Gelişmiş Arama
Ziyaret
8195
Güncellenme Tarihi: 2010/12/04
Soru Özeti
Kadın evlendikten sonra cinsiyet değiştirirse önceki evliliğinin mihrini (mehirini) alabilir mi? Aynı şekilde erkek cinsiyet değiştirirse, önceki evliliğinin mihrini vermeye mecbur mudur?
Soru
Kadın evlendikten sonra cinsiyet değiştirirse önceki evliliğinin mihrini (mehirini) alabilir mi? Aynı şekilde erkek cinsiyet değiştirirse, önceki evliliğinin mihrini vermeye mecbur mudur?
Kısa Cevap

Eşlerden biri ya daimi evliliğinde cinsiyet değiştirir ya da geçici evliliğinde.

Daimi evlilikten sonra eşlerden biri cinsiyet değiştirise doğal olarak evlilik geçersiz olacaktır. Mihrin (mehirin) ödenmesi konusunda dört ihtimal (görüş) vardır. Anlaşıldığı kadarıyla eğer cinsel ilişki olmuşsa mihrin tümü, eğer olmamışsa yarısının ödenmesi daha yakini, meşhurun görüşüne ve bir çok rivayete daha uygundur.

Geçici evlilik yapıldıktan sonra cinsiyet değişikliği yapılırsa doğal olarak geçici evlilik geçersiz olacak ve eskiden erkek olan kimse mihrin tümünü eski karısına ödemek zorundadır. Ama kadın cinsiyet değiştirirse itaat etmediği süre miktarındaki mihri geri vermek zorundadır. Ancak kadın, kocasının izniyle cinsiyet değiştirirse sorumlu değildir ve erkek mihrin tümünü ödemelidir.

Ayrıntılı Cevap

Mihr (mehir) hakkındaki incelemeyi iki yönden ele almak gerekir:

1- Cinsiyet değişimi ve onun daimi evliliğin mihrine etkisi.

2- Cinsiyet değişimi ve onun geçici evliliğin mihrine etkisi.

1- Cinsiyet değişimi ve daimi evlilikte kadının mihr meselesi.

Daimi akit okunduğunda ve sonrasında eşlerden biri cinsiyet değiştirirse doğal olarak eski evlilik geçersiz olur. Mihrin ödenmesi konusunda dört ihtimal (görüş) vardır. Bu dört ihtimal kısaca şöyledir:

1.İhtimal: Mihrin hiç bir şekilde ödenememesi.

Birinci ihtimalde, eşlerden birinin cinsiyet değiştirmesiyle evliliğin bozulmasından sonra -ister cinsel ilişki olsun ister olmasın- erkeğin üzerinde asla bir şeyin olmamasıdır. Yine kadın veya erkekten birinin cinsiyet değiştirmeside farketmiyor. Kısacası eski evliliğin geçersiz olmasının yanı sıra erkeğin üzerinde herhangi bir şey yoktur.

Bu ihtimali şöyle açıklamışlardır: Evliliğin hakikatı, kadının mihr karşılığında itaat etmesidir. Cinsiyet değişimi bu anlaşmanın bozulmasına neden olmakta ve her iki karşılık ilk yerine dönmek zorundadır. Dolayısıyla kimsenin üzerine bir şey gelmez. Hatta mihri daha önce ödemiş olsa, mihr veya onun karşılığı geri verilmelidir.[1]

Açıklamaya verilen cevap şudur: Birincisi nikahın hakikatı, kadının mihr karşılığında itaat etmesi değildir. Aksine nikahın dayanağı yalnızca ‘icap ve kabül’dür. Mihr ise erkeğin karısına verdiği bir çeşit hediyedir. İlahi kanun koyucu onu nikah rükünlerine ek olarak farz etmiştir.[2]

İkincisi cinsiyet değişikliğinden dolayı nikahın geçersiz olması bozulma manasına gelmemektedir. Zira nikahın bozulması ihtiyar (muhayyer olma) veya talakta dönme gibi bozulma nedenlerinden olursa kabul edilebilir. Oysa burada böyle bir şey söz konusu değil. Burada nikahın geçersiz olması demek zevceliğin baki kalma imkanının olmamasından dolayıdır.[3]

2. İhtimal: Her halükarda mihrin ödenmesi.

Bazı Şii fakihlerinin görüşü[4] olan ikinci ihtimal, cinsiyet değiştiğinde ve eski evlilik batıl olduğunda -cinsiyet değişimi ister cinsel ilişkiden önce olsun, ister sonra- erkeğin mihrin tümünü ödemeye mecbur olmasıdır. İmam Humeyni bu konuda şöyle buyuruyor: ‘Bir kadın evlendikten sonra cinsiyet değiştirip erkek olursa, evlilik değişme anından itibaren batıldır. Ve erkek, cinsiyet değişiminden önce cinsel ilişkiye girmişse kadının bütün mihrini ödemelidir. Cinsel ilişki olmamışsa mihriyenin aslının düşmesi zor ve mihriyenin ödenmesi en iyisidir. Aynı şekilde bir kadın bir erkekle evlenir ve erkek cinsiyetini değiştirirse, değişim anından itibaren evliliği geçersiz olur. Eğer cinsel ilişki olmuşsa kadının mihrini vermelidir, olmamışsa güçlü görüşe göre ödemelidir.’[5]

İkinci ihtimal hakkında demişlerdir ki, nikah okunduğu için mihrin tümü erkeğin (kocanın) üzerinedir. Eğer talak olursa veya ‘evliliğin mevzusu’ cinsiyet değişiminden dolayı ortadan kalkarsa ‘mihrin tümünün kadının olması’ konusuna etkisi yoktur.[6] Ayrıca evlilik kadının mihre malik olmasını gerektirmektedir. İstishab kaidesine göre de bu mülkiyet, cinsiyet değişiminden dolayı akdin geçersiz olmasından sonrada kalmaktadır.[7]

3. İhtimal: Cinsel ilişki olmuşsa mihrin tümünün, olmamışsa yarısının ödenmesinin farz oluşu.
Eşlerden birinin cinsiyet değişimi cinsel ilişkiden sonra olursa mihrin tümünün ödenmesi eski erkeğin üzerinedir. Ama ilişkiden önce olursa mihrin yarısı erkeğin üzerine olur.[8] İran’ın medeni kanunun 1092. maddesi, meşhurun görüşüne uyarak mihrin tümünün ödenmesini cinsel ilişkiye bağlamıştır.

Bu ihtimalin açıklamasında demek gerekir ki, rivayetlere[9] ve şöhret-i fetvaya[10] göre mihriyenin tümünün ödenmesi cinsel ilişki nedeniyledir. Buna göre eşler cinsel ilişkiden önce talak veya cinsiyet değişimi nedeninden dolayı birbirlerinden ayrılsalar, sadece mihriyenin yarısı farz olur. Cinsiyet değişimi, cinsel ilişkiden sonra olursa mihriyenin tümünü ödemek farz değildir.

4. İhtimal: Kadın kocasından izin almadığında mihrin düşmesi.

Bu ihtimale göre cinsiyet değişimi kadından taraf ve kocasının izni olmadan gerçekleşirse erkeğin üzerinde bir şey yoktur. Ama eğer erkek cinsiyet değiştirirse mihriyeyi karısına vermek zorundadır. Ancak bu değişim ilişkiden önce olursa yalnızca mihrin yarısı üzerine gelir.[11]

Bu ihtimalin açıklamasında denilebilir ki, erkek, yaşayabileceği biriyle eş olmak için evlenmeye ve mihr vermeye hazır olmuştur. Dolayısıyla eşini onun elinden alan ve onu yalnız bırakan kimse bir çeşit ona maddi zarar vermiştir ki, buda zemanete neden olur. Bu yüzden cinsiyetini değiştiren eş mihri ödemekle sorumludur. Daha önce mihri almışsa geri vermelidir, eğer almamışsa almaması gerekir.

Toparlama ve Sonuç

Cinsiyet değişimi ve daimi evlilikte mihr meselesinde toplam dört ihtimal ya da görüş beyan edildi.

Anlaşıldığı kadarıyla birinci görüş, yani ‘mihrin ödenmemesi’ geçersiz bir görüştür. Dördüncü görüş ise

yeterli ispat gücüne sahip değildir. Üçüncü görüş, yani ‘cinsel ilişki olursa mihrin tümü, ama olmazsa yarısının ödenmesi daha yakini ve meşhurun görüşüyle rivayetlere daha uygundur.

2- Cinsiyet değişimi ve onun geçici evlilikteki mihre etkisi.

Geçici nikahla daimi nikahın arasıdaki asıl farklardan birisi mihrin daimi evlilikte asıl rükün olmaması, ama geçici nikahta asıl rükün olmasıdır. Bu yüzden geçici akitte mihr zikredilmezse nikah batıl olur. Kısacası kadınla erkek, geçici evlilik yaparlar ve eşlerden biri cinsiyet değiştirirse mihrin durumu ne olacak? Bu meseleyide iki halette inceleyeceğiz:

1- Erkeğin geçici evlilikte cinsiyet değiştirmesi ve mihriye meselesi.

Örneğin kadınla erkek arasında altı aylığına ve altı adet çeyrek altına geçici evlilik yapılmış olsun. Sonra erkek üç ay geçtikten sonra cinsiyet değiştirsin. Doğal olarak geçici evlilik geçersiz olacaktır. Çünkü erkekle kadının evlenme meselesi kadınla kadının evlenmesine dönüşmüştür. Eski erkek mihriyenin tümünü eski karısına ödemek zorundadır. Çünkü kendisi evliliğin batıl olmasına neden olmuş ve evliliğin mevzusu onun cinsiyet değiştirmesiyle ortadan kalkmıştır. Erkeğin cinsiyet değiştirmesi, onun geçici evlilikten vazgeçmesi veya süreyi bağışlaması gibidir. Erkek geçici evlilikte ne zaman geri kalan süreyi bağışlarsa ve geçici evliliği bitirirse geri kalan günlerin mihriyesini eski karısına ödemelidir.[12]

2- Kadının geçici evlilikte cinsiyet değiştirmesi ve mihr meselesi.

Galiba geçici evlilik, rivayetler gereği[13] muavezelerdendir (karşılıklı verilen şeyler), yani mihriye onda kiradaki ‘karşılık’ yerindedir. Her neyse geçici evlilik -ister tenzili olsun, ister hakiki- kiranın mısdaklarından sayılmakta ve mihr onun mühim rükünlerindendir. Öyleki eğer mihr olmazsa veya geçersiz olursa veyahut başkasının malı olursa geçici evlilikte geçersiz olur. Ama daimi evlilikte mihr belirlenmezse evlilik yinede geçerlidir.

Bu yüzden Şii fakihlerin görüşüne göre eğer geçici evlilikte kadın sürenin bir kısmında anlaşmaya uymazsa ve itaat etmezse o miktarda mihrinden kesilir.[14]

Sonuç şu ki, eğer kadın cinsiyet değiştirirse anlaşmaya uymadığı süre miktarınca mihri geri vermelidir. Ancak kadın, kocasının izniyle bu işi yaparsa sorumlu değildir. Zira bu durumda kocanın kendisi buna izin vermiş ve bu izin kadını süreden muaf tutmak sayılabilir.[15]


[1] -Muhammed Mümin, Kelimat-ı Sedide Fi Mesailin Cedide, s.111; Seyyid Muhsin Harrazi, Tağyir-ul Cins, Mecelle-i Fıkh-i Ehl-ul Beyt (Arapça), sayı:23 (h.ş.1379), s.252.

[2] -a.g.e.

[3] -a.g.e.

[4]-Ğulam Hüseyin Hudadadi, Ahkam-ı Pezeşkan ve Bimaran (Ayetullah Muhammed Fazıl Lenkerani’nin fetvaları), s.352-353; Ayetullah Yusuf Sanii, İstiftaat-ı Pezeşki, c.2, s.92-94.

[5] -İmam Humeyni, Tahrir-ul Vesile, c.2, s.599, Mesele:3.

[6] -Ahmed Mutahhari, Müstened-i Tahrir-ul Vesile (Mesail-u Müstahdese), s.192-193.

[7] -Muhammed Mümin, a.g.e.

[8] -Muhammed İbrahim Cennati, Risale-i Tevzih-ul Mesail (İstiftaat), c.2, s.255; Ayetullah Lütfullah Safi Gulpaygani, Gencine-i Sualat-ı Fıkhi ve Kazai, 5868. Soru; Muhammed Mümin, a.g.e, s.114.

[9] -Şeyh Hürr-ü Amuli, Vesail-uş Şia, c.15, s.65, Mihr bablarından 54. Bab.

[10] -Ayetullah Muhammed Hüseyin Necefi, Cevahir-ul Kelam, c.31, s.80.

[11] -Ayetullah Yusuf Sanii, Mecma-ul Mesail (İstiftaat), c.1, s.465 ve İstiftaat-ı Pezeşki, c.4, s.105-106.

[12] -Muhammed Mehdi Keriminiya, Berresi-i Fıkhi-i ve Hukuki-i Tağyir-i Cinsiyet (Payanname-i Sath-ı 4 Havza, Kum), s.298.

[13] -Cami-ul Ahadis, c.21, s.24.

[14] -Ayetullah Muhammed Hüseyin Necefi, a.g.e, c.30, s.168-170; Seyyid Mustafa Muhakkik Damad, Hukuk-u Hanevade, s.320.

[15] -Seyyid Muhsin Harrazi, Tağyir-ul Cins, Mecelle-i Fıkh-i Ehl-ul Beyt (Arapça), sayı:23, s.255.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar