Gelişmiş Arama
Ziyaret
12041
Güncellenme Tarihi: 2011/07/28
Soru Özeti
Melekler her yıl kadir gecesinde amel defterlerimizi İmam Mehdi’nin (a.s) huzuruna takdim ediyorlar mı? İmam (a.s) onları imzalıyor mu?
Soru
Kadir gecelerinde minberlerde ve medyada yıllık işlerin takdir edilmesinden bahsedilmektedir; o gece de meleklerin amel defterlerini İmam Mehdi’ye (a.s) takdim ettikleri, O’nun da onları imzaladığı söylenir. Bu hususta birkaç nokta vardır:
1- Tevhid meselesinden, kulların takdiri yalnızca Allah’ın elinde olduğu anlaşılmaktadır. Oysa bazı kitaplarda yazılanlardan ve konuşmalardan, Allah’ın alemin idaresini Masum İmam’a (a.s) verdiği manası çıkmaktadır.
2- Kadir gecesi geçmiş ümetlerde de vardı; buna göre örneğin Hz. İsa (a.s) ile Resul-i Ekrem’in (s.a.a) arasında geçen 500 yıllık fetret döneminde amel defterlerini kim imzalıyordu?
3- el-Mizan ve Nümune gibi en az iki tefsirde yaptığım araştırmada Mübarek Kadir ve Duhan surelerinde bu meseleye (İmam Mehdi’nin (a.f) aracılığıyla mukedderatın imzalanmasına) işaret edilmemiştir. Söylenenler senetsiz rivayetlerdir. Lütfen bu konudaki görüşünüzü açıklayınız.
Kısa Cevap

Muteber rivayetlere göre kulların bütün işleri Peygambere (s.a.a) ve Masum İmam’a (ilahi hüccete) nazil olmaktadır. Bu yüzden şu anda zamanın İmam’ı (a.f) yaşadığından kulların işlerinin takdiri ona sunulmaktadır.

Soruların cevabına gelince:

1- Geçmiş ümmetlerde kadir gecesi yoktu.

2- Geçmiş ümmetlerde kadir gecesinin olduğunu kabul etsek bile akli ve nakli delillere göre yeryüzü hiç bir zaman hatta fetret döneminde bile Allah’ın hüccetinden (peygamber veya vasisinden) boş kalmamıştır. Fetret döneminde yeryüzünün Allah’ın hüccetinden boş kaldığını söylemek doğru olmaz; yaklaşık 600 yıl süren dönemde ancak resul ve peygamberin olmadığını söyleyebiliriz. Hz. İsa’nın (a.s) vasileri şüphesiz yeryüzündeki hüccetlerdi. Buna göre diyebiliriz ki fetret dönemindeki kadir gecelerinde melekler ilahi hüccete yani Hz. İsa’nın (a.s) vasisine nazil olmuşlardır.

3- İmam’ın (a.s) kadir gecesindeki imzasının tevhide aykırı yönü yoktur. Çünkü İmam’ın (a.s) bütün tasarrufları Allah’ın izniyle olmakta ve zincirleme şeklinde işlere tesir etmektedir.

Ayrıntılı Cevap

Sorunuzdan dört tane soru çıkmaktadır:

1- Melekler her yıl kadir gecesinde amel defterlerimizi İmam Mehdi’ye (a.f) takdim ediyor ve İmam’da onları imzalıyor mu?

2- İslamdan önce kadir gecesi var mıydı?

3- İslamdan önce kadir gecesi var idiyse melekler fetret döneminde kime nazil oluyorlardı?

4- Kadir gecesinde kulların bir yıllık amellerinin takdirinin imzalanması tevhidle uyuşur mu?

1. Sorunun Cevabı: Muteber rivayetlere göre kulların bütün işleri Peygambere (s.a.a) ve Masum İmam’a (ilahi hüccete) nazil olmaktadır. Şu anda da zamanın İmam’ı (a.f) yaşadığından kulların işlerinin takdiri ona sunulmaktadır.

İmam Cevad (a.s), Emir-ul Müminin’in İbn-i Abbas’a şöyle buyurduğunu rivayet eder: ‘Her yılda kadir gecesi vardır ve Allah o gecede o yılın bütün işlerini nazil eder. Allah Resulü’nden sonra da bu işleri üstlenenler vardır.’ İbn-i Abbas ‘Onlar kimlerdir?’ diye sorduğunda İmam (a.s) şöyle buyurdu: ‘Ben ve benim on bir evladımdır. Onlar imamdırlar ve meleklerle konuşurlar.’[i]

2. Sorunun Cevabı: Birçok rivayete ve ‘Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır’ ayetinin nüzul sebebi için söylenenlere bakılırsa[ii] bu ilahi nimet yalnızca bu ümmete verilmiştir. Resul-i Ekrem (s.a.a) bu konuda şöyle buyuruyor: ‘Allah-u Teala ümmetime kadir gecesini bahşetti; önceki ümmetlerden kimse böyle bir nimete sahip olamadı.’[iii]

Ancak Kadir Suresi’nin zahirinden onun Kur’an’ın nazil olduğu ve İslam Peygamberi’nin (s.a.a) yaşadığı döneme özgü olmadığı, her yıl (Peygamberimizden bu yana) kıyamete kadar olacağı anlaşılmaktadır.

Muzari fiili (şimdiki zaman) olan ‘Tenezzelü’ (İnerler) ibaresi onun devamlı olduğunu gösterir. Yine isim cümlesi olan ‘Esenliktir, o gece, gün ışığıncaya dek sürer.’ ayeti de süreklilik manasını vermektedir.

Tevtür haddinde olan birçok rivayet belkide bu manayı teyit etmektedir.[iv]

3.  Sorunun Cevabı: Bunu kabul etmez ve geçmiş ümmetlerinde kadir geceleri olduğuna inanırsak eğer, o zaman diyebiliriz ki akli ve nakli delillere göre yeryüzü hiçbir zaman hatta fetret döneminde bile hüccetsiz (peygambersiz veya vasisiz) kalmamıştır. Fetret dönemi, Allah’ın yeryüzünde hücceti olmaması demek değil, bu 600 yıllık boşlukta resul ve peygamberin olmadığı manasına gelir. Şüphesiz Hz. İsa’nın vasileri yeryüzünde Allah’ın hücceti idiler. Nitekim Allah-u Teala, Maide suresinde şöyle buyurmaktadır: ‘Ey ehl-i kitap! Peygamberlerin arası kesildiği bir sırada size elçimiz geldi. Gerçekleri size açıklıyor ki (kıyamette): "Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi" demiyesiniz. İşte size müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah her şeye hakkıyla kadirdir.’[v]

Hz. İsa’yla Hz. Resul-i Ekrem’in arasında geçen 600 yıllık süreye fetret dönemi denmektedir. Yukarıdaki ayettende anlaşılacağı üzere bu süre zarfında resul ve peygamber yoktu. Ancak dikkat etmek gerekir ki, peygamberin olmaması demek yeryüzünde Allah’ın hüccetinin olmaması ve insanın Allah’la ilişiğinin kopması demek değildir. Yeryüzü asla hüccetsiz kalmamıştır. İmam Ali (a.s) Kumeyl’e şöyle buyuruyor: ‘Evet, yeryüzü -ister açıkta ve görünen olsun, ister gizlide ve bilinmeyen- ilahi hüccete kıyam edecek birinden asla boş kalmayacaktır. Bunun nedeni Allah’ın ahkam, ferman, delil ve alametleri kaybolmasın diyedir. Allah onların vasıtasıyla kendileri gibi olanlara teslim etsinler ve kendilerine benzer kimselerin kalplerine tohumunu eksinler diye delil ve alametlerini korumaktadır.’[vi]

Bu yüzden biz inanıyoruz ki ilk insan Allah’ın hüccetiydi, son insanda Allah’ın hücceti olacaktır.

Şüphe yok ki fetret döneminde yani Hz. İsa’dan (a.s) Hz. Resul-i Ekrem’in (s.a.a) zamanına kadar geçen sürede Allah’ın hücceti vardı. Bir rivayette İmam Rıza (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Hiçbir zaman ve asırda yeryüzü yaratılmışlar için Allah’ın hüccetinden boş kalmamıştır.’[vii] 124 bin peygamberden birkaçının dışında kimseyi tanımadığımız gibi fetret dönemindeki hüccetleride tanımamamız gayet doğaldır.

Kaldı ki, Allah’ın hücceti nebi veya onun vasisi olabilir; zira her peygamberin vasisi vardır. Şia ve Sünni, Allah Resulünün şöyle buyurduğunu rivayet ederler: ‘Her peygamberin vasisi vardır.’[viii] Bu yüzden Şii her zamanda alemde Allah’ın feyizine vasıta olan, dinini koruyan ve insanların ilmi mercii olan bir hücceti olduğuna inanır.

 Bu esasa göre fetret döneminde meleklerin kadir gecesinde Allah’ın hüccetine, yani Hz. İsa’nın (a.s) vasisine nazil olduğunu söyleyebiliriz.

Ancak buradaki sorun, alemde her zaman Allah’ın yeryüzünde feyizinin vasıtası olan, dinini koruyan ve insanların ilmi mercii olan bir hüccetin olması değildir. Sorun, kulların amellerinin bütün vasilere sunulduğu hakkında bir delil bulmamızın zor olmasındadır.

Geçmiş ümmetlerin kadir gecesi olmadığı inancımız konusunda ise her hangi bir sorun yoktur.

4. Sorunun Cevabı: Allah’ın hücceti yeryüzünde Allah’ın halifesidir. Yaptığı her şey bu makamla uygunluk gösterdiği, Allah’ın izin ve iradesiyle olduğıu ve zincirleme olarak işlerde etki ettiği için tevhidle asla çelişmez. Nitekim İmam Mehdi (a.f) şöyle buyuruyor: ‘Kalplerimiz Allah’ın istek ve iradesinin kabıdır. O isterse biz isteriz.’[ix]

Her yıl kadir gecesinde meleklerin amel defterlerini İmam Mehdi’ye (a.s) sunduklarına, İmamında onları imazaladığına inanıyorsak bunun nedeni Allah’ın irade ve meşiyyetine uyduğundan, tevhidle çelişmediğinden dolayıdır. Nitekim Hz. İsa’nın (a.s) buyurduğu: ‘Balçığı yoğurur, kuş şekline sokar, ona üflerim, Allah'ın izniyle kuş olur. Anadan doğma körü körlükten kurtarırım, abraş illetine tutulmuşu, Allah'ın izniyle iyileştiririm ve Allah'ın izniyle ölüyü diriltirim,’[x] sözünün tevhidle asla çelişmediği gibi.[xi]                          



[i] -a.g.e. s.532

[ii] -Bazı tefsirlerde Peygamberimizin (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilir: ‘Benî İsrail’den biri savaş elbisesini bin yıl boyunca Allah yolunda savaşmak için hiç üstünden çıkarmadan giyerdi (ya da savaşa hazır beklerdi).’ Ashap buna şaşırmış ve böyle bir fazilet ve iftiharın kendilerinede nasip olmasını arzu etmişler. Bunun üzerine ‘Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır’ ayeti nazil oldu.

Bir başka hadiste şöyle gelmiştir: ‘Allah Resulü (s.a.a) Benî İsrail’den dört kişinin 80 yıl isyan etmeden Allah’a ibadet ettikleri konusundan bahsettiler. Ashapta böyle bir iftiharın kendilerine nasip olmasını arzu ettiklerinde yukarıdaki ayet nazil oldu. (Tefsir-i Nümune, c.27, s.183)

[iii] -Tefsir-i Nümune, c.27, s.190, Dar-ul Kütüb-ü İslamiyye, Tahran, H.Ş. 1374, 1. Baskı.

[iv] -Daha fazla bilgi için bkz: 312. Soru (Site: 371), Dizin: Kadir Gecelerini Çokluğu

[v] -Maide/19

[vi] -Nehc-ul Belağa (Feyz-ul İslam), Kelimat-ı Kısar, Hikmet:139.

[vii] -Muhammed b. Ali Saduk, Uyun-u Ahbar-ur Rıza (a.s), c.2, s.121, İntişarat-ı Cihan,

.ş.1378.

[viii] -Taberani, el-Mucem-ul Kebir, c.6, s.221, Dar-u İhya-it Teras-il Arabi, H.K. 1405.

[ix] -Muhammed Bagır Meclisi, Bihar-ul Envar, c.52, s.51, 1. Baskı, Müesseset-ül Vefa , Lübnan, H.K. 1404

[x] -Al-i İmran/49.

[xi] -Daha fazla bilgi için bkz: 612. Soru (Site: 669), Dizin: Şirkin Tarifi ve Kısımları; 1594. Soru (Site: 1589), Dizin: Tevhid ve Allah’tan Başkasından Yardım Dilemek .

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hz. İsa Ve Suyun Üzerinde Yürüme
    13286 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Peygamberleri tanımanın yollarından birisi mucizedir. Mucize ıstılah olarak öğretilecek ve öğrenilecek türden olmayan ve insanların yapmaya güç yetiremeyeceği olağanüstü işlere denir.[1] Hz. İsa (a.s) bazı mucizelere sahipti. Ölüleri diriltmek, doğuştan kör olanlara şifa vermek ve hastaları iyileştirmek bu mucizelerin bazılarıdır. Kur’an’da şöyle buyrulmaktadır: “…
  • Zina zade hakkında rivayet edilen hadisler hangileridir?
    8914 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/14
    Zina sonucu doğan çocuğun (zina zade) İslam nazarında Peygamber Efendimiz (s.a.a) ve masum İmamlarımızın (a.s.) rivayetlerinde beyan edilmiş, özel hükümleri vardır. O, hadislerden bazılarının adresleri şunlardır:1-   Zina zadenin mirası: “Vesailuş-Şia”, c.26, ...
  • Cenabet guslü alınmazsa namaz ve orucun kazasını yerine getirmek farz olur mu?
    11948 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/30
    Bu konuda kendi taklit merciinizin fetvasına göre amel etmelisiniz. Büyük taklit merciilerinin ‘Yıllarca cenabetli olarak namaz kıldım, oruç tuttum. Ama cenabetlinin gusül alması gerektiğini bilmiyordum. Bu durumda görevim nedir?’ sorusuna verdikleri cevaplar şöyledir:Ayetullah Humeyni, Behcet, Tebrizi, Hamanei, Mekarim, Vahid:
  • Ahzap suresinin 37. ayetinin nüzul sebebi nedir?
    28705 تاريخ بزرگان 2011/04/13
    Ahzap suresinin 37. ayeti Peygamber’le (s.a.a) Cahş’ın kızı Zeynep’in evliliği hakkında olup şöyle buyuruyor: ‘An o zamanı ki Allah'ın, kendisine nimet verdiği ve senin de nimetler verdiğin kişiye ‘eşini bırakma ve çekin Allah'tan’ diyordun.’Zeyd bin. Harise azad edilmiş bir köle olup, Peygamber (s.a.a) onu kendisine ...
  • Ehl-i Sünnetin abdest alma şekli dikkate alındığında abdest ayetindeki 'ila' kelimesi ne manaya gelmektedir?
    9549 Sire 2009/04/08
    Abdestayetinde ki 'ila' kelimesi için demek gerekir ki, ayet yıkamanın şekliyle ilgili değildir, yalnızca yıkamanın haddi ve miktarı beyan edilmektedir ve 'ila' ğayet (son sınır) manasını taşımaktadır. Ama bu ğayet (son sınır) magsul'ün (yıkanılan yerin) ğayet'ini belirtmektedir, guslün (yıkamanın) değil. Birine 'ellerini yıka' dendiğinde ...
  • Meni sıvısı kemiğin imik sıvısının üretimi ve bedenin diğer işleri için faydalıdır. Böyleyken evlenirsem bu sıvı heder olmaz mı ve bunu korumam gerekmez mi?
    27622 Pratik Ahlak 2010/09/22
    Yanıtın açıklığa kavuşması için ilkönce mastürbasyon günahının bazı manevî ve cismanî zararlarını hatırlatıyoruz:1- Manevî Zararlar1-1- Mastürbasyon günahı insanın Allah’tan uzaklaşmasına neden olur; öyle ki diriliş gününde Yüce Allah bu günahı işleyenlere ne bakacak ve ne de ...
  • Mevcudat nasıl Allahu Teâlâ nın ayet ve nişaneleridir?
    7057 Teorik İrfan 2011/08/20
    Mevcudat hem zati olarak hem de sıfat yönüyle Allahu Teâlâ'nın vücudunun nişaneleridir.  Bu konunun açıklaması şu şekildedir: Mevcudat zat ve mahiyet açısından mümkünü'l-vücutturlar. Vücut bulabilmeleri için vacipu'l- vücut olan Allaha muhtaçtırlar. İşte bu yüzden onların vücutları ve varoluşları vacipu'l-vücut olan Allahın varlığına delildir. Dahası Hikmet-i Mütealiye göre mümkünü'l- vücut ...
  • Acaba Nebiyi ekrem (s.a.a) ezanda kendi nübüvvetine ve hazreti Ali’nin (a.s.) velayetine şehadet veriyor muydu? Neden zamanımızın imametine şehadet vermiyoruz?
    8512 Fıkıh Tarihi 2015/05/20
    Rivayetler esasınca şu müsellemdir ki İslam Peygamberi (s.a.a.) ezanda kendi nübüvvetine şehadet veriyordu. Zira nebiyi ekrem (s.a.a.) diğer insanlar gibi şer’i hükümlere ve tekliflere amel etmeye mükellef olmadığını ispatlayan has bir delil var olmadığı sürece mükellefti. Ezan bağlamında müstesna kılındığına dair hiçbir delilimiz yok iken mükellef olduğuna ...
  • Allahın sıfatları hakkında bilgi sahibi olduğumuz halde neden günah işliyoruz?
    9927 Pratik Ahlak 2010/11/09
    Allah amellerinizden haberdar ve Onun kadir ve hekim olduğunu bilmek insanı itaat yapmaya sürüklemez. Şeytan Allahın sıfatlarını biliyordu, ama Onun emrine sırt çevirdi.İlahi sıfatlar hakkındaki ilim, itikat ve iman ile birlikte olunca, insanı amele sevk eder. Ama heva ve ...
  • Neden İmam Ali (a.s) Nehcü’l-Belağa’da kendi imametinden söz etmemiş ve sadece hilafetini gasp ettiklerinden şikâyet etmiştir?
    9862 تاريخ بزرگان 2012/05/16
    İmam Ali’nin kendini savunması, kabiliyetlerini, liyakatini ve üstünlüklerini dile getirmesi gerçekte imamet makamını savunmak ve tanıtmaktır; zira eğer halk bundan haberdar olmazsa çok ağır bir hüsrana uğrayacaktır (nitekim bu vakıa maalesef İslam tarihinde gerçekleşti). Bu esas uyarınca İmam Ali (a.s) şartların gerektirdiği durumlarda kendi rehberlik ve imamet ...

En Çok Okunanlar