Please Wait
8122
Yüce Allah değişik ayetlerde Kur’an-ı Kerim’i mümin fertlerin şifa vesilesi olarak tanıtmıştır.[1] Ayetlerin zahirinden, bazı rivayetler ve tefsirlerden anlaşıldığı kadarıyla şifadan maksat, ahlakî kötülüklerin yok olması ve maneviyat ve Allah’a yakınlaşma yolunda hareket etmektir.[2] Ama cismani hastalıkların da Kur’an vesilesiyle tedavi edileceğini bildiren rivayetler de mevcuttur. Elbette bu konu kesinlikle bireylerin ihlâs ve inancına bağlıdır.[3] Bu konu hakkında İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: Bir hastalığa yakalanan ve ihlâs ile "وَ نُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْآنِ ما هُوَ شِفاءٌ وَ رَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنِينَ وَ لا يَزِيدُ الظَّالِمِينَ إِلَّا خَساراً"; “biz Kur’an’dan, müminler için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz. Zalimlerin ise Kur’an, ancak zararını artırır” ayetini okuyan her mümin hastalığından kurtulur.[4] Her bir Kur’an ayeti için bir ilaç özelliği göz önünde bulunduran ve onun bir tür hastalığı tedavi ettiğini bildiren rivayetlerin de olup olmadığı hakkında, rivayet kaynaklarımızda böyle bir rivayetin bulunmadığını ve doğal olarak rivayetlere isnatta bulunarak böyle bir kitabın telif edilemeyeceğini söylemek gerekir. Şu noktayı belirtmek de zaruret addetmektedir: Hastalıkların yok olması için Kur’an’dan bazı ayetlerin ve duaların okunmasının tavsiye edildiği yerlerde bile, dinî önderlerimiz hastalıkları bilinen ve alışılagelen yollardan tedavi etmeyi bırakmayı ve sadece Kur’an’dan bazı ayetleri okumayla tedavide bulunmamızı kastetmemişlerdir. Bilakis biz tabii çabamızı sürdürmeli ve bununla eşzamanlı olarak ihlâsla ve Allah ile manevi bir irtibat kurarak gerçek şifa sahibi olan Rabbimizden[5] son tedaviyi istemeliyiz. Bu, doktora müracaat etme ve ilaç kullanmayla çelişmez, hatta Müslüman olmayan doktorlara müracaat etmeyi caiz bilen rivayetler bile mevcuttur.[6] Netice itibariyle, her Kur’an ayeti insanların manevi şifası olabilir, ama ayet ve hadislerde Kur’an’ın her kısmının belirli cismani bir ağrının ilacı olduğuna değin bir delil bulunmamaktadır.
[1] Yunus, 57; İsra, 83; Fussilet 44.
[2] Meclisi, Muhammed Bakır, Biharü’l-Envar, c. 1, s. 217, Müessesetü’l-Vefa, Beyrut, 1404 k; Tabatabi, Muhammed Hüseyin, el-Mizan Fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 20, s. 81, İntişarat-ı Camia-i Müderrisin, Kum, 1417 k.
[3] Kuleyni, Muhammed b. Yakub, Kafi, c. 6, s. 200, h. 7, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, 1365 ş.
[4] Hür Amıli, Muhammed b. Hasan, Vesailü’ş-Şia, c. 2, s. 424, h. 2537, Müessese-i Âlu’l-Beyt, Kum, 1409 k.
[5] Şuara, 80, "وَ إِذا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفين"
[6] Vesailü’ş-Şia, c. 7, s. 117, h. 8898.