Gelişmiş Arama
Ziyaret
14698
Güncellenme Tarihi: 2013/08/27
Soru Özeti
Hz. Adem (a.s) hata yapmasaydı ve yeryüzüne gelmeseydi soyu henüz cennette mi olacaktı?
Soru
Hz. Adem (a.s) hata yapmasaydı ve yeryüzüne gelmeseydi soyu henüz cennette mi olacaktı?
Kısa Cevap

Kur’anda buna açık bir cevap verilmemiştir. Bizde yaptığımız araştırma kadarıyla güvenilir rivayetlerde bu konuya değinilmediğini gördük. Ancak bu gibi soruların cevabını bulamamak inancımıza zarar vermeyeceğini bilmemiz gerekir. Şu anda cennette olmadığımız ve dünyada yaşadığımız gerçeğini göz önüne alarak amellerimizi öyle bir şekilde ayarlamalıyız ki, ebedi cenneti ve ilahi rızayı kazanabilelim. Bununla birlikte Allame Tabatabai’nin görüşü şöyledir: Çeşitli ayetlerin üslubundan, Adem’in daha baştan yeryüzüne gönderilmek ve orada ölmek için yaratıldığı anlaşılmaktadır. Allah Teala, Onu imtihan etmek için cennete -kısa bir süreliğine- koymuştu. Başka bir ifadeyle Adem’in yaratılmasında ki asıl hedef yeryüzüne yerleşmesiydi. Ancak Adem’in dünyalık olmasının yolu da cennette kalması, meleklere üstünlüğü ve halifeliğe layık olduğunun ispatından geçmekteydi.  

 

Ayrıntılı Cevap

‘Adem günah işledi mi işlemedi mi? Hatası neydi? [1] Cenneti dünyada mıydı yoksa gökte mi? [2] Adem’in cennetten çıkarılması ve inmesinin manası nedir? [3] İnsanlar neden baştan cennette yaratılmadılar? [4] ’ ve sizin sorunuz olan ‘Adem hata yapmasaydı bizim şu anda ki durumumuz ne olurdu?’ gibi soruların cevabını öğrenmek hoşumuza gidebilir, ama biraz dikkat edersek göreceğiz ki, onların cevabını öğrenip öğrenmemek kararlarımızda ve tutacağımız yolda pek etkili olmayacaktır.

 

Bu sorunun cevabı en iyi ihtimalle ‘Biz de melekler ve diğer varlıklar gibi cennette olacaktık ve sorunsuz bir yaşam sürecektik’ olabilir. En kötü ihtimalle de Adem’in (a.s) içinden başarıyla çıkamadığı imtihan gibi bizler de tek tek imtihan edilecektik ve geçmeseydik orada dünyaya gönderilmek yerine direkt cehenneme veya en azından Hz. Adem gibi dünyaya gönderilecektik. Yani şu anda ki durumumuza gelecektik! Şimdi siz hüküm verin bu cevaplar doğru olsalar şimdiki vazifelerimize herhangi bir etkisi olur muydu?!

 

Böylesi sorular başka konularda da karşımıza çıkabilir. Örneğin:

 

-Nuh (a.s) beddua etmese ve tufan olmasaydı ne olurdu?

 

-İbrahim (a.s) ateş atıldığında kurtulmayıp şehit olsaydı ne olurdu?

 

-Firavun karısının sözüne bakmayıp Musa’yı (a.s) evlatlık edinmeseydi ne olurdu?

 

-İmam Hüseyin (a.s) Yezitle mücadelesinde başarılı olsaydı ve İslam devleti kursaydı ne olurdu?

 

-Hz. Yunus’u yutan balık hangi türdendi?

 

-Nuhun gemisi kaç metreydi? Bunlar gibi binlerce soru daha sorulabilir.

 

Allah Teala, Kur’an’da Ashab-ı Kehf olayını anlattıktan sonra güzel bir ayrıntıya işaret ediyor. Kehf suresinin 22. ayetinde, kimileri onların üç kişi, köpekleriyle beraber dört kişi olduklarını, kimileri beş kişi, köpekleriyle beraber altı kişi olduklarını, kimileri de yedi kişi, köpekleriyle beraber sekiz olduklarını söylediklerini buyuruyor ve Peygamberine diyor ki, onlara söyle ki, Allah onların sayısını biliyor ve çok az kimsenin (velilerin) dışında kaç kişi olduklarını tam olarak bilen yoktur; yani boşuna aralarında tartışmasınlar... [5]

 

Görüldüğü üzere Ashab-ı Kehf’in kaç kişi oldukları konusu, üzerinde konuşulan ilginç bir konu olarak addedilmiş ve hakkında çeşitli görüşler ortaya atılmıştır. Oysa Allah Teala, onların mağarada 309 yıl kaldıklarını söyleyerek kalma süresini tam olarak bildirirken [6] kaç kişi oldukları konusunda yalnızca görüş farklılıklarını getirmiş, bu konudaki belirsizliği gidermemiştir.

 

Bunu şöyle de değerlendirebiliriz: Ashab-ı Kehf’in kaç kişi olduklarının bilinmemesi dine ve ilahi mesajları anlamaya zarar vermeyen bazı ayrıntılar olup üzerinde haddinden fazla durmak, bir tür daha önemli ve asıl meselelerden uzaklaşmak demektir. Öyleyse onu öğrenmeye gerek yoktur.

 

Ashab-ı kehf’de ki ilahi mesaj, küfür ve zulüm sistemleri karşısında teslim olmamak, imkanlar dahilinde dünyevi menfaatlerden geçmek, vatanından hicret etmek ve Allah’ın her şeye gücünün yetmesi, Meada’da delil olsun diye, insanları yemeksiz olarak, sorunsuz olarak uykuda yüzlerce sene yaşatmasıdır.

 

Mağaradakilerin kaç kişi oldukları konusu, ilahi mesajın ulaşmasında hiç bir şekilde rolü olmadığı için onun üzreinden es geçilebilir.

 

Bu yüzden açıkca söylemek gerekirse ‘Hz. Adem’in (a.s) evlatları cennette kalsalardı durumları ne olurdu?’ sorunuzun cevabını bilmiyoruz. Onun cevabını Allah biliyor. Ancak inanıyoruz ki, söz konusu sorunun cevabının bilinmemesi, inancımıza ve şu andaki vazifelerimize etki etmeyecektir. En iyisi, madem şu anda cennette değiliz ve yeryüzünde Allah’ın halifesiyiz o zaman öyle bir şekilde yaşayalım ki, cenneti hatta ondan üstününü yani Allah’ın rızasını kazanalım ve bilelim ki, Adem’in tövbesini kabul eden Allah, bizi de yeniden dergahına alır; zira Allah’ın kendisi Adem (a.s)’ın yeryüzüne geliş olayını anlattıktan sonra Onun (a.s) evlatları olan bizlere şöyle buyuruyor: ‘Benden size bir hidayet geldiğinde kim hidayetime tabi olursa onlar için ne bir korku vardır, ne hüzün.’ [7] bir başka ayette de, ‘Hidayetime uyanlar ne sapmışlardır, ne de bedbaht olacaklardır’ diye buyurmaktadır. [8]

 

Bununla birlikte el-Mizan Tefsiri’nde bu konuda yapılan bir tefsir sorunuza cevap niteliği taşıyabilir. Allame Tabatabai diyor ki: Bir çok ayetten, Adem’in başlangıçta bu dünyada yaşaması için yaratıldığı anlaşılmaktadır. Allah Teala, Onu bir süreliğine cennete yerleştirmişse bu imtihan içindi. İmtihanın sonucunda avret yerleri açılmış sonra yeryüzüne gönderilmişlerdir. Demek ki Adem’in yaratılmasında ki asıl amaç dünya idi. Adem’in dünyalık olmasının yolu, önce cennete yerleştirilmesi, meleklere üstünlüğünün gösterilmesi, halifeliğinin ispat edilmesi, daha sonra meleklerin Ona secdeye emredilmeleri, ardından Onu ve eşini cennete yerleştirmeleri, ağaca yaklaşmasının yasak olduğunu söylemeleri ama Onun (Şeytanın tahrikiyle) ağaçtan yemesi, eşinin ve kendisinin avret yerinin açılmasından geçmekteydi. Bunlardan sonra sıra yeryüzüne inmeye gelmiştir. Demek ki, dünya yaşamında ayıbın ortaya çıkması ve ağacın meyvesinden yemek Allah’ın olması gereken kesin kazalarındandır. Ağacın meyvesinden yemekle ve ayıbın ortaya çıkmasıyla yeryüzünde yaşamaya mahkum etmek kesin kaza olmasaydı, aynı şekilde cennete dönmekte imkansız olmasaydı tövbe ve hataların görmezden gelinmesinden sonra da cennete dönülmeliydi (çünkü tövbe hataların etkisini ortadan kaldırmaktadır). [9]

 

 

[1] -203. Soru (Site:1114)

 

[2] -273. Soru (Site:112)

 

[5] -Kehf/22

 

[6] ‘Onlar, mağaralarında üç yüz yıl yatıp kaldılar ve bu yıllara dokuz yıl daha kattılar.’ (Kehf/25)

 

[7] -(Bakara/38)

 

[8] -(Ta Ha/123)

 

[9] -Daha fazla bilgi için bak: el-Mizan (Farsça çevirisi), c.1, s.196-197

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Cabir b. Efleh kimdir?
    5188 تاريخ بزرگان 2011/08/17
    Cabir b. Efleh-i İsmailî beş ve altıncı asırdaki İspanyalı gökbilimcilerinden olup “Kitabu’l-Hayat Fi Islahi’l-Mucesta” kitabının yazarıdır. O, muhtemelen Sivil’de (İşbiliye) dünyaya gelmiştir; zira bazı yazarlar ve özellikle de Cabir’in oğluyla tanışık olduğunu belirten Musa b.Meymun (529-600) ve Betruci onu İşbilî olarak adlandırmışlardır. Bazen Cabir b. Efleh’in adı başka şahıslar ...
  • Acaba dövme yaptırmak haram mıdır?
    8660 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Ayetullahe'l-uzma SİSTANİ’NİN (Allah yüce gölgesini devam ettirsin) defteri: Haddi zatında caizdir. Ayetullahe'l-uzma MEKARİMİ ŞİRAZİ'NİN (Allah yüce gölgesini devam ettirsin) defteri: Bedene özel zararı olmadığı müddetçe ve ahlaki fesada neden olan resimler olmazsa caizdir ve her halükarda abdest ve gusül için sorun ...
  • Yüze tokatla vurulduğunda kızarma,morarma ve siyahlık olmazsa bunun şer’i hükmü ne olur?
    12157 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/14
    Taklit mercilerinin fetvasına göre yüze tokatla vurulduğunda kızarma,morarma ve siyahlık olursa her birinin diyeti vardır, bunlar olmazsa yoktur. Yüzün dışında bir yer kızarma, morarma veya siyahlık olacak şekilde darpedilirse diyeti yüzün diyetinin yarısıdır.  Yüze tokatla vurulduğunda kızarma veya morarma olmazsa diyeti yoktur, ...
  • Başörtüsünü açmanın ve takma saçtan istifade etmenin hükmü nedir?
    7185 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/11/27
    Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Takma saç ziynettir ve örtünmesi gerekir.  Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Müslüman ve dindar kızlar yüksek öğrenim derslerini okumadıkları takdirde sadece ...
  • Direkt olarak ‘Ey İmam Rıza! Bizim dileğimizi yerine getir!’ veya ‘Filan İmamın hatırına dileğimizi yerine getir!’ diyebilir miyiz?
    7418 Eski Kelam İlmi 2012/03/14
    1- Şüphesiz Allah’tan başka kimsenin direkt ve vasıtasız olarak hiç bir şeye gücü ve kudreti yetmez. Eğer bir kudret varsa da bu Allah’ın izni ve iradesiyledir. 2- Hacetlerimizin yerine gelmesini din önderlerinden ve büyüklerinden istememeliyiz, onları sadece vasıta etmeliyiz. Kimi zaman bir din büyüğünden bir ...
  • Kravat takmanın hükmü nedir ve neden sadece İran’da kullanılmamaktadır?
    14721 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/05/21
    Bugünkü dünyada simge ve sembollerin kendine has bir dili vardır. Hatta bazen bir sembol bir mesajın mefhum ve manasını öylesine güzel ve hızlı bir şekilde aktarabilmektedir ki bir konuşma veya kitap telifi bunu yapmaktan aciz kalabilmektedir. Bugün dolandırıcılar da dâhil her grubun bir takım sembolleri bulunmaktadır ve ...
  • Hıristiyanlık dini düşüncesinde değişiklik süreci nasıl idi ve hangi sebepten dolayı bu din tahrife uğradı?
    9534 Yeni Kelam İlmi 2007/08/23
    Hazreti İsa’ya (s.a) uyanlar, bu ilahi peygamberin aralarında olma nimetinden mahrum kaldıklarında ve o göklere çekildiğinde, Hazreti İsa’nın (s.a) elçileri ve havarileri onun dinini tebliğ ettiler ve birçok zahmetlere katlandılar. Ama kısa bir müddetten sonra –bugünkü Hıristiyanlığın mimarı olarak bilinmesi gereken- “Pavlos”, Hıristiyanlığın ...
  • Beni Kureyze kabilesi hakkında Şia’nın görüşü nedir?
    8816 تاريخ کلام 2011/08/21
    Beni Kureyze Medine’de ikamet eden Yahudi kabilelerden biri olup birkaç boyutlu bir anlaşma esasınca bu şehirde Müslümanlar ile barışçıl bir şekilde yaşamaktaydı. Ahzab savaşı gelip çatınca onlar anlaşmalarını bozarak pratikte Medine’yi kuşatmış düşmanların beşinci sütunu rolünü oynadılar. Bu nedenle yüce İslam Peygamberi (s.a.a) bu savaşı başarı ile atlattıktan sonra ...
  • Acaba bedendeki zaaftan ötürü ders okuyamıyor ve iş yapamıyor diye oruç yenebilinir mi?
    4874 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/05/23
    Hazreti İmam Humeyni bu soruya benzer bir soruya verdiği cevapta şöyle diyor: Oruç almalıdır. Zor duruma düşmediği sürece orucunu bozamaz. Ama yolculuk yaparak yolculukta orucunu bozabilir. Yolculukta orucunu bozduktan sonra evine dönerse o gün imsak etmesine gerek yok.[1]
  • Acaba İmam Hüseyin’in (a.s.) Rukiye veya Sakine adında üç veya dört yaşında Şam’da vefat eden her hangi bir kızı var mıydı?
    14698 تاريخ بزرگان 2011/12/07
    Her ne kadar birçok tarihçi kendi kaynak kitaplarında İmam Hüseyin’in (a.s.) Rukiye, Fatime, Suğra veya başka bir isime şeklinde bir adından bahsetmemişlerdir. Ama bazı kitaplarda bu küçücük kızın biyografisini ve Şam harabelerinde ciğerini pare pare eden kıssayı anlatmışlardır. Bizim de rivayi ve tarihsel kaynaklarımızda buna dair şahitler ...

En Çok Okunanlar