Gelişmiş Arama
Ziyaret
6836
Güncellenme Tarihi: 2011/08/17
Soru Özeti
Kime şehid demektedirler? Diğer İslamî ve gayri İslamî ülkelerin ölüleri şehid sayılır mı?
Soru
Kime şehid demektedirler? Savunma için savaşta öldürülen Irak, Japonya, Amerika ve İran gibi ülkelerin asker ve asker olmayan vatandaşları şehid sayılır mı? İran savaşının şehitleri ile İslam’ın ilk dönemindeki şehidler arasında ne gibi bir fark vardır?
Kısa Cevap

Şehid şahit ve hazır anlamında olup değişik derecelere sahiptir. Bu anlamıyla Allah, peygamberler, melekler, Allah yolunda öldürülenler ve tüm müminler şahadet derecelerindeki mertebeler dizisinde yer alırlar. Elbette mukaddes “şehid” sözcüğü ilahî dürtü olmaksızın ve sadece kendi ülkesini savunmak veya hatta istemeyerek ve hedefsizce öldürülen tüm şahıslar için kullanılamaz. Şehidlerin farklılık ve derecelerinin ölçüsü de sadece onların şahadet zamanı değildir. Bilakis basiret, samimiyet, niyet, fedakârlık miktarı ve zorluklara tahammül etmek gibi daha önemli amiller bu hususta etkili olabilir. Bu esas uyarınca, Allah şahadet zamanını gözetmeksizin her şehidi uygun bir şekilde ödüllendirecektir.

Ayrıntılı Cevap

Sorunuz genel üç kısım çerçevesinde cevaplandırılabilir:

1. Sözlük ve İslam kültüründe şehid kavramının manası nedir?

2. İslamî öğretilerde hangi kısım öldürülenlere şehid denmektedir? Esasen öldürülen her günahsız birey şehid midir?

3. Şehidlerin makam ve derecesi farklı mıdır ve bu farklılığın ölçüsü nedir?

Şimdi aynı düzenle bunları inceleyecek ve yanıtlandıracağız:

1. Birinci bölüm hakkında söylemeliyiz ki “şehid” sözcüğü Arapçada “şehd” kökünden türemiş ve onun hakkında “şahit”, “hazır” ve bilgi dairesinden bir şeyin hariç olmadığı şahıs gibi değişik manalar gözetilmiştir.[1] Birinci merhalede ve zati olarak ancak Allah’ın böyle özelliklere sahip olabileceği apaçıktır. Birçok Kur’an ayetlerinde şehidin ilahi bir sıfat olarak beyan edilmesi de bu yüzdendir.[2] Elbette sonraki merhalelerde peygamberler[3], melekler[4] ve hatta şimdi kendilerinden şahit olarak söz edilen tanıklar[5] da şehid sıfatının kapsamına girmişlerdir. Bu esasla şöyle bir netice alınabilir: Şehid, diğer insanlar hakkında daha fazla bilgisi olan her şahısa denir. Bu sıfat birçok birey için kullanılabilir. Elbette bunun dereceleri farklıdır. Tıpkı nur gibi farklı derecelere sahip olup hem Yüce Allah’ın mukaddes zatı için[6] ve hem de ay ve güneş için kullanılabilmektedir.[7] Hatta onu mumun az ışığı için kullanılması bile gerçek dışı olmayacaktır. Ama ilki nerede, diğerleri nerede! Şehid kavramından istifade etmek bu esasla incelenebilir. Beyan edilmesi faydasız olmayan bir konu da şudur: Kur’an’da bulunan “şehd” sözcüğünden türemiş yüz atmış örneği incelediğimizde, onun açıkça Allah yolunda öldürülen mücahitler için kullanıldığını gösteren bir örneğe rastlamamaktayız. Kur’an’da bu fertlerden genellikle “katl” kökünden türeyen başka sıfatlar ile söz edilmiştir.[8] Elbette Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a) hayatında ve ondan sonra “şehid” sıfatı Allah yolunda öldürülenler fertler için çok kullanılmıştır. Hatta takriben bu kavram bir şekilde böyle fertlere özgü kılınmıştır. Örneğin bir rivayette Fatıma Zehra (a.s) her cumartesi sabahı şehidlerin kabrine gidiyor ve amcası Hamza’nın kabrinin yanı başında onlar için bağışlanma diliyordu[9], dendiğinde bu rivayette şüphesiz şehidlerden kastedilen Allah yolunda öldürülenler idi. Bununla birlikte, her ne kadar kesinlikle bu fertler diğer Müslümanlara göre daha üstün makama sahiplerse de ve bu yüzden bu grup şehidler için gusül ve kefen işlemleri yapılmaması gibi özel bir takım hükümler konmuşsa da, şehid sıfatını onlara özgü bilmek mümkün değildir. Bu iddiayı destekleyen rivayetler de mevcuttur ve biz bunların iki örneğine işaret ediyoruz:

1. Birinci rivayet: Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurdu: Ümmetimden her imanlı fert sıddık (çok doğru sözlü) ve şehittir. Elbette Yüce Allah kılıçla öldürülen bazı fertlere özel bir şekilde bakmaktadır. Sonra kendisi sözlerini teyit etmek için “Allah ve elçisine iman eden kimseler sıddık ve şehid sayılırlar” diye buyuran Hadid suresinin on dokuzuncu ayetini okudu.[10]

İkinci rivayet: Bir gün İmam Seccad’ın (a.s) yanında şehid ve şahadetten konu açıldı ve değişik bireyler kimlerin şehid olduğu hususunda bildiklerini o toplulukta dile getirdiler. Biri, boğaz hastalığından ölen her şahıs şehittir dedi. Bir diğeri, yırtıcı hayvana yem olan her insan şehittir dedi. Aralarında bir fert ayağa kalktı ve bana göre sadece Allah yolunda öldürülen kimse şehittir deyiverdi! İmam Seccad (a.s) bu ferde yanıt olarak şöyle buyurdu: Bu farza göre şehidlerin sayısı çok az olacaktır. Sonra yukarıdaki ayeti okudu ve şöyle devam etti: Biz ve Şiilerimiz bu ayetin örnekleriyiz (ve netice olarak hepimiz şehidlerden sayılmaktayız).[11]

Birinci bölümün yanıtının özeti şudur: Her ne kadar “şehid” kavramı bir şekilde Allah yolunda öldürülenleri hatırlatsa ve bu yüzden şehid hakkında fıkıhta gözetilmiş olan hükümler bu gruba yönelik olsa da, zorunlu olarak onlara özgü değildir. Rivayetlerde işaret edilen diğer gruplar ve imanlı fertler için bu sıfat kullanılabilir ve Allah yolunda öldürülenlerin aldığı sevabın bir derecesi onlar için de gözetilebilir.

2. Sorunuzun ikinci kısmı değişik nedenlerden ötürü öldürülen fertlerden kimlerin şehid olarak adlandırılabileceği hakkındadır. Bu hususta öldürülen fertlerin değişik özellik ve dürtülere sahip olduklarını ve her örnek hakkında ayrı bir şekilde yargıda bulunmak gerektiğini belirtmeliyiz. Bunlardan bazılarına işaret ediyoruz.

2.1. Sadece Allah’ın rızasını kazanmak için ve hiçbir maddi dürtü taşımaksızın düşmanlar ile cihad eden ve bu yolda öldürülen imanlı bir ferdin şehid olduğu hususunda şüphe yoktur. Hatta o şahadetin en yüksek makamlarına sahiptir ve Allah nezdinde rızıklandırılmaktadır.[12]

2.2. Can, mal ve haysiyet gibi hak menfaatlerini hırsız ve yol kesiciler karşısında korumak için direniş gösteren ve öldürülen imanlı bir fert de şehidlerin altındaki bir derecede yer alabilir.[13] Elbette mümin şahsın az bir mal miktarı için canını tehlikeye atmaması tavsiye edilmiştir.[14]

2.3. Eğer Müslümanların ordusunda kendini gösterme veya vatan sevgisi gibi ilahi olmayan dürtülerle savaşan bir fert olur ve bu yolda öldürülürse, böyle bir şahıs şehid sayılmamakla birlikte, ilahi azaba bile duçar olabilir![15]

2.4. Kâfirlerin ordusunda bulunup Müslümanlar karşısında savaşan ve öldürülen şahısların cehennemlik olduğu hususunda hiçbir şek ve şüphe yoktur.

2.5. Öldürülmeleri ile tabii ölüm arasında fark olmayan büyük bir grup da mevcuttur. Her ne kadar onlar öldürülmüş olsalar da manevî değer olarak (müspet ve menfi boyut açılarından) değişik nedenler ile canlarını kaybetmiş bireyler gibidirler. Buna örnek olarak şu bireylere işaret edilebilir:

A. Savaş alanında yer almayan ve istemeyerek savaş ve çatışmalar sırasında şehirlerin bombardıman ve füze saldırılarında öldürülen Müslüman bireyler bu kabildendir. Bu bireyler her ne kadar kanunî olarak şehid sayılsa da ve belirtildiği gibi tüm Müslüman ve müminler için var olan şahadet makamına erseler de onlara savaş meydanında öldürülen bir şehide yapılan muamele yapılamaz. Bu konunun detayları fıkıh ve din kitaplarında açıklanmıştır. Başka bir tabirle onlar trafik kazası, sel ve deprem gibi diğer hadiseler ile canlarını kaybeden ve kesinlikle Allah’ın rahmetine kavuşan diğer müminler gibidirler.

B. Müslüman olmayan, istemeyerek veya iki tarafın da gayri Müslim olduğu ve ilahi bir dürtü taşımadığı askerî çatışmalarda kendini ve vatanını savunmak için öldürülenlerdir. Bu fertlere de şehid sıfatı verilemez. En fazla onlar öldürülmeleri hususunda günahsız addedilir ve Allah nezdinde suale çekilmezler. Ama iman etmemek gibi diğer davranış ve hareketleri hususunda cevap vermelidirler. Bu açıdan başka hadiseler nedeniyle ölen kâfirlerden farkları olmayacaktır.

Cevabın bu bölümünün özeti şudur: Şahadet kavramının doğruluğunun ölçüsü salt öldürülmek değil, fertlerin niyetidir. Bu esas uyarınca tabii bir şekilde ölen gerçek müminler de azıcık bir toleransla şehid olarak adlandırılabilir. Lakin hiçbir ilahi dürtü taşımaksızın öldürülen şahıslar bu grupta değerlendirilemezler. Bu yüzden Kur’an’da savaşlarda öldürülenlerden bahsedilirken hemen ardından fisebilillah (Allah yolunda)[16] tabirinin kullanıldığını gözlemlemekteyiz. Bu, Allah’ın beğendiği tek dürtünün insanın O’nun yolunda cihad etmesi ve O’nunla muamelede bulunması olduğunu göstermektedir: “Şüphesiz Allah, müminlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır.”[17] “İnsanlardan öylesi de (leyletü’l-mebit’tePeygamberin yatağında yatan Ali gibi imanlı ve fedakâr fertler) vardır ki, Allah’ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. Allah, kullarına çok şefkatlidir.”[18]

3. Şehidlerin hangi grubunun diğerlerinden üstün olduğu ve şimdiki şehidler ile İslam’ın ilk dönemimdeki şehidler arasında ne gibi bir fark olduğuyla ilgili sorunun son kısmı bağlamında da söylemek gerekir ki; Hz. Peygamber (s.a.a) ile çağdaş olmak ve İslam’ın ilk döneminde cihad etmek her ne kadar ilahi dürtüler için güçlü bir amil olabilse de salt Hz. Peygamber (s.a.a) ile eşzamanda olmak o dönemdeki şehidlerin diğer şehidlerden üstün oluşuna delalet etmez. Her şahsın üstünlük ölçüsü iman derecesi, dinsel ölçülere bağlılık, din yolunda karşılaşılan zorluklar, şartları idrak etmek ve buna uygun karar almaya göredir. Rivayetlerimizde hak yolunda sebat eden, kurtarıcıyı bekleyen ve tabii bir şekilde dünyadan göçen şahısların sevabının, Hz. Mehdi’nin (a.c) yanında bulunan şahısların sevabı gibi olduğunun belirtilmesi bu yüzdendir.[19] Bir rivayette de onların sevabının birçok Bedir ve Uhud şehidlerinden üstün olduğu belirtilmiştir.[20] Bundan dolayı bu hususta genel bir yargıda bulunmak ve belirli bir zamanda bulunan şehidlerin diğer şehidlerden üstün olduğunu söylemek mümkün değildir. Kerim olan Allah her şehidin değerini bağımsız ve diğerlerinden ayrı olarak ve de onun tüm şart ve özelliklerine bakarak belirleyecektir.

Ayrıca bu sitede bulunan 1137. yanıtta sorunuzun bazı bölümleriyle irtibatlı olan konular mevcuttur.



[1] İbn. Manzur, Lisanu’l-Arab, c. 3, s. 237.

[2] Âli İmran, 98; Enam, 19; Yunus, 46; Hac, 22 ve … .

[3] Bakara, 143 "و یکون الرسول علیکم شهیدا., Maide, 117 "کنت علیهم شهیدا"

[4] Kaf, 21, "و جائت کل نفس معها سائق و شهید"

[5] Bakara, 282, "و لا یضار کاتب و لا شهید"

[6] Nur, 35 "الله نور السموات و الارض"

[7] Yunus, 5 "جعل الشمس ضیاء و القمر نورا"

[8] Nisa, 74; Tövbe, 111; Âli İmran, 157-158, 169  "و لا تحسبن الذین قتلوا فی سبیل الله امواتا" و ... .

[9] Hür Amıli, Muhammed b. el-Hasan, Vesailu’ş-Şia, c. 3, s. 224, rivayet. 3468, Müessese-i Âlu’l-Beyt, Kum, 1409 h.k.

[10] Muhammed Nuri, Müstedrekü’l-Vesail, c. 11, s. 16, rivayet. 12306, Müessese-i Âlu’l-Beyt, Kum, 1408 h.k.

[11] Şeyh Tusi, Tehzibu’l-Ahkam, c. 6, s. 167, rivayet. 4, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, 1365 h.k.

[12] Âli İmran, 169.

[13] Hür Amıli, Muhammed b. el-Hasan, Vesailu’ş-Şia, c. 3, s. 224, rivayet. 19963.

[14] A.g.e., c. 28, s. 383, rivayet. 35017.

[15] Bu sitedeki 2824. soruya müracaat ederek sorunuzla ilgili konuların yanı sıra Peygamberin (s.a.a) ordusunda bulunan, büyük bir cesaret gösteren ve Peygamberin kendisini cehennem ehli saydığı Kızman adındaki şahsın macerasını da okuyabilirsiniz.

[16] Âli İmran, 169; Hac, 58, Muhammed 4; Nisa76; Tövbe, 111; Müzemmil, 4; Müzemmeil, 20.

[17] Tövbe. 111.

[18] Bakara, 207.

[19] Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c. 52, s. 125, rivayet. 15, Müessese-i el-Vefa, Beyrut, 1404h.k.

[20] Kuleyni, Muhammed b. Yakub, Kafi, c. 1, s. 335-334, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, 1365 h.k.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Kabirleri ziyaret etmek belirli bir dönemde geçici olarak yasak idi, hangi yılda bu caiz kılındı?
    22055 زیارت قبور و بنای مراقد 2012/05/16
    İslam’ın başlangıcında kısa bir süreliğine men edilmiş ve yasaklanmış olan hususlardan biri de kabirleri ziyaret etmek idi. Bu yasaklamanın değişik delilleri vardır. İslam toplumunun nicel ve nitel olarak gelişip büyümesiyle bu hususa değinmek için uygun bir atmosfer oluştu. Bunun için Hz Peygamber (s.a.a) bir müddet sonra kabirleri ...
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    27822 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • İnsanın kendi zihninde küfür etmesi günah mıdır?
    62670 Teorik Ahlak 2019/09/29
    İnsanın işlediği günahlar bazen zihin dünyamızın dışında dış alemde gerçekleşir. Örneğin: yalan, gıybet, iftira,... bazen ise zihin dünyamızda ve kalbimizde vuku bulur. Örneğin: insanın hakkı gizlemesi, şirk, riya,... insanın iç dünyasında işlediği günahların dışa vuran sonuçları ve etkileri olsada bu etkiler ve sonuçlar günahın kendisi değildir.
  • Eğer birisi oruçluyken eşiyle oynaşır ve bedeni gevşer ama meni gelmez ise görevi nedir? Eğer meni gelirse görevi nedir?
    9933 Cünüpte Şüphe Etmek 2018/12/08
    Meni bedeninizden dışarı çıkmadığı sürece cenabet olmazsınız ve gusül size farz olmaz. Taklit Mercilerin bu konuda fetvaları şöyle: “Eğer meni mecrasından hareket eder ama dışarı çıkmaz ise veya insan dışarı çıkıp çıkmadığından şüphe duyarsa gusül almak vacip olmaz.”[1] Buna göre cenabet olmadığı için orucu ...
  • Hz. Ali’nin (a.s) kaç tane çocuğu vardı? Çocukların ve annelerinin isimleri nedir?
    128911 Masumların Siresi 2011/04/13
    Şeyh Müfid, İrşad adlı eserinde Hz. Ali’nin (a.s) erkek ve kız olmak üzere on yedi çocuğunun olduğunu yazmıştır. O şöyle diyor: ‘Bir kısım Şii alimler diyorlar ki, Fatıma, Peygamberin (s.a.a) vefatından sonra Peygamberin Muhsin adını verdiği çocuğuna düşük yaptı. Onlara göre İmamın (a.s) on sekiz evladı vardı.’
  • Hz. Mehdi'den gelen tevki'lerin doğru olduğuna nasıl güvenebiliriz?
    7512 Ricalu’l-Hadis (Ravilerin İncelenmesi) 2011/07/26
    Masumlardan bize ulaşan hadisler sözlü ve yazılı olarak iki kısma ayrılır. Masum İmam'ın yazılı olarak sorulara verdiği cevaba tevki' denir. Buna göre tevki'ler yazılı hadisler sınıfına girer. Bu hadislerin Hz. Mehdi'den geldiğini bilmek için izlenen yol diğer hadislerin doğruluğunu belirlemekle ayınıdır. Aslında rical ve diraye ilimleri hadis ve rivayet kaynaklarında ...
  • Kur’an insanları humus ve zekât vermeleri ve farzlarını yerine getirmeleri için neden efsanevi canlılardan korkutmaktadır?
    7310 Eski Kelam İlmi 2010/07/05
    1.     Kur’an-ı Kerim’de insanların efsanevi varlıklardan korkmaları gerektiğine yahut Kur’an’ın onları korkuttuğuna dair bir örnek bile mevcut değildir.2.     Bazı rivayetlerde bazı günahların cezaları (Kur’an ehli olup şarap içenler gibi) hakkında bin ...
  • Kuran’ı anlamakta aklın hata yapmayacağını nasıl iddia edebiliriz?
    3841 Tefsir 2019/12/03
    Eğer insan temelsiz ön kabuller olmadan, ruhsal açıdan selim bir kalple ve insaf üzere Kuran ayetlerini aklıyla tahlil, analiz ederse ve  gerekli tefekkürü yaparsa Kuran’ı anlamakta hataya duçar olmaz.  Elbette Kuran’da bulunan bazı müteşabih ayetlerde gerekli birikime sahip olmayan veyahut hasta ruhlu şahıslar bilinçli veya bilinçsiz bir ...
  • Baba gaipte veya hapiste olsa, anne, baba tarafından dedenin yerine çocuğuna bakabilir mi?
    6764 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/13
    Hz. Ayetullah-ul Uzma Hamanei’nin bürosunun cevabı: Baba ölürse İslami kanunlara göre çocuğun bakımı ve korunması buluğa kadar anneye aittir. Ama baba kaybolursa çocuğun korunma hakkı kaybolmasa da bu durumda annenin de çocuğa bakmasına bir engel yoktur. Hz. Ayetullah-ul ...
  • İtret kelimesinin manası nedir? Ehlibeyt’in bakışında Sakaleyn hadisindeki manası nedir?
    23484 اهل بیت و ذوی القربی 2014/05/18
    İtret sözlükte yakın akrabalar ve zürriyet anlamına gelir. Ama Şia’nın bakışında rivayetlere binaen Allah Resulü'nün (s.a.a) Sakaleyn hadisindeki itretten kastettiği, müminlerin önderi Hz. Ali (a.s), Hz. Fatıma Zehra (s.a), İmam Hasan (a.s), İmam Hüseyin (a.s) ve İmam Hüseyin’in (a.s) zürriyetinden biri diğerinin ardınca gelen ve en sonuncusu ...

En Çok Okunanlar