Gelişmiş Arama
Ziyaret
11753
Güncellenme Tarihi: 2010/12/29
Soru Özeti
Kafi’deki sahih hadislerin sayısı, ondaki hadislerin beşte biri kadar mıdır?
Soru
Bazıları ‘Kafideki rivayetlerin çoğu, itibarsız ve kabul edilebilir türden değildirler, bu yüzden Masum İmamlar (a.s) için ilm-i gayb vb. gibi insanüstü faziletleri Kafi’deki rivayetlerle ispat edemeyiz’ demekteler. Bunun delili, Şeyh Hasan b. Zeynuddin’in sözüdür. Ona göre Kafi’deki hadislerin ancak beşte biri sahihtir. Böyle bir şey doğru mudur?
Kısa Cevap

Muteber hadislerin sayısını söyleyen bu grup alimler konuya Rical ilmi ıstılahları açısından baktıklarından, fıkhi ve istidlali konulara sınırlama getirmek gibi bir amaçları yoktur. Çünkü onlara ve günümüzdeki araştırmacılarına göre hadisin itibarının ölçüsü, bir tek ravinin güvenilir olması değildir. Ölçü daha geniştir ve rivayete güven doğuracak her şey ölçü sayılmaktadır. Tıpkı ilk dönem alimlerin söylendiğine emin oldukları rivayete sahih dedikleri gibi. Yani onlar bir rivayetin senet ve metnini inceleme sonucunda onu Masum İmam’ın (a.s) söylediğine itminan etseydiler ona sahih diyorlardı.

Ayrıntılı Cevap

Böyle bir istatistiğin ne derece doğru olduğunu bilmek için önce birkaç noktaya dikkat çekmek gerekmektedir:

a) İlk dönem alimler, hadisleri muteber ve gayrı muteber diye ikiye ayırırladı ve muteber ve sahih hadisten amaçları, dahili (ravinin güvenirliği...) ve harici (muteber aslın varlığı...) karineleri olan hadistir. Dahili ve harici karineleri olmayan hadis muteber değildi.[1] Ama Merhum Seyyid Ahmed b. Tavus’un zamanından bu yana hadis dört kısıma ayrılmıştır. Bu kısımlandırmanın nedeni, muteber olmayan hadise zayıf, muteber olanınada sahih, hasan ve muvassak diye kısımlara ayırmalarından dolayıdır:

1-Bir hadisin ravilerinin tümü imamiyye, övülmüş ve adil iseler ona ‘sahih’ diyorlardı.

2-Ravi imamiyye ve övülmüştür, ama adaletine nass yoktur, böyle bir ravi veya onun rivayetine ‘hasan’ denir.

3-Hadisin ravileri güvenilir ama imami değillerse ona ‘muvassak’ denmektedir.[2]

Bu şekilde bölümlere ayırma hicri 7. y.y’dan itibaren başlamıştır. Ama merhum Kuleyni, Kafi’de ilk dönem alimlerin ıstılahına göre kendi muteber bildiği hadisleri toplamıştır. Ona göre, bu hadislerin muteber olmalarının birkaç delili vardır. Örneğin, onun doğruluğuna karine vardır veya çeşitli yollar ve değişik senetlerle beraber eline ulaşan Usul-u Erbaa Mie’nin birkaç aslı vardır yahut yazarının tesadüfi tasdik ettiği bir asıl vardır, vb. şeyler.[3]

b) Günümüz araştırmacılarına göre hadisin muteber olmasının delil, yalnızca ravinin güvenirliği değil, rivayete güvende gereklidir. Nitekim ilk dönem alimleri, söylendiğine itminan ettikleri rivayeti sahih kabul ediyorlardı.[4] Yani bir hadisin senet ve metnini incelemenin neticesinde Masumun (a.s) ağzından çıktığına itminan edilmişse ona sahih diyorlardı. İşte muteber hadislerin sayısını söyleyen alimlerin amacı Rical ilmi ıstılahları açısından olup, fıkhi ve istidlali konulara sınırlama getirmek değildir.

Bu nedenle ‘Kafi’deki hadislerin ancak beşte biri sahihtir’ diye söylediği nakledilen Şeyh Hasan b. Zeynuddin’in kendisi şöyle diyor: ‘Bizim yazdığımız muteber hadislerin karineleri vardır. Allamenin zamanına kadar olan ilk dönem alimleri ondan sonra çıkan bu meşhur ıstılahlara göre değil karinelere göre amel ederlerdi. Sonraki dönem alimleri de bazen buna amel ediyorlar.[5]

c) Bu sözlerin önemli sorunu onlardan yanlış sonuç alınmasıdır. Başka bir deyişle bu sözler küçük önerme (suğra-mineure) (Kafi’nin rivayetlerinin çoğusunun muteber olmadığı) yönünden kabul edilebilir şeyler değillerdir. Büyük önerme (kübra-majeure) yönündende (Masumların (a.s) özellikle ilimleri konusunda insan üstü faziletlerini inkarı da) kabul edilemezler. Çünkü: 1) İtikadi meselelerin çoğu akli ve burhani ilimlere dayalıdır. Rivayetler onlara birer teyit edici olarak getirilmekteler. 2) Bu itikadi meselelerin çoğunun dayanağı çeşitli muhtevalarla gelen rivayetler bütünüdür. Örneğin Bidayet-ul Maarif-il İlahiyye ve Rahnemaşinasi adlı iki kitapta gelen hadislerle muhtevası aynı olan birçok hadis vardır. Mesela: ‘Masumlar (a.s) gaybi sözleri duyarlar.’[6] veya ‘İlimleri ledunnidir.’[7] gibi.    



[1] -Cafer Subhani, Kulliyatun Fi İlm-ir Rical, s.358-359, Müessese-i Neşr-i İslami.

[2] -Cafer Subhani, Usul-ul Hadis ve Ahkamuhu, s.50, Müessese-i Neşr-i İslami.

[3] -Feyzi Kaşaini, Vafi, s.11-12.

[4] -Ali Ekber Seyfi Mazenderani, Mikyas-ur Rivaye Fi İlm-id Diraye, s.44; daha fazla

ilgi için bkz:

[5] -Vesail-uş Şia, c.20, s.71.

[6] -Kuleyni, Kafi, c.1, s.532.

[7] -Meclisi, Mir’at-ul Ukul, c.3, s.54.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Gayri Müslüman Olan bir kimse bize “esselamu Aleykum” şeklinde Selam verse bizim ona karşı cevabımız nasıl olmalıdır?
    9463 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/07
    Dini öğretilerde çok dikkate alınmış ve kendisine çok tekit edilmiş olan konulardan birisi Müminlerin birbirine selam vermeleridir. Bu düsturdan istisna edilen bazı konular ve yerler var olmaktadır. Onlardan bir tanesi gayri Müslüman olan kimselere selam vermektir. Fıkıh kitaplarında Müslüman olmayanlara selam vermek mekruhtur denilmektedir: Kâfirlerin vermiş olduğu ...
  • Kur’an’da ‘Leyl’ (gece) kelimesi neden hep ‘Nehar’ (gündüz) kelimesinden önce gelmiştir?
    11620 Tefsir 2012/04/04
    Kur’an’da ‘gece’ kelimesinin ‘gündüz’ kelimesinden önce gelmesi konusunda müfessirlerin öne sürdüğü görüşlerin önemlileri şunlardır: 1- Bazılarına göre gecenin gündüzden önce gelmesinin nedeni Hak Teala’nın geceyi gündüzden önce yaratmasından dolayıdır.[1] 2- Bazılarına göre ‘gece’ kelimesinden sonra ve ‘gündüz’ kelimesinden önce gelen ...
  • Savunma hedeflerinin gerçekleşmesinde kadın ve kızların rolü nedir?
    7246 زن و حکومت اسلامی 2012/06/14
    Düşman karşısında savunma yapmak insan ve tüm diri varlıkların fıtri ve zati bir özelliğidir. İslam’ın hayat bahşedici mektebi de bunu değerli ve kutsal bir husus olarak değerlendirmiş ve takipçilerini buna çağırmıştır. Hatta savunma ve öncüllerini Müslümanlara farz kılmıştır. Bu, özel bir grubu özgü değildir. Kadın ve erkek ...
  • İslam’la Hıristiyanlık arasındaki Allah’ın oğlunun olması ve olmaması meselesindeki tezat ve zıtlık nasıl giderilebilir?
    8501 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Müslümanlar, Tevhid suresi gereğince Allah-u Teala’nın kimseyi doğurmadığına ve kimseden doğmadığına inanmaktalar. Bu inanç bütün tevhidi dinlerde vardır. Hz. İsa’nın (a.s) dinide bu kaidenin dışında değildir; zira bütün semavi dinler akıl ve fıtrat üzerine kuruludur. Allah-u Teala’nın varlık aleminin yaratıcısı ve hiçbir şeye muhtaç olmadığı konusu akıl ...
  • Sami kavimlerinden olmayıp Avrupa, Hindistan vs. kavimlerden de peygamber gelmiş midir?
    17280 Eski Kelam İlmi 2010/01/02
    İnsan sorumlu bir varlıktır. Bu sorumlulukların hangi sorumluluklar olduğunun bilinmesi için Allah tarafından peygamberlerin gönderilmesi gerekir. Yoksa sorumluluğun manası olmaz.  Kur'an-ı Kerim, çeşitli ayetlerde nerede ...
  • Ben bir miktar çeyizimi kendi maaşımla hazırlayabilir miyim? Kocam, buna muhaliftir ve tüm çeyizi ailen hazırlamalıdır ve ben razı değilim demektedir! Ben onun görüşünün aksine davranabilir miyim?
    6029 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in Bürosu (ömrü uzun olsun):Maaşınızın tasarruf hakkı kendi elinizdedir ve eşinizin rızası şart değildir.Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin Bürosu (ömrü uzun olsun):Maaş size aittir ve her türlü tasarruf sizin için caizdir.Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin Bürosu (ömrü uzun olsun):Herkesin kendi malında tasarruf ...
  • Garanık efsanesi nedir?
    11106 Tefsir 2011/04/11
    Garanık efsanesi, Kur'an ve Peygamber'in (s.a.a) mevkisini düşürmek için çalışan düşmanlar tarafından uydurulan bir efsanedir. Onlar şöyle demişlerdir: Peygamber (s.a.a) Mekke'de en-Necm suresini okurken müşriklerin putlarının isimlerinin anıldığı ayete yani: "أَ فَرَءَیْتُمُ اللَّاتَ وَ الْعُزَّى‏ وَ مَنَوةَ الثَّالِثَةَ الْأُخْرَى"
  • İslam’ın telepati hakkındaki görüşü nedir?
    77921 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/03/15
    Telepati deyimi Yunanca bir deyim olup,uzaklık anlamında tele ve duygu anlamında patus sözcüklerinden oluşmuştur. Telepati kendi duygu organlarından yararlanmadan esrarengiz bir şekilde başkalarının hislerini bilmesi veya duymasını ifade eder. Telepati yanlıları şöyle diyorlar: Normal insanlar için bile yüzlerce kilometre uzakta bulunan dost ve akrabalarının ölümü zamanında tevehhüm ...
  • Tekvini velayet nedir? Tekvini velayet ile Masum İmamlar arasındaki irtibat nedir?
    5763 ولایت، برترین عبادت 2019/02/20
    “Velayet” kelimesi arapça bir kavram olup kök anlam olarak sözlükte “birbirini takip etmek,bir şey diğerinin ardı sıra gelmek ,aralarında mesafe olmaksızın bir şeye yakın olmak” anlamındadır. Bu bağlamda sevgi, bağlılık, yardım, nusret, uyum, egemenlik, rehberlik ve sorumlu anlamlarında kullanılmıştır. “Tekvini velayet” ise varlık alemindeki mahlukat üzerinde egemenlik ...
  • Cebrail sadece vahiy esnasında mı Peygamber-i Ekrem’e nazil oluyordu yoksa sürekli Peygamberin yanında mıydı?
    9267 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Cebrail Peygamber-i Ekrem’e sadece vahiy indirme esnasında gelmekteydi; çünkü rivayetlerde mesela Peygamber-i Ekrem (s.a.a) filan işle meşgulken Cebrail kendisine nazil oldu diye ifade edilen birçok örnek mevcuttur. Bu, Cebrail’in her zaman Peygamberle birlikte olmadığını yansıtıyor. Eğer Cebrail sürekli Peygamberin yanında olsaydı, artık nüzulün bir anlamı kalmazdı; zira nüzul mertebenin ...

En Çok Okunanlar