Gelişmiş Arama
Ziyaret
18535
Güncellenme Tarihi: 2011/09/28
Soru Özeti
Acaba İslam Peygamberi şehit mı oldu?
Soru
Gençlikte İslam Peygamberinin (s.a.a.) şehit olduğunu duymuştum. Son zamanlarda da bir konuyu mütaale ederken bunu açık bir şekilde söyliyordu. Ama beni kani etmedi. Bu konunun doğru veya yanlış olduğunu öğrenmek istiyorum?
Kısa Cevap

Şia ve Ehlisünnet’in Rivayi ve tarihsel kaynaklarında Peygamber’in (s.a.a.), zehirlendiğinden dolayı şehit olduğunu teyit eden birçok delil var olmakta. Ama şu noktaya da dikkat etmek gerekir ki eğer şehitliği kuranın tarif ettiği; yani Allah ve Allah resulü yolunda öldürülmek şekilinde tarif edersek açıktır ki "Peygamberin" şahsiyeti ve makamı şehitlerin -yani Allah’a itaat etme yolunda öldürülenlerin- makamından mertebelerce üstün olacaktır. Hatta ilahi olan bu Adam tabii ölümle dünyadan gitmiş olsa bile.

Ayrıntılı Cevap

Sorduğunuz soruyu iki perspektiften değerlendirilmesi mümkün:

1-   Acaba Ehlisünnet ve Şia kataplarında Peygamberin şehit olduğuna delalet edecek güvenilir delil bulunabilinir mi? Ve bunun yanı sıra Onun şahadeti nasıl gerçekleşmiştir?

2-   Acaba “Peygamber (s.a.a) şehit olmadı” görüşü kabul görülürse Allah katında Peygamber’in (s.a.a)sahip olduğu makamından ve Ona olan yakınlığından bir şey aksaltıyor mu?

Bu nedenle konuyu bu iki perspektiften ele alıp incelemeye çalışacağız.

1-   Birinci perspektif bağlamında şunu söylemek lazım: Peygamberin (s.a.a.) zehirlendiğinden dolayı şehit olduğunu teyit eden bir çok delil var. Bu deliller ve rivayetler manevi tevatüre sahiptirler. Yani bu rivayetlerin sahip olduğu lafızlar ve vasıflar kamil bir şekilde bir birine müşabih olmasa bile, ama bir bütün olarak bu konuyu ispatlayabilir vaziyetteler. Şimdi her iki firkanin kataplarına dayanarak bu rivayetlerin bir kısmına işaret ediyoruz:

a)    Şia kitapları:

Birinci rivayet: İmam Sadık (a.s.) şöyle buyuruyor: “Peygamber (s.a.a.) kuyunun ön ayağını(n üzerindeki eti) seviyordu. Yahudi bir kadın bunu işitince peygamberi onunla zehirletti”.[1] Bu rivayette Peygamberin (s.a.a) zehirlendiğine tasrih edilmiştir. Ama bu rivayette bu zehirin tesirinden dolayı şehit olduğuna değinilmemiştir. İkinci rivayet: imam Sadık (a.s.) şöyle buyurmuşlardır: “Peygamber (s.a.a) hayber savaşında zehirlendi. Vefatı esnasında şöyle buyurdu: o gün hayberde yediğim lukma şimdi bedenimin organlarını yok etmiş durumdadır. Hiç bir peygamber ve peygamber halifesi şehadetsiz dünyadan gitmez”.[2] Bu rivayette perygamberin zihirlendiğine ve bu zehirin göstermiş olduğu tesirden dolayı vefat ettiğine söylemekle birlikte genel bir kurala işaret edilmektedir. Oda şu: Bütün Peygamber (s.a.a) ve onların vasileri şahadetle dünyadan gideceğine işatet etmektir. Yani bunlar tabii ölümle ölmeyeceğini vurgulanılıyor. Bu genel kaideyi destekleyen[3] başka rivayetler de vardır. Şia’nın bir çok düşünürü bu genel asla dayanarak her bir Masum’un vefatının nasıl gerçekleştiğini bir bir araştırma gereğini his etmemişlerdir.[4] Buna binaen Peygamberin (s.a.a.) şehit olduğuna kesin bir delil olmasa bile Onun vefatının tabii olmadığına inanabiliriz.

b)   Ehlisünnet Kitapları:

Pehgamberin (s.a.a) şehit olduğuna inananlar sadece Şialar değil. Bilakis ehlisünnetin sihah ve diğer kayank kitaplarında da bu konuyu teyid eden birçok rivayet var. Örnek babından bir kaçına ikisine işaret ediyoruz:

Birinci rivayet: Ehlisünnetin en müteber kitabında şöyle nakledilmiştir: Peygamber (s.a.a.), vefatıyla sonuşlanan hastalık esnasında kendi hanımı Aişeye hitaben şöyle buyuruyor: “Heyberde yediğim zehirli yemekden kaynaklanan acıyı bedenimde sürekli his ediyorudum. Herhalde şimdi onun tesiriyle yok olacağım zaman gelmiştir”.[5] Bu konunun aynısı “süneni daremi”de de beyan edilmiştir. Bu kitapta (süneni daremi) bunun yanı sıra peygamber (s.a.a) bazı Asahabının da bu yemeğin tesiriyle şehit olduğuna işaret edilmiş.[6]

İkinci Rivayet: Ahmet b. Hanbel kendi “müsnedinde” şöyle bir olayı anlatıryor: “Ümü Mubbeşir adında bir kadın ki oğlu Peygamber (s.a.a) ile birlikte zehirli yemekten yediğinden dolayı şehit olmuştu, bu kadın Peygamberin son hastalığında Peygamberin iydetine geldi ve şöyle dedi: Büyük ihtimalle senin hastalığın kaynağı benim oğlumun şehadetine neden olan o zehirli yemektir. Peygamber (s.a.a) cevaben şöyle buyuruyor: “Bende hastalığıma neden olan amilin bundan başka bir şeyin olduğuna ihtimal vermiyorum. Sanki beni yok edeceği zaman gelmiştir””.[7]

Merhum Meclisi de yaklaşık buna benzer bir rivayeti beyan etmiş. Bu nedenden dolayıdır ki, Müslümanlar Peygambere hediye edilen nübbüvet faziletinin yanı sıra şehadet gibi bir nimete de nail olduğuna inanırlar.[8]

Üçüncü Rivayet: Müslümanların en eski tarihçilerinden olan Muhammed b. Sad Peygayberin (s.a.a.) zehirlenme olayını şöyle nakl ediyor: “Peygamber (s.a.a.) Hayberi fethedip durum adi şekline dönüştükten sonra Hayber savaşında öldürülen Marhab’ın kardeşinin kızı Zeynep adında yahudi olan bir kadın insanlardan Peygamber (s.a.a.) koyunun nerisini seviyor diye soruyor? Koyunun ön ayağının üzerindeki eti seviyor diye cevap alıyor. Bu cevabı aldıktan sonra gidip bir koyunu alıp kesiyor, parçalıyor, zehirlerin çeşitleri noktasında Yahudilerle meşveret ediyor. Her kesin ittifakla kim yeyerse kesinlikle ölecektir dozda olan bir zehir bağlamında görüş biliğine vardıktan sonra kadın koyunun etinin her terfaına özellikle peygamberin sevdiği kısmını zehirletiyor. Peygamber (s.a.a.) güneş battıktan sonra akşam namazını camaatle kılıyor ve artık dönmek üzere iken o Yahudi kadının yolunun üzerinde oturup beklediğini göriyor. Ondan burada oturmasının nedenini soruyor? Kadın, size bir hediye getirmişim diye cevap verdi. Paygamber (s.a.a.) ondan o hadiyeyi kabul edip Ashaplarıyla sofranın başına oturup kadının hediye etmiş olduğu yemeği yemekle meşgul oldular...biraz sonra Peygamber (s.a.a.) Ashabına seslenerek çekin ellerinizi! Sanki bu koyun zehirlidir buyuruyor”. Kitabın yazarı olayı naklettikten sonra Peygamberin (s.a.a.) şehadetine neden olan amil bu zehirin olduğu neticesini alıyor”.[9]

Böylelikle Şia ve Ehlisünnet kitaprlaından nakledilen rivayetlerin bütününden Peygamberin (s.a.a.) şehadetine neden olan amil zehirlenen zehirden ötürü olduğnu savunan görüşü güçlendirmek mümkündür. İttifaka yakın olan bu rivayetlerce peygaberin (s.a.a.) zehirlenmesi, hayber savaşında Yahudi bir kadın tarafından yapıldığı beyan edilmiştir.

Elbette zayıf olan başka rivayetler var olmaktadır ki Peygamberin (s.a.a.) şehadetini başka bir şekilde olduğunu söylemektedirler. Ancak bu türden olan rivayetler müteber kitaplarda bulunmamaktadır. Bu nedenle bunlara istinad edilemaz.

2-   Ama bütün bunlara rağmen şu noktayı bilmek gerekir ki, Peygaberin (s.a.a) şehadet konusu usul-i din veya dinin bedihiyattan değildir. Dolayısıyla ona inanmak ve itikat etmek vacip değil ve onun inkarı da kimsenin küfrüne neden olmuyor. Bu nedenden dolayı azda olsa bir kısım Müslümanlar Peygamberin (s.a.a.) şehit olduğunda şek etmiş ve vefatını tabii amillere bağlamışlardır; zatul cenb (güğüs yanı) hastalığı veya şiddetli ateş ve baş ağrısı gibi hastalıkların tesiriyle vafat ettiğini söylemişlerdir.[10] Oysa Peygamber (s.a.a) bu tür hastalıklardan hiçbirine mübtela olmayacağını bizatihi Peygamberin (s.a.a.) kendisi buyurmuştu.[11]

Ama her halükarda ilahi ve büyük olan bu adam (peygamber) ister şehadet nimetine nail olmuş olsun ister tabii ve doğal nedenlerden dolayı dünyadan gitmiş olsun bilmeliyiz ki Onun makamı diğer şehitlerein makamından çok çok üstündür. Zira Allah u teala kuranı kerimde; ilkin: Peygamberlerin makamını şehitlerin makamından daha üstün olduğunu beyan etmektedir.[12] İkinci olarak: şehitler Allahın yolu ve Resulününe tabi oldukları için canlarını elden vermişlerdir. Eğer Allah u teala şehitlerin sonsuz sevap ve rahmete layık olduklarını Peygamberleri takip edip onlara tabi olduklarına bağlamışsa çok açıktır ki oğrunda canlarını vermiş olan peygamberlerin makamı onlarınkinden çok çok daha üstündür. Buna binaen bizim peygamber (tüm yaşantısını Allah yolunda vakıf eden bu adam, öyleki müritleri bile bu sayede ilahi dergahda yüce makamlara ulaşabilmişler) bırakın bu makamdan nasıpsiz kalmasını belki çok çok daha yüce ve yüksek makama sahip olduğu kesindir.  



[1] KULEYNİ, Muhammed b. Yakup, “kafi”, Taharan: darul-kutubul-islamiye, 1365 ş., c. 6, s. 315, hadis no: 3.

[2] SAFFAR, Muhammed b. Hüseyin b. Furuh, “besairu’d-derecat”, Kum: kitaphanei Ayetullah Meraşi, c. 1, s. 503.

[3] MECLİSİ, Muhammed Bakır, “biharu’l-envar”, Beyrut: müesesetulvefa, 1404 k., c. 27, s. 216, hadis no: 18, c. 44, s. 271 hadis no: 4.

[4] A.g.e. c. 27, s. 209, hadis no: 7.

[5] BUHARİ, “sahihu’l-buharı” Beyrut: darulfikr, 1401 k., c. 5, s. 137.

[6]Sünenü’d-daremi”, Dımışk: mektebetul-itidal, c. 1, s. 33.

[7] Ahmet b. Hanbel, “müsned”, Beyrut: daru sadır, c. 6, s. 18.

[8] MECLİSİ, Muhammed Bakır, “biharu’l-envar”, Beyrut: müesesetulvefa, 1404 k., c. 21, s. 7.

[9] Muhammed b. Sad, “et-tebekatu’l-kubra”, Beyrut: daru sadır, c. 2, s. 201-202.

[10] İbni Ebul-hadid, “şerhu nehcü’l-balaga”, Kum: kitaphanei Ayetullah Meraşi, 1404 k., c. 10, s. 266.

[11] A.g.e. c. 13, s. 31; KULEYNİ, Muhammed b. Yakup, “kafi”, c. 8, s. 193, hadis no: 229.

[12]Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır”. (nisa 69). Bu bağlamda bkz: “el-mizan” ve “tefsiri nümüne”.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hafızayı takviye etmenin yolları nelerdir?
    8761 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/04
    Peygamber efendimiz ve masum İmamlardan bizlere ulaşan rivayetlerin bir kısmı bazı bitkilerin özellikleri, ilaçlar ve yiyecekler hakkındadır. Birçok rivayette hafızayı takviye etmenin yolları ve hangi yiyecekler ve ilaçların kullanılması gerektiği açıklanmıştır. Zikri geçen rivayette İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Her kim biraz halis safranı, ayak otu ve ...
  • İnsan kıyamette bu dünyada sevdiği ve ilgi duyduğu insanlarla mı haşır olacak?
    3207 Hadis 2020/01/20
  • Hz. Fatıma Zehra (a.s) nerede toprağa verildi?
    47421 تاريخ کلام 2011/10/23
    Fatıma Zehra (a.s), İslam Peygamberinin (s.a.a) elçiliğe seçilmesinden sonra[1] ve hicretten sekiz yıl önce (peygamberliğin beşinci yılında) Mekke’de doğmuş[2] ve dokuz yaşındayken İmam Ali (a.s) ile evlenmiştir.[3] Peygamberden (s.a.a) sonra Hz. Fatıma’ya (a.s) zulüm ...
  • İslamın beşer medeniyetinin ilerlemesindeki rolü nedir?
    10791 Fıkıh Tarihi 2012/02/15
    Medeniyet her milletin yücelişi ve ilerlediğinin göstergesidir. İslami ülkelerdeki medeniyetin icat edilişinin geçmişi şu anlamdadır: Müslümanlar fikir, düşünce, servet, sermaye ve hakeza kudret üretmiş olmalarıdır. Eğer böyle bir durum olmamış olsaydı hiç bir medeniyet şekillenmezdi.Medeniyet şu anlamdadır: Şehirleşmeyi, düzen ve kanunu, ...
  • Hac ve umre giderlerini hayırlı işlerde kullanmak hac ve umrenin sevabını taşır mı?
    14834 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/06/14
    Tüm ömür boyunca bir defalığına Allah’ın evini ziyaret etmek gerekli şartları taşıyan herkese farzdır ve bu farzdan yüz çevirmek diğer farzlarda olduğu gibi hiçbir bahaneyle caiz değildir. Ama müstehap hac ve umre gibi müstehap amellerin tümüyle ilgili olarak genel bir kaide vardır ve bu kaide esasınca içinde ...
  • Ehlisünnetin kadınları kabirleri ziyaret etmekten men etmesinin nedeni nedir?
    8975 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/21
    Ehlisünnet kitaplarında kadınların kabir ziyaretinde bulunmasının mekruh veya haram olduğunu yansıtan bir takım rivayetler mevcuttur. Lakin böyle ziyaretlerin caiz olduğunu belirten daha güçlü hadislerin varlığı ve birinci grup hadislerin senet ve muhtevasındaki zayıflık, birçok Ehlisünnet âlimini şer’i şart ve durumlara riayet etmesi halinde kadınların da erkekler gibi ...
  • Namazda kırattan sonra rükû’a gitmeden önce azıcık beklemek gerekiyor mu? Rükû’a bitişik kıyamın hükmü nedir?
    11569 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Namazda kırattan sonra biraz bekleme ve rüku’a bitişik kıyamın hükmü konusunda büyük taklit mercilerinin görüşleri şöyledir: Ayetullah Uzma Hamanei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Cevap 1: Durmak vacip değildir ve tekbirin söylenmesi de farz değil, müstehaptır. Cevap 2: Rükün olan ...
  • Hz. Ali’ye (a.s.) göre vacip nedir? Vacipten daha vacip nedir? Zor nedir? Daha zor nedir? Acayip nedir? Acayipten daha acayip nedir? Yakın nedir? Yakından daha yakın olan nedir?
    13965 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/14
    Allame Meclisi’nin “Biharu’l Envar” adlı kitabında da naklettiği bir rivayette: Şahsın birisi Hz Ali’den (a.s) şu sorularına cevap vermesini istedi; vacip nedir? Vacipten daha vacip hangisidir? Acayip nedir? Acayipten daha acayip nedir? Zor olan hangisidir? Zordan daha zor olan nedir? Yakın nedir? Yakından daha ...
  • Güvercin oynatmanın İslamdaki hükmü nedir?
    10378 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/29
    Bu işin kendiliğinden şer’i bir sakıncası yoktur, ancak genel olarak başkalarını ve komşuları rahatsız ve eziyet edecekse ve bazı bölgelerede bunu yapan ciddiye alınmayacaksa sakıncalı olduğu söylenebilir. Bütün bunları göz önüne alan büyük taklit merciileri şöyle fetva vermişlerdir:Hz. Ayetullah Hamanei’nin Bürosu:
  • Anne rızası olmadan Müslüman olmayan bir kızla evlenmenin hükmü nedir?
    9048 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/09/22
    İslam dini insanların bozulması ve yozlaşmasını önlemek ve ahlakî yozlaşmalardan kaynaklanan problemlerden birey ve toplumu korumak ve aynı şekilde aile müessesesini güçlendirmek için evlenmeyi çok tavsiye etmiştir. Elbette gencin hayatı ve geleceği için karar alabileceği bir erginlik ve rüşt yaşına ermesi de İslam dini tarafından önemsenen ...

En Çok Okunanlar