Gelişmiş Arama
Ziyaret
10827
Güncellenme Tarihi: 2007/09/18
Soru Özeti
Eğer İslam’ın herhangi bir konusu bizim akli delillerimizle çelişirse ve çaba sarf etmemize rağmen bu çelişki hallolmazsa ne yapmamız gerekir?
Soru
Eğer İslam’ın herhangi bir konusu bizim akli delillerimizle çelişirse ve çaba sarf etmemize rağmen bu çelişki hallolmazsa ne yapmamız gerekir?
Kısa Cevap

Akıl insanların deruni hücceti olup onları kendi kemallerine doğru yönlendirir. Şeriat ise insanları günahların batağından kurtarıp saadete ulaştıran dış hüccettir . Bu esasa göre bu iki kılavuzun çelişmesi mümkün değildir. Hüccet delil ve kılavuz manasındadır. Kılavuz yolu ve hedefi bilene denir. Elbette şu noktada bilinmeli ki bu iki kılavuz bir birlerine ihtiyaç duyarlar. İnsan hedefine ancak bu iki kılavuz arasında tam bir uyum olduğunda ulaşabilir.

Bu durumda akli esaslardan birisi dinle çelişirse; ya o akli delilde mantık kurallarına gerektiği gibi uyulmamıştır veya o konuda bizim dinden yapmış olduğumuz çıkarım yanlıştır.

Ayrıntılı Cevap

İslam ve akılcılık arasında hiçbir çelişki söz konusu değildir. Elbette bazen dini olmayan bir meselenin dinin sınırları içerisine alınması veya akli delilde uyulması gereken mantık kurallarına uyulmaması veya akla özel bir mananın yüklenmesi bizi böyle bir çelişkiyle karşı karşıya getirebilir. Bu konunun etraflıca anlaşılabilmesi için aşağıdaki hususlara dikkat edilmesi gerekir:

İslam Felsefesi Açısından Akıl ve Akılcılık:

İnsanı seçkin kılan en belirgin özelliklerinden birisi düşünme kabiliyetidir. Düşünme/tefekkür, zihinsel kavramlar üzerinde gerçekleşen ve bilinenlerden yola çıkarak bilinmeyenleri anlamaya yönelik içsel bir faaliyettir. Akli düşünme yöntemi, akli öncüllerden oluşan kıyasa dayalıdır. Akli öncüller ise ya apaçık/bedihi önermelerden oluşurlar veya onlara dönerler. Felsefe-i ula/ilk felsefe, matematik ve felsefi ilimlerdeki bir çok önermeler burhani kıyaslara örneklik teşkil ederler. Akli yöntemle tecrübi yöntem arasındaki fark, akli yöntemin apaçık/bedihi öncüllere dayanması tecrübi yöntemin ise tecrübeye dayalı öncüllere[1] dayanmasından kaynaklanmasıdır. İslam felsefesi; varlığı, Allah’ı ve insanı akli yönteme dayalı olarak tanıtır.

 

Peygamberlerin Yöntemi ve Akli Yöntem

Gerçekte peygamberlerin hak ve hakikate davetteki yöntemiyle insanın doğru mantıka dayalı delillerle elde ettiği neticeler arasında herhangi bir fark yoktur. Tek fark şu ki peygamberler görülmeyen/gaybi âleme yönelir ve vahiy çeşmesinden faydalanırlar. Elbette o yüce insanlar gayb âlemiyle irtibatta olmalarına rağmen halkın seviyesine inmiş ve onların anlayacağı dille onları, herkeste var olan fıtrata yönelmeğe ve mantığa dayalı delillerden faydalanmağa davet etmişlerdir. Dolayısıyla peygamberler insanları basiretsiz ve körü körüne bir takipçiliğe davetten uzaktırlar. Kur’an-ı Kerim şöyle buyuruyor: “Deki bu benim yolumdur. Ben ve takipçilerim insanları basiret üzere Allaha davet ederiz.”[2]

Bu yüzden; amaç, hazırlayıcı ve yöntem açısından bir olan din ve akılcılık arasında hiçbir ihtilaf söz konusu değildir. Gerçek din insanları, tabiat ötesine akli delillere dayanarak yakin etmeğe çağırır. Akıl ve nakil birbirlerinin bir çizginin devamıdırlar. Hikmet ve felsefe Kur’an ve sünnetin buyurduklarına derin bir bakıştan ibarettir. Din ve felsefe bir hakikatin iki yüzü, bir gerçeğin iki ayrı görüntüsüdürler. Akıl insanların deruni/içsel hücceti olup onları kendi kemallerine doğru yönlendirir. Şeriat ise insanları günahların batağından kurtarıp saadete ulaştıran dışsal hüccettir. İmam Kazım (as)’ın buyurduğu gibi: Allah insanlara iki hüccet vermiştir; zahiri hüccet ve diğeri içsel/batıni hüccet. Görünen hüccet peygamberler ve imamlardır, batıni hüccet ise akıllardır.[3]

Bu esasa göre adı geçen iki hüccetin bir biriyle çelişmesi mümkün değildir. Hüccet delil ve kılavuz anlamındadır. Kılavuz yolu ve hedefi bilen kimseye veya şeye denir. İmam Kazım (as)’ın buyruğu gereği Allah’a ulaşmak için iki kılavuz vardır: Zahiri kılavuz ve batıni kılavuz Elbette bu iki yol gösterici bir birinden ayrı ve bir birinden ihtiyaçsız değildirler. İnsanın hedefine ulaşması bu ikisi arasında tam bir uyumun var olmasına bağlıdır.

Görünen kılavuzlar (peygamberler ve imamlar) akıl ve düşünceye yabancı değildir. Çünkü feyiz vasıtası olan (masum) aynı zamanda kamil akla sahiptir ve Yusuf suresinin yüz sekizinci ayetindeki basiret kelimesi bunu çok güzel izah etmektedir. Resulullah (s.a.a)’in tabiriyle: Aklı olmayanın dini de yoktur. [4] Batini kılavuz ise şeriata muhtaçtır. İmam Hüseyin (as)’ın tabiriyle: Aklın kemali hakka uymasındadır.[5] Aynı şekilde Kur’an-ı Kerim’in tabiriyle: Allah haktır[6] ve hak Allah’tandır.[7]

Demek ki Akıl, Hak Teala’ya uymakla kemaline kavuşur ve Hak Teala’ysa peygamberlere tabi olma emrini vermiştir. Kur’an-i Kerim buyuruyor ki: “Allah’a, Resulü’ne ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin.[8]

Burada mühim olan şu ki bazen dindeki bazı yüce hakikatler Dekart’ın anlayışındaki hesapcı akılla (Dekart’a göre külli akılın bir anlamı yoktur ve onun bütün dikkati hesapçı ve ileriyi düşünen akıl üzerinedir.) ya pragmatik akımdaki akıl anlayışıyla (pragmatik düşüncede faydası olan tek akıl bilimsel sorunlarımızı çözebilen akıldır.) veya Kant’ın teorik akıl anlayışıyla (Kant’a göre teorik akıl sorunları çözmede acizdir ve aklın yargıları bu alanda değerden yoksundur.) çelişmektedir.

Şu bir gerçek ki fedakarlık, şahadet, infak ve görünmeyene/gayba inanma gibi binlerce temel İslami meseleleri hesapçı ve cüz’i akılla anlamak mümkün değildir.Ancak dini gerçeklerin hiç birisi felsefi akılcılıkla tezat ve çelişki içerisinde değildir.

Netice itibarıyla din ve akıl arasında tam bir uyum vardır. İslam’la akli deliller arasında da hiçbir tezat söz konusu olamaz. Çünkü din ve akıl; hedef, yöntem ve var edici yönünden birdirler. Bundan dolayı ne zaman akli bir meseleyle dini bir hakikat uyuşmazsa ya akli delilin öncüllerinde mantık kurallarına uyulmamıştır veya bizim o konuda dinden yapmış olduğumuz çıkarım yanlıştır.

HATIRLATMALAR

a) Akli burhan ilahi delil sayıldığından akli sermayeyle dini metinleri okumaya başlayan kimse hem nakli metinden hem de akli delilden bir çok kutsal ilmi birikim ona nasip olacaktır. .Akli burhanlar aynı muteber nakli deliller gibi ilahi ilhamlardan kaynağını almış ve beşerin zihninde tecelli etmiştir. Bundan dolayı her kim akli sermayeyle kutsal metinleri okur ve bir takım çıkarımlar yaparsa, bu çıkarımlar aynı bir ayeti başka bir ayetin veya rivayetin yardımıyla anlamak gibidir. Bu yüzden bu çıkarımların hiç birisi nakli metinlere yabancı değildir.

Elbette insan eğer eksik istikra, mantıktaki temsil veya safsata çeşitlerinin birisini kullanarak dini metinleri anlamaya çalışırsa mukaddes metinlerin üzerine beşeriyet tozu konacak ve onu kirletecektir.

b) Eğer biri şöyle derse: Dinin genel ve ayrıntılı bütün meseleleri akli delillerle savunulabilir mi?

Cevabı şöyledir: Akıl dini anlamak ve bilmek için lazımdır ancak yeterli değildir. Dini ayrıntılarını akılla savunmak mümkün değildir. İster tabiatta olsun ister şeriatta ayrıntılar aklın sahasına girmezler. Başka bir deyişle ayrıntılar ister bilimsel ister nesnel ister hakiki ve ister itibari olsun akli delilin sahasının dışındadır. Aklın sahasının dışında olan şeylere de akli izahlar getirmek mümkün değildir. Ancak külli ve genel konularda hem tabiatta hem şeriatta akli izahlar getirmek mümkündür.

Daha açık bir ifadeyle akıl birçok meselede kendini aciz gördüğünden vahye muhtaçtır. Aklın sözü şudur ki ben birçok şeyi anlamadığımı biliyorum ve bu konularda vahye ihtiyacım var.

Peygamberliğin genel deliline dayanarak akıl şöyle der: Ben sonsuz ve yüce bir hedefe sahibim ve bu hedefe ulaşmak için uzun bir yolun olduğunu; hedefe rehbersiz ulaşılamayacağını ve bu yolun ilahi önderinin Peygamber (s.a.a) olduğunu biliyorum.

Genel meselelerde ve ayrıntılarda öndere kulak asılmalı ve sözlerinin gereği yapılmalıdır. Bundan dolayı sabah namazı niçin iki rekat ve öğlen namazı dört rekat veya akşam namazı niçin sesli kılınır ve öğle namazı sessiz diye soru sormaz. Aynı şekilde bu balık niçin helal ve ötekisi haram demez. Akıl birçok ayrıntıyı anlamadığından, ben peygambere muhtacım, der. Akıl ayrıntılara karışma iddiasında değildir ve akla böyle bir misyon yüklenirse bunu yüklenmekten ve hedefe ulaştırmaktan aciz kalacaktır.[9]

Bu konuda daha fazla bilgi edinmek için aşağıdaki kaynaklara müracaat ediniz:

1) Ali ve İlahi Felsefe, Tabatabai, Muhammet Hüseyin

2) Kuranda Tefekkür, Tabatabai, Muhammet Hüseyin

3) Nehcü’l-Belaga’da Teorik ve Pratik Hikmet, Amuli, Abdullah Cevadi

4) Marifet Aynasında Şeriat, Amuli Abdullah Cevadi 199-224

5) İnançlar ve Sorular, Tahrani Mehdi Hadevi 51-58

6) İçtihadın Kelami Kökenleri, Tahrani Mehdi Hadevi 280-283

7) Porsiman Dergisi, 12. sayı Ağustos 2002 Makale: İslam ve Akıl Arasında, Uyum mu Tezat mı? , Rızaniya Hamit Rıza



[1] Misbah yezdi , Amuzeşi felsefe 1/ 101

[2] Yusuf suresi 108

[3] Muntehabı mizanul hikmet , Reyşehri , Muhammet s.358

[4] Aynı, s. 357

[5] Aynı, s. 359

[6] Lokman suresi 30

[7] Ali İmran 60

[8] Nisa, 59

[9] - Cevadi Amuli, Din Şinasi 127-174

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Köpek ve domuzun necis oldukları hakkında bir hadis söyleyebilir misiniz?
    14791 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/04/07
    Köpek ve domuzun necaseti hakkında Masum İmamlardan (a.s) elimize çeşitli rivayetler ulaşmıştır. Bu rivayetlerin bazılarında necis sözcüğü açıkça gelmiş bazılarında ise gelmemiştir. Açıkça gelmeyenlerden de köpek ve domuzun necis olmaları gereklilik babından anlaşılmaktadır. Böyle rivayetlerde köpeğin artığı veya domuzun insanın elbisesine değmesi hakkında İmamdan (a.s) sorular ...
  • İmam Hasan Askeri (a.s)’ın biyografisini anlatır mısınız?
    3319 Sire 2020/01/20
  • İslam devletinde medeni kurumların yeri nedir?
    7745 Düzenler 2010/12/04
    Toplumda halk kitleleriyle devlet arasındaki kuruluşlara medeni kurumlar denir. Köy ve şehirlerdeki kooperatifler, dernekler, spor kulüpleri ve birlikler (okul-aile birliği gibi) vb. medeni kurumlara örnek teşkil etmektedirler. Medeni kurumların varlığı halkçı düzenlerin temel özelliklerinden biridir. Bir işi ve mesleği olan herkes bu kurumlara üye olabilirler. Medeni kurumlar, toplumsal ...
  • Allah’ın fertlere evlat verme ve vermemedeki hikmeti nedir?
    70786 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Yüce Allah âlim ve hikmet sahibidir. İlahi sünnet her işin sebepler kanalıyla gerçekleşmesini gerektirir. İlahi sünnetlerden bir tanesi de kendine has nedenler aracılığıyla neslin üremesidir. Tarih boyunca evlendikten sonra veya genel olarak veyahut uzun bir müddet süresince evlat sahibi olmayan birçok insan vardır. Bu fertler arasında ömründe hiçbir günaha ...
  • Kabirde soru ve sual nasıldır ve gayri Müslimler için hangi şekildedir?
    15342 Eski Kelam İlmi 2011/08/17
    Berzah sözlükte iki şey arasında yer alan perde ve engel anlamındadır. Istılahta ise Yüce Allah’ın dünya ve ahiret arasında karar kıldığı ve ölümden sonra insanın ilk menzili olan âleme denmektedir. Berzah âleminden kastedilen, kabir âlemidir; bu âlemde insan kıyamete dek özel bir tür yaşam sürecektir. Burada kabirden kastedilen şey ...
  • Kredi kartlarıyla alışveriş yapılması ve bu kartların nakit paraya çevrilmesinin hükmü nedir?
    6089 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/05/13
    Sorunuzun cevabını Ayetullah Hamenei’nin kalemi şu şekilde cevaplamıştır: Hesapta olan ve alışveriş yaparken ödediğiniz miktarın bir sakıncası yoktur. Ama hesabınızda karşılığı olmadan size kredi hesabı olarak verilen miktar; eğer borç şeklindeyse ve ona faiz geliyorsa, borcun kendisi sahih ama fazlası faiz sayılmaktadır ve haramdır. ...
  • Nazardan korunmak nasıl mümkündür?
    11551 Tefsir 2011/05/09
    Nazar, nefsin oluşturduğu tesirlerindendir ve onun inkar etmeğe bir delil yoktur. Hatta bazı hadiseler nazarın varlığına delil sayılır. Merhum Şeyh Abbas Kummi, nazardan korunmanın yolları hakkında Kalem Suresi'inin 51. ayetini okumayı tavsiye etmiştir. Bu ayetin nüzul sebebine bakıldığında onun nazara karşı etkili olduğu ...
  • Neden esir düşmüş evli kadınlar hakkında Müslümanlara helal olduğuna dair ayet nazil olmuştur?
    6495 Gayri Müslimlerle İlişki 2019/01/22
    Kutsal islam şeriati evli kadınlarla evlilik yapmayı haram bilmektedir. Bu hükümden sadece savaşta esir düşmüş ve belirli şartlara haiz olanlar istisna edilmiştir. Allah teala kafirlerden esir düşmüş esir kadınlar batıl inançlarından beraat ettikten sonra ve rahimleri önceki eşlerinden arınmış ise nikah kıymayı helal etmiştir. Başka bir tabirle ...
  • Niçin ezan Arapça okunmaktadır?
    32652 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/08/23
    Ezanın Arapça okunmasının gerekliliğinin en önemli delili ezanın bir ibadet oluşudur. Bu ibadet Peygamber-i Ekrem’in sünneti gereği olduğu gibi korunmuştur. Her ibadetin şekli ve biçimi Allah Teala’nın belirlediği, emrettiği şekilde olmalıdır. Buna ek olarak bu ibadetin asırlar boyunca tahriften uzak kalması, bozulmaması ve ...
  • Bir Müslümanın, Amerika’daki mahkemelere bir dava için başvurması caiz midir?
    6726 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/11/01
    Ayetullah Uzma Hamenei (r.a)’nin bürosunun cevabı:“Eğer kadının hakkını elde etmesi, gayri İslami mahkemelere başvurmasına bağlıysa, özellikle bu mahkemelere başvurmaması kadın için zorluk ve sıkıntıya sebep olacaksa; başvurmasında bir mani yoktur.”Hazreti Ayetullah-il Uzma Mekarim Şirazi (r.a)’nin bürosunun cevabı:“Hakkını elde edecek başka bir yolu olmaz ve bu mahkemelere başvurmak ...

En Çok Okunanlar