Gelişmiş Arama
Ziyaret
11194
Güncellenme Tarihi: 2010/07/17
Soru Özeti
İbn-i Sina mantık kitaplarındaki konuların sıralamasını neden değiştirdi?
Soru
İbn-i Sina mantık kitaplarındaki konuların sıralamasını neden değiştirdi?
Kısa Cevap

İbn-i Sina mantıkta iki yenilik yaptı:

1- Mantığın konularında.

2- Mantığın yapısında.

Mantığın yapısı konusundaki ikinci yenilik, onun iki derin düşüncesinin sonucudur. Bu iki düşünceden birincisi, mantığın bazı konularını kaldırması oldu. Örneğin kategorilerin bir kısmını mantık ilminden kaldırdı. İkincisi ise mantığın konularında iki yönlü esasi bir yönelişte bulunmasıdır. İbn-i sina gerçekte Farabi’nin eski tasavvur (hükümsüz bilgi)  ve tasdiklerden (hükümlü bilgi) yeni tasavvur ve tasdiklere geçişi olan ilmi tasavvur ve tasdik diye ikiye ayırma yenilikciliğinden ilham alarak[1] zihnin iki yönlü işlevi meselesinin üzerinde durmuş ve kendi yeni mantığının temelini onun üzerine kurmuştur.


[1] - Murteza Mutahhari, Aşinay-ı Ba Ulumi İslami (Mantık, Felsefe), s.38

Ayrıntılı Cevap

İbni Sina’nın mantık kitaplarındaki konuların sıralamasında yaptığı değişikliğin daha iyi anlaşılabilmesi için önce bazı açıklamalar yapmak zorundayız. İbn-i Sina mantıkta iki yenilik yaptı:

1- Mantığın konularında.

2- Mantığın yapısında.

İkinci yenilik, mantığın yapısı konusunda onun iki derin düşüncesinin sonucudur. İlki, mantığın bazı konularını kaldırması oldu. Örneğin kategorilerin bir kısmını mantık ilminden kaldırdı. İkincisi ise mantıkla ilgili iki yönlü esasi bir yönelişte bulunmasıdır. İbn-i Sina gerçekte Farabi’nin ilmi tasavvur (hükümsüz bilgi) ve tasdik (hükümlü bilgi) diye iki bölüme ayırması yenilikciliğinden ilham alarak[1] zihnin iki yönlü işlevi meselesinin üzerinde durmuş ve kendi yeni mantığının temelini onun üzerine kurmuştur: ‘İlim basit bir tasavvur veya tasdikli tasavvur ise, cehalette yalnızca tarifle tanınacak bir tasavvurdur ya da yalnızca öğrenmeyle tanınacak tasdiktir. Bilginlerin bilimler hakkında yaptıkları araştırmalar, ya tasavvuru elde etmek içindir ya da tasdiği. Dolayısıyla mantıkçıların iki görevi vardır: 1) Kavlu şarihin (tanımın) temellerini ve onun yazılma usulünü bilmek, 2) Hüccetin (kanıtın) temellerini ve onun yazılma usulünü bilmek.[2]  Yani düşüncedeki iki yönlülük, mantığında kural ve konularının iki yönlü olmasına neden olmuştur. Bu noktayı İbn-i Sina keşfetmiş ve buna dayanarak mantığı iki bölüme ayırmıştır. Bu konu artık günümüzde normal bir mesele halini almıştır.

Müslüman alimler mantık ilmini Aristo’nun eserlerinin aktarımından ve onun Yunanca eserlerinin açıklamalarını yapanlardan almışlardır. Aristo’nun eserleri onun ölümünden sonra toplanmıştır. Mantık ilmine ait eserleri ölümünden asırlar sonra ve yaklaşık olarak öteki eserlerinin toplanmasından sonra Bizans döneminde bir araya getirildi. Bunun için önce altı risalesini (Kategoriler,  Peri-ermaniyas (tasdik’e götüren mukaddime, kaziyye (önermeler)), Birinci Analitikler(Kıyas), İkinci Analitikler (Burhan), Topikler (Cedel),  Sofistika (sofistik deliller, safsata) topladılar. Mantık bir alet bilimi olarak algılandığı için ona ‘Organon’ adını verdiler. Üzerinde ihtilaf olan iki eserini (Retorik (Hitabet) ve Poetika (şiir)) ise İskenderiye filozofları onun mantık eserlerinin arasına koydular. Forfiryus Suri’de İsaguci (başlangıç) adlı kısa bir yazıyı düzenledi ve onu Organon’un ilk bölümüne koydu.

Bu yazının konuları burhan ve cedel risalelerinden alınmış olup yazıldığı zamandan itibaren Organon’un kavram ve öğretilerini anlamada öğrencilerin ve mantık araştırmacılarının istifade ettiği bir kaynak olmuştur.

Bu şekilde Organon veya Aristo’nun mantığı dokuz bölümde tamamlanmış oldu.

Müslümanların Aristo’nun dokuz bölümlük mantığıyla tanışması zamanla oldu; 3. y.y.’a kadar yanlızca İsaguci (başlangıç), Kategoriler, Peri-ermaniyas (kazaya =önermeler konusu) ve Birinci Analitikler (kıyas), Hıristiyan öğretmenler aracılığıyla medreselerde öğretiliyordu. Müslümanlar medreselerin idaresini ve eğitimini ele aldıktan sonra mantığın dokuz bölümünün hepsini öğrenmeye başladılar. Farabi ve öğrencileri, Aristo mantığının dokuz bölümünüde biliyorlardı. Dolayısıyla mantığın dokuz bölümü Müslüman bilginlerin yazdığı mantığın ilk yazılma şekliydi. Farabi’nin zihnin iki yönlü işlevinin olduğunu keşfetmesi ve ardından ilmin tasavvur ve tasdik diye ikiye ayrılması üzerine, İbn-i Sina’da mantığın konularının sırlamasını değiştirdi. Onun ‘el-İşarat ve’t Tenbihat’ adlı eseri mantıktaki yeni yönteminin başlangıcıdır. O, bu yöntemin denemesine ‘Alai’ ansiklopedisinde başlamış, kısa şiirlerde ve doğuluların mantığında devam ettirmişti.          

İbn-i Sina’nın keşfettiği ve ondan sonra gelenlerin üzerinde tartıştıkları konu bugün doğruluğu kabul edilmiş konulardan sayılmaktadır. Tanım mantığını ayrıca ele alması ve onu istidlal (kanıt) mantığından önce getirmesi İbn-i Sina’nın eski mantığın yapısı üzerindeki derin düşüncesinin sonucudur. Dokuz bölümlük mantığa ait olan meseleler dağınık olarak burhan ve cedelde bahsediliyordu. Burhan, had’den (özsel tanım) hakikata göre bahsediyor, cedel ise had ve resm’i (ilintisel tanım) şöhret ve ondaki boşluklara göre tahlil ediyordu.

Beş sanatta kısaltma ve çıkarmalar yapması, burhan ve safsatada sınırlanmaya önem vermesi, aks’ın (döndürme) dağınık konularını başka bölümlerden kaziyyeler (önerme) kısmına aktarması ve onu tenakuz (çelişiklik) gibi kaziyyelerin ahkâm ve ilişkileri olarak kabul etmesi İbn-i Sina’nın mantığın yapısında yaptığı yeniliklerindendi. İbn-i Sina’nın Aristo’nun mantığındaki yeniliklerini yalnızca konuların yerini değiştirmek, düzenlemek ve çoğaltmakla sınırlamamak gerekir. Onun mantık ilmindeki bu yeni yönelişi mantığın yapısına ve meselelerine yeni bir anlayış kazandırdı. İbn-i Sina, İslam tarihinin etkili düşünürlerindendir.

Zaman içinde tamamlanan İki bölümlü mantık şu konularda dokuz bölümlük mantıktan ayrılmıştır:

1-     Mantık, hedef ve konusunun farklı olması yönünden tarifler ve kanıtlamalar olmak üzere iki ana bölüme ayrılır. Diğer konuları ise ya bu iki bölüme hazırlık sayılır ya da mantığa eklemeler türündendir.

2-     Dokuz bölümlük kaynaklarda delalet konusu yalnızca Peri-ermaniyas (kazaya konusu) kitabının başlangıcındadır, oysa iki bölümlük mantıkta, mantık ilminin temelleri olarak bu ilmin başlangıcında ele alınmıştır.

3-     Genel kavramalar arasındaki niseb-i erbaa (dört türlü ilişki) bu mantıkta toplanmış ve ayrı bir başlık altında ele alınmıştır. İsaguci, nasıl ki mantık kavramlarına giriş ise niseb-i erbaa’da tasdikler mantığına giriştir.

4-     Aks (döndürme) konusu, mantığın çeşitli bölümlerinden toplanarak bir araya getirilmiş ve tenakuz (çelişiklik) meselesinin seviyesinde tutulmuştur. Bu konular önce kaziyyelerin (önermelerin) ahkâm ve ilişkileri olarak planlanmış, sonra istintaci (sonuç çıkarma) kaideler olarak şekillenmişlerdir.

5-     Dokuz bölümlü mantığın son beş bölümü suri (formel) mantık değildir. Bu yüzden bu konuları bir bölüm olarak mantığa ekledi. Mantığı iki bölüm halinde yazanların geneli İbn-i Sina’nın ‘İşarat’ını izleyerek yalnızca Burhan ve Safsata konularıyla yetindiler. Bazıları ise beş sanatın tümünü özet olarak getirmişlerdir.

6-     İki bölümlü mantık, yeni meselelerin ele alınması açısından dokuz bölümlü mantıkla kıyaslandığında çok daha geliştiği görülmektedir. Tabiî kaziyye (önerme), üçlü kaziyye (hakiki, harici, zihni), salibe-i mahmul (olumsuz yüklem) kaziyyesi, kaziyyenin manasının tahlili, cüz’i salibenin (tikel olumsuzun) aksi (döndürmeyi) kabul etmesi ve iktirani dördüncü şekilin itibarı iki bölümlü mantığın ayrıcalıklarındadır. Bu konuları ilk önce iki bölümlü mantıkçılar ele almışlardır.


[1] - Mehdi Hadevi Tahrani, Gencine-i Hired, Berresi-i Tahlili-i Mantık Der Movrid-i Temeddün-i İslam, c.1, Mebadi-i Mantık

[2] - et-Tenkih Fi’l Mantık, Ehad Feramerz Kerameliki’nin mukaddimesi (Bonyad-ı Hikmet-i Sadra).

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar