Gelişmiş Arama
Ziyaret
13406
Güncellenme Tarihi: 2010/04/07
Soru Özeti
Neden İmam Hüseyin (a.s) Muaviye’nin döneminde kıyam etmedi?
Soru
Neden İmam Hüseyin (a.s) Muaviye’nin döneminde kıyam etmedi?
Kısa Cevap

İmam Hüseyin’in (a.s) Muaviye’nin döneminde kıyam etmemesinin sebebi hakkında şunları söyleyebiliriz:

1- İmam (a.s) kardeşi ve imamı olan İmam Hasan’ın (a.s) hayatı döneminde Muaviye’yle yaptığı anlaşmaya gösterdiği saygı ve Muaviye’nin de böyle bir anlaşmaya göstermelik olarak yaptığı saygıdan dolayı.

2- İmam Hüseyin’le (a.s) karşı karşıya gelmenin doğuracağı kötü sonuç ve Hz. Peygamberin (s.a.a) İmam Hüseyin’in (a.s) şahadetinden sonra Ben-î Ümeyye’nin yıkılacağını bildirmesi haberinin gerçekleşmesinden korkan Muaviye Hz. Hüseyin’i kıyama zorlayacak bir baskı uygulamaktan kaçındı. Hatta başkalarını da bu işe kalkışmamaları konusunda uyarmıştı. Ama genç, mağrur ve makam sarhoşu Yezit, babası Muaviye’nin bu vasiyetine amel etmedi ve başa gelir gelmez İmam Hüseyin’in (a.s) karşısına dikilerek Onu (a.s) katletmeye karar verdi.

3- Muaviye kurnaz bir siyasetçi olduğundan dış görüntüyü bir ölçüye kadar koruyor ve hükümetindeki bozukluğu halktan gizleyebiliyordu. Ama toy ve tecrübesiz bir genç olan Yezidin sürekli içki içtiği, şehvetine düşkünlüğü, maymun ve köpeklerle oynaması vb. işleri herkesçe malumdu. Kimsenin bunları gizlemeye gücü kalmamıştı. İmam Hüseyin’in bütün bunlara sessiz kalması demek onun yaptıklarını onaylamak demekti. Bu da İslam’ın kökünün kuruması manasına gelirdi.

4- İmam (a.s), Muaviye’nin döneminde kıyam etseydi, Muaviye, propaganda yoluyla Hz. Hüseynin hareketini zayıflatmak, kendisini haklı gösterme imkânına sahipti. Ama görüldüğü üzere Yezit bundan aciz kaldı ve çok geçmeden hanedanlığı yok oldu gitti.

5- Muaviye’nin döneminde halkın İmam’dan (a.s) himaye etmemesi diğer bir nedendi. Oysa Yezidin döneminde Küfeliler, İmam’ı (a.s) kıyama teşvik için yüzlerce mektup yazarak, Onu (a.s) destekleyeceklerini bildirdiler. İmam (a.s) onların davetine icabet için Irak’a doğru yola koyulmasaydı halk onu (a.s) korkaklık veya İmam’ın (a.s) Benî Ümeyye’nin cinayetlerine karşı sorumsuz davranmakla suçlayacaktı ve halkın isteğini ihmal etti diye algılanacaktı. Bu da tarihi açıdan telafisi mümkün olmayan kötü sonuçlar doğurabilirdi.

Ayrıntılı Cevap

Muaviye dönemindeki hükümetin durumu, halkın tavrı ve İmam Hüseyin’in (a.s) konumu ile Yezid’in dönemi arasında bir çok yönden fark vardı. Bu farkların önemlileri şunlardır:

1- İmam Hasan Mücteba (a.s), hayatı ve imameti döneminde Muaviye’ye karşı yürüttüğü savaşta halkın yardımından ümidini kesmesi, ordusunun komutanlarının Muaviye tarafından satın alınması ve tehdit edilmesinden dolayı İslam’ı, İslam toplumunu ve geriye kalan az sayıdaki ashabının canını korumak, Muaviye ve halka hücceti tamamlamak savaştan çekilmek ve ateşkes antlaşması imzalamak zorunda kaldı. Ama bu anlaşmada çok önemli maddeler vardı ki uzun vadede Umeyye oğullarının gerçek yüzünün ortaya çıkmasını ve yenilgisini sağlıyordur. Örneğin:

 

a)             Muaviye Şiilere eziyet etmeyecek ve sıkıntı vermeyecekti.

b)            Şiilerin ve Hz. Ali’nin (a.s) özel yaranının gaspedilmiş malları geri verilecekti.

c)             Muaviye, İmam Ali’ye (a.s) küfür ve lanet etmeyecekti.

d)            Muaviye, Emir-ül Müminin lakabını kullanmayacaktı.

e)             Muaviye, kendisine ( ister Yezidi, ister bir başkasını) halife tayin etmeyecekti…[1]

 

İmam Hüseyin (a.s) İmam Hasan’ın (a.s) şahadetinden sonra, kardeşinin Muaviye’yle yaptığı anlaşmaya saygısından dolayı Muaviye’yle doğrudan bir çatışmaya girmedi.[2] Bu da onun zamanın İmamı olan kardeşinin yaptıklarına saygılı davrandığını simgeliyordu. Ama Muaviye’nin ölümünden sonra bu anlaşmaya uymak için her hangi bir neden kalmamıştı; zira İmam Hasan’ın (a.s) Muaviye tarafından şehit edilmesi ve anlaşmanın diğer tarafının ölümü ve Yazid’i kendisine halife tayin etmesiyle anlaşmanın bir geçerliliği kalmamıştı.

 

2- Muaviye de İmam Hasan ve Hüseyin’le (a.s) kanlı bir çatışmaya girmek istemiyor, Onların (a.s) kanını dökmenin kötü sonuçlarından korkuyordu. Saltanatını korumak için Onların (a.s) varlığına katlanmak zorundaydı. O, başkalarını da bu işten sakındırıyor ve onun kötü sonucundan dolayı uyarıyordu. Hatta kendisinden sonra halife olması için Yezide biat alırken İmam Hüseyin’e (a.s) karşı zor kullanmadı. Yezide de bu işe kalkışmamasını tavsiye etti. Ama Yezit tecrübesiz bir genç olduğu için bu vasiyete uymadı. Daha halifeliğinin ilk günlerinde Medine valisine ‘ya İmam Hüseyin’den (a.s) biat al veya Onun başını bedeninden ayır’ diye emir gönderdi.

 

Yezidin bu siyaseti onun İmam Hüseyin’le (a.s) direkt ve kanlı bir çatışmaya girmesine neden oldu; zira İmam (a.s) Kerbela’da ödediği bedele rağmen Yezitle biat etmedi. Sonuçta Yezidin bu tecrübesiz tutumu Ebu Süfyan hanedanlığının yok olmasına neden oldu.[3]

 

3- Muaviye kurnaz bir siyasetçi olduğundan umumda dış görünümünü iyi gösterebilen biriydi. Kendisindeki ve yönetimindeki bozuklukları halktan gizlemeyi becerebiliyordu. Halk onu Müslüman ve Resulullah’ın (s.a.a) halifesi zannediyor, İslam’ın bir tebliğcisi olduğunu zannediyorlardı. Lakin Yezidin böyle bir kurnazlığı yoktu. Ahlakı bozukluğu, şehvete düşkünlüğü herkes tarafından biliniyordu. Açıkça küfrünü ortaya koyuyor, babalarının ve atalarının müşrik oluşlarıyla iftihar ediyordu. Peygambere (s.a.a) bile asla saygı göstermezdi. Dolayısıyla Yezitle barış durumunu sürdürmek demek alenen yapılan bütün o fesadı teyit etmek demekti; sonuçta da daha çok kimse hak yoldan sapacaktı.[4] Yezidin iktidarının devamı demek İslam’a veda etmek ve şeriatın yok olması manasına gelirdi.[5]

 

4- Daha önce işaret ettiğimiz gibi Muaviye kendine has kurnazlığıyla İmam Hüseyin’le karşı karşıya gelmekten çekiniyordu. Eğer İmam (a.s) onun döneminde kıyamı başlatsaydı geniş ve etkili bir propaganda gücüne sahip olan Muaviye kendini haklı gösterme imkânını bulacak, halkı kandırıp İmam Hüseyin’in (a.s) hamasetini önemsizleştirecek, olayı kendi lehine çevirip Benî Ümeyye saltanatının daha fazla yaşama şansını sağlayacaktı. Ancak Yezit, fesadı aleni ve siyasi tecrübesi az olan biri olduğundan o İmam’ın (a.s) karşısına dikildi. İmam Hüseyin’in (a.s) ve ashabının şahadetinden sonra da bu hareketin etkisini yok edecek fırsata sahip değildi. Bu uğurda ne kadar çaba harcadıysa bir faydası olmadı. Onun bütün çabalarına rağmen halk daha çok aydınlanıyor, kendisi daha çok rezil oluyordu. Sonunda Ümeyye oğulları yok olup gitti.

 

5- Muaviyenin döneminde halktan, İmam Hüseyin’i (a.s) Emevilerin zulüm ve fesatlarıyla mücadele etmek için kıyama davet ve ona (a.s) yardım edeceklerine dair açık ve genel bir talep gelmemişti. Sınırlı kişilerin çağrı ve desteklerinin de Muaviyenin hileci siyasetleriyle baş etmesi mümkün olmazdı. Ama Muaviyenin ölümünden sonra Yezidin başa geçmesi ve İslam beldelerinin durumunun karışmasıyla Küfe halkı galeyana geldi ve İmam Hüseyin’e (a.s) yüzlerce mektup yazarak Emevilerin aleyhine yapılacak kıyama önderlik etmesi, İslam ümmetinin idaresini ele alması yönünde açıkca davette bulundular.

 

Muaviyenin ölümü, anlaşmanın bitmesi, Yezit gibi açıktan fesat işleyen birinin başa gelmesi ve halkın da büyük çoğunluğunun isteği karşısında İmam Hüseyin’nin (a.s) kıyam etmek ve halkın davetine icabet etmekten başka bir çaresi kalmıyordu. İmam (a.s) bu davete icabet etmese ve Irak’a gitmeseydi        -halkın nazarında- bu, İslam ümmetinin kaderine itina etmemek, Onun (a.s) İslam dinine, mazlumların zulümle mücadele isteklerini önemsemediği şeklinde algılanırdı. Bunun da sonuçları çok kötü olurdu. Ama İmam’ın (a.s) hac döneminde Mekke’den çıkışı, yürekler yakan Aşura olayı ve Emevilerin, Al-i Resul’un (s.a.a) ölü ve esirlerine karşı yaptıkları acı verici davranışları Emevilerin nasıl bir mahiyete sahip olduklarını herkese gösterdi. O günden bugüne ve tüm tarih boyunca hak peşinde olanlara hücceti tamam etti. Artık gasıp halifelerin tarihi saptırmasına imkân bırakmadı. Düşman onun eserlerini ne kadar yok etmeye kalksa da onun etkisi yani Öz Muhammedi İslam daha çok parlıyor. Ve gerçekte İmam Hüseyin (a.s) yaptığı kıyamla İslam ümmetinin hidayet çırağı ve kurtuluş gemisi oldu. Artık bundan sonra Zeynep (a.s) ve İmam Zeynülabidin (a.s) gibi Kerbela kahramanlarının çektikleri zahmetleri korumak, onların amaçlarını matemlerde ve diğer dini merasimlerde dünyanın hak taliplerine anlatmak bizim vazifemizdir.

 

Daha fazla bilgi için bkz:

-                      Belazeri, Ensab-ul Eşraf, c.2

-                      İbn-i Asakir, Tehzib-i Tarih-i Dimeşk, c.2

-                      Allame Meclisi, Bihar-ul Envar, c.44

-                      İbn-i Esir, el-Kamil Fi’t Tarih, c.3

-                      İbn-i Kutaybe Diyneveri, el-İmamet ve’s Siyaset

-                      Şeyh Mufid, el-İrşad

-                      Mes’udi, Muruc-uz Zeheb

-                      Ebu’l Ferec İsfahani, Mekatil-ul Talibin

-                      Muhammed Hasan Al-i Yasin, el-İmam-ul Hasan b. Ali (a.s)



[1] - Seyyid Muhsin Emin Amuli, İmam Hasan ve İmam Hüseyin (a.s), s.54 ve 70

[2] - a.g.e. s.148

[3] - Cevad Muhaddisi, Ferheng-i Aşura, s.27-38 ve 428-430

[4] - Bkz: İslami Hükümetlerde Fesat, 103. soru (Site: 1019)

[5] - Cevad Muhaddisi, a.g.e. s.482-484; Seyyid Muhsin Emin Amuli, a.g.e. s.276 ve 282

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar