Gelişmiş Arama
Ziyaret
10158
Güncellenme Tarihi: 2012/05/16
Soru Özeti
İsrail oğullarının buzağıya tapmasından dolayı cezalandırılması bilgece miydi?
Soru
Bakara Suresi 54. ayet şöyle buyurmaktadır: “Musa, kavmine dedi ki: “Ey kavmim! Sizler, buzağıyı ilâh edinmekle kendinize yazık ettiniz. Gelin yaratıcınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün (kendinizi düzeltin). Bu, Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah da onların tövbesini kabul etti. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir.” Sizin için daha hayırlıdır denen cahilliğin karşılığına dikkat edin! Allah’ın İsrail oğullarından istemiş olduğu birbirlerine kılıç çekmeleri insani midir?
Kısa Cevap

Müfessirler bu ayette yüce Allah’ın öldürmekten kastettiği şey hususunda üç olasılığı zikretmiştrir:

1. Bu emir, sınamaya dayalı bir emir idi ve onların tövbe etmesiyle bundan vazgeçilmiştir.

2. Bu ayetteki öldürmekten maksat, nefsanî şehvetler ve şeytani vesveselerin yok edilmesidir.

3. Ayetteki öldürmekten maksat, birbirinizi öldürün ve yok edin anlamında gerçek öldürmedir.

Bu hükmün hikmeti aşağıdaki hususların tümü veya biri olabilir:

A. İsrail oğullarının küfür ve şirkten temizlenmesi.

B. Bu tür bir büyük günahın tekrar edilmesini önlemek.

C. Tevhit ilkesinden sapmanın ve putperestliğe yönelmenin mahiyeti.

Her halükarda en şiddetli cezalara tahammül etmek cehennem azabından kurtulmaya değer.

Ayrıntılı Cevap

Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Musa, kavmine dedi ki: “Ey kavmim! Sizler, buzağıyı ilâh edinmekle kendinize yazık ettiniz. Gelin yaratıcınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün (kendinizi düzeltin). Bu, Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah da onların tövbesini kabul etti. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir.”[1] Müfessirler bu ayette yüce Allah’ın İsrail oğullarına birbirlerini öldürmelerine dair vermiş olduğu emir hakkında üç olasılığı zikretmiştir:

1. Bu ayetteki öldürme emri, sınamaya dayalı bir emirdir. Tıpkı Hz İbrahim’e Hz İsmail’i öldürme emri verilmesi ve İsmail’in öldürülmeden önce Ey İbrahim sen rüyada aldığın emri yerine getirdin[2] diye hitap edilmesi gibi. Hz Musa kıssasında yüce Allah şöyle buyurmuştur: Tövbe edin ve birbirinizi öldürün bu Allah katında sizin için daha hayırlıdır. Ama Allah’ın buyruğunun tam bir şekilde icra edilmesinden önce, bazılarının öldürmesini tümünün öldürmesi olarak hesaplamış ve onların tövbesini kabul etmiştir.[3]

2. Bu ayetteki öldürmekten maksat, nefsanî şehvetleri ve şeytani vesveselerin yok etmektir. Bu anlamıyla ayet, nefsanî şehvetleri ve şeytani vesveseleri kendinizden uzaklaştırın ve tam bir ihlâs ile ilahi birliği itiraf edin[4] manasını ifade etmek istemektedir.

3. Ayetteki öldürmekten maksat, birbirinizi öldürün ve yok edin[5]; zira dünya hayatında bu öldürülmek sizin için daha hayırlıdır anlamında gerçek öldürmektir.

Yüce Allah’ın kastinin gerçek öldürmek olduğunu söyleyen kimseler, Allah’ın bu hükmü için bir takım hikmet ve felsefeler dile getirmiştir ve biz onların bazılarına işaret ediyoruz:

A. Bu öldürülmek İsrail oğullarının küfür ve şirkten temizlenmelerine ve onların ebedi hayat ve sonsuz cennete girmesine sebep olmuştur.[6]

B. Her ne kadar insan öldürmek çirkin ve haram bir amel olsa da, bazen bir takım maslahatlar uyarınca hayır ve farz olmaktadır. Bir tür dinsel ve toplumsal maslahat bunun mahiyetini değiştirmektedir. İsrail oğulları hakkında da onların öldürülmeleri bu tür büyük bir günahın tekrar edilmesini önleme amacı güttüğünden iyidir ve bunu kabullenmekte güzel bir davranış sayılmaktadır.[7]

C. Samiri’nin buzağısına tapmak küçük bir iş değildi. Yüce Allah’ın bütün ayetlerini ve büyük peygamberi Musa’nın mucizelerini gördükten sonra onların tümünü unutmaları ve peygamberlerinin kısa bir süre ayrılmasıyla tevhit ilkesini tümüyle unutmaları, Allah’ın dinini ayakları altına almaları ve putperest olmaları küçük bir olay değildi. Eğer bu konu her zaman için, kendilerinin zihninden silinmezse tehlikeli bir durum meydana gelecekti. Her fırsatta ve özellikle Musa’nın ölümünün ardından onun çağrısının tümünün ortadan kalkması ve dininin akıbetinin tamamıyla tehlikeye düşmesi muhtemeldi. Burada sert bir tavır takınılması gerekliydi ve asla dile dayalı bir pişmanlık ve tövbe ile yetinilmemeliydi. Bunun için tüm peygamberler tarihi boyunca eşine ve benzerine rastlanmayan sert bir emir Allah tarafından geldi. Bu emre göre tövbe ve tevhide dönme buyruğunun yanı sıra, günahkârların büyük bir bölümünün özel bir şekilde (kendi elleriyle)idam edilme emri de gelmiştir. Bu cezanın düzeyinin sert ve yüksek olmasının nedeni, tevhit ilkesinden sapmanın ve putperestliğe yönelmenin rahat bir şekilde affedilebilecek bir mesele olmamasıdır. Onlar bütün o açık mucizeleri ve Allah’ın nimetlerini gördükten sonra buna kalkışmışlardır. Gerçekte semavi dinlerin usullerinin tümünü tevhit ve Allah’ın birliğinde özetlemek mümkündür. Bu ilkenin sarsıntıya uğraması, din temellerin tümüyle yok olmasıyla eşdeğerdir. Eğer buzağıya tapma meselesi basit telakki edilseydi, gelecektekiler için bir gelenek haline gelebilirdi. Özellikle İsrail oğulları, tarihin tanıklığıyla, çok inatçı ve bahane getiren bir halk idi. Bunun için anısı tüm asır ve çağlarda kalacak ve asla ondan sonra putperestlik düşüncesine düşmeyecek bir cezanın kendilerine verilmesi gerekliydi. Ve yaratıcınız nezdinde bu sizin için daha hayırlıdır cümlesi belki de bu manaya işaret etmektedir.[8] Son olarak şu noktayı hatırlatmak elzemdir: En şiddetli dünyevi cezalar en küçük ahiret azabıyla mukayese edilemez. Bu yüzden eğer bir şahıs zor da olsa bir takım cezalara katlanarak ahirette müstahak olduğu zorluklardan kendini kurtarabiliyorsa, çok faydalı bir ticaret yapmış sayılır. Biz bu dünyadaki ilahi had ve cezaların, kalpten samimice tövbe eden şahısların günahlarının kefareti olacağına inanmaktayız. Şu rivayete dikkat ediniz: Bir grup hırsızı Müminlerin önderinin yanına getirdiler. Müminlerin önderi onların ellerini kesti, ardından bu hırsızları uygun bir mekâna götürdü, gerekli tedavinin yapılmasını emretti, ondan sonra et ve bal gibi lezzetli yiyecekler ile cezalandırılan fertleri ağırladı ve onlara şöyle hitap etti: Ey günahkârlar şimdi sizin elleriniz cehenneme girdi, elbette eğer tövbe eder ve Allah tövbenizde samimi olduğunuzu bilirse, ellerinizi ateşten kurtaracak ve sizinle birlikte cennete koyacaktır. Aksi takdirde kesilmiş elleriniz sizi cehenneme çekecektir.[9] İsrail oğullarının öldürülmüş fertleri hakkında da aşağıdaki iki ihtimalden biri söz konusudur:

1. Ya onlar tövbe etmiş ve bu durumda cennete gireceklerdir ki cennete ulaşmak için her zorluğa tahammül etmek değerlidir.

2. Veya onlar batıl inançlarına bağlı kalmışlardır ve bu durumda onların görmüş olduğu işaretler ve mucizeler karşılığında ölüm cezası kendilerine azdır.

 


[1] Bakara Suresi, 54. ayet:  " وَ إِذْ قَالَ مُوسىَ‏ لِقَوْمِهِ يَاقَوْمِ إِنَّكُمْ ظَلَمْتُمْ أَنفُسَكُم بِاتخَِّاذِكُمُ الْعِجْلَ فَتُوبُواْ إِلىَ‏ بَارِئكُمْ فَاقْتُلُواْ أَنفُسَكُمْ ذَالِكُمْ خَيرٌْ لَّكُمْ عِندَ بَارِئكُمْ فَتَابَ عَلَيْكُمْ  إِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيم‏"

[2] Saffat Suresi, 105. ayet: " يا إِبْراهِيمُ قَدْ صَدَّقْتَ الرُّؤْيا"

[3] Musevi Hamedani Seyyit Muhammed Bakır, Tercüme-i El- Mizan, c: 1, s: 288 (Az bir tasarrufla), Neşr: İntişaratı İslamiyi Camiayı Muderrisini Howzei İlmiyeyi Kum, 1374 h.ş.

[4] Kaşani, Molla Fethullah, Tefsiri Minhacu’s Sadıkin fi İlzami’l Muhafiliyn, c: 1, s: 192, Neşri Kitapfuruşiyi Muhammed Hasan Alemi, Tahran, Sali çap 1336 h.ş.

[5] Tefsiri Minhacu’s Sadıkin fi İlzami’l Muhafiliyn, c: 1, s: 192.

[6] Tefsiri Minhacu’s Sadıkin fi İlzami’l Muhafiliyn, c: 1, s: 192.

[7] Tecüme-i Mecmeu’l Beyan fi Tefsiri’l Kur’an, c: 1, s: 179, tahkik: Rıza Sutude, İntişaratı Ferahani, Tahran 1360 h.ş, çapı evvel.

[8] Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsiri Numune, s: 1, s: 256, Neşri Daru’l Kutubu İslamiye, Tahran, 1374 h.ş, çapı evvel.

[9] Kuleyni, Muhammed bin Yakup, Kafi, c: 7, s: 266, hadis 31, Daru’l Kutubu İslamiye, Tahran, 1365 h.ş.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam dini niçin var?
    13395 Eski Kelam İlmi 2011/07/14
    Din, akaid ve Peygamberlerin insanların hidayet ve saadeti için Allah’tan getirdikleri bir dizi ameli ve ahlaki hükümlerdir.Dini öğretilerde dinin gerekliliği insan fıtratıyla ilişkilendirilmiş, Kur’an-ı Kerim’de de insan fıtratı ilahi fıtrat olarak tanımlanmış ve bütün ilahi kanunların Allah’a inanma ve tapınma hissi üzerine kurulduğu ...
  • Rivayette müminlerin birbirleriyle ilişkilerinde sevinçli ve güler yüzle davrandıkları gelmiştir. Acaba bu mesele, yaşamda karı-koca arasında da geçerli midir?
    6096 Pratik Ahlak 2012/09/09
    Müminin sıfatlarının birisi hakkında zikredilen rivayetlerde, onun başkalarına karşı sevinçli ve güler yüzlü davrandığı ve hüzün ve gamını kalbinde gizlediği; bu sıfatın dostluk eğilimini çektiği buyrulmuştur. Bu konunun müşterek yaşamda ve aile içinde başka bir şekilde olduğunu; evli çiftlerin birbirlerinin gam ve hüznüne ortak olduğunu; eşlerin birbirine ...
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11168 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.
  • Sonucun öznesel nedene muhtaç oluşunun ölçüsü sadece varlıksal yoksulluk mudur? Yoksa tam neden için de yeterli midir? Felsefî kavramların neden tür ve ayrımı bulunmamaktadır? Ve…
    5633 İslam Felsefesi 2011/09/21
     Aşağıdaki noktalara dikkat etmek, yanıtı kavramada size yardımcı olacaktır.      1. Tüm nedenler öznesel nedene döndüğünden bu konuda tam neden ile öznesel neden arsında bir fark bulunmamaktadır.2. Felsefî kavramlar varlıktan alınmıştır ve varlığın mahiyeti yoktur. Tür ve ayrım mahiyetin kısımlarıdır ve mahiyetten yoksun bir şey mahiyetin kısımlarından da ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7034 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Velayet-i fakihi dile getiren rivayetler veliyy-i fakihin bir olmasını da yansıtmakta mıdır?
    6332 Düzenler 2012/06/16
    Rivayetler ve velayet-i fakihin kelam eksenli diğer referanslarından veliyy-i fakihin bir veya çok oluşu anlaşılmamaktadır. Düzenin korunması ve kaosun engellenmesi durumunda birkaç fakihin ayrı bir şekilde veya şura şeklinde velayetlerini icra etmesi mümkündür. Şura türü İslam cumhuriyetinin ilk anayasasında (1980) mevcut idi, lakin bir takım sorunların önüne ...
  • Vesilelerin Allah'a Yakınlaşmakta ki Önemi Nedir?
    12727 Eski Kelam İlmi 2009/12/20
    Vesilenin çok geniş manası vardır. Allah'a yakınlaşmaya neden olan her şey ve her işe şamil olmaktadır. Dünya yaşayışı, insanların hidayeti ve ilerlemesi için sebep ve sonuç düzeni üzerine kurulduğu, yine insanların doğal ihtiyaçları maddi sebeplerle karşılandığı için Allah'ın, hidayet, mağfiret, bağışlanma, yakınlaşma ve ...
  • Bedensel esenlik sırrını nasıl araştırabiliriz?
    7133 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Allah tarafından konulan tabiat kanunları bu dünyada hiçbir insanın baki kalmamasını ve değişik nedenlerle ve bu cümleden olmak üzere bedensel esenliği kaybederek dünyayı terk edip ebedi âleme geçmesini muayyen kılmıştır. Öte taraftan her ne kadar peygamberler ve imamlar (a.s) bir takım özel durumlarda Allah’ın izniyle hastalara (sadece Allah’ın evliyalarının ...
  • Humus yılının başlangıcından birgün önce alınan yiyeceklerin humusunun verilmesi neden gereklidir?
    5580 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Herkes humus yılı boyunca şanına uygun şekilde ve israf etmeden gelirinden yaptığı -ailesine yiyecek almak gibi- harcamalarına humus gelmez. Ancak humus yılının sonunda humus yılından birkaç gün önce alınmış olsa bile bu yiyeceklerden fazla kalan kısmının humusunu vermesi gerekir. Zira sonuçta elindeki sermayeyle onları almıştır. Almasaydı ve ...
  • Kendimden nasıl şehvani düşünce ve hayalleri uzaklaştırmalıyım?
    46781 Pratik İrfan 2011/10/29
    Şeytansal fikirler ve düşünceler herkesin zihnine hutur ediyor. Ama insan bu fikir ve düşüncelerin yerini dolduracak ve insanı iyiliklere sevk eden başka düşünce ve fikirler bulmalıdır. Böylece insanı pislik ve kötülüklere duçar etmeden bu şeytansal fikirlerin önünü kesip onlardan fasıla almalıdır. ...

En Çok Okunanlar