Gelişmiş Arama
Ziyaret
27691
Güncellenme Tarihi: 2011/09/21
Soru Özeti
Namaz esnasında Hz. Ali’nin ayağından kırılmış mızrak parçasını çıkarma hikâyesi doğru mudur?
Soru
Mubidi’nin Keşfu’l-Esrar tefsirinden alıntılanmış aşağıdaki metin benim için bazı sorular icat etti. Metin şudur: “… Kitaplarda şöyle nakletmektedirler: Ali’ye (a.s) bir savaşta bir ok isabet etmiş ve ok kemiğe saplanmıştır. Çok çabalamalarına rağmen oku çıkaramazlar. Et ve deriyi yarmayana ve kemiği kırmayana dek bu ok çıkmaz derler. Büyükler ve onun evlatları eğer durum buysa onun namaza durmasını beklemek gerektiğini; zira namaz zikrinde onun sanki bu dünyadan hiçbir haberi yokmuş gibi göründüğünü belirtirler. Farzları ve sünnetleri bitirmesine kadar beklerler ve sonra o nafilelere ve namaz faziletlerine başlar. Tedavi eden şahıs gelir ve deriyi yarar, kemiği kırar ve oku çıkarır. Ali henüz namazda kendi halindedir. Namaz selamını verince sanki benim acım azaldı diye söyler. Ona sana böyle yapıldı ve senin haberin yoktu derler. O da ben Allah ile münacat ettiğim zaman eğer dünya alt üst olsa veya bana kılıç ve kalkanla vursalar, Allah ile münacattan aldığım lezzetten dolayı benim acıdan bir haberim olmaz, der.” Sonra bu olayı Yusuf ile Mısır kadınlarının olayı ve onların ağaç kavunu yerine kendi ellerini kesmesiyle mukayese etmiştir. Bu hikâye edebiyat ve insanî ilimler bölümünün ortaokul üçüncü sınıftaki edebiyat dersi kitabında yer almaktadır ve Müminlerin Önderinin (a.s) makam ve şanına bir halel gelmesinden kaygılanan benim ve belki de başkaları için soru icat etmektedir. Bu hikâyenin bir aslı var mıdır? Bu hikâye kabul edilebilir mi? Okun mübarek ayağın neresine battığı sorulmamakta mıdır? Ok ayağından çıkarıldığı esnada İmam rükûda mıydı, secdede miydi yoksa ayakta mıydı? Oku çıkardıkları esnada kendisinin dengesi bozulmadı mı? Ve…
Kısa Cevap

Bu hikâye birçok hadis kaynaklarında değişik nakiller ile aktarılmıştır. Elbette bu hikâyeyi aktaran kaynak ve kitaplar birinci el kaynaklar değildir. Lakin birincisi bu hikâye Şia ve Ehli Sünnetin değişik kaynaklarında yer almaktadır. İkincisi, bu kitapların müellifleri ve hikâyenin aktarıcıları tanınmış ve meşhur âlimlerdendir. Üçüncüsü, bu hikâyenin muhtevası akıl ve nakle aykırı değildir, bilakis akıl ve nakil böyle bir hadisenin vaki olabileceğini onaylamaktadır. Bu nedenle ilmî ölçüler esasınca bu hikâyenin aslını nakil ve beyan etmenin bir sakıncası bulunmamaktadır.

Ayrıntılı Cevap

Bu hikâye birçok hadis kaynaklarında değişik nakiller ile aktarılmıştır. Elbette bu hikâyeyi nakleden kaynak ve kitaplar birinci el kaynaklar değildir. Ama birincisi, bu hikaye Deylemi’nin İrşadu’l-Kûlub’ünde ve Envaru’n-Nomaniye, el-Menakibu’l-Murtezeviye, Hilyetü’l-Ebrar, Muntaha’l-Âmal, Mehcebetu’l-Beyza gibi Şia ve Ehli Sünnetin değişik kaynakları ve aynı şekilde Urvetu’l-Vuska gibi fıkıh kitaplarında yer almaktadır.[1] İkincisi, bu kitapların müellifleri ve hikâyenin aktarıcıları tanınmış ve meşhur âlimlerdendir. Üçüncüsü, bu hikâyenin muhtevası akıl ve nakle aykırı değildir, bilakis akıl ve nakil böyle bir hadisenin vaki olabileceğini onaylamaktadır. Bu nedenle ilmî ölçüler esasınca bu hikâyenin aslını nakil ve beyan etmenin bir sakıncası bulunmamaktadır. Bu meselenin aklî açıklaması bağlamında iki delil öne sürülebilir:

1. İmam Ali’nin (a.s) önemli özelliklerinden birisi ibadete aşk duymaktır. Öyle ki Mutezile’ye mensup İbn. Ebi’l-Hadid Nehcü’l-Belağa’ şerhinde şöyle yazmaktadır: “Hz. Ali (a.s) ibadette insanlar arasında en çok ibadet edendi. Namazı ve orucu herkesten fazlaydı ve halk gece namazına ve de zikir ve müstehaplara özen göstermeyi ondan öğrendi.”[2] Hz. Ali (a.s) huşuyla ibadet eder ve tüm varlığıyla Allah’a yönelirdi; öyle ki Sıffin savaşında kendisinin ayağına bir ok isabet eder ve onu çıkaramazlar. Sonra kendisi namaz kılarken secde halindeyken onu çıkarırlar. Ali (a.s) namazı bitirince okun çıktığını fark eder ve okun çıktığını asla hissetmediğine yemin eder.[3] Çünkü dinin direği olan namaz miraç ve münacat çadırının sütunudur ve namaz kılan insan mabuda yükselmekte ve O’nun ile münacat etmektedir. Bu nedenle onun göz, kulak, el ve ayağı kendi elinde değil, mabudun elindedir. Ali b. Ebi Talib’in (a.s) imanı gerçek bilgi esasıncaydı.  Ali (a.s),  Allah’a ibadet etmeyi O’nu ziyaret etmek olarak değerlendirdiğinden, namazı ilahî şuhud ve mabudu ziyaret etmek addettiğinden ve Allah’ı mutlak güzellik bildiğinden, asla kendisini görmez, özgürce Allah’a tapar ve renge bürünen her şeyden bağımsız kalırdı.[4] 

2. Peygamberlerin, imamların ve Allah’ın velilerinin namazdayken halleri her zaman bir hal ve minval üzere değildir. Bazen kalp huzurunu korumakla birlikte kesret âlemi ve maddî mazharlara da dikkat etmekte, onlardan gafil kalmamakta ve bir mesele meydana geldiğinde gerekirse reaksiyon göstermektedirler. Bazen de melekut âlemine odaklanır ve Kibriya’nın temiz zatından başka bir şey görmez ve kendi çevrelerinde olup bitene hiç dikkat etmezler. Hatta bedenlerinden gafil olurlar. Zahiri duyu sistemleri aşk cezbesi ve rabbani irfan esnasında adeta faaliyetini durdurur ve bedenlerine bağlı olan şeyleri duyumsamaz hale gelirler. Namaz esnasında secdedeyken İmam Ali’nin (a.s) ayağından okun çekilmesi bu kabildendir.[5] Bu vakıayla ilgili değişik ve farklı nakiller yapılmıştır ve göründüğü kadarıyla bazılarında aşırılık ve mübalağa hissedilmektedir. Ama bu, hikâyenin aslına bir halel getirmez. Bize göre hikâye Nehcü’l-Belağa Şerhi ve İmam Ali’nin Arifane Hayatı adlı kitaplarından alıntılayarak birinci açıklama bölümünde belirttiğimiz şekliyledir. Bu vakıa İmam Ali’nin (a.s) makam ve şanına bir halel gelmesine bir neden teşkil etmez, bilakis onun yüceltilmesi ve övülmesine vurgu yapar; zira Mısır kadınları Hz. Yusuf’un cemalini görünce nasıl kendilerini kaybetmiş, kontrollerini elden vermiş ve ağaç kavunu yerine ellerini kesmişlerse, Hz. Ali de sadece mutlak güzelliği görmesi ve tüm beden azaları Yüce Allah’ın ve gerçek mabut ve maşukun kontrolünde olması nedeniyle, artık kendini görmemiş ve maddî olgulara dikkat etmemiştir. Bu haldeyken namaz secdesi esnasında onun ayağından oku çekmişlerdir ve kendisi bunu duyumsamamıştır.           



[1] Deylemi, İrşadu’l-Kûlub, c. 2, s. 26, İntişarat-ı Nasır, Kum, çap-ı evvel, 1376; Cezayiri, Seyid Nimetullah, el-Envaru’l-Nomaniye, c. 2, s. 371, Çap-ı Şirket-i Çap-ı Tebriz, Keşfi Hanefi, Muhammed Salih, el-Menakıbu’l-Murtezeviye, s. 364; Behrani, Hilyetü’l-Ebrar, c. 2, s. 180; Kumî, Şeyh Abbas, Muntaha’l-Amal, s. 181, Çaphane-i Ahmedî, çap-ı nohom, 1377; Feyz-i Kaşani, Mehcebetü’l-Beyza, c. 1, s. 397 ve 398, Beyrut; Envaru’l-Nomaniye s. 342; ve Aynı şekilde Urvetu’l-Vuska, Muhammed Kazım Yezdi, Bahs-i İbadet, Babu’s-Selat gibi fıkhi kitapları.

[2] Abdülhamid, İbn. Ebi’l-Hadid, Şerh-u Nehci’l-Belağa, c. 1, s. 27, Dar-u İhyai’l-Kütübi’l-Arabiye.

[3] Habibullah, Hoyi, Şerh-u Nehci’l-Belağa, c. 8, s. 152; Cevadi Amuli, Abdullah, Hayat-ı Arifane-i İmam Ali (a.s), s. 63 ve 64. Merkez-i Neşri İsra, çap-ı çarom, 1385.

[4] Cevadi Amuli, Abdullah, Hayat-ı Arifane-i İmam Ali (a.s), s. 62 – 64, ba teğyir ve talhis.

[5] Ba istifade ez “Hayat-ı Arifane-i İmam Ali (a.s), s. 62 ve 63; Mutahari, Murteza, İmamet Ve Rehberi, Kum: Sadra, çap-ı çarom, 1365, ba istifade ez 180 ve 181.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar