ruh-ud Din-il İslami, s.276.

[5] -Nehc-ul Belağa, 53. Mektup.

[6] -Mecelle-i Mekteb-i İslam, Yıl:8, No:5, s.49.

[7] -Vesail-uş Şia, c.15, s.177, 3. Bab

[8] -Nehc-ul Belağa, 53. Mektup.

[9] -Al-i İmran/99

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Niçin Hz. Mehdi (a.s) gaybet döneminde insanların hidayeti için bir kitap te'lif etmiyor?
    10828 Eski Kelam İlmi 2011/05/23
    Şimdi gaybet döneminde yaşıyoruz; bu dönem genel naiplerin dönemidir. Bu dönemde Şia'nın hidayeti gerekli şartları haiz Şia'nın büyük fakih ve alimlerinin üzerinedir. Ama bu dönemde Hz. Mehdi'nin insanların yararlanmaları için niçin bir kitap telif etmediği konusuna gelince bunun çeşitli nedenleri olabilir. Örneğin:
  • Allah kelimesinin lügatteki anlamı ndedir?
    12909 Eski Kelam İlmi 2011/03/01
    Farçada "huda" kelimesiyle karşılık bulmuş olan mübarek "Allah" kelimesi has isim ve Allahın en kapsamlı isimlerindendir. Hz Ali (a.s.) "Allah" kelimesinin anlamı hakkında şöyle buyurmuş: "Allah yaratıkların kendisinde şaşkılıkta kaldığı ve kendisine aşık oldukları bir mabud anlamını veriyor. Gözlerden gizli olan ve akılların (künhi zatiını) derk edemedikleri ...
  • Yoga-Zen konsantrasyonu (meditation) hakkında görüşünüz nedir?
    10228 Pratik Ahlak 2010/10/12
    Bu tekniği yapanların iddiasına göre konsantrasyon egzesizi yapmak, bizi şaşırtıcı bir şekilde düşüncelerimizin arasında yolculuk yapmamızı sağlıyor. Onun, daha sağlıklı, ıztrapsız, endişesiz bir yaşam sağlaması, yorgunluğu gidermesi gibi birçok faydalar vardır. Ve bizi zihnin çeşitli safhalarına ve farkındalığa ulaştırıyor.Konsantrasyon, ...
  • “Allah dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir” şeklindeki ayetin anlamı nedir?
    34702 Tefsir 2015/06/18
    Kelam ilminde insanın kendiişlerinde ihtiyar sahibi olduğu gerçeği kesin delillerle ispat edilmiştir. Kuranın öğretileri de bu hakikatten farklı değil ve bu hakikati teyit ediyor. Ancak şu var ki kuranın bazı ayetleri diğer bazılarını tefsir ediyor konumda olduğunu bilmek lazım. Dolayısıyla ayetlerin gerçek anlamlarını elde edebilmek için konuyla ...
  • Hazreti İbrahim (a.s)’in yaşamının önemli bölümlerini Kur’an ve rivayetler esasınca açıklar mısınız?
    14536 تاريخ بزرگان 2012/02/14
    Hazreti İbrahim (a.s)’in yaşamı üç belirgin aşamada söz konusu edilebilir: 1. Nübüvvetten önceki dönem. 2. Nübüvvet ve putperest Babil kavmiyle mücadele dönemi. 3. Babil’den hicret edip Mısır, Filistin ve Mekke topraklarında faaliyet gösterdiği dönem.1. İbrahim (a.s)’in doğduğu yer ve çocukluğuİbrahim (a.s), “Babil” topraklarında dünyaya geldi. İbrahim (a.s)’in doğumundan ...
  • Neden İslam dininde evlat boşanma durumunda erkeğe verilir?
    3787 Koruma 2019/06/15
    Öncelikle bu soruda kast edilen ifadenin incelenmesi gerekir. Eğer kastınız evladın intisabı ise İslam dininde evladın intisabı erkeğe olduğu gibi kadınadırda. Bu konu tamamen açık ve nettir. Örneğin mahremiyet, miras, akrabalık,... erkeğe özgü değildir. Bütün bu bağlar kadın içinde söz konusudur.[1] Ama eğer kastınız ...
  • Dinin usul ve fürû’u Masum İmamların (a.s) hadislerinden mi alınmıştır? Eğer böyle ise lütfen kaynak gösteriniz. Değilse ne zaman ve kimin tarafından böyle bir ayırım yapılmıştır?
    9700 Eski Kelam İlmi 2011/03/03
    Dinin usul ve fürû’unun şu anda ki şekli Masum İmamların (a.s) hadislerinden alınmamıştır. Din ilimleri alimleri, dini öğretileri bu şekilde bölümlere ayırmışlardır. Bu iki asıl’ın geçmişi hicri birinci yüzyılın ikinci yarısına dayanmaktadır. Ama bu ismi (usul-u din) kimin verdiği tam olarak belli değildir. Böyle ilmi konular genellikle alimlerin ...
  • ben kasetlerden ve has şirketlere ait sd.lerden kopyalama yapıyordum. Şirketleri tanımadığımı dikkate alarak onların hakkını nasıl eda edebiliyorum?
    6249 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/06/18
    Kopyalama ve manevi haklar noktasında değerli mercilerin görüşleri farklıdır. Ayetullah, İmam Humeyni, Tebrizi, Sistani, ve Safi hazretleri şuna inanmaktadırlar: yazılım türü bir şeyi icat etmek usulen üretkenine hak icat etmiyor ve dolayısıyla sahiplerinden izin almaksızın kopyalamaları ve çoğaltması caizdir. Ayetullah Hamenei, Behcet, ve Vahit hazretleri şöyle diyorlar: ...
  • Dine dayalı ahlakın manası nedir?
    11239 Yeni Kelam İlmi 2012/06/16
    Din ve ahlak arasındaki ilişki bağlamında ahlaki değerlerin temelleri hususunda iki genel bakış vardır: 1. Ahlak dinden bağımsız bir disiplindir ve din bir ile ilişkisi yoktur. 2. Ahlak din, iman ve Allah’a inanmayla bağlantı kurmaksızın gerçekleşmez. Batı toplumlarında bu konu geniş ...
  • Acaba Kuran-ı Kerim'de sırat köprüsüne işaret edilmiş midir?
    50484 Kur’anî İlimler 2009/05/13
    “Sırat köprüsü” kelimesi Kuran-ı Kerim'de geçmemesine rağmen bazı rivayetlerde bu kelime açıklanmıştır; örneğin İmam Sadık (a.s), Fecir Suresi’nin 14. ayetindeki “Mirsad” kelimesinin tefsirinde, onu cehennemden geçen bir köprü olarak beyan etmiştir.Konunun açıklığa kavuşması için, “sırat” kelimesi hakkında bazı noktaları açıklayacağız. “Sırat” yol anlamına gelmektedir ve bazı ayetlerde geçen “sırat-ı ...

En Çok Okunanlar