Gelişmiş Arama
Ziyaret
10159
Güncellenme Tarihi: 2012/06/11
Soru Özeti
İnsanlara rahmet ve azap etmeyi Allah-u Teâlâ’nın istemesiyle alakalandırılmasının anlamı nedir?
Soru
Bakara Suresinin 284. Ayetinde şöyle buyrulur: “Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah\'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah\'ın gücü her şeye hakkıyla yeter”. Kur’anı Kerim’in birçok ayetinde Allah’ın dilediğini hidayete ulaştırıp dilediğini de saptıracağını buyurduğunu görüyoruz. Bakara Suresinin 284. Ayetinde olduğu gibi Allah’ın öbür dünyada da ayrıcalık tanımasının insanları kapsayacağı hatırlatılmıştır. Öbür dünyada Allah’ın sapıkları hangi ölçüye göre bağışlayıp azap edeceği belli değildir. Elbette sapıkların tamamı Allah’ın isteği üzere sapkınlardan olmuşlardı. Bu ayetler Allah-u Teâlâ’nın adaletiyle nasıl uyuşturulabilir?
Kısa Cevap

Çeşitli ayetlerde Allah'ın iradesi kulların izzet, zillet, bağışlama, azap ve ödül sebebi olarak tanıtılmış ve başka ayetlerde hidayete erme, izzet, mutluluk ve rızık, takva ve ihlâsla birlikte çalışma ve ceht koşuluna bağlı kılınmıştır. Bu iki gurupta yer alan ayetlerin birbirleriyle hiçbir çelişir tarafı yoktur ve birbirlerini tekit etmektedir. Zira Allah'ın meşiyet ve iradesi hikmetler ve değişmez adilane kanunlar esasıncadır. O halde Allah'ın istek ve iradesi ihtiyar üzere ve tıpkı onun değişmez hikmetli sünnetleri doğrultusunda hareket etmek anlamına gelir. Bu anlamdaki istek ve iradenin Allah'ın adaletiyle çelişir bir tarafı olmadığı gibi aynı zamanda adaletin kendisidir.

Ayrıntılı Cevap

Çeşitli ayetlerde Kur'an'ı Kerim'de kulların izzet, zillet, rızık, bağışlama, azap ve ödüllendirilmesinin rolünden bahsedilmiştir ve sorunuzda yer alan ayet bunun bir örneğidir.  Bununla birlikte başka ayetlerde Allah-u Teâlâ hidayeti, izzeti, mutluluğu ve rızkı elde etmede asli rolü takva ve ihlâsla birlikte çalışma ve cehde verdiğini açıklamıştır. Yaratılış kanunu açısından, aklın hükmü gereği ve nebilerin daveti esasına göre mutluluğun, izzetin ve zilletin elde edilmesinde ve rızkın kazanılmasında herkes ihtiyar sahibi ve özgürdür. Başka bir ifadeyle cenneti bir şeyin karşılığında verirler, bahanenin karşısında değil. O halde yukarıdaki ayette bunların tamamı Allah-u Teâlâ'ya nasıl nispet verilmiştir?

Acaba bu iki kısım ayetler arasında bir çelişki yok mudur? Her iki kısımda yer alan ayetler nasıl bir araya toplanabilir?

Soruyu cevaplandırmadan önce böyle bir sorunun ortaya çıkma sebebi hakkında şöyle dememiz gerekir: Bazı zihinlerde insanın iradesi, Allah-u Teâlâ'nın iradesi gibi tasavvur edilmiş ve insanın iradesiyle Allah'ın iradesi benzetilmeye çalışılmıştır. Hâlbuki böyle bir karşılaştırma yanlış ve temeli olmayan bir karşılaştırmadır, zira genellikle insanların istemesi ve iradesi birçok konularda kesinlikle akıl ve mantığın onaylamadığı ve hatta bazı konularda akli olmayan nefsanî ve şahsi alaka ve meyillerden kaynaklanır.

Ama Allah'ın istemesi ve iradesi, hikmetler ve değişmeyen adilane kanunlar esası üzerinedir. Zira Allah-u Teâlâ bu dünyada ilerleme ve başarı için bir seri etken ve sebepler yaratmıştır ve bu sebeplerin eserlerinden yararlanmak, Allah'ın iradesiyle aynıdır. O halde Allah-u Teâlâ'nın iradesi, değişmeyen hakimane sünnetler esasınca hareket etmek anlamına gelir.

Bu mukaddimeyi dikkate alarak Allah-u Teâlâ'nın bazı fertlerin ödüllendirilmesindeki iradesi, ayrıcalık ve ayrımcılık anlamında değildir ve O'nun adaletiyle hiçbir zaman çelişmediği gibi aynı zamanda adaletin kendisidir. Zira Allah-u Teâlâ fertlerin izzet ve zilletini, hidayet ve sapıklığını; zenginlik ve fakirliğini ve… alemin asli yaratılış kaynağını ve fertlerin sahip olduğu bağış ve güçlerin hepsinin kendisinden kaynaklanması sebebiyle, bunların tamamını kendi iradesine nispet vermiştir. İmkânların tamamını izzet ve mutluluğun elde edilmesi için kulların ihtiyarına bırakan O'dur ve O, bu âlemde kanun koymuştur ve bu kanunun çiğnenmesi, zilletle sonuçlanır. Bu sebeple bunların tamamı O'na nispet verilebilir, ama bu nispetlendirme, hiçbir zaman insanın özgür iradesiyle çelişmez, zira bu kanundan, bağışlardan ve güçlerden özgürce iyi veya kötü yararlanan insanın kendisidir.[1] Bu açıklamayı dikkate alarak söz konusu ayeti bir kez daha gözden geçirelim. Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor: "Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah'ın gücü her şeye hakkıyla yeter".[2]

Bu ve diğer ayetlerde gelen "dilediğini(men yeşa) cümlesi, hikmetle birlikte olan iradedir. Yani layık ve müstahak bildiğini bağışlayıp azaba layık ve müstahak olanı da cezalandıracaktır. Zira Allah'ın iradesi hesapsız olmayıp liyakat ve hak etmelerle uygunluk içindedir ve hâkim olan kimse, delil olmaksızın irade etmez ve hesapsız bir iş yapmaz. [3]

Buna binaen Allah'ın istek ve iradesini,  rahmet ve ilahi azap olarak bilen ayetlerle takva ihlâsla birlikte çaba ve telaşı ilahi rahmete ulaşmanın sebebi bilen ayetlerin birbiriyle çelişen bir yanı yoktur ve bunlar birbirlerini tekit etmektedir. Zira Allah'ın istemesi, ilahi sünnet ve kanunlar ve Allah'ın her şeyde karar kıldığı sebep ve etkenlerin eser ve sonucuna ulaşmak için hareket etmek anlamındadır.

Daha fazla bilgi edinmek için bakınız:

İndeks 23146 (Site: ur18332): Rahman ve Rahim olan Allah ve halkın hidayeti.

İndeks 7849 (Site: 7905): Kur'an'da muttakilerin hidayeti.

 

[1] Mekarim Şirazi Nasır, "Tefsiri Numune", Tahran ş, 1374 birinci baskı, Neşri Daru'l Kitabi'l İslamiye, c. 2, s. 498.

[2] Bakara Suresi, 284.

[3] "Tefsiri Numune", c. 22, s. 92.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar