Gelişmiş Arama
Ziyaret
13422
Güncellenme Tarihi: 2010/04/07
Soru Özeti
Neden İmam Hüseyin (a.s) Muaviye’nin döneminde kıyam etmedi?
Soru
Neden İmam Hüseyin (a.s) Muaviye’nin döneminde kıyam etmedi?
Kısa Cevap

İmam Hüseyin’in (a.s) Muaviye’nin döneminde kıyam etmemesinin sebebi hakkında şunları söyleyebiliriz:

1- İmam (a.s) kardeşi ve imamı olan İmam Hasan’ın (a.s) hayatı döneminde Muaviye’yle yaptığı anlaşmaya gösterdiği saygı ve Muaviye’nin de böyle bir anlaşmaya göstermelik olarak yaptığı saygıdan dolayı.

2- İmam Hüseyin’le (a.s) karşı karşıya gelmenin doğuracağı kötü sonuç ve Hz. Peygamberin (s.a.a) İmam Hüseyin’in (a.s) şahadetinden sonra Ben-î Ümeyye’nin yıkılacağını bildirmesi haberinin gerçekleşmesinden korkan Muaviye Hz. Hüseyin’i kıyama zorlayacak bir baskı uygulamaktan kaçındı. Hatta başkalarını da bu işe kalkışmamaları konusunda uyarmıştı. Ama genç, mağrur ve makam sarhoşu Yezit, babası Muaviye’nin bu vasiyetine amel etmedi ve başa gelir gelmez İmam Hüseyin’in (a.s) karşısına dikilerek Onu (a.s) katletmeye karar verdi.

3- Muaviye kurnaz bir siyasetçi olduğundan dış görüntüyü bir ölçüye kadar koruyor ve hükümetindeki bozukluğu halktan gizleyebiliyordu. Ama toy ve tecrübesiz bir genç olan Yezidin sürekli içki içtiği, şehvetine düşkünlüğü, maymun ve köpeklerle oynaması vb. işleri herkesçe malumdu. Kimsenin bunları gizlemeye gücü kalmamıştı. İmam Hüseyin’in bütün bunlara sessiz kalması demek onun yaptıklarını onaylamak demekti. Bu da İslam’ın kökünün kuruması manasına gelirdi.

4- İmam (a.s), Muaviye’nin döneminde kıyam etseydi, Muaviye, propaganda yoluyla Hz. Hüseynin hareketini zayıflatmak, kendisini haklı gösterme imkânına sahipti. Ama görüldüğü üzere Yezit bundan aciz kaldı ve çok geçmeden hanedanlığı yok oldu gitti.

5- Muaviye’nin döneminde halkın İmam’dan (a.s) himaye etmemesi diğer bir nedendi. Oysa Yezidin döneminde Küfeliler, İmam’ı (a.s) kıyama teşvik için yüzlerce mektup yazarak, Onu (a.s) destekleyeceklerini bildirdiler. İmam (a.s) onların davetine icabet için Irak’a doğru yola koyulmasaydı halk onu (a.s) korkaklık veya İmam’ın (a.s) Benî Ümeyye’nin cinayetlerine karşı sorumsuz davranmakla suçlayacaktı ve halkın isteğini ihmal etti diye algılanacaktı. Bu da tarihi açıdan telafisi mümkün olmayan kötü sonuçlar doğurabilirdi.

Ayrıntılı Cevap

Muaviye dönemindeki hükümetin durumu, halkın tavrı ve İmam Hüseyin’in (a.s) konumu ile Yezid’in dönemi arasında bir çok yönden fark vardı. Bu farkların önemlileri şunlardır:

1- İmam Hasan Mücteba (a.s), hayatı ve imameti döneminde Muaviye’ye karşı yürüttüğü savaşta halkın yardımından ümidini kesmesi, ordusunun komutanlarının Muaviye tarafından satın alınması ve tehdit edilmesinden dolayı İslam’ı, İslam toplumunu ve geriye kalan az sayıdaki ashabının canını korumak, Muaviye ve halka hücceti tamamlamak savaştan çekilmek ve ateşkes antlaşması imzalamak zorunda kaldı. Ama bu anlaşmada çok önemli maddeler vardı ki uzun vadede Umeyye oğullarının gerçek yüzünün ortaya çıkmasını ve yenilgisini sağlıyordur. Örneğin:

 

a)             Muaviye Şiilere eziyet etmeyecek ve sıkıntı vermeyecekti.

b)            Şiilerin ve Hz. Ali’nin (a.s) özel yaranının gaspedilmiş malları geri verilecekti.

c)             Muaviye, İmam Ali’ye (a.s) küfür ve lanet etmeyecekti.

d)            Muaviye, Emir-ül Müminin lakabını kullanmayacaktı.

e)             Muaviye, kendisine ( ister Yezidi, ister bir başkasını) halife tayin etmeyecekti…[1]

 

İmam Hüseyin (a.s) İmam Hasan’ın (a.s) şahadetinden sonra, kardeşinin Muaviye’yle yaptığı anlaşmaya saygısından dolayı Muaviye’yle doğrudan bir çatışmaya girmedi.[2] Bu da onun zamanın İmamı olan kardeşinin yaptıklarına saygılı davrandığını simgeliyordu. Ama Muaviye’nin ölümünden sonra bu anlaşmaya uymak için her hangi bir neden kalmamıştı; zira İmam Hasan’ın (a.s) Muaviye tarafından şehit edilmesi ve anlaşmanın diğer tarafının ölümü ve Yazid’i kendisine halife tayin etmesiyle anlaşmanın bir geçerliliği kalmamıştı.

 

2- Muaviye de İmam Hasan ve Hüseyin’le (a.s) kanlı bir çatışmaya girmek istemiyor, Onların (a.s) kanını dökmenin kötü sonuçlarından korkuyordu. Saltanatını korumak için Onların (a.s) varlığına katlanmak zorundaydı. O, başkalarını da bu işten sakındırıyor ve onun kötü sonucundan dolayı uyarıyordu. Hatta kendisinden sonra halife olması için Yezide biat alırken İmam Hüseyin’e (a.s) karşı zor kullanmadı. Yezide de bu işe kalkışmamasını tavsiye etti. Ama Yezit tecrübesiz bir genç olduğu için bu vasiyete uymadı. Daha halifeliğinin ilk günlerinde Medine valisine ‘ya İmam Hüseyin’den (a.s) biat al veya Onun başını bedeninden ayır’ diye emir gönderdi.

 

Yezidin bu siyaseti onun İmam Hüseyin’le (a.s) direkt ve kanlı bir çatışmaya girmesine neden oldu; zira İmam (a.s) Kerbela’da ödediği bedele rağmen Yezitle biat etmedi. Sonuçta Yezidin bu tecrübesiz tutumu Ebu Süfyan hanedanlığının yok olmasına neden oldu.[3]

 

3- Muaviye kurnaz bir siyasetçi olduğundan umumda dış görünümünü iyi gösterebilen biriydi. Kendisindeki ve yönetimindeki bozuklukları halktan gizlemeyi becerebiliyordu. Halk onu Müslüman ve Resulullah’ın (s.a.a) halifesi zannediyor, İslam’ın bir tebliğcisi olduğunu zannediyorlardı. Lakin Yezidin böyle bir kurnazlığı yoktu. Ahlakı bozukluğu, şehvete düşkünlüğü herkes tarafından biliniyordu. Açıkça küfrünü ortaya koyuyor, babalarının ve atalarının müşrik oluşlarıyla iftihar ediyordu. Peygambere (s.a.a) bile asla saygı göstermezdi. Dolayısıyla Yezitle barış durumunu sürdürmek demek alenen yapılan bütün o fesadı teyit etmek demekti; sonuçta da daha çok kimse hak yoldan sapacaktı.[4] Yezidin iktidarının devamı demek İslam’a veda etmek ve şeriatın yok olması manasına gelirdi.[5]

 

4- Daha önce işaret ettiğimiz gibi Muaviye kendine has kurnazlığıyla İmam Hüseyin’le karşı karşıya gelmekten çekiniyordu. Eğer İmam (a.s) onun döneminde kıyamı başlatsaydı geniş ve etkili bir propaganda gücüne sahip olan Muaviye kendini haklı gösterme imkânını bulacak, halkı kandırıp İmam Hüseyin’in (a.s) hamasetini önemsizleştirecek, olayı kendi lehine çevirip Benî Ümeyye saltanatının daha fazla yaşama şansını sağlayacaktı. Ancak Yezit, fesadı aleni ve siyasi tecrübesi az olan biri olduğundan o İmam’ın (a.s) karşısına dikildi. İmam Hüseyin’in (a.s) ve ashabının şahadetinden sonra da bu hareketin etkisini yok edecek fırsata sahip değildi. Bu uğurda ne kadar çaba harcadıysa bir faydası olmadı. Onun bütün çabalarına rağmen halk daha çok aydınlanıyor, kendisi daha çok rezil oluyordu. Sonunda Ümeyye oğulları yok olup gitti.

 

5- Muaviyenin döneminde halktan, İmam Hüseyin’i (a.s) Emevilerin zulüm ve fesatlarıyla mücadele etmek için kıyama davet ve ona (a.s) yardım edeceklerine dair açık ve genel bir talep gelmemişti. Sınırlı kişilerin çağrı ve desteklerinin de Muaviyenin hileci siyasetleriyle baş etmesi mümkün olmazdı. Ama Muaviyenin ölümünden sonra Yezidin başa geçmesi ve İslam beldelerinin durumunun karışmasıyla Küfe halkı galeyana geldi ve İmam Hüseyin’e (a.s) yüzlerce mektup yazarak Emevilerin aleyhine yapılacak kıyama önderlik etmesi, İslam ümmetinin idaresini ele alması yönünde açıkca davette bulundular.

 

Muaviyenin ölümü, anlaşmanın bitmesi, Yezit gibi açıktan fesat işleyen birinin başa gelmesi ve halkın da büyük çoğunluğunun isteği karşısında İmam Hüseyin’nin (a.s) kıyam etmek ve halkın davetine icabet etmekten başka bir çaresi kalmıyordu. İmam (a.s) bu davete icabet etmese ve Irak’a gitmeseydi        -halkın nazarında- bu, İslam ümmetinin kaderine itina etmemek, Onun (a.s) İslam dinine, mazlumların zulümle mücadele isteklerini önemsemediği şeklinde algılanırdı. Bunun da sonuçları çok kötü olurdu. Ama İmam’ın (a.s) hac döneminde Mekke’den çıkışı, yürekler yakan Aşura olayı ve Emevilerin, Al-i Resul’un (s.a.a) ölü ve esirlerine karşı yaptıkları acı verici davranışları Emevilerin nasıl bir mahiyete sahip olduklarını herkese gösterdi. O günden bugüne ve tüm tarih boyunca hak peşinde olanlara hücceti tamam etti. Artık gasıp halifelerin tarihi saptırmasına imkân bırakmadı. Düşman onun eserlerini ne kadar yok etmeye kalksa da onun etkisi yani Öz Muhammedi İslam daha çok parlıyor. Ve gerçekte İmam Hüseyin (a.s) yaptığı kıyamla İslam ümmetinin hidayet çırağı ve kurtuluş gemisi oldu. Artık bundan sonra Zeynep (a.s) ve İmam Zeynülabidin (a.s) gibi Kerbela kahramanlarının çektikleri zahmetleri korumak, onların amaçlarını matemlerde ve diğer dini merasimlerde dünyanın hak taliplerine anlatmak bizim vazifemizdir.

 

Daha fazla bilgi için bkz:

-                      Belazeri, Ensab-ul Eşraf, c.2

-                      İbn-i Asakir, Tehzib-i Tarih-i Dimeşk, c.2

-                      Allame Meclisi, Bihar-ul Envar, c.44

-                      İbn-i Esir, el-Kamil Fi’t Tarih, c.3

-                      İbn-i Kutaybe Diyneveri, el-İmamet ve’s Siyaset

-                      Şeyh Mufid, el-İrşad

-                      Mes’udi, Muruc-uz Zeheb

-                      Ebu’l Ferec İsfahani, Mekatil-ul Talibin

-                      Muhammed Hasan Al-i Yasin, el-İmam-ul Hasan b. Ali (a.s)



[1] - Seyyid Muhsin Emin Amuli, İmam Hasan ve İmam Hüseyin (a.s), s.54 ve 70

[2] - a.g.e. s.148

[3] - Cevad Muhaddisi, Ferheng-i Aşura, s.27-38 ve 428-430

[4] - Bkz: İslami Hükümetlerde Fesat, 103. soru (Site: 1019)

[5] - Cevad Muhaddisi, a.g.e. s.482-484; Seyyid Muhsin Emin Amuli, a.g.e. s.276 ve 282

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Vaktin başında namaz kılmak mı iyidir yoksa iki doğuş arasında yatmamak mı?
    5640 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Her şeyden önce bir noktaya dikkat etmeniz lazımdır:Kerahete neden olan uyku ister sabah namazından sonra olsun, ister ondan önce olsun iki doğuş arasındaki uykudur. Bu yüzden sorunuza göre siz iki doğuş arasında uyuduğunuzdan dolayı her iki durumda da kerahete mürtekip olmuş bulunmaktasınız. ...
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    26742 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • Bazen kıbleye doğru oturuyor ve temiz imamlar (a.s) ile sohbet ediyorum ve bu esnada bedenimde özel bir hal hissediyorum ve deyim yerindeyse tüm tüylerim ürperiyor. Bu hal neyin işaretidir?
    10283 Pratik Ahlak 2012/01/18
    Bildiğiniz gibi masum hazretler (a.s) bizim amellerimizi gözetlemektedir ve rivayetlerde de bu konuya işaret edilmiştir. Kesinlikle bu ilgi onların haremindeyken veya dikkatle kendilerine sevgi ifadesinde bulunduğumuzda daha çok ve belirgindir. Öte taraftan bedenin heyecanlıyken ve manevi hallerde reaksiyon göstermesi, hepimiz için vuku bulmuştur ve ayet ve rivayetlerde de bunun ...
  • Bankanın halktan geciken taksitten dolayı aldığı “gecikme parası” faiz sayılıyor mu?
    5983 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Banka aracılığıyla gecikmiş taksitten dolayı alınan gecikme parasın hükümü hakkında bazı mercilerin görüşleri aşağıda açıklandığı şekildedir: Ayetullah Uzma Hamenei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Çalışmalarını “İslami Şura Meclisi’nin” tasvip ettiği kanunlar esasına göre yapan ve “Gözetleme Şurası’nın” teyit ettiği bankanın uygulamasında bir ...
  • İlahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
    7834 Pratik Ahlak 2012/01/05
    Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: ‘Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.’ İbadet nedir? İbadet yani Allah’a kulluk etmektir. Yani yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işlerimiz bile ilahi ve ibadi ...
  • Acaba Şia mezhebinden Sünni mezhebine geçmek caiz mi?
    4784 Diğer Konular 2018/12/08
    Esasen din ve inanç insanın akıl ve mantık yoluyla hakikati araştırması ve araması sonucu kendi seçimiyledir. İnsan temel inançlarında araştırma yapmalı ve hakikate ulaştıktan sonra onu seçmelidir. Din ve mezhep insana büyüklerinden miras kalmaz. Buna binaen dinin temel inançlarında taklit caiz değildir.[1] Zira din, ...
  • Rivayetlere göre iyi bir ortağın taşıması gereken özellikler nelerdir?
    3561 Şirket 2020/01/20
  • Anne (kadınlar) yoluyla da seyitli intikal eder mi?
    16105 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Hz. Zehra’nın (a.s) tüm evlatlarının Peygamberin (s.a.a) evlatları olduğu hususunda hiçbir şüphe yoktur. Ama Allah Resulü’nün (s.a.a) evladı olmak sıfatı ile seyit ve Haşimi olmak sıfatı arasında fark bulunduğuna dikkat etmek gerekir. Soyu Fatıma Zehra’ya (a.s) ulaşan herkes İslam Peygamberinin (s.a.a) neslindendir, ama seyitlerden değildir; zira seyit ve Haşimî ...
  • Bilal-i Habeşî Ve Hilafet Meselesi
    9683 تاريخ بزرگان 2011/08/03
    Tarihten anlaşıldığı kadarıyla Bilal-i Habeşî halifeler biat etmemiş, bazı yerlerde onlara itiraz etmiş ve hilafet sistemi için ezan okumaktan uzak durmuştur. Bu yüzden Şam’a sürgüne gönderilmiş ve orada vefat etmiştir. ...
  • “Farz” ve “vacip” hangi manaya gelmektedir? Bu iki kelime arasındaki fark nedir?
    10232 مبانی فقهی و اصولی 2014/01/21
    Farz ve vacip eğer değişik durumlarda ve özellikle ayrı (birlikte değil) bir şekilde kullanılırsa, kesinlik ve belirleme anlamına gelir[1] ve ıstılahtaki manası ise mütealliklerinin zorunlu olmasıdır. Ama bu iki kelime arasında bir farkın olduğu bazı lügat kitaplarında zikredilmiştir. Farz ve vacip arasındaki fark, farzın ...

En Çok Okunanlar