Gelişmiş Arama
Ziyaret
10500
Güncellenme Tarihi: 2010/04/06
Soru Özeti
Bir yaratıcısı olmaksızın baştan beri tanrı nasıl mevcuttur?
Soru
Benim on iki yaşında bir kızım var. Kendisi tanrının baştan beri nasıl mevcut olduğunu sormaktadır. Lütfen kızıma söyleyebilmem için bana basit bir cevap verir misiniz?
Kısa Cevap

Tanrının baştan beri nasıl mevcut olduğu sorusu, gerçekte neden tanrı kendi başına ve zatıyla vardır ve her varlığın bir yaratıcısı ve meydana getiricisi bulunmaktadır, diye belirtilen sorunun başka bir ifadesidir. Gerçekte soru şudur: Tanrı nasıl meydana gelmiş ve kim O’nu yaratmıştır? Cevap için birkaç soruya dikkat etmeniz gerekir; zira bu sorular asıl yanıtı idrak etmek için zihni hazır hale getirir. Her şeyin ıslaklığı sudandır. Suyun ıslaklığı nedendir? Tüm yemeklerin yağı yağdandır. Yağın yağı neredendir? Her şeyin tuzu tuzdandır. Tuzun tuzlu oluşu neredendir? Bu soruların cevabı şudur: Suyun ıslak oluşu, tuzun tuzlu oluşu ve yağın yağlı oluşu zatidir. Aynı şekilde her şeyin varlığı tanrıdandır, o halde tanrının varlığı kimdendir diye sorulduğunda da cevap olarak tanrının varlığının zati olduğu, kendisinden kaynaklandığı ve başka bir yerden alınmadığını söyleriz.

Ayrıntılı Cevap

Her sonucun bir nedeni olduğu kesin bir kaidedir. Lakin burada gerçekleşen yanıltmaca tanrının da bir sonuç var sayılmasıdır. Başka bir ifadeyle zatıyla var olan veya tanrı da dâhil olmak üzere her varlığın bir nedeni olduğu sanılmaktadır. Bu şekilde her fenomenin bir yaratıcıya ihtiyacı olduğu belirtilmelidir, lakin tanrı bir yaratıcıya ihtiyaç duyan bir görüngü değildir. Aksine her fenomeni icat edendir.[1]Başka bir ifadeyle tanrı gerçeğinin en basit mefhumu; hiç kimseye ihtiyaç duymayan, varlıkta ve eserlerinde başkasından yardım almayan kâmil, eksiksiz ve ihtiyaç duymayan varlıktır. O halde eğer bazen var olduğu ve bazen de olmadığı varsayılan bir tanrı, vehme dayalı bir tanrıdır; çünkü tanrının varlık ve eserlerini bir başkasından almayan bir varlık olduğunu belirttik. Bundan dolayı Tanrı her zaman var olmuş ve var olmaktadır. Bunun için tanrının bu tanımı ve bizzat tanrı olmak ihtiyaç ve sonradan olmaktan uzaktır. Bu salt bir zihni vesvesedir; insan zihni yaratma mefhumuna yöneldiği zaman, tanrının bir şeye ihtiyaç duymadığını ve varlığın onun gerçek zatı olduğunu unutmaktadır. Bundan dolayı zihin her şey kendinden üstün bir yaratıcıya sahipken neden tanrı da üstün bir yaratıcıya sahip olmamalıdır meselesini tasavvur edememektedir. Burada tanrı bir fenomen olarak varsayılmaktadır. Oysaki bu tanrı mefhumu zihnin bir ürünüdür, zatıyla var olan ve nedenden müstağni olan tanrı göz önünde bulundurulmamaktadır. Bundan dolayı eğer tanrı böyle bir varlıksa; hiçbir had, kayıt, eksiklik, zulmet ve ihtiyaç taşımayan mutlak ve sonsuz bir varlıksa ve de aşk, ihtiyaçsızlık ve feyiz merkezi ise, kendisinin yaratığı olan sınırlı ve eksik varlıklara kendinden daha üstün addedip muhtaç olamaz. Çünkü tüm varlığı, tüm üstünlükleri ve sınırları yaratan bizzat onun kendisidir. Onsuz hiçbir şey var olamaz ve onun için bir yaratıcı vehmedilemez. Lakin insanların çoğunun zihninde tanrı hakkında doğru bir tasvir bulunmamaktadır; çünkü tanrı her mefhumdan daha üstündür. Bunun için zayıf zihinlerin çoğu tanrı hakkında sadece onun yaratıcı sıfatını tasavvur eder ve bu da yaratılmış herhangi bir yaratıcıya benzer şekildedir. Elbette şu farkla ki; tanrı, gördüğümüz yıldızların, tüm evrenin ve her şeyin muhteşem yaratıcısı bir melek gibi tasavvur edilir. Elbette bu muhteşem tanrının bir yaratıcısı var mıdır diye sorulması yerindedir. Bundan dolayı bu tasavvur ve fikir her ne kadar muhteşem bir varlığı konu edinse de bu tanrı değildir. Çünkü tanrıdan kastedilen şey tüm kemal sıfatlarını kendinde toplayan, tüm eksik sıfatlardan arı olan ve hiçbir kayıt ile sınırlanmayan ve hiçbir had ile mahdut olmayan, mutlak ve yegâne varlık olan ve hiçbir şeye ihtiyaç duymayan bir zattır. Tanrı zatıyla bu sıfatlara sahiptir, hiç kimse bu sıfatları ona vermemiştir. Yaratıcıya ihtiyaç duyan ve hakkında yaratıcısı ve var edeni kimdir diye sorulabilen bir tanrı, gerçekte eksik bir mefhumu yansıtır. Elbette Tanrı bundan münezzehtir ve en kâmil ve doğru şekilde olsa da her anlayış, idrak ve zihniyetten daha üstün ve yücedir. Belirtilen hususlar bir takım örnek ve sorular ile zihne yakınlaştırılabilir ve basit kılınabilir. Örneğin biz her şeyin ıslaklığını sudan biliriz, lakin suyun ıslaklığı nedendir ve neredendir? Tüm yiyeceklerin yağı yağdandır, lakin yağın yağı neden ve neredendir? Her şeyin tuzu tuzdandır, tuzun tuzlu oluşu neredendir? Yanıt şudur: Suyun ıslak oluşu, tuzun tuzlu oluşu ve yağın yağlı oluşu zatidir. Aynı şekilde her varlığın mevcudiyeti tanrıdandır, o halde tanrının varlığı kimdendir diye sorulduğunda da, tanrının varlığının zati olduğunu, kendisinden kaynaklandığını ve başka bir yerden alınmadığını söyleriz.

İlgili başlık:

479 (Site: 520).

 


[1] Subhani, Cafer, Akaidi İslami der pertovu Kur’an, Hadis ve Akl, s. 120 – 121, Neşri Bustanı Kitab, 1386, Kum.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Neden Şiiler kendilerine Abdulhüseyin (Hüseyin’in kulu), Abdulali (Ali’nin kulu) vb. gibi isimler seçiyorlar? Oysa Allah buyuruyor: ‘Yanlız bana kulluk edin ve benim kulum olun.’
    8803 Eski Kelam İlmi 2010/08/14
    1- Kul (Abd) kelimesininArapçada bir kaç manası var: a) Tapınan, huzu ve itaat eden kimse, b) Köle ve memlük.2- Masum İmamların (a.s) yüce makamları bazen Hüseyin’in abdi (kulu), Ali’nin abdi (kulu) manalarına gelen Abdulhüseyin, Abdulali vb. gibi isimlerin seçilmesine ...
  • Tevrat ve İncil’de beş ferdin isimleri zikredilmiş midir?
    25049 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    Bazı hadislere göre Peygamber-i Ekrem (s.a.a), İmam Ali (a.s), Hz. Zehra (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin’den (a.s) ibaret olan aba ehli beş ferdin isimleri İncil ve Tevrat’ta zikredilmiştir. Bu cümleden olmak üzere İmam Rıza’nın (a.s) Caslik (kilise önderlerinden bir fert) ve Rasu’l-Calut (Yahudilerin önderi) ...
  • Bazı müfessirlerin işaret ettiği Kur’an’daki iphamların anlamı nedir?
    5853 Tefsir 2011/08/21
    Evvela bir kitapta okuduğunuz her düşünce ve teoriyi Şia’nın genel düşüncesi olarak değerlendirmemeniz gerektiğine dikkat etmelisiniz. Pek tanınmayan bir yazara ait kitaptan alıntılanmış olan ve de dağınık ve muğlâk şekilde ifade edilen sorunuz, maalesef bu türdendir. Ama kısa ve özet olarak bilmelisiniz ki hem Ehli Sünnetten bir grup ve ...
  • Tembelliği gidermek için bir dua var mıdır?
    14844 Pratik Ahlak 2012/03/12
    Dinî öğretilerde reddedilen hususlardan birisi tembellik ve atalettir. İmamlar (a.s) bu yerilmiş hasletten Allah’a sığınmıştır. İmamlardan (a.s) bu konuda ulaşan duaların bazıları şunlardan ibarettir: 1. Sadaka’nın oğlu Mas’ada şöyle demektedir: İmam Sadık’tan (a.s) önemli isteklerde Allah’a kendisiyle yöneleceğim bir dua istedim. İmam (a.s) büyük babam ...
  • Dinden uzaklaşan birini yeniden nasıl kazanabiliriz?
    28890 Pratik Ahlak 2010/04/07
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Niçin gündüz ayakta durarak geceleri ise oturarak su içmenin iyi olduğu söylenir? Bunun ilmi bir delili de var mı yoksa sadece rivayetlerde mi yer almıştır?
    8471 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/21
    Bütün ilahi hükümlerin felsefeleri ve hikmetleri vardır. Şeriatta var olan hiçbir hüküm hikmetsiz değildir. Gerçi biz bu hikmetlerin hepsini bilmiyoruz ancak hikmet sahibi ve adil olan Allah hiçbir hükmü hikmetsiz karar kılmaz. Bazı rivayetlerde yer aldığına göre geceleyin ayakta su içmek kişinin karnının büyümesine sebep olur. Ancak ...
  • Dinin afetleri nelerdir?
    11777 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...
  • İhlâs suresini okumaksızın kılınan namazın hükmü nedir?
    6566 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/19
    Genel anlamda namaz vacip ve sünnet (müstahap) olmak üzere iki kısma taksim ediliyor: Vacip (farz) olan namazlar üç halete; ihtiyar, mecburiyet ve acil’e taksim edilmiş ve her birisinin kendisine has bir hükmü var. Birinci halet ihtiyari halettir: bu haletin hükmü şöyledir: Günlük vacip olan namazların birinci ve ...
  • Düzen kanıtı ve evrim teorisi
    8891 İslam Felsefesi 2012/11/11
    Bazıları, yaratıklardaki mevcut düzen hakkında özel bir açıklama sunan Darwin’in evrim teorisinin tevhitsel bakışı zedelediğine ve böyle bir durumda yaratıklardaki mevcut düzen için hikmet sahibi, bilge ve şuurlu bir düzen kurucuyu varsaymamızın artık gerekli olmadığına inanmaktadır. Bu görüş birkaç neden sebebiyle kabul edilemez:1. Darwin’in ...
  • Eğer Şeytan ateştense nasıl ateşte yanacak?
    10565 Eski Kelam İlmi 2012/08/26
    Âlem daima bir değişim içerisindedir. Eşyanın (maddenin) özellikleri de etki tepkilerden dolayı değişkenlik göstermektedir. Hatta bilim adamları yanmayan bir maddeyi üzerinde değişiklikler yaratarak yeni bir unsur yani yanıcı bir madde elde edebilirler. İnsanın böyle bir yeteneğe ulaştığı şu halde acaba varlık âleminin Rabbi’nin Şeytan’ı oluşturan unsurlarda küçük ...

En Çok Okunanlar