Gelişmiş Arama
Ziyaret
7972
Güncellenme Tarihi: 2011/09/21
Soru Özeti
İslam toplumlarının önderleri için “Müslümanların emir sahibi” lakabını kullanmak doğru mudur?
Soru
Bazı fertler İslam toplumlarının önderleri için “Müslümanların emir sahibi” lakabını kullanmanın doğru olmadığı ve bu lakabın «أَطیعُوا اللَّهَ وَ أَطیعُوا الرَّسُولَ وَ أُولِی الْأَمْرِ مِنْکُم» ayeti gereğince sadece temiz imamlar (a.s) için kullanılabileceği iddiasını gütmektedir. Bu konuda bir açıklama yapar mısınız?
Kısa Cevap

Soruda belirtilen ayet gereğince halkın mal ve nefislerine velayet etmek, ilahi rububi hususlardandır ve sadece Yüce Allah’ın ataması ve izniyle meşruiyet taşır. Nitekim biz bu şerî ve yasal gücün Peygamber-i Ekrem (s.a.a) ve sırasıyla masum imamlara verildiğine inanmaktayız. Ama zamanın imamının (a.c) gıyabında birçok aklî delil ve masum imamlardan (a.s) nakledilen rivayetler esasınca, gerekli şartlara haiz fakih velayet ve İslam toplumunun önderliği sorumluluğunu üstlenir ve onun tarafından genel bir şekilde atanır. Bu yüzden “Müslümanların emir sahibi” lakabı, masum imamın (a.s) gıyabında toplumun siyasal, ekonomik ve toplumsal işlerine önderlik etmek ve bunları yürütmek için masum imamlar tarafından atanan gerekli şartlara haiz fakih için alıntılanmış gerçek lakaplardan biridir.

Ayrıntılı Cevap

Cevaptan önce şu noktanın bilinmesi gerekmektedir: İslam’ın siyasal düzeninde halk ile toplum önderi arasındaki karşılıklı ilişki, rivayetlerde sıfat ve lakapların mutlak şekilde kullanılmasının yasaklanması türünden değildir. Bilakis iki tür lakap ve sıfat bulunmaktadır; birinci tür, dinsel öğretilerin onayladığı ve onlardan alıntılanmış ve de din önderlerinin yaşamlarında mütedavil olan sıfat ve lakaplardır. İkinci tür ise birey ve topluma yönelik menfi etki ve getirileri veya masumlara[1] (a.s) özgü olması nedeniyle kullanılması kati şekilde yasaklanan sıfatlardır. “Uzma” gibi kelimeler de “Ayetullah Uzma” denilerek taklit mercileri için kullanılmaktadır. Bu, İslamî gelenekte vurgulanmış âlime bir tür manevi saygı göstermeyi içerir.[2] İmam Ali’den (a.s) nakledilen bir hadiste şöyle yer almaktadır: “Bir âlime saygı duyan kimse, Rabbine saygı duymuştur.”[3] Aynı şekilde “Müslümanların emir sahibi” sıfatı da dinsel bir dayanağa sahip olup Kur’an-ı Kerim ve masum imamların hadislerinden (a.s) alıntılanmıştır; zira halkın mal ve nefislerine velayet etmek ilahi rububi hususlardandır ve sadece Allah’ın ataması ve izniyle meşruiyet bulur. Aynı şekilde biz bu yasal gücün Peygamber-i Ekrem (s.a.a) ve sırasıyla masum imamlara (a.s) verildiğine inanmaktayız.[4] Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle okumaktayız:

[5]«یا أَیُّهَا الَّذینَ آمَنُوا أَطیعُوا اللَّهَ وَ أَطیعُوا الرَّسُولَ وَ أُولِی الْأَمْرِ مِنْکُم‏» “Emir sahipleri” toplumu yönetmede Allah tarafından tayin edilmiş düşünce ve görüş sahipleridir.[6] Burada, söz ve davranışlarında masum olan ve Allah ve Resulü’ne itaatin farz olması manasında kendilerine itaatin farz olduğu ümmetten bireyler kastedilir.[7] Ama Hz. Hüccet b. Hasan Askeri’nin (a.s) gıyabında birçok aklî delil ve masum imamlardan (a.s) nakledilen rivayetler esasınca, gerekli şartlara haiz fakih velayet ve İslam toplumunun önderliği sorumluluğunu üstlenir ve zamanın imamı (a.s) tarafından genel bir şekilde atanır.[8] Veliyy-i fakih gıyap döneminde masum imam (a.s) tarafından atanmış olması nedeniyle, gerçekte ona itaat etmek emir sahiplerine (masum imamlara) itaat etmek sayılır.

Netice: “Müslümanların emir sahibi” lakabı, masum imamın (a.s) gıyabında toplumun siyasal, ekonomik ve toplumsal işlerine önderlik etmek ve bunları yürütmek için masum imamlar (a.s) tarafından atanan gerekli şartlara haiz fakih için kullanılan gerçek lakaplardan biridir. Bizzat veliyy-i fakihin masum imamlardan (a.s) alınmış velayet ve halifelik lakaplarını kendisi için seçmesi de söz konusu de değildir



[1] Örnek: İmam Ali (a.s) hakkında Müminlerin Önderi ve Vasilerin Efendisi künyelerinin kullanılması. “İmam Ali’nin (a.s) Lakapları Ve Peygamberi (s.a.a) Onlarla Anmak”, Soru: 16667 (Site:).

[2] Bkz: “İmamlar Ve Mercilere Ayetullah Uzma Hitabında Bulunmak”, Soru: 13653 (Site: 13427).

[3] «من وقر عالماً فقد وقر ربه» Temimi Amedi, Abdülvahid b. Muhammed, Gurerü’l-Hikem Ve Durerü’l-Kelim, s. 47, İntişarat-ı Defter-i Tebliğat-ı İslamî, Kum, 1366 ş.

[4] Bkz: “İmametin Peygamber Nesline Özgü Oluşu”, Soru: 2969 (Site: 3209); “İmamet Ve İmamlara İnanmanın Delilleri”, “Soru: 321 (Site: 2707).

[5]Ey iman edenler! Allah'a itaat edin; Peygambere itaat edin, sizden olan emir sahiplerine de.” (Nisa, 59).

[6] Hüseyni Hemedani, Seyid Muhammed Hüseyin, Tahkik: Behbudi, Muhammed Bakır, Envar-ı Derehşan, c. 4, s. 93, Kitabfuruşi Lütfi, Tahran, çap-ı evvel, 1404 k.

[7] Tabatabai, Seyid Muhammed Hüseyin, el-Mizan, Fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 4, s. 398, Defter-i İntişarat-ı İslamî, Kum, çap-ı pencom, 1417 k; ve bkz: “İmamet Ve İmamlara İnanmanın Delilleri”, Soru: 321 (Site: 2707).

[8] Bkz: “Velayet-i Fakihin Peygamber Ve İmamların Velayeti İle İlişkisi”, Soru: 9294 (Site: 9467).

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Allah-u Teala mutlak feyiz veren olduğundan, neden insanlar daha baştan cennette yaratılmadılar?
    9238 Eski Kelam İlmi 2010/12/04
    Cennet ve cehennem insanların kendi iradelerine göre yaptığı amellerin soucudur. Öyleyse yolun sonu olan cennet, dünya ve salih amel olmadan kazanılmaz. Bu, Allah’ın mutlak feyyaz olmasıyla çelişmez. Çünkü Allah’ın feyzi, ilahi hikmet üzerinedir. Burada Allah’ın hikmetiyle çakışma denen şey söz konusu değildir. Ve insan Allah’ın sıfatlarından birine yönelip, ...
  • İnsanlara rahmet ve azap etmeyi Allah-u Teâlâ’nın istemesiyle alakalandırılmasının anlamı nedir?
    9488 Tefsir 2012/06/11
    Çeşitli ayetlerde Allah'ın iradesi kulların izzet, zillet, bağışlama, azap ve ödül sebebi olarak tanıtılmış ve başka ayetlerde hidayete erme, izzet, mutluluk ve rızık, takva ve ihlâsla birlikte çalışma ve ceht koşuluna bağlı kılınmıştır. Bu iki gurupta yer alan ayetlerin birbirleriyle hiçbir çelişir tarafı yoktur ve birbirlerini ...
  • mukaddes kitap kabul edilir bir nazma sahiptir ki kuran ondan yoksundur. Bu hal ve durum kuranın daha iyi olduğuyla nasıl bağdaşa biliniyor?
    5523 Kur’anî İlimler 2015/05/21
    Mukaddes kitapta iki tür yazılış var; mevcut mukaddes kitapların bazısında tarih önemli hale getirilmiş; dolayısıyla tarihi bir kitap gibi basmaklar şeklinde bir basamaktan başlıyor tarihi seyrini dikkate alarak açıklamasına devam ediyor. Mukaddes olan bu kitaplar içinde başka kitaplar da var ki tarihi seyre sahip değildirler. Diğer kitaplarda ...
  • İnsanın zatının kaynağı nedir ve bunun davranışlardaki etkisi nasıldır?
    8737 Yeni Kelam İlmi 2009/10/22
    Hikmet-i Mütealiye’ye göre zatlar önce belirsiz bir şekilde vardırlar, sonra maddi var oluşla belirlenmektedirler. Ondan sonrada bireysel bir varlığa sahıp olurlar.İnsanın zatı, onun ortaya çıkışının başlangıcından itibaren onunla beraber olup maddi ve manevi boyutlarını kapsamaktadır. Genellikle maddi ...
  • Allah-u Teâlâ neden Kur’an-ı tertilli okumamızı emretmiştir?
    14098 Kur’anî İlimler 2012/04/07
    Asıl itibarıyla tertil ki “retilil kurane tertila” denilmiştir “tertip” ve “sıralı vezinli” anlamındadır. “ وَرَتِّلِ الْقُرْاٰنَ تَرْتٖيلًا” “Kur’an’ı ağır ağır, tane tane oku.”[1] Ama buradaki manası ise Kur’an ayetlerini sabır ve ağır ağır, gerekli tertip, harflerini doğru bir şekilde eda etme, kelimelerini açıklama, ...
  • Şia, Ömer b. Hattab’ın eşcinsel olduğuna mı inanmaktadır?
    14227 تاريخ بزرگان 2013/12/19
    Şia’nın raşit halifeler ve özellikle Ömer b. Hattab’a yönelik bakışı, imamların (a.s) bakışıdır. Şia’nın muteber hadis kitaplarının hiçbirinde Ömer b. Hattab’ın eşcinsel oluşu hakkında bir rivayet nakledilmemiştir. Şia’ya atfedilen bu tür sözlerin çoğu temelsizdir, esassızdır ve Şia âlimlerinin inancı değildir. ...
  • Hasan Musenna kimdir ve Kerbela vakıasında bulunmuş mudur?
    5307 امام حسن مجتبی ع 2019/06/15
    Hasan Musenna Hasan bin. Hasan olup İmam Hasan (a.s)’ın ikinci oğludur. Annesinin ismi ‘Hole’ olup Menzur Fezariye’nin kızıydı.[1] Hasan bin. Hasan Hasan Musenna olarak meşhur olmuştur. Saygın, takvalı ve faziletli bir şahsiyettir. Kendileri Emir’el-Müminin Ali (a.s) hayır kurumunun kurucusudur. Hasan Musenna Abdulmelik bin Mervan’nın ...
  • Yafuriye fırkasının menşei ve inançları nedir?
    5522 تاريخ کلام 2010/09/22
    Bu fırka hakkında tarihe fazla bir bilgi yansımamıştır. Tarihî kaynaklarda yer alan bilgiler şunlardır:1. “Yafuriye” fırkası Muhammed b. Beşir’in takipçileri olup Musa b. Cafer’in (a.s) imametinde duraksamış ve sonraları onun da imametini de inkâr etmişlerdir. Bu grup Musa b. Cafer’den (a.s) ...
  • Biz bütün âlemde Müslüman ya da Şia olmayan insanları görmekteyiz...
    9737 Eski Kelam İlmi 2007/09/18
    İslam dinine inanmayan insanlar iki grupturlar:Diğer bir ibaretle İslam dinine iman etmeyen insanlar iki gruptur:1- Terim olarak cahil-i mukassir ve inatçi kâfir olan grup. Yani İslam onlara ulaşmış ve onun hak olduğunu anlamışlar ama inat ve isyancılıkları yüzünden hakkı kabul etmemişlerdir. Bu grup, azabı ve ...
  • Acaba Ebu Abdullah el-Hüseyin (a.s.) Habib bini Mezahiri’ye şöyle bir mektup yazmış mıydı; “Mine’l – garibi ile’l – habib”; yani garipten habibe?
    7811 تاريخ بزرگان 2011/12/17
    Biz, “Mine’l – garibi ile’l – habibi”  şeklinde bir cümle veya ibareyi Şianın hadis kitaplarında ve mersiyelerde (maktellerde) bulamadık. Bu nedenle bunu İmam Hüseyin’e nispetlendirmek doğru olamaz. Habib bini Mezahiri hakkında var olan tek şey şudur: O imam Hüseyin’in (a.s.) vefalı yaranlarından idi. savaşa katıldı, şehit oldu ...

En Çok Okunanlar