Please Wait
5314
- paylaşmak
Kuran Kerim açıkca Ashab-ı Kehf kıssasında onların kabri üzerine mescit bina edilmesine yer verip onaylamıştır. Evliya’nın kabir yakınında ibadet etmeyi caiz bilmekle kalmayıp, bilakis daha fazla sevap ve mükafat olarak açıklayan birçok rivayette hadis kitaplarında bulunmaktadır. Diğer taraftan zikredilen ayet ve bu ayeti kerimeyle aynı minvalde olan hadislerle ilk bakışta çelişen hadislerde söz konusudur. Bu hadisler ise o dönemin toplumsal ve sosyal tehlikeleri olan şirk, çokluk gayesi, gösteriş yarışı, ve İslam diniyle çelişen hurafetlere nazırdır. Bütün bunlar hakka inançın gereği olan sabrı, tahammülü ve İslam toplumunu tehdit ediyordu. Bu hadislerde geçen yadırgama ve yönlendirmeler dönemin tehlikelerine karşı İmamların aldığı tedbirlerdir. Aslolan öğreti ise Kuran ve mutevatire ulaşan hadislerin belirlediği ana yoldur.
Kehf suresinin 21’inci ayetinde "قالَ الَّذینَ غَلَبُوا عَلى أَمْرِهِمْ لَنَتَّخِذَنَّ عَلَیْهِمْ مَسْجِدا" “Duruma hâkim olanlar ise, "Üzerlerine mutlaka bir mescit yapacağız" dediler.”[1] Bu ayeti kerime ışığında kabir etrafında mescit dikmeyi ve orada namaz kılmayı İslam dışı bir eylem olarak görmek mümkün değildir. Ama bu konuda söz konusu olan hadisleri iki kısma ayırmak mümkündür.
İlk kısım: Evliya’nın kabir yakınında ibadet etmeyi caiz bilmekle yalmayıp bilakis daha fazla sevap ve mükafat olarak açıklayan rivayetdir. Bu rivayetler Ehlibeyt hadislerinde mana ve içerik olarak mutevatirdir. Yani hiçbir şüphe ve kuşkuya yer bırakmayacak çoklukta ve kesinliktedir. Öyleki sadece Seyyid-i Şuhede İmam Hüseyin (a.s)’ın kabri yanında namaz kılmak hakkında ‘Vesail’uş-Şia’da ayrı bir başlık altında ondan fazla hadis nakledilmiştir.[2]
İkinci kısım: Sizinde sorunuzda zikrettiğiniz ve ilk bakışta mezar yanında mescit yapmanın ve namaz kılmanın sakıncalı veya tasvip edilmeyen davranışlar oluğu çıkarımı yapılan rivayetlerdir.
Kuran’ı Kerim’in açık beyanı ve mutevatir hadislerin dalaleti hasebince kabir etrafına mescit inşa etmek ve orada namaz kılmanın caiz olduğu aşikardır. Öyleyse ikinci kısım rivayetler saygı ve hürmet gösterilmesi; şirke, israfa, ölülerin şahsiyetiyle gösteriş yapmaya vb... zararlara yol açan kabirlere nazırdır.
Ama evliyanın kabrine saygı ve hürmet Hak Teala’nın ubudiyetiyle çelişmediği bilakis önemini göz önüne serdiği için ikinci kısım hadislerin yadırgadığı ve sakındırdığı kabirler kısmına girmemektedir. Zira Evliya’yı değerli kılan ubudiyete olan bağlılıklarıydı.
Başka bir tabirle Ayeti kerime ve ilk kısımda yer alan mütevatir hadisler geçerli olan hükmü beyan etmektedir. Ama ikinci kısım rivayetler ise özel şartlar ve durumlarda geçerli olan hükmü beyan etmektedir.
Şimdi ikinci kısım rivayetlerin ifade edilmesine sebep olan konulara kısa bir açıklama yapacağız inşallah:
- İlahi emirlere karşı gelmek:
Herşeyden önce bilmemiz gerekir ki kabir karşısında namaz kılmak tek başına şirk olarak algılanamaz. Nasıl ki insanın Kabe’ye dönüp önünde ibadet etmesi Kabe’ye tapmak anlamı taşımadığı gibi. Örneğin farz edelim sembollerin önünde namaz ikame edilsin ama Allah için. Bu konunun bir numunesi Allah Teala’nın meleklere Adem’e secde[3] emrinde müşadehe edilmektedir. Aynı şekilde Alemlerin Rabbi’nin İbrahim (a.s)’ın makamı[4] önünde namazı destur vermesinde de söz konusudur. İbrahim (a.s)’ın makamı’ın sadece İbrahim (a.s)’ın ayak izinin olduğu yer olduğunuda unutmayalım lütfen. Eğer İbrahim (a.s)’ın makamını inşa etmek ve onun yanında ve karşısında namaz kılmak Hak Teala’ya kulluğun bir nişanesiyse ki hiç şüphesiz öyledir. Filistinde İbrahim (a.s)’ın kabri kenarında hatta kabir karşısında namaz kılmayı şirk olarak görmekde mümkün değildir. Bütün bu açıklamalara rağmen Allah Teala kıble tayin ettiği için kendi başımıza mukaddes bir mekanı kıble olarak seçemeyiz. Aslolan ilahi emre itaattir. Kendi başımıza kısıtlamada getiremeyiz.
Elbette İslam peygamberi (s.a.a)’nin kendi başlarına Peygamberlerin kabirlerini kıble edinen Hristiyan ve Yahudilere lanet etme sebebi vefatından sonra ümmetinden bir grubun Kabe yerine kabrini kıble edinmesinden endişe duyması olabilir.
- Çokluk ve Gösteriş:
Tefsirlere[5] müracaat ettğimizde ilginç bir vakıa karşımıza çıkıyor. İki kabilenin fertleri kendi büyüklerini ve önde gelenlerini söz konusu edip üstünlük taslama yarışına tutuşmuşlar. Hayatta olanlar söz konusu edilip sayılınca kendi kabilelerinden ölen şahıslarla övünmeye başlamışlar. Bu tartışma süre gelmesi Tekasür suresinin ilk ayetlerinin nüzul sebebi olmuştur.
"أَلْهاکُمُ التَّکاثُر. حَتَّى زُرْتُمُ الْمَقابِر ..." : “Çokluk kuruntusu sizi o derece oyaladı ki, nihayet kabirleri ziyaret ettiniz.” Yani çokluk kuruntusu sizi öyle gaflete düşürdü ki ölülerinizi saymak ve çokluğuyla övünmek için kabristanlığı ziyarete gittiniz.
Tabiki İslam dini kesinlikle kendi nefsani heveslerini tatmin etmek için şahsiyetlerin isminden suistifade ederek sıradışı kabirler yapılmasını onaylamaz. Kabir yapılmasını yadırgayan ve tenkit eden hadislerin çoğu böylesi temelsiz davranışlara nazırdır. Malesef günümüzde dahi bazı aile mezarlıkları böylesi yersiz ve temelsiz niyetlerle inşa edilmektedir.
- Olağan yas ve matemlerde aşırıya kaçılması:
İslam dininde başa gelen musibetler karşısında sabır ve tahammül gösterilmesiyle ilgili birçok tavsiye olmasına rağmen; günümüzde dahi birçok insan ölülerine matem tutma konusunda ifrata duçar olmaktadır. Sanki bu insanlar sabır ve tahammül göstermenin değerine ve önemine inanmamaktadırlar. Zikri geçen hadislerin bir kısmı yakınını ve sevdiğini kaybeden insanın matem tutayım derken izzetli bir yaşam yaşamaktan alı koymamasını sağlamak için olabilir.
- Kabir süslemenin ölüye faydası yok:
Kadim zamanlarda ölülerin ölümden sonra beslenme, barınma, süslenme vb… ihtiyaçlarının devam ettiğine inanılmaktaydı. Eski medeniyetlerin kabristanlığında araç gereçlerin göze çarpması bu yüzdendir. Söz konusu rivayetlerin bir bölümü böylesi batıl inançlardan yola çıkarak kabirlerin inşa ve restore edilmesinin yanlış olduğunu gün yüzüne çıkarmaktadır. Zira maddi imkanlar ölüye hiçbir fayda sağlamayacaktır.
- Putperestliğe dönüş ihtimali:
Sadr-ı İslam’da toplumun zihninden şirk kokan davranışlar henüz tam olarak temizlenmemişti. Cahiliye inançlarına dönüş tehlikesi Müslümanları tehtit etmekteydi. Bu sebebten dolayı İslam Peygamberi (s.a.a) şirkin kökünü kurutmak için şirke yol açma ihtimali olan konularda daha sert tedbirler almaktaydı. Doğal olarak bu tehlike geçtikten sonra alınan tedbirlerin yumuşatılması hem doğaldır hemde gereklidir.
İslam Peygamberi (s.a.a) aldığı sert önlemlere örnek verecek olursak: Saha önce alkol saklanmış kapların kırılmasını emretmiştir. Şuanda böyle bir desturun vacip olmadığı Müslümanlara ayandır.
İslam Peygamberi (s.a.a) kabirlerle ilgili yaptırımlarını bu düzlemde değerlendirebiliriz. Örnek olarak Ehlisünnet, Peygamber Efendimizin ilk başta kabirlerin ziyaretini yasakladığına ama bir süre sonra sadece bu yasağı kaldırmakla kalmayıp kabir ziyaretini tavsiye ettiğine inanmaktadır. Kabir ziyaretinin insanlara ölümü ve kıyameti hatırlatmakla kalmayıp zahitleşmesinede yol açacağını ilan etmiştir.[6]
Yapılan bütün açıklamalar ve reel gerçekler göz önüne alındığında Masum İmamların türbeleriyle ilgili şu sonuca varabiliriz: Allah’ın itaatlerini vacip karar kıldığı bu hazretlerin kabirleri etrafında inşa edilen yapılar, Asahb-I Kehf’in kabri üzerine yapılan mescit hükmündedir. Hak tealaya ibadet edilen bir mekan hüvviyetindedir. Bu türbelerin madi imkanlarıda ya ziyaretcilerin refahı için yada İslam kültürü ve medeniyetinin semboli olan İslami sanatların ihyası için kullanılmaktadır. Zikri geçen hadislerde ki olumsuz kabir mısdaklarından değildir. Buna göre şeriat açısından bu yapıları yanlış tanımlayamayız.
Dikkate değer bir diğer noktada söz konusu durum Mekke’yi mükerreme ve Medineyi Münevvere deki bazı kutsal mekanlar içinde söz konusudur. Bu yapılar ve inşa çalışmaları günümüz dünyasının ihtiyaçlarından kaynaklanmaktadır.
Konunun iyice aydınlanması için bir kaç örneğe dikkatinizi çekmek isteriz:
- Hem Şia hemde Ehlisünnet kayanaklarında geçen hadisler ışığında ‘Safa’ dağında ibadet etmenin sevabının çok olduğu bilinmektedir. Günümüzde bu dağın korunması için etrafına çit çekilmiş, üzeride kubbe ile kapatılmıştır. Beytullah’ın ziyaretcileri yalnızca çitlerin kenarında ayakta durarak ibadetlerini yerine getirebilmektedirler. Ayrıca ‘Safa’ ve ‘Merve’ arasındaki ‘Say’ önceden açık ve tek bir yürüyüş yolunda yapılırken. Şuanda üstü kapalı kaç katlı yürüyüş yollarında gerçekleştirilmektedir. Sebep olarakta Beytullah’ın ziyaretcilerindeki artış gösterilmektedir.
- Kabe’nin hürmetini korumak her ne suretle olursa olsun gerekli bilinmekteydi. Öyleki bazı rivayetlerde Kabe etrafında ondan dah yüksek bina inşa edilmesinin mekruh olduğu geçmekteydi.[7] Ama günümüzde ise Kabe’nin etrafında Kabe’den kat kat yüksek binalar bulunmaktadır. Hiç şüphesiz Beytullah’ın ziyaretcilerinin barınma ihtiyaclarını gerekçe göstermektedirler.
Şimdi bizim sormak istediğimiz soru şudur: Göstermiş oldukları gerekcelerden yola çıkarak ‘Baki’ mezarlığını zorluklar, kısıtlamalar altında ve izdiham içinde ziyaret eden çok sayıdaki ziyaretcisi için uygun bir ortam hazırlamak oraya çatı yapmak mümkün değil midir?
Eğer ‘Safa’ ve ‘Merve’tepelerine kubbe dikmek şirk değilse; Nasıl olurda Evliyanın kabri üzerine kubbe dikmeyi şirk nişanesi bilebiliriz?
Son olarak Sahih-i Buhari’de geçen Sufyan Timar’den naklettiği söze dikkat etmenizi isteyeceğiz: “Ben Allah Resulü’nün kabirni deve kamburu[8] gibiyken gördüm.[9]
Acaba ziyaretcilerinin nisbeten az olduğu zamanda kubbeye benzer küçük bir yapı söz konusuyken ve bunu ne sahabeler nede ne tabiiler şirk olarak görmemişken; günümüzde söz konusu olan mahşeri kalabalık için uygun bir kubbe yapmanın nasıl bir sakıncası olabilir?
[1] 3357 nolu (site: 3870) cevapta bu ayetin tefsiri ele alınmıştır.
[2] Hür amuli, Muhammed ibn’il-Hasan, Vesail’uş-Şia, 14.c, 517.s, 69.bab-“ اسْتِحْبَابِ کَثْرَةِ الصَّلَاةِ عِنْدَ قَبْرِ الْحُسَیْنِ ع فَرْضاً وَ نَفْلا”, muessetu Alu’l-beyt, kum, 1409.hicri.
[3] Bakara/34; Araf/11; İsra/61; Kehf/50; Taha/116-"وَ إِذْ قُلْنا لِلْمَلائِکَةِ اسْجُدُوا لِآدَم"
[4] Bakara/125-"وَ اتَّخِذُوا مِنْ مَقامِ إِبْراهیمَ مُصَلًّى"
[5] Kurtubi, Muhammed bin. Ahmet, Ec’Cami ul’Ahkam ul’Kuran, 21.c, 169.s, intişarat Nasır-Housro, tahran, 1364.şemsi.
[6] Sunen ibn. Mace, 1.c, 501.s, 1571.h, tahkik muhammed fuad Abdulbaki, dar’ul-fikr, beyrut-
"کنت نهیتکم عن زیارة القبور، فزوروها فإنها تزهد فی الدنیا و تذکر الآخرة"; Bu konuda 8146 (site:8926)’nolu cevaba müracaat edebilirsiniz.
[7] Hür amuli, Muhammed ibn’il-Hasan, Vesail’uş-Şia, 13.c, 235.s, 17.bab, muessetu Alu’l-beyt, kum, 1409.hicri.
[8] Kubbeye benzer bir yapı.
[9] Sahih-i Buhari, 2.c, 106.s, dar’ul-Fikr, beyrut, 1401.hicri.