Gelişmiş Arama
Ziyaret
12989
Güncellenme Tarihi: 2009/04/29
Soru Özeti
Hz. Ali’nin (a.s) Osman’ın icraatları hakkındaki sözü ahlak ve edepten uzak değil midir?
Soru
Ali (a.s) Şıkşıkiye hutbesinde üçüncü halife hakkında şöyle demektedir: “Ta ki iki yanını doldurmuş olduğu bir halde kavmin üçüncüsü kalktı. O, defi hacet yaptığı ve beslendiği yer arasında…” Ahlak ve edep timsali olan Ali’nin (a.s) böyle bir tabir kullanması nasıl mümkün olabilir? Bu, mevcut hutbenin kendisinin olmadığına delalet etmemekte midir?
Kısa Cevap

Osman, kendi yaptıkları neticesinde (Müslümanların beytülmalinde israfta bulunmak ve kabilecilik yapmak vb.) Müslümanların ezici çoğunluğunun itirazına maruz kalmış bir halifedir. Öyle ki tüm Müslümanlar ona karşı ayaklanmış ve kendisinin evine hücum etmiştir. İmam Ali (a.s) İslam Peygamberinin hilafet makamını savunmak için onun öldürülmesini engellemek için önleyici ciddi teşebbüslerde bulundu ama sonunda Müslümanlar onu öldürdü. Hz. Ali’nin (a.s) Osman’ın yaşam şeklini bildirme bazında sarf ettiği sözün edepten uzak olup olmadığı hususunu ise o günkü toplum ve zamanın kültüründe incelemek gerekir. Kur’an’da dünya ehli veya Yahudi âlimleri ve inkârcılar hakkında bu türden tabirler mevcuttur; “hayvanlardan daha sapkındırlar”[i], “eşek gibidir”[ii] ve “köpek gibi”[iii]  tabirler bunun örnekleridir. Bunlar da o günün kültüründe böyle azarlamaların normal olduğunun göstergesidir.



[i] Furkan, 44.

[ii] Cuma, 5.

[iii] Araf, 176.

Ayrıntılı Cevap

İslam devletinde mesuliyet kabul etmek; iman esaslarını sağlam kılmak için çalışmak, halkın refah ve asayişini sağlamak, halk arasında adaleti icra etmek, her yönden toplumun gelişmesi ve ilerlemesi için çabalamak gibi mukaddes ve yüce hedeflere nail olabilmek içindir. Bu hedeflerin tümü veya çoğuna ulaşmak yönetici ve mesullerin doğru bir şekilde vazifelerini eda etmelerine bağlıdır. Eğer yöneticiler salahiyetten yoksun olursa veya yanlış ve programsız olarak hareket ederlerse sistem ve halka en yıkıcı zararları verirler. Hatta şeriata aykırı işlere teşebbüs ederek devletin düşme, bozulma ve itibarsızlaşma etkenlerini bile hazırlayabilirler. Osman, maalesef kendi hilafet döneminde Müslümanlar tarafından kabul edilen bir icraatı olmayan bir halifeydi. Burada onun devletteki bazı icraatlarına işaret edilecektir:

1. Kabileciliğe olan aşırı ilgisi: Osman kendi hilafet döneminde Emevî kabilesine mensup akrabalarını halkın başına musallat edip Hicaz, Irak, Mısır ve diğer İslam ülkelerindeki yönetim işlerini onların eline teslim etti.[1]

2. Peygamberin (s.a.a) sürgün ettiği şahsa bakanlık vermek: Osman, Peygamber (s.a.a) tarafından sürgün edilen “Mervan b. Hakem b. As”’ı Medine’ye getirdi ve kendisine bakanlık makamı verdi. Mervan ve babası, Peygamber döneminde öylesine nifak ve bozgunculuğa boğulmuşlardı ki Peygamber (s.a.a) bu baba ve oğlu Medine’den defetmelerini emretti. Allah Resulü (s.a.a) hayatta olduğu müddetçe Mervan ve babası dışlanmış ve lanet edilmiş bir haldeydi. Osman onlar için ne kadar şefaat dilese de şefaati kabul olmadı. Kendisi halife makamına oturunca Mervan’ı Medine’ye geri getirdi ve sonra bakanlık makamı kendisine verdi. Beytülmalin beşte birini Mervan’a verdi; bu yüzden ilk olarak Müslümanların itirazına maruz kaldı.[2]

3. Müslümanların beytülmalinde savurganlık ve israf yapmak: Hilafete geldikten sonra beytülmali şahsi işlere harcamaya ve akrabalarına bağışlamaya başladı. Örneğin, Mervan’a beş yüz bin dinar, Talha’ya iki yüz bin dirhem ve Hakem b. As’a da üç yüz bin dirhem verdi.[3]

4. Halka zulüm ve haksızlık yapmak: İş, hilafet ülkesinin her yerinden şikâyetler seli akmasına vardı. Ama kendi etrafında bulunan Emevilerin ve özellikle de Mervan b. Hakem’in etkisinde bulunan halife, halkın şikâyetlerine aldırmadı.[4]

 Bu davranış Müslümanların ezici çoğunluğunun itirazına maruz kalmasına neden oldu; iş tüm Müslümanların (özellikle Ehli Sünnet ve birinci ile ikinci halife takipçileri) onun aleyhine ayaklanmasına ve evine hücum etmesine vardı. İmam Ali (a.s), Peygamberin halifesi ve İslam toplumunun önderi sıfatıyla Osman’ın öldürülmesinin İslam’a büyük bir darbe olacağını bildiğinden, İslam Peygamberinin hilafet makamını savunmak için Osman’ın öldürülmesini engelleme gayesiyle önleyici ciddi teşebbüslerde bulundu ve hatta evlatları İmam Hasan ve İmam Hüseyin’i (a.s) onu korumak ve savunmak için yolladı ama sonunda Müslümanlar onu öldürdü.[5]

Hz. Ali’nin (a.s) Osman hakkında söylediği söz, gerçeği bildiren bir haberdi ve Osman da gerçekten böyleydi ve eşrafçılık eğilimi taşımaktaydı. Sadece Müslümanların beytülmalini yemek ve ondan kendi ve akrabaları menfaatleri doğrultusunda istifade etmekle meşguldü. Bu davranış onun katledilmesine neden oldu. Hz. Ali’nin (a.s) Osman’ın yaşam şeklini bildirme bazında sarf ettiği sözün edepten uzak olup olmadığı hususunu ise o günkü toplum ve zamanın kültüründe incelemek gerekir. Kur’an’da dünya ehli veya Yahudi âlimleri ve inkârcılar hakkında bu türden tabirler mevcuttur; Yüce Allah bazı gruplar hakkında “hayvanlardan daha sapkındırlar”[6], tabirini kullanmıştır. Dünya ehli ve Hz. Musa (a.s) zamanında semavî kitap Tevrat ile amel etmeyen kimseler hakkında “eşek”[7] tabiri ve diğer gruplar hakkında ise “köpek”[8] tabirini kullanmıştır. Bunlar da o günün kültüründe böyle azarlamaların normal olduğunun göstergesidir.



[1] Yakubî Ebi Vazih, Ahmed b. Ebi Yakub, Tarih-i Yakubî, c. 2, s. 150, Çap-ı Beyrut; Tabarî, İbn. Cerir, Tarih-i Taberî, c. 3, s. 388, Neşr-i Müesse-i Alamî Beyrut.

[2] Eminî, el-Ğadir, c. 8, s. 254, 260 ve 266, Daru’l-Kutubi’l-İslamiye.

[3] el-Ğadir, c. 8, s. 286.

[4] Tarih-i Yakubî, c. 2, s. 150; Tarih-i Taberî, c. 3, s. 397.

[5] Allame Tabatabaî, Seyid Muhammed Hüseyin, Şia Dar İslam, s. 36, Defter-i İntişarat-i İslamî, Vabeste be Came-i Müderrisin-i Havzay-i İlmiye-i Kum, çap-ı devazdehom, 1376.

[6] Furkan, 44.

[7] Cuma, 5.

[8] Araf, 176.

Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Gayri Müslüman Olan bir kimse bize “esselamu Aleykum” şeklinde Selam verse bizim ona karşı cevabımız nasıl olmalıdır?
    9463 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/07
    Dini öğretilerde çok dikkate alınmış ve kendisine çok tekit edilmiş olan konulardan birisi Müminlerin birbirine selam vermeleridir. Bu düsturdan istisna edilen bazı konular ve yerler var olmaktadır. Onlardan bir tanesi gayri Müslüman olan kimselere selam vermektir. Fıkıh kitaplarında Müslüman olmayanlara selam vermek mekruhtur denilmektedir: Kâfirlerin vermiş olduğu ...
  • Kur’an’da ‘Leyl’ (gece) kelimesi neden hep ‘Nehar’ (gündüz) kelimesinden önce gelmiştir?
    11620 Tefsir 2012/04/04
    Kur’an’da ‘gece’ kelimesinin ‘gündüz’ kelimesinden önce gelmesi konusunda müfessirlerin öne sürdüğü görüşlerin önemlileri şunlardır: 1- Bazılarına göre gecenin gündüzden önce gelmesinin nedeni Hak Teala’nın geceyi gündüzden önce yaratmasından dolayıdır.[1] 2- Bazılarına göre ‘gece’ kelimesinden sonra ve ‘gündüz’ kelimesinden önce gelen ...
  • Savunma hedeflerinin gerçekleşmesinde kadın ve kızların rolü nedir?
    7246 زن و حکومت اسلامی 2012/06/14
    Düşman karşısında savunma yapmak insan ve tüm diri varlıkların fıtri ve zati bir özelliğidir. İslam’ın hayat bahşedici mektebi de bunu değerli ve kutsal bir husus olarak değerlendirmiş ve takipçilerini buna çağırmıştır. Hatta savunma ve öncüllerini Müslümanlara farz kılmıştır. Bu, özel bir grubu özgü değildir. Kadın ve erkek ...
  • İslam’la Hıristiyanlık arasındaki Allah’ın oğlunun olması ve olmaması meselesindeki tezat ve zıtlık nasıl giderilebilir?
    8501 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Müslümanlar, Tevhid suresi gereğince Allah-u Teala’nın kimseyi doğurmadığına ve kimseden doğmadığına inanmaktalar. Bu inanç bütün tevhidi dinlerde vardır. Hz. İsa’nın (a.s) dinide bu kaidenin dışında değildir; zira bütün semavi dinler akıl ve fıtrat üzerine kuruludur. Allah-u Teala’nın varlık aleminin yaratıcısı ve hiçbir şeye muhtaç olmadığı konusu akıl ...
  • Sami kavimlerinden olmayıp Avrupa, Hindistan vs. kavimlerden de peygamber gelmiş midir?
    17280 Eski Kelam İlmi 2010/01/02
    İnsan sorumlu bir varlıktır. Bu sorumlulukların hangi sorumluluklar olduğunun bilinmesi için Allah tarafından peygamberlerin gönderilmesi gerekir. Yoksa sorumluluğun manası olmaz.  Kur'an-ı Kerim, çeşitli ayetlerde nerede ...
  • Ben bir miktar çeyizimi kendi maaşımla hazırlayabilir miyim? Kocam, buna muhaliftir ve tüm çeyizi ailen hazırlamalıdır ve ben razı değilim demektedir! Ben onun görüşünün aksine davranabilir miyim?
    6029 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in Bürosu (ömrü uzun olsun):Maaşınızın tasarruf hakkı kendi elinizdedir ve eşinizin rızası şart değildir.Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin Bürosu (ömrü uzun olsun):Maaş size aittir ve her türlü tasarruf sizin için caizdir.Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin Bürosu (ömrü uzun olsun):Herkesin kendi malında tasarruf ...
  • Garanık efsanesi nedir?
    11106 Tefsir 2011/04/11
    Garanık efsanesi, Kur'an ve Peygamber'in (s.a.a) mevkisini düşürmek için çalışan düşmanlar tarafından uydurulan bir efsanedir. Onlar şöyle demişlerdir: Peygamber (s.a.a) Mekke'de en-Necm suresini okurken müşriklerin putlarının isimlerinin anıldığı ayete yani: "أَ فَرَءَیْتُمُ اللَّاتَ وَ الْعُزَّى‏ وَ مَنَوةَ الثَّالِثَةَ الْأُخْرَى"
  • İslam’ın telepati hakkındaki görüşü nedir?
    77921 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/03/15
    Telepati deyimi Yunanca bir deyim olup,uzaklık anlamında tele ve duygu anlamında patus sözcüklerinden oluşmuştur. Telepati kendi duygu organlarından yararlanmadan esrarengiz bir şekilde başkalarının hislerini bilmesi veya duymasını ifade eder. Telepati yanlıları şöyle diyorlar: Normal insanlar için bile yüzlerce kilometre uzakta bulunan dost ve akrabalarının ölümü zamanında tevehhüm ...
  • Tekvini velayet nedir? Tekvini velayet ile Masum İmamlar arasındaki irtibat nedir?
    5763 ولایت، برترین عبادت 2019/02/20
    “Velayet” kelimesi arapça bir kavram olup kök anlam olarak sözlükte “birbirini takip etmek,bir şey diğerinin ardı sıra gelmek ,aralarında mesafe olmaksızın bir şeye yakın olmak” anlamındadır. Bu bağlamda sevgi, bağlılık, yardım, nusret, uyum, egemenlik, rehberlik ve sorumlu anlamlarında kullanılmıştır. “Tekvini velayet” ise varlık alemindeki mahlukat üzerinde egemenlik ...
  • Cebrail sadece vahiy esnasında mı Peygamber-i Ekrem’e nazil oluyordu yoksa sürekli Peygamberin yanında mıydı?
    9267 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Cebrail Peygamber-i Ekrem’e sadece vahiy indirme esnasında gelmekteydi; çünkü rivayetlerde mesela Peygamber-i Ekrem (s.a.a) filan işle meşgulken Cebrail kendisine nazil oldu diye ifade edilen birçok örnek mevcuttur. Bu, Cebrail’in her zaman Peygamberle birlikte olmadığını yansıtıyor. Eğer Cebrail sürekli Peygamberin yanında olsaydı, artık nüzulün bir anlamı kalmazdı; zira nüzul mertebenin ...

En Çok Okunanlar