Gelişmiş Arama
Ziyaret
6356
Güncellenme Tarihi: 2010/11/08
Soru Özeti
Bir parça arsası olan ve bunu satma niyeti taşıyan bir şahıs arsasını satma durumunda onun humusunu vermesi gerekir mi ve hac kendisine farz olur mu?
Soru
Büyükbabam yaklaşık seksen beş yaşında olup büyük bir zorlukla hayatını sürdürmektedir ve kendisinin ve etrafındakilerin hayatında bir değişiklik yaratmak için satmak istediği bir arsaya sahiptir. (Bu durumda) Arsanın humusunu vermesi gerekir mi ve hac kendisine farz olur mu?
Kısa Cevap

Bu soru iki açıdan ipham taşımaktadır:  

Birincisi, sizin taklit merciiniz belli değildir. İkincisi, arsanın niteliği belli değildir; yani bu arsanın miras mı ya da hibe mi veya satın alınan bir arsa mı olduğu malum değildir. Bu nedenle meselenin tüm farzlarına işaret edilecektir:

Mezkûr arsa miras olursa:

Çağdaş Şia fakihlerinin görüş birliğiyle insana ulaşan mirasın humusu yoktur. Ancak:

1. Uzak bir akrabadan olur ve böyle bir akrabanın olduğunu insan bilmezse (neticede böyle bir miras beklentisi içinde olmazsa) burada yıllık harcamasından fazla olmazsa yine humusu yoktur. Ama yıllık harcamasından fazla gelirse bir grup fakih şöyle demektedir: Zorunlu ihtiyaç gereği humusunu ödemelidir.[1] Bir başka grup ise bunu gerekli görmeyip humusunu vermeyi müstehap bilmektedir.[2]

2. Kendisine bir miras kalır ve mal miras bırakan kimsenin onun humusunu vermediğini bilirse, humusunu ödemelidir.[3]

3. Mezkûr malın humusu olmazsa ancak malı miras bırakan şahsın humus borcu olduğunu insan bilirse, bu durumda o maldan humusu ödemelidir.[4]

Ama bu arsa hediye ise:

Hediye ve bağıştan ibaret olan hibenin bir humusunun olup olmadığı hakkında fakihler arasında değişik görüşler vardır. Genel şekliyle aşağıdaki görüşlerde onları özetlemek mümkündür:

1. Humusu yoktur.[5]

2. Yıllık harcamadan fazla gelirse yani humus yılının başına dek fazla gelirse, onun humusunu ödemelidir.[6]

3. Humus yılının başına dek fazla gelirse, zorunlu ihtiyat gereği onun humusunu ödemelidir.[7]

Eğer söz konusu hediyelik mala daha önce humus gerekli kılınmışsa, takriben tüm fakihler onun humusunu ödemeyi hediyeyi alana farz görmektedir.[8]

Ama mezkûr arsayı satın almışsa, bu durumda birkaç hal tasavvur edilmektedir:

1. Eğer humus ve zekâtını vermediği bir parayla bir mülk satın alırsa, borcunu ödemelidir ve o mülkteki tasarrufu haram ve ondaki namazı da geçersizdir.[9]

2. Eğer mezkûr mülkü taahhüt ile satın alırsa ve satın aldığı esnada humus ve zekatını ödemediği maldan vermeyi niyet ederse, borcunu ödemelidir.[10] Ama onun tasarrufu ve o mülk üzerinde namaz kılması hakkında değişik görüşler vardır:

A. Mezkûr mülkteki tasarrufu haram ve üzerinde kıldığı namaz da geçersizdir.[11]

B. Zorunlu ihtiyat gereği ondan sakınmalıdır.[12]

C. Onun mezkûr mülkteki tasarrufu haram değildir ve üzerinde kıldığı namaz da sahihtir[13].[14]

Ayetullah Mekarim Şirazi (bürosundan sorulan soru uyarınca) şöyle buyurmuştur: Humus hakkında eğer zorluktaysanız onun humusunun yarısını size bağışlıyorum ve yarısını ise tedricen eda edin.

Hac:

Bir kimse hac farzının şartlarını taşırsa, hayatta bir defa Allah’ın evini ziyaret etmek kendisine farz olur.

Hac Farzının Şartları:

1, 2 ve 3. İnsanın ergin, akil ve özgür olması.

4. Hacca gitme vesilesiyle önemi hacdan daha çok olan haram bir işi yapmaya veya önemi hacdan daha fazla olan bir farzı terk etmeye mecbur olmaması.

5. Kudret taşıması; yani ekonomik güç sahibi olması ve onu yapmak için sağlık, sıhhat ve güç taşıması.

6. Hac amellerini yapacak kadar vaktinin bulunması.[15]

Buna göre, tüm kudret şartlarının tahakkuk etmesi suretinde hac insana farz olur ve onu şerî bir gerekçe olmadan terk etmek de büyük bir günah sayılır. Netice itibariyle, eğer insan kudret şartlarını taşıyorsa ve önemli bir engel de yoksa kudretli sayılır ve haccı yerine getirmesi farz olur. Kudret şartlarının birinin eksikliği durumunda hac kendisine farz olmaz. Nitekim Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi (bürosundan sorulan son soru üzerine) şöyle buyurmuştur: Arsanın parasına ihtiyacınız varsa, hac size farz değildir.     



[1] Büyük Ayetullahlar Hoyî, Tebrizî, Fazıl, Safi, Zencanî ve Behçet.

[2] İmam Humeyni, Tevzihü'l-Mesail, el-Mahşi, c. 2, s. 9, mesele. 1754.

3 Büyük Ayetullahlar İmam Humeyni (r.a), Hoyi (r.a), Behçet: Zorunlu ihtiyata göre. Sistanî ve Zencanî: İster ölünün malından versin veya kendi malından humusu verip sonra ölünün malından alsın ve ister kendi malından karşılıksız olarak versin bir şekilde onun borcunu gidermesi gerekir. Fazıl: Eğer söz konusu mal ölüm yılının gelirinden ise, bu şahıs onun humus borcunu vermelidir. Mekarim: (Göründüğü kadarıyla onun humusunu vermesi farz değildir, diyen merhum Tebrizî dışında kalanlar genel olarak görüş birliği içindedir).

[4] Bu görüş üzerinde ittifak edilmiştir.

[5] Büyük Ayetullahlar İmam Humeyni (r.a), Hamaney ve Nuri.

[6] Büyük Ayetullahlar Safi, Sistanî; (Zencanî: Eğer yıllık harcamasından çok gelirse ve kazandığı mal değerli olması takdirde humusunu ödemelidir. İhtiyat gereği mal değerli değilse bile onun humusunu ödemelidir).

[7] Büyük Ayetullahlar Behçet, Fazıl, Mekarim. Bkn: İmam Humeyni, Tevzihü'l-Mesail, el-Mahşi, c. 2, s. 8, mesele. 1753; Ahkâm-i Danuşcuy-i; Ahkâm-i Humus, Seyit Mücteba Hüseynî, s. 49.

[8] Çağdaş fakihler arasında sadece büyük Ayetullahlar Sistanî ve Tebrizî humusun ödenmesini verene ait olduğunu ve ona farz olduğunu söylemektedir. Bkn: a.g.e., s. 50.

[9] İmam Humeyni, Hoyî, Gülpeyganî, Erakî, Tebrizî, Mekarim, Fazıl, Safi, Nuri, Zencanî (müstehap ihtiyat gereği onda namazı da geçersizdir).

[10] Borcunu ödemesi hususunda bir görüş ayrılığı yoktur.

[11] İmam Humeyni (r.a).

[12] Ama büyük Ayetullahlar Fazıl ve Mekarim şöyle demektedir:

[13] Ayetullah Sistanî ve Ayetullah Erakî.

[14] Tevzühü'l-Mesail (el-Mahşi lil-İmam Humeyni), c. 1, s. 486, mesele. 873.

[15] Tevzühü'l-Mesail (el-Mahşi lil-İmam Humeyni), c. 1, s. 186, mesele. 2036.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Ölen ve cenazesi geç defnedilen bir ferdin ruhu nasıl bir duruma girer?
    31081 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Kur’an-ı Kerim’den istifade edildiği kadarıyla, Yüce Allah ölenlerin ruhunu özel bir âlemde korumaktadır ve geç defnedilme durumunda ruha bir zarar gemlememektedir; bununla birlikte rivayetlere göre, cenazenin çabuk defnedilmesi icap eder. ...
  • Acaba Hz. Masume (s.a) mezarının ziyareti için özel bir gusül mevcut mudur?
    6150 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
     Bazı Taklit Mercileri İmamların Haremlerine girmek ve ziyaret etmek için gusül almayı müstehap bilmektedirler. Diğer bazı taklit mercileri ise bu ziyaretler için gusül’ün müstehap oluşunu rivayet açısından sabit bilmemekte şöyle buyurmaktalar: Eğer bir kimse ziyaret için gusül almak isterse bunu reca (sevap ümidi) ile ...
  • Miraç nedir? Hz. Muhammed’in (s.a.a) dışında da bir peygamber miraca gitmiş midir?
    22418 Eski Kelam İlmi 2011/12/10
    Miraç, Arapça’da göğe çıkmak için kullanılan vasıta demektir. Rivayet ve tefsirlerde ise Peygamberimizin (s.a.a) fiziki olarak Mekke’den Beytu’l-Mukaddes’e gitmesine, oradan göğe çıkmasına, sonrada tekrar Mekke’ye dönmesine miraç denmektedir. Rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla Resulullah’ın (s.a.a) dışında herhangi bir peygamber miraca gitmemiştir; sadece Hz. Süleyman, Hz. İdris ve Hz. İsa ...
  • Şia ile sünninin evlenmesi caiz midir?
    47244 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/02/28
    Continue... ...
  • Şia Hz. Ali(a.s)'ın faziletlerini ispatlamada Ehl-i Sünnet'in mütevatir hadislerine dayanabilir mi?
    7463 Masumların Siresi 2011/06/21
    Tevatür yalan üzere anlaşmaları mümkün olmayan büyük bir kalabalığın bir konuyu nakletmelerine denir. Biz inanıyoruz ki Hz. Ali'nin faziletleri ve onun imameti hakkındaki nas tevatürle sabittir. Bunu Şia'nın hadis ve tarih kaynaklarının yanı sıra Ehl-i sünnetin kitaplarından ve sahabilerin hadislerini nakleden eserlerden istifade ediyoruz. Buna göre bizim bu konuyla ilgili ...
  • hangi sınıra kadar kocasına itaat etmelidir? Erkek onu yolculuğa mecbur edebilir mi?
    10470 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Hadevi Tahrani’nin belirtilen soru hakkındaki cevabının açıklaması şudur:Kadın cinsel doyum konusunda erkeğe itaat etmelidir ve erkek evden çıkmayı yasaklarsa bu durumda kendisi evden çıkamaz. Elbette evlilik hayatının farz ve haramlarla yetinmeyle sorundan yoksun olmasının imkânsız olduğuna dikkat edilmelidir. Ama ahlaka riayet etmek evliliğin pekişmesi ve tatlılığını ...
  • Peygamber Efendimize (s.a.a) göre başkalarına hediye vermenin adabı nasıldır?
    17497 هدیه 2012/05/19
    Hediye vermek ve almak Peygamber Efendimizin (s.a.a) ameli siresinde vardı. Ama Peygamber Efendimizden (s.a.a) gelen rivayetler esasınca hediye verme işi kendi ve diğerlerine meşakkat ve zahmeti beraberinde getirmemelidir; zira bu işteki hedef ünsiyet ve ülfet oluşturmaktır ve eğer onun adap ve şartlarına riayet edilmezse uygun olan neticeye ...
  • Geçici evlilikte iddet beklemenin felsefesi nedir?
    8946 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/10/18
    Kadın yaise ise iddet beklemesine gerek yoktur. Yaiseden kasıt Kureyişli ise altmış ve Kureyşli değilse elli yaşını doldurmuş olmasıdır. Kısır olan kadın yaise sayılmaz, bu yüzden evlendikten sonra iddet beklemesi gerekir.Bu hükmün felesefesine gelince ayet ve rivayetlerde hükümlerin bütün ...
  • İslam’la Hıristiyanlık arasındaki Allah’ın oğlunun olması ve olmaması meselesindeki tezat ve zıtlık nasıl giderilebilir?
    8453 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Müslümanlar, Tevhid suresi gereğince Allah-u Teala’nın kimseyi doğurmadığına ve kimseden doğmadığına inanmaktalar. Bu inanç bütün tevhidi dinlerde vardır. Hz. İsa’nın (a.s) dinide bu kaidenin dışında değildir; zira bütün semavi dinler akıl ve fıtrat üzerine kuruludur. Allah-u Teala’nın varlık aleminin yaratıcısı ve hiçbir şeye muhtaç olmadığı konusu akıl ...
  • İslam’ın Tebliğ Yöntemi Nasıldı?
    12515 Masumların Siresi 2011/08/17
    Tebliğ mesaj iletmek anlamındadır. Tüm ilahî peygamberlerin ve özellikle de yüce İslam Peygamberinin misyonu insanları karanlıklardan nura yöneltmek olduğundan, İslam’da tebliğ Allah’ın mesajını kullarına ulaştıran bir vesile olarak çok önemlidir. İslam’da tebliğ yöntemleri sözlü, yazılı ve amelî olarak üç kısma ayrılabilir. Bu her üç kısmın da değişik türleri vardır. ...

En Çok Okunanlar