Gelişmiş Arama
Ziyaret
7704
Güncellenme Tarihi: 2012/05/03
Soru Özeti
Eşimin yanlış davranışını kendisine nasıl bildirebilirim?
Soru
Merhaba. Ben 27 yaşında bir kızım ve bir aydır nikâhlanmış bulunuyorum. Ben ve eşim birbirimizi çok sevmekteyiz. Bugünlerde bir sorunla karşılaşmış bulunmaktayım ve bu aralarda eşim için her ne kadar en iyi kadın olmaya çalışsam da kendisi bunu yeterli görmemektedir. Onun yanlış davranışını eleştirmemem, kendisinden rahatsız olduğumda bunu kendisine söylememem, küskünlüğümü gönlümde saklamam ve kendimi her zaman onun yanında mutlu ve sevinçli göstermem gerektiğini hissediyorum. Gerçekten ne yapacağımı bilmiyorum. Lütfen bana yardım eder misiniz; çünkü sorunlarımı halledebilecek hiçbir yer tanımıyorum. Teşekkürler.
Kısa Cevap

Sorunuzda bulunan nokta, her ikinizin de birbirinizi sevdiği ve sizin eşiniz için en iyi kadın olmayı istemenizdir. Diğer hususların önemsenmemesi için sizin her zaman bu özelliğe belirgin bir rol üstlendirmeniz gerekmektedir. Evlilik hayatında egemen atmosfer mutluluk, samimiyet, dostluk ve arkadaşlık olmalıdır. Egoistlik, kendini düşünmek ve mütekebbirlik olmamalıdır. Bundan dolayı sorun olarak kendini gösteren birçok husus bu vesileyle rahat bir şekilde çözümlenebilir. Hatta bizim kusur olarak saydığımız birtakım hususlar gerçekte kusur olmayabilir. O halde ilk önce kusuru tanımalı, onun kusur olduğundan emin olmalı ve ardından da onu tedavi etmeliyiz. Uyarmak için en uygun ölçü kendimizi uyaracağımız şahsın yerine koymamızdır; şöyle ki eğer bir kimse bizim işimizi eleştirmek isterse onu nasıl söylemesi gerektiğini istiyorsak, biz de o şekilde davranmalıyız. Evliliğinizin üzerinden uzun bir zaman geçmemektedir ve birbirinizin birçok ahlaki özelliklerini henüz tanımamaktasınız, buna binaen acele etmemeli ve birbirinizin ahlaki özelliklerini tanımalısınız. Bu durumda her hangi bir hassasiyet ortaya çıkmadan isteğinize ulaşabilirsiniz.

Ayrıntılı Cevap

Sorunuzda bulunan ve övülmeye değer olan nokta, her ikinizin de birbirinizi sevmeniz ve sizin eşiniz için en iyi kadın olmayı istemenizdir. Hayat boyunca her zaman bu özelliğe belirgin bir rol verin. Böyle bir durumda az veya çok bütün evlilik hayatlarında bulunan hususlar hatta rahatsızlıklar bile önemsiz hale gelecektir. Ama tam bir yanıta ulaşmak için ilk önce birkaç soru gündeme getirmeli ve onların cevabını vermeliyiz.

1.  İlk önce nasıl iyi bir eş olabileceğimizi bilmemiz gerekir.

2. İslam’ın iyi eş için beyan etmiş olduğu ölçüler nelerdir?

3. Bizim kusur olarak gördüğümüz şey gerçekten kusur mudur yoksa değil midir?

4. Kusur olduğunu farz edersek istediğimiz şekilde onu dile getirebilir miyiz yoksa bunun bir takım şartları mı vardır?

Aynı tertiple soruları cevaplıyoruz:

1. İslami öğretiler ve din önderlerinin örnekliğine baktığımızda, evlilik hayatında eve egemen olan atmosfer mutluluk, samimiyet, dostluk ve arkadaşlık olmalıdır. Egoistlik, menfaatçilik ve tekebbür olmamalıdır. Bundan dolayı eğer karı ve koca birbiriyle arkadaş olursa, sorun olarak kendini gösteren birçok husus rahat bir şekilde çözümlenebilir. Elbette evin yöneticiliğinin erkeğin sorumluluğunda olduğunu hatırlatmak gerekir. Bu özel bir üstünlük değildir ve ailenin tüm üyeleri bu hususa dikkat ederek hayatın sağlamlaşması ve pekişmesine çalışmalıdır.

2. Bu sorunun cevabını elde etmek için bu sitede bulunan 7980. sayılı “İdeal eşin ölçüleri” adlı başlığa müracaat ediniz.

3. Kusur ve hatayı tanımak hakkında ilk önce onun hangi açıdan kusur sayıldığını bilmemiz gerekir. Bunu şer’i veya örfi ve içtimai veyahut şahsi açıdan olduğunu tespit etmemiz gerekir. İlk iki husus hakkında din ve sosyal bilimler uzmanlarının bu husustaki görüşü sorulmalıdır. Evet, bu hususlarda biz de bazen bir şeyin kusur addedilmesinin açık ve şeffaf olduğunu ve herkesin onu kavradığını kabul ediyoruz, ama genellikle durum bundan ibaret değildir; bazen biz bir takım hususları kusur sayabiliriz, ama gerçekte onlar kusur sayılmayabilir.[1]

Son Nokta: Gerçekten bir şeyin kusur olduğunu ve ayıp sayıldığını farz edelim, bu durumda biz her zaman ve her mekân ve her koşulda onu dile getirebilir miyiz?  Nitekim hayırseverce ve içtenlikle verilen bir uyarı netice verebilir, ama uyarmada tüm şartlara riayet edilmediği için istenen neticeye ulaşılmaması ve hatta tersine bir netice elde edilmesi de muhtemeldir! Göründüğü kadarıyla istenen şartlara riayet etmek için en iyi yol kendimizi uyarılacak şahsın yerine koymamız ve başkalarının bizi nasıl uyarmasını istiyorsak onu da o şekilde uyarmamızdır! Başkalarının bizi nasıl uyarmasını istiyorsak kendimiz de o şekilde uyarıda bulunmalıyız. Yani şahsiyetlerin, kapasitelerin ve tahammüllerin farklılığına dikkat ederek uyarıda bulunmalıyız. Evliliğinizin üzerinden uzun bir zaman geçmemesinden dolayı birbirinizin birçok ahlaki özelliklerini bilmemeniz doğaldır! Zamanın geçmesiyle aşamalı olarak birbirinizin ahlaki özelliklerini tanıyacaksınız ve bu durumda herhangi bir hassasiyet oluşturmadan isteğinize kavuşabilirsiniz. Son olarak sözü İmam Ali’den nakledilen bir hadisle bitiriyoruz: Hz Ali (a.s) İmam Hasan’a (a.s) yaptığı vasiyette şöyle buyurmaktadır: “Evladım kendini başkalarıyla ölç, kendin için istediğini başkası için de iste ve kendin için kötü bildiğini başkası için de kötü bil. Zulme maruz kalmayı istemediğin gibi zulüm etme ve kendine iyilik edilmesini istediğin gibi iyilik et. Başkalarında çirkin gördüğün şeyi kendin için de çirkin gör ve kendin için beğendiğin şeyi halk için de beğen. Bilmediğini değil, bildiğini söyle. Sana söylenmesini istemediğin şeyi başkasına söyleme.”[2]

 


[1] Bu hususta daha fazla bilgi edinmek için, fıkıh kitaplarında belirtilmiş iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmanın şartlarına müracaat ediniz. Biz de Tevzihü’l-Mesail (el-Mahşi lil-İmami’l-Humeyni), c. 2, s. 765’ten ve Ayetullah Gülpaygani ve Safi’nin risalelerindeki eklerden şunları aktarıyoruz: İyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmanın şartları beştir:

1. Emreden ve sakındıran, iyilik ve kötülüğü tanımalı, iyiliğin farz oluşu ve kötülüğün haram oluşuna kesin bir bilgiyle inanmalı ve hata yapmayacağından emin olmalıdır.

2. Emir ve sakındırmanın etki edeceği ihtimalini vermelidir. O halde emir ve sakındırmasının etki etmeyeceğine dair rasyonel bir ihtimal verirse, bu onun için farz olmaz.    

3. Farzı terk eden veya haram bir fiil işleyen bir kimse eğer bunda ısrar ederse ve insan onun döndüğünü ve artık buna mürtekip olmadığını öğrenirse, bu yapılmaz.

4. Öznenin iyiliğin farz ve kötülüğün haram oluşu hakkında bilgisi olması ve de farzı terk etmede ve haram fiil işlemede gerekçesi olmaması gerekir. O halde eğer özne haram bir fiilin mubah veya bir farzı terk etmenin caiz olduğuna inanırsa, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak yapılmaz. Aynı şekilde bir gerekçesi olması durumunda bir farzı terk eden ve bir haramı işleyen de bu hükmü taşır. Elbette gafili uyarma ve bilmeyene öğretme bağlamında uyarmak ve öğretmek gereklidir.

5. Emretme ve sakındırmada bir bozgunculuk ve zararın olmaması gerekir. O halde rasyonel olarak zarar ve bozgunculuk ihtimali bulunuyorsa, yapılmaz.   

[2] Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l Envar, c: 72, s: 29, Müessesei El- Vefa, Beyrut, 1404 h.k.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Vaktin başında namaz kılmak mı iyidir yoksa iki doğuş arasında yatmamak mı?
    5640 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Her şeyden önce bir noktaya dikkat etmeniz lazımdır:Kerahete neden olan uyku ister sabah namazından sonra olsun, ister ondan önce olsun iki doğuş arasındaki uykudur. Bu yüzden sorunuza göre siz iki doğuş arasında uyuduğunuzdan dolayı her iki durumda da kerahete mürtekip olmuş bulunmaktasınız. ...
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    26742 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • Bazen kıbleye doğru oturuyor ve temiz imamlar (a.s) ile sohbet ediyorum ve bu esnada bedenimde özel bir hal hissediyorum ve deyim yerindeyse tüm tüylerim ürperiyor. Bu hal neyin işaretidir?
    10283 Pratik Ahlak 2012/01/18
    Bildiğiniz gibi masum hazretler (a.s) bizim amellerimizi gözetlemektedir ve rivayetlerde de bu konuya işaret edilmiştir. Kesinlikle bu ilgi onların haremindeyken veya dikkatle kendilerine sevgi ifadesinde bulunduğumuzda daha çok ve belirgindir. Öte taraftan bedenin heyecanlıyken ve manevi hallerde reaksiyon göstermesi, hepimiz için vuku bulmuştur ve ayet ve rivayetlerde de bunun ...
  • Bankanın halktan geciken taksitten dolayı aldığı “gecikme parası” faiz sayılıyor mu?
    5983 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Banka aracılığıyla gecikmiş taksitten dolayı alınan gecikme parasın hükümü hakkında bazı mercilerin görüşleri aşağıda açıklandığı şekildedir: Ayetullah Uzma Hamenei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Çalışmalarını “İslami Şura Meclisi’nin” tasvip ettiği kanunlar esasına göre yapan ve “Gözetleme Şurası’nın” teyit ettiği bankanın uygulamasında bir ...
  • İlahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
    7834 Pratik Ahlak 2012/01/05
    Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: ‘Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.’ İbadet nedir? İbadet yani Allah’a kulluk etmektir. Yani yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işlerimiz bile ilahi ve ibadi ...
  • Acaba Şia mezhebinden Sünni mezhebine geçmek caiz mi?
    4784 Diğer Konular 2018/12/08
    Esasen din ve inanç insanın akıl ve mantık yoluyla hakikati araştırması ve araması sonucu kendi seçimiyledir. İnsan temel inançlarında araştırma yapmalı ve hakikate ulaştıktan sonra onu seçmelidir. Din ve mezhep insana büyüklerinden miras kalmaz. Buna binaen dinin temel inançlarında taklit caiz değildir.[1] Zira din, ...
  • Rivayetlere göre iyi bir ortağın taşıması gereken özellikler nelerdir?
    3561 Şirket 2020/01/20
  • Anne (kadınlar) yoluyla da seyitli intikal eder mi?
    16105 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Hz. Zehra’nın (a.s) tüm evlatlarının Peygamberin (s.a.a) evlatları olduğu hususunda hiçbir şüphe yoktur. Ama Allah Resulü’nün (s.a.a) evladı olmak sıfatı ile seyit ve Haşimi olmak sıfatı arasında fark bulunduğuna dikkat etmek gerekir. Soyu Fatıma Zehra’ya (a.s) ulaşan herkes İslam Peygamberinin (s.a.a) neslindendir, ama seyitlerden değildir; zira seyit ve Haşimî ...
  • Bilal-i Habeşî Ve Hilafet Meselesi
    9683 تاريخ بزرگان 2011/08/03
    Tarihten anlaşıldığı kadarıyla Bilal-i Habeşî halifeler biat etmemiş, bazı yerlerde onlara itiraz etmiş ve hilafet sistemi için ezan okumaktan uzak durmuştur. Bu yüzden Şam’a sürgüne gönderilmiş ve orada vefat etmiştir. ...
  • “Farz” ve “vacip” hangi manaya gelmektedir? Bu iki kelime arasındaki fark nedir?
    10232 مبانی فقهی و اصولی 2014/01/21
    Farz ve vacip eğer değişik durumlarda ve özellikle ayrı (birlikte değil) bir şekilde kullanılırsa, kesinlik ve belirleme anlamına gelir[1] ve ıstılahtaki manası ise mütealliklerinin zorunlu olmasıdır. Ama bu iki kelime arasında bir farkın olduğu bazı lügat kitaplarında zikredilmiştir. Farz ve vacip arasındaki fark, farzın ...

En Çok Okunanlar