Gelişmiş Arama
Ziyaret
6684
Güncellenme Tarihi: 2008/10/05
Soru Özeti
Acaba İslam peygamberi (s.a.a) ve Masum İmamlar (a.s) öğle ve ikindi namazlarını cem ederler miydi?
Soru
Acaba İslam peygamberi (s.a.a) ve Masum İmamlar (a.s) öğle ve ikindi namazlarını cem ederler miydi? Neden ehlisünnet ikindi namazını ikindiüstü kılmaktadırlar? İmam Ali (a.s) Nehc’ul-belaga’da namazların ayrı ayrı kılınmasına vurgu yaptığı halde neden Şialar bu noktaya değinmemektedirler?
Kısa Cevap
Şia ve ehlisünnet kaynaklarından bizlere ulaşan rivayetler dikkate alındığında İslam Peygamberi (s.a.a) öğle, ikindi namazlarını ve akşam, yatsı namazlarını hem cem ederek hem de ayrı ayrı kılmışlardır.
İslam Peygamberi (s.a.a) insanların zora düşmemesi ve rahat olması için bazı vakitler namazları cem ederek kılmaktaydı.
İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “Allah resulü, herhangi bir özrü olmaksızın öğle ve ikindiyi aynı şekilde akşam ve yatsıyı bir ezan ve iki ikameyle eda etmekteydi.”
Beş vakit namaz farzdır ama namazları beş ayrı vakitte kılmak farz değildir. Zira İslam Peygamberi (s.a.a)’ın sünneti farz olmadığını göstermektedir. Farzdan daha çok müstehap ve mubah olduğunu    kanıtlamaktadır siyer. Beş ayrı vakitte kılmanın farz olduğunu kanıtlayacak ayrı delillere ihtiyaç vardır. Mevcut deliller beş vakit namazın beş ayrı vakitte kılmanın farz olmadığına delalet etmektedir.
Ayrıntılı Cevap
 Cevaba geçmeden önce namaz vakitlerine ve bu namazların ortak ve has zaman dilimlerine değinmek münasip olacaktır.
Öğle namazının kendine has vakti: Güneş ışınlarının dik olarak vurmasıyla başlayan dört rekât öğle namazı kılacak kadar olan vakittir. Bu zamanda sadece öğle namazı eda edile bilinir.
İkindi namazının kendine has vakti: Güneşin batmasına sadece ikindi namazını eda edecek kadar sürenin kaldığı zaman dilimi ikindi namazına has vakittir.
Öğle ve ikindi namazı arasında müşterek vakit: Öğle namazının kendine has vakti ile ikindi namazının kendine has vakti arasında kalan zaman dilimi müşterek vakittir. Bu zaman da öğle ve ikindi namazı aralarına fasıla bırakılmaksızın eda edile bilinir.
Akşam namazının kendine has vakti: Gün batımından üç rekât akşam namazını eda edecek kadar olan vakit dilimi akşam namazına has vakittir. Bu vakitte sadece akşam namazı eda edile bilinir.
Yatsı namazının kendine has vakti: Geçe yarısına sadece ikindi namazını eda edecek kadar sürenin kaldığı zaman dilimidir. Bu zaman diliminde sadece yatsı namazı eda edile bilinir.
Akşam ve yatsı namazlarının müşterek vakti: akşam namazının kendine has vakti ile yatsı namazının kendine has vakti arasında kalan zaman dilimi müşterek vakittir. Bu süre zarfında akşam ve yatsı namazları aralarında fasıla bırakılmadan eda edile bilinir.
Ehlisünnet inanmaktadır ki: Şerri olarak öğle vaktinin girmesinden nesnenin kendi boyu miktarınca gölgesi uzayıncaya kadar olan vakit öğle namazına has vakittir. Bu zaman diliminde ikindi namazı eda edilemez. Bu vakitten sonra güneş batımına kadar olan vakit ikindi namazına has vakittir. Bu zaman diliminde öğle namazı eda edilemez. Güneş batımından alaca karanlığa kadar olan vakit akşam namazına has vakittir ve bu zamanda yatsı namazı eda edilemez. Alaca karanlıktan geçe yarısına kadar olan vakitte yatsı namazına has vakittir. Bu zaman diliminde akşam namazı eda edilemez.[1]
Ehlisünnet öğle namazı ile ikindi namazının aynı şekilde akşam namazı ile yatsı namazının cem edilerek kılınmasının caiz olduğunu inkâr etmektedirler. Ama seferde, korku anında ve yağmurlu günlerde namazların bir vakitte cem edilmesini caiz bilmektedirler. Bu durumlarda namazlarını ehlibeyt mektebine mensup Şialar gibi cem ederek eda etmektedirler.[2]
Halbuki Ehlibeyt mektebi güneşin tepeye gelmesinden sonra tertibe yani önce öğle sonra ikindi namazını kılmaya riayet ederek cem edilmesini caiz bilmektedir. Yani ikindi namazını öğle namazından sonra kılmayı aynı şekilde yatsı namazını akşam namazından sonra kılmayı caiz bilmektedirler.[3]
Bu konuda ehlisünnetin delili rivayette geldiği üzere İslam Peygamberi (s.a.a)’nin öğle ve ikindi namazı arasında fasıla bırakmasıdır. Ehlibeyt mektebi ise bunun bir sünnet olduğunu ve ameli sünnetin bir şeyin amelen vacip olduğuna delalet edecek bir ispat oluşturamayacağına inanmaktadır. Zira İslam Peygamberinin ameli sünneti vacip oluşuna delalet edebileceği gibi müstehap ve mubah oluşuna da delalet edebilir. Dolayısıyla bu ameli sünnetin vacip olduğunu ispatlayacak başka delillere ihtiyaç vardır.[4]
Ehlibeyt mektebi ehli sünnetin bu iddiasını savunulabilir bilmediği gibi kendi görüşüne delilde sunmaktadır. Ehlibeyt mektebi bu konuda İslam peygamberi ’nin öğle ve ikindi namazını belirli bir özür bulunmadan cem ettiğine delalet eden hadisler sunmaktadır.[5]
Bu konuda ehlisünnet kaynaklı rivayetlerden bazılarına değinecek olursak:
İbn Abbas rivayet eder: İslam Peygamberi yedi rekâtı birlikte (yani akşam ve yatsı namazını) ve sekiz rekâtı (öğle ve ikindi namazını) birlikte kılardı. [6]
Seid bin Cubeyr ibn Abbas’tan şöyle nakleder: İslam peygamberi (s.a.a) herhangi bir tehlike sefer ve iş söz konusu değilken bile öğle ve ikindi namazını ve akşam ve yatsı namazını cem ederek kılardı. Seid bin Cubeyr ibn Abbas’tan cem etmenin hikmetini sorar. İbn Abbas şöyle cevap verir: İslam peygamberi (s.a.a) ümmetinin zorluğa ve zahmete düşmelerini istemedi.[7]
Başka bir rivayette İslam peygamberinin namazları cem etmesinin sebebi sorulduğunda ibn Abbas şöyle cevap veriyor: Allah Resulü ümmetine kolaylık ve rahatlık olması için böyle yaptı.[8]
Bu rivayeti hem İmam malik hem de Ahmet ibn. Hanbeli kendi kitaplarında nakletmişlerdir.
Bunun yanında Masum İmamlardan bu konuda birçok rivayet nakledilmiştir.
İmam Sadık (a.s) buyuruyor: “Güneş tepeye ulaştığı zaman öğle ve ikindi namazının vakti girmiştir. Ama öğle namazı ikindi namazından önce eda edilir.”[9]
İslam peygamberinin bazen beş vakit namazı üç vakitte kıldığına hiçbir şüphe yoktur. Kendisi bu konu şöyle buyurmuştur: “Böyle yapıyorum ki ümmetime kolaylık olsun.”
İmam Sadık (a.s) bu konuda şöyle buyuruyor: “İslam Peygamberi (s.a.a) herhangi bir engel ve sakınca söz konusu değilken bile öğleyle ikindiyi ve akşamla yatsıyı cem ederek bir ezan iki ikameyle eda ederdi.”[10]
İmam Sadık (a.s) başka bir rivayette şöyle buyuruyor: “Allah Resulü (s.a.a) hiçbir engel ve sakınca söz konusu değilken öğle ve ikindi namazını cem ederek kıldı. Ömer Allah Resulüne sordu namazda yeni bir şey mi çıktı? Allah Resulü buyurdular: Namaz hakkında yeni bir hüküm yoktur sadece ümmetime kolaylık sağlamak istedim.”[11]
Son olarak şunu hatırlatmayı gerekli görüyoruz ki Şia uleması bu ifade edilen deliller ışığında namazların üç vakitte kılınmasına cevaz vermişlerdir. Elbette namazları beş ayrı vakitte, fazilet vakitlerinde eda etmenin daha iyi olduğundan kimsenin itirazı bulunmamaktadır. Ayrıca şunu da hatırlatalım namazı üç vakitte eda etmek üç vakitte kılmanın vacip olduğu anlamında değildir.
Tabi ki Nehc’ul-belaga’da Allah Resul’ünün namazı, insanın evininden çıkan kaynak suyunda günde beş defa yıkanmasına benzettiği beyanı bulunmaktadır.[12]
Bu tabirden namazları beş ayrı vakitte kılmanın vacip olduğu çıkarımı yapılamaz. Zira namazı üç vakitte kıldığımız zamanda beş ayrı namaz yılıyoruz. Her namaz ayrı bir yıkama hükmündedir. İmam Ali (a.s)’ın bu beyanı namazın eserine ve konumuna nazır bir açıklamadır.
 
 

[1] 2334 numaralı cevaptan alıntı yapılmıştır. Ayrıntılı cevap özetle sunulmuştur.
[2] Şerefuddin El-musevi, Abd’ul-Huseyn, Mesail fıkhiye, 9.s, muesse’tul-ensariyan et’tebaeti ven-neşr, kum, 3.bk, 1382.ş.
[3] Bir grup Müellif, Muhammet bakır Puremini’nin kontrolünde, Peygamber azim’in siyeri ve tarih, 171.s, defter neşr mearif, 1.bk,1385.ş.
[4] Aynı adres, 172.s.
[5] Daha fazla bilgi için 2334 nolu cevaba müracaat ediniz.
[6] El-buhari, abu Abdullah muhammed bin İsmail, Sahih Buhari, 206.s, 537.h, dar’Ul-Mearif, beyreut.
[7] Geşiri nişaburi, Muslim bin haccac, Sahih Müslim, 1.c, 490.s.
[8] Aynı adres, 2.c, 152.s.
[9] Peygamber azim’in siyeri ve tarih, 171.s.
[10] Şeyh hür amulü, vesail’uş-şia, 3.c, 160.s, muesse’tul-Alulbeyt ehya itrat, 1414.g.
[11] Aynı adres, 161.s.
[12] Nehc’ul-belaga, 199’uncu hutbe.
Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Kur’an, beşeriyetin bütün sorunlarını halletmiş midir?
    6677 Yeni Kelam İlmi 2011/04/28
    Biz Müslümanlar Kur’an’ın, beşeriyetin her türlü sorununu halledebilen kapsamlı bir kitap olduğuna inanıyoruz. Ama bu sözün manası ‘bütün meseleleri hatta fizik, kimya vs. meseleleri de Kur’an halleder’ demek değildir.Kur’an-ı Kerim bütün insanların hidayet kitabıdır ve bundan da başka bir işi yoktur. Doğal olarak yalnızca bu ...
  • “Abdullah b. Cafer”in kabri Medine’de mi yoksa Dımışk’ta mıdır?
    7525 تاريخ بزرگان 2012/03/10
    Hz. Zeynep (s.a)’in eşi Abdullah b. Cafer’in kabrinin yeri konusunda iki görüş vardır: 1. Medine’de ve Baki mezarlığındadır. 2. Şam’da ve Babu’s Sağir mezarlığındadır. Muteber tarih kaynaklarını ve bu konuda tarihçilerin ortaya koyduğu sözlerini dikkate alarak birinci söz, yani onun kabrinin Baki mezarlığında olması daha ...
  • İnsanların cennet ve cehennemde yaşları ne kadar olacaktır?
    8702 Tefsir 2012/02/22
    İnsanların yaşlarına göre bedende görülen değişiklikler bu dünyaya ait olan konulardandır. Ama ahirette özellikle cennette böyle şeyler söz konusu değildir. Yani öteki dünyada çocuk, orta yaş, yaşlı olmak diye bir şey yoktur. Hatta ahiretin maddi olduğuna inansak bile bugün bizim düşündüğümüz şekliyle yaş meselesi cennetlikler için olmayacaktır. ...
  • Bir kimse, Allah rızası için bir iş yapmaya niyet eder ve niyet ettiği işi yerine getirir getirmez halis niyeti aradan giderse, acaba böyleli bir amelin Allah nezdinde sevabı var mıdır?
    12346 Pratik Ahlak 2011/11/12
    İslam kültüründe amellerin kabul edilmesi için, amelin iyi olmasının (hüsnü fiili) yanında, halisane bir niyetin de (hüsnü faili) olması şart koşulmuştur. Buna izafeten, yalnızca amellerin halisane yapılması yeterli değildir. Amellerin kabulünün bir diğer şartı da, niyetteki ihlâsın devamlılığıdır. Allah-u Teâlâ şöyle buyurur: “Kim kendisiyle birlikte bir iyilik getirirse, ona on ...
  • Kuran’ı Kerim’e göre yöneticiler ve işverenlerin topluma karşı ne görevleri vardır?
    3680 رفتار اجتماعی در حکومت اسلامی 2020/01/20
  • İlahi marifette ilerlemek ve Hz. Mehdi’nin ilgisini kazanmak için ne yapmamız gerekir?
    5990 Pratik Ahlak 2010/06/20
    Size muvaffakiyet diliyoruz, Ehl-i Beyt Mektebiyle onurlanmanız bizi sevindirdi, istediğiniz konular hakkında bilgi edinmeniz için bu sitede önceden cevaplandırılmış bazı soruları cevaplarıyla birlikte size gönderiyoruz.İlgili Sorular:
  • Filistin İsrail’in asıl yeri değil midir?
    11838 tarihi Yerler 2012/08/21
    Yahudiler ve Siyonistler Filistin’in ilk sakinleri değildi. Bilakis onlar bu bölgeye gelmeden uzun bir zaman önce Filistin’de kalanlar vardı. M.Ö. 3500 yılında Sami kavimleri Hicazın merkezinden Filistin gibi bölgelere göç etmiş idi. Kenan Arapları gibi kavimler de Filistin’i kendilerine yurt edinmiş idi. Filistin’i yurt edinen ilk sakinler ...
  • Ehl-i Sünnet ve Şia arasında, Hz. Mehdi (a.f.) hakkında farklılık var mıdır?
    27387 Eski Kelam İlmi 2009/05/17
    Mehdilik inancı ve Hz. Mehdi (a.f.)’nin zuhur edeceği düşüncesi, İslamî inançlardan biri olarak kabul edilir. Bu inancın Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in müjdelemesi sonucu bütün İslamî fırkalar ve mezhepler arasında önemli bir yeri vardır. Ehl-i sünnete göre bu inanç temel inançlar arasında yer almamasına rağmen ama bunun temeli sağlam inançlarda olduğunda da ...
  • Ayakların üstünü mesetme konusunu hadisler ile ispatlayınız?
    8198 بیشتر بدانیم 2012/07/21
    “Vesailu’ş - Ş,a” gibi Şia’nın Muteber Kitaplarında İmamlardan (a.s.) nakledilmiş olan hadislere baktığımızda abdest alınırken başın ön kısmının ve ayakların üstünün Mes edilmesinin vacip olduğunu görürüz. Keza hadislerden istifade ediliyor ki ayaklar Mes edilirken sağ ve sol sırasını dikkate alarak ayakların parmaklarından başlayarak ayaklarda var olan çıkıntıya ...
  • Cansız varlıklar ve bitkiler Allah’ı nasıl tespih ederler?
    11213 بندگی و تسبیح 2012/07/24
    İnsanların âlemdeki varlıklara yönelik ilmi çok az ve naçizdir. Varlıkların yüce Allah’ı nasıl tespih ettikleri meselesi de henüz beşerin niteliğini kavramadığı konulardan biridir. Değişik ayet ve rivayetlerde varlığın tüm cüzlerinin yüce Allah’ı tespih ettiği beyan edilmiştir. Varlığın cüzlerinin tespih şekli hakkında müfessirler arasında iki görüş vardır:

En Çok Okunanlar