Gelişmiş Arama
Ziyaret
8614
Güncellenme Tarihi: 2009/01/13
Soru Özeti
Bid'at nedir ve onunla ilgili İslam'ın hükümleri nelerden ibarettir?
Soru
Zehebiyye ve Ahmediyye fırkalarına ait bir gurup derviş; takkelerini, hüseyniye adı altında kendilerine ait olan bir mekânda yeniden inşa ettiler. Bu gurup tamamen İslami hükümlere bağlı olduklarını iddia etmektedirler. Fakat İslami hükümlere bağlılık, imamiye olmaları ve müçtehide taklit ettikleri iddialarına rağmen, yapılan araştırmalar sonucu; aşağıda belirtilen konularda yanlış düşünce ve inançlara sahiptirler:
1- Veli-i Fakih yahut müçtehitlerimiz İmamı Zamanın genel naipleri olmalarına rağmen bu fırkaya bağlı kimseler kendi Şeyhlerini, İmamı Zaman'ın vekili / naibi olarak kabul etmektedirler.
2- Humuslarını kendi taklit edilen müçtehit yerine şeyhlerine vermektedirler.
3- Genelde bilinen dua ve zikirlerin yanı sıra, kendilerine özel dua ve zikirleri bulunmaktadır.
4- İbadet yeri olarak camileri değil de kendi takkelerini kabul etmektedirler.
5-Din ile siyasetin bir birinden ayrı olduğuna inanmakta, İslam âlimlerine karşı ilgisiz hatta onlara muhaliftirler.
6- Tokalaşmak yerine bir birlerinin ellerini öperler.
Elbette yukarıda belirttiğimiz hususların dışında genelde amelleri Şialar ile aynıdır, sema ve zikir toplantıları yoktur, farz amelleri de yerine getirmeye çalışmaktadırlar.
Yukarıda belirtilen hususlardan kaynaklanarak aşağıdaki sorular ortaya çıkmaktadır:
1- Bu gurubu bid'at ehli kabul edip, İslam devletinden izin almadan, onlara ait olan yerler yıkılabilir mi?
2- Onları iyiliğe emretmek ve doğruya yönlendirmek için toplantılarına katılmak caiz midir?
3- Belirtilen yanlış inançları dolayısıyla onları Şia mezhebinden çıkmış kimseler olarak kabul edebilir miyiz?
4- Bid'at nedir ve onunla ilgili İslam'ın belirlediği hükümler nelerden ibarettir?
Kısa Cevap

Bid'at, sözlük manası olarak yeni yapılan ve geçmişi olmayan iş demektir ve ıstılahta ise; "Dinde olmayan bir şeyi dine sokmak demektir" yani aslında dinde ve şeriatta olmayan bir şeyi dine ve şeriata mal etmektir. Bid'at koymak dinde büyük günahlardan sayılmıştır. Onlara ait mekânları İslam devletinin izni olmadan yıkmak caiz değildir. Onları iyiliğe emredip, doğru yola hidayet etmek için aralarına girmek ve toplantılarına katılmak, ilmi yönden yeterli bilgiye sahip olan kimseler için caizdir. Bu guruplara bağlı olan kimselerin hepsi Şia mezhebinin dışında olmasa da geneli Şia mezhebinin dışındadır ve onlara Şia diyemeyiz.

Ayrıntılı Cevap

Sormuş olduğunuz soruların cevabı daha güzel anlaşılsın diye, öncelikle birkaç noktaya değinmemiz gerekmektedir:

1- Dinde bid'at koymak; dinden olmayan bir şeyi dine mal etmek, dinin emriymiş gibi göstermek, büyük günahlardandır, ayrıca haram ve yasak oluşu hususunda hiçbir şüphe bulunmamaktadır. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmaktadırlar:

"Dinde olmayan herhangi bir şeyi icad etmek bid'attır. Her bid'at sapıklıktır ve her sapıklığın sonu ateştir." [1]

2- Dinde olmayan, yeni konulmuş şeyden maksat, dindeki hiçbir kanun ve emirlerle uyuşmaması demektir. Öyleyse İslam'ın genel emirlerini sonradan ortaya çıkan yeni örneklere tatbik etmek bid'at değildir.[2]

3- Bid'atın bu manasını (dinin hiçbir ahkâm ve emirlerine uymayan bir şeyi din adına sunmak) dikkatle incelediğimizde; kültürel, siyasi ve toplumsal konularda büyük bir önem taşıyan şu neticeye varıyoruz; batıl gerçek yüzüyle ortaya çıkarsa kesinlikle taraftar kazanamaz zira içi boş ve dayanaksızdır, bu yüzden kendisini başkalarına kabullendirmek ve onların dikkatini çekmek için kendini hakikat rengine boyayıp, gerçekmiş gibi görünmektedir. Gerçekte bütün insanlar hatta bütün varlıklar hakikat ve gerçek peşindedirler, işte bu yüzden bid'at, tarih boyunca kültür dalında batılın en yoğun çalışma alanı olmuş ve çirkin yüzünü örterek güzel ve hakikat olarak göstermeye çalışmıştır.

Kuran-ı Kerim yaklaşık 20 yerde batılın elindeki bu oyundan ve hileden söz etmiş ve onu "tezyin/süslemek ve güzel göstermek" diye adlandırmıştır. Örneğin şöyle buyurmaktadır:

"Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun için doğru yolu bulamıyorlar." [3]

"Kötü işi kendisine güzel gösterilip de onu güzel gören kimse (kötülüğü hiç istemeyen kimseye benzer) mi?" [4]

Bu yüzden sömürgeci ve zalim hâkimlerin geçmişten günümüze kadar kullandıkları en etkili silahlardan biri de din üretmek ve yeni mezhep çıkarmak olmuştur. Bu vesileyle ilahi dinler karşısında direnip hak cephesini çökertmeye çalışmışlardır.

Elbette hak düşmanlarının çeşitli tebliğ metodunu dikkatli bir şekilde incelemek ve batılın gizli yüzünü süslü ve aldatıcı yüzler arasından ortaya çıkarıp insanlar tanıtmak kolay değildir.  Bunu yapabilecek kimselerin ilim ve fikirsel olarak yüksek dereceye sahip olmaları gerekmektedir. Belki de İslam'da âlimlerle oturup kalkmanın ve onlarla ilişki halinde olmanın ısrarla vurgulanmasının nedeni bu olsa gerek,[5] zira gerçek âlimlerle oturup kalkmak sonucunda insanlar hakikatten sapma tehlikesinden kurtulmuş olurlar.

4- Fikirsel inanç bozukluklarında ve sapmalarda dikkate alınacak husus; onun başlangıç noktası ve ilk etkileri değildir, bilakis o düşüncenin uzun zaman akışı içerisinde bırakacağı etkiler ve eserler dikkate alınmalıdır. Örneğin, düz bir çizginin yanından ona bitişik olarak az bir aralıklar ayrı bir çizgi çizilirse başlangıçta aralık dikkati çekmeyecek kadar azdır ama bu çizgiler uzadıkça aradaki fark artacaktır ve ilk baştaki az fark binlerce kilometreye ulaşacaktır.

İşte burada geleneksel fıkıh ilmine (şu an ilim havzalarında uygulanan sistem) ve mercii taklitlere uymanın önemi ve nedeni ortaya çıkmaktadır. Bununla beraber masum imamlarımızın bu yöntemi (geleneksel fıkıh ilmine ve merci-i taklide uyma)onaylamalarının sebebi de budur.[6]Zira bu yöntem, dinin hakikatini anlamak ve onun hakikatine ulaşmak için mantıksal olarak en sağlam metottur.[7]

Her halükarda dine bid'at koymak siyasi, toplumsal ve kültürel olarak yıkıcı etkilere sahiptir ve toplumda dini çökerten en büyük etkendir. Belki de bu etkenden dolayı Peygamber (s.a.a) efendimiz Dirar mescidinin yıktırmasını emretmişti.[8]Kuran-ı Kerim bu konuda şöyle buyurmaktadır:

"(Münafıklar arasında) bir de (müminlere) zarar vermek, (hakkı) inkâr etmek, müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resûlüne karşı savaşmış olan adamı beklemek için bir mescid kuranlar ve: (Bununla) iyilikten başka bir şey istemedik, diye mutlaka yemin edecek olanlar da vardır. Hâlbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder. " [9]

Onların farklı amaçlar için yapmış olduğu caminin yıkılması emrini peygamber efendimiz vermişti, günümüzde ise bu tür işler için masum imamın genel naipleri olan müçtehitlere müracaat etmeli ve İslam devletinden de izin alınmalıdır. İzin almadan bu işe girişmek kesinlikle caiz değildir. Aksi halde toplumda kargaşa çıkacaktır.

Onları doğru yola hidayet edip iyiliğe yönlendirmek için toplantılarına ve merasimlerine katılmak; ilmi ve ameli olarak yüksek derecede olan kimseler için eğer etkili olacaklarına inanıyorlarsa caiz olmak bir yana hatta farzdır.[10]

Ama onların bu itikadi sapmaları onları Şia mezhebinden çıkarır mı? Sorusuna gelince; öncelikle şunu açıklamalıyız ki: bu guruplara bağlı olan kimseler bir kaç kısımdır. Bunlardan bazıları Şia'nın hak mezhep olduğunu kabul etmemektedir, ama şartlar gereği görünüşte Şia mezhebine bağlı olduğunu ve inançlarını taşıdığı iddiasında bulunmaktadırlar. Bunlar, genelde bu gibi gurupları başında yer alan ve işleri idare eden kimselerdir, hiç şüphesiz bunlar Şia mezhebinin dışındadırlar ve kendileri de bunu çok iyi bilmektedirler. Ama bazıları gerçekten de Şia mezhebini ve inancını kabul etmekte, ama fikirsel ve ameli olarak bir yanlışlığa ve hataya düşmüşlerdir, bazı meselelerde hata etmeleri onları Şia mezhebinden çıkarmaz.



[1] Bihar'ul-Envar c.2 s.263;Müsned-i Ahmed bin Hanbel c.4 s.126.

[2] Subhani, Cafer, Menşur-u Akaid kitabından faydalanılmıştır, s.219 ve devamı

[3] Neml,24

[4] Fatır,8

[5] Usulu Kâfi, c.1,Alimlerle oturmak ve onlarla sohbet etmek babı.

[6] Vesail el-Şia, c.18,s.19 İmam Cafer Sadık (a.s) 'dan şöyle rivayet etmiştir: “Bizim sözlerimizi nakl edip bizim beyan ettiğimiz helal ve haramları öğrenen… Kimseyi size hâkim karar kıldım." Kemalu'd-din ve Temau'n-Nimet kitabında c.2 s.844 Şeyh Saduk İmam Mehdi'den şöyle rivayet etmektedir: "Karşılaştığınız hadiselerde bizim hadislerimizi nakl eden ravilere müracaat edin; zira onlar benim size hüccetlerimdir ve bende Allahın hüccetiyim."

[7] Daha fazla bilgi için bkz.Usulu Fıkıh ve delilli fıkıh kitaplarına müracaat ediniz.

[8] Sire-i İbn-i Hişam, c.2,s.530;Bihar-ul Envar, c.20 s.253

[9] Tövbe,107.

[10] İmam Humeyni, Tahrir'ul Vesile, c.1,s.362-365

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Şia düşüncesine göre imam nasıl her yerde hazırda bulunuyor?
    6341 Eski Kelam İlmi 2010/11/22
    İmam peygamberin (s.a.a.) yerine geçen halifedir. Peygamberin uhdesinde bulunan (vahiy almak hariç) bütün vazifeler imamın da uhdesindedir. Peygamber (s.a.a.) kendi uhdesinde bulunan vazifeleri yerine getirmek için fiziksel olarak her yerde bulunmasına gerek olmadığı gibi, imam da kendi uhdesinde bulunan teklifleri yerine getirmek için fiziksel olarak her yerde bulunmasına gerek yoktur. ...
  • Kur’an’ın adlarını nedir?
    27212 Kur’anî İlimler 2009/07/11
    Kur’an için birçok isim zikredilmiştir, elbette sadece bunlardan bazıları müslümanlar arasında meşhurdur. Ayrıca Kur’an için zikredilen isimlerden bazıları Kur’an’da, Kur’an’ın ismi değil vasfı olarak gelmiştir. Kur’an’ın isim ve vasıflarını birbirinden ayırmak konusundaki ihtilaf yüzünden Kur’an’ın isim ve vasıflarının sayısı konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştır.
  • Nübüvvetin felsefesi ve Peygamberlerin görevleri nelerdir?
    4598 Kelam İmi 2020/08/31
    Hem akli hem de nakli deliller ışığında Peygamberlerin varoluş zarureti kanıtlandıktan sonra görev, yetki ve vazifeleri açıklığa kavuşmalıdır.Özetle Allah Teala insanoğlunun dünyevi ve uhrevi saadete ve kemale ulaşması için peygamberleri insanlara kılavuzluk ve rehberlik etmesi için göndermiştir.Konuyu insanoğlu açısından tahlil edecek ...
  • Sorunun Özeti: Acaba “Ebu Mihnef ve bazı eserlerini ezcümle “Vakatu Taf” kitabını tanıtabilir misiniz?
    7128 Varie 2015/06/18
    Ebu Mihnef Kimdir? Lut b. Yahya b. Said ki Ebu Mihnef ile meşhurdur, imam Sadık’ın (a.s.) değerli ashaplarından birisidir. Şia ve güvenilir bir şahıstır.[1] O birinci asrın ikinci yarısında Şii bir ailede, belki de Küfe’nın en büyük Şii ailelerinden birsinde dünyaya geldi. Dedesi nebiyi ...
  • Masum İmamlar da iktidar savaşına girişirler miydi? Onlar da verasete dayalı iktidar mı istiyorlardı?
    5719 Eski Kelam İlmi 2012/03/04
    Birincisi, İmamların siretine baktığınızda Onların iktidar için savaşım vermediklerini gördüğümüz gibi asla iktidar peşinde olmadıklarını da görmekteyiz. Bazı zamanlar haklarını savundularsa bunun nedeni görevlerini yerine getirmek içindi. İmam Ali’nin (a.s) ‘Beni bırakın ve başkalarının yanına gidin.’ sözü bu iddiaya en güzel delildir. İkincisi, başkalarından daha üstün ...
  • Babam bir spor salonunda çalışıyor. Salonun beyazcamından kendi evimizden şahsi olarak istifade etmenin hükmü nedir?
    5369 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/22
    Halk elinde olan malların ya hakiki yönü ya da hukuksal yönü vardır; yani bunlar ya şahsi mallardır ya da devlete bağlı kurumlara ve özel şirketlere aittir. Başkasının (şahsi veya şahsi olmayan) mallarından izin ve müsaade alınmaksızın istifade etmek kesinlikle caiz değildir ve gasp hükmünü taşımaktadır.
  • Eğer bir kadın zinadan hamile kalır ve çocuğu düşürmediği takdirde büyük bir sıkıntıya girerse, ruh girmeden (dört aylık olmadan) onu düşürmesi caiz midir?
    50300 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/31
    İmam Humeyni ve diğer merciler şöyle demişlerdir: Eğer bir kadın zinadan hamile kalır. Eğer o kadın veya onunla zina eden erkek müslüman iseler o zaman kadının çocuğu düşürmesi caiz değildir.[1] Bu çocuk onun çocuğu sayılır ama miras almaz.
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11457 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.
  • Mukaddes Zebur hangi peygamberin ve hangi dinin kitabıdır?
    120199 Tefsir 2014/06/23
    Zebur Hazreti Davut’un (a.s.) kitabıdır. Allame Tabatabai “Andolsun, Zikir'den (Tevrat'tan) sonra Zebûr'da da, "Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır" diye yazmıştık”[1] ayeti kerimenin tefsirinde şöyle diyor: zahiren Zebur’dan maksat Hazreti Davut’a verilen kitaptır. Zira kur’an’nın başka bir yerinde Allah Teala şöyle buyuruyor: “Davut’a ...
  • İmam Muhammed Bakır (a.s)‘ın biyografisini beyan eder misiniz?
    3060 Masumların Siresi 2020/01/19

En Çok Okunanlar