Gelişmiş Arama
Ziyaret
7149
Güncellenme Tarihi: 2009/02/22
Soru Özeti
İmamlar, ne zaman şehid olacaklarını bildikleri halde, buna engel olmak için neden önlem almadılar?
Soru
Masum İmamlar (a.s) gaybtan ne zaman ve nasıl şehid olacaklarını bildikleri halde buna engel olmak için herhangi bir önlem almadılar. Neden?
Kısa Cevap

Cevabın anlaşılabilmesi için önce bir kaç noktaya açıklık getirmek gerekir:

1- Masum İmamlar (a.s), kendi şehadetlerinin yer ve zamanı da olmak üzere acaba bütün olayları biliyor muydular? Bunun kendisi incelenmesi gereken bir konudur ve ispatlanmış değildir.

2- Masum İmamlar (a.s)’ın kendi şehadetlerinin yer ve zamanını gaybi ilimle bildiklerini varsayarsak, o zaman bu şunu ifade eder ki:

a) Her insan bir gün ölecektir ve ilmi ne düzeyde olursa olsun kimse bu kaideden müstesna değildir. Yani insanın ilmi onun ölüm ya da şehadetine engel teşkil etmez.

b) Allah’ın kaza ve kaderi kesinleştiğinde hiçbir şekilde değişmez.

c) Masum İmamlar (a.s)’ın gayb'tan şehadetlerinin yer ve zamanını bilmeleri sadece kesinleşmiş bir olayı bildikleri anlamına gelmektedir. Onların (a.s) bu kaza ve kadere razı olmaları, makamlarını da daha da yükseltmektedir.

Sonuç: Allah’ın kesin isteği olan en güzel ölüm şekli olan şehedete ermeğe engel olmak, Allah’ın isteğine razı olmamak demektir ki, böyle bir şey Masum İmamlar (a.s)'dan asla beklenmez. Onların (a.s) söz ve amelleri, her zaman ilahi kazaya razı, Allah’ın emrine teslim olduklarını ortaya koymaktadır.

Ayrıntılı Cevap

Cevabın daha iyi anlaşılabilmesi için her şeyden önce İmamlar (a.s)'ın ilimlerinin ne şekilde olduğunu kısaca beyan etmemiz, ondan sonra ölüm ve şehadetlerinin zamanını bilmelerine rağmen neden buna engel olmadıklarına bakmamız gerekir.

Masum İmamlar (a.s)'ın Allah’ın izniyle her şeye tam ve mutlak gaybı ilimleri olduğu, yani şehadetlerinin yer ve zamanını da bilmek gibi geçmiş ve gelecekte ki tüm olayları bildikleri konusu ihtilaflıdır. Kur'an'ın öğretilerine göre gaybı tam olarak yalnızca Allah bilmektedir; zira bütün alemlere her yönüyle hakim olan O'dur. Bunu, Rad/4, Yunus/20, Nahl/65 gibi ayetlerde görebiliriz. Bazıları bu ve benzeri ayetlere dayanarak İmamlar (a.s)'ın şehadetlerinin yer ve zamanını bilmek gibi geniş ve kapsamlı bir ilimlerinin olmadığını söylüyorlar.

Ancak Şia alimlerinin bazıları, Al-i İmran/179, Cin/26 ve 27 gibi ayetlere dayanarak diyorlar ki: 'Allah-u Teala gaybı ilmi resullere vermektedir.' Yine ilahi evliyalarında kısmi olarak gaybı bildiklerine inanmaktalar. Masum İmamlar (a.s)'ın rivayetlerinden de bu mana çıkmaktadır. İmam Sadık (a.s) bu konuda şöyle buyuruyor: 'İmam bir şeyi bilmek istediğinde Allah onu Ona öğretir.'[1]

Bu gibi ayet ve rivayetler ile peygamberlerin insanları maddi ve manevi olmak üzere her yönüyle hidayet etme görevleri dikkate alındığında Onların bu görevlerini iyi bir şekilde yerine getirmek için büyük bir ilme ihtiyaç duydukları açıktır. Peygamberlerin halifeleri olan İmamlar da aynı hükme sahiptir. Onlar da kendi şehadetlerinin yer ve zamanını bilmeleri de olmak üzere gaybı ilimden büyük bir paya sahiptirler.[2]

Masum İmamlar (a.s)'ın kendi şehadetlerinin yer ve zamanını bildiklerinin ispatı halinde demek gerekir ki:

a) Bütün insanlar bu dünyaya gelir ve giderler. Her doğan bir gün şöyle ya da böyle ölecektir. Kur'an-ı Kerim buyuruyor: 'Her nefis ölümü tadacaktır.'[3] Yani herkes ölecektir. Çok az sayıdaki Allah'ın has dostlarının dışında kimse ne zaman öleceğini bilemez. Ölümlerin üzerlerinin kapalı olması, insanın her an ölebileceği, bu yüzden günah işlememesi ve tövbeyi geciktirmemesi gerektiği anlamına gelmektedir. Ölümlerin içinde en üstün ölüm ise şehadettir. Allah-u Teala kendi yolunda ölenleri ölü kabul etmiyor. Onlar, Allah katında rızıklanan dirilerdir diye buyurur.[4]

Gaybı ilme sahip olan Masum İmamlar (a.s)'ın hepsi bu şekilde öldüler, yani şehid oldular. Ancak, insanın ilmi onun ölmesine veya şehid olmasına engel teşkil etmez. Ne zaman öleceğini bilmek ölüme engel olunacağı manasına gelmemektedir.

b) Kaza ve kader -ister kişiler için olsun, ister ümmetler için- kesinleşmişse asla değişmez. Allah-u Teala buyuruyor: 'Mukadder olan o zaman gelip çattı mı, onu ne bir an geriye atabilirler, ne bir an ileriye alabilirler.'[5]

c) Masum İmamlar (a.s)'ın da gaybı ilimleri vardı. Allah'ın kaza ve hikmeti şehid olmalarını gerektirmediğini bildikleri sürece kendilerini ölümden korurlardı. Rivayetlerde, İmam Hadi (a.s) hastalığından iyileşmek amacıyla birini dua etmesi için Kerbela'ya gönderdiği, İmam Kazım (a.s)'ın Harun er-Reşid'in verdiği zehirli hurmayı yemeyip, 'Henüz vakti gelmemiştir.' diye buyurduğu, İmam Bakır (a.s)'ın 'Biz sultanın şerrini defetmek için falan duayı okuruz.' dediği nakledilmiştir.[6]

Bütün bunlar, Masum imamlar (a.s)'ın canlarını korumak için çaba gösterdiklerini ortaya koymaktadır.

d) İnsan şehid olacağını önceden bildiği halde, Allah'ın rızasını kazanmak, Onun emrine teslim olmak için, isteyerek savaş meydanına gitmesi insanın makam ve derecesini artırır.

İnsan eğer böyle bir ilahi rızaya erişirse kesinlikle insaniyetin üstün derecelerine ulaşmış olacaktır. İmam Bakır (a.s) buyuruyor: 'Masum İmamlar (a.s)'ın başına gelen bunca musibet Allah'ın kesin kazası ve Onların kendi seçimleriyle oldu. Hepsi bunu biliyordu… Bütün bunlarda Allah'ın Onlar için istediği derece ve kerametlerden (onur ve değerlerden) dolayıdır.'[7] Allah'ın isteğine uygun olan en güzel ölüm şekline engel olmak demek, Allah'ın isteğine razı olmamak demektir. Böyle bir şeyi Onlardan (a.s) beklenmek asla makul değildir. Bu şekilde bir ölüm, yani Allah yolunda şehid olmak Masum İmamlar (a.s)'ın en büyük arzuları idi. Bu arzuya ulaşmak için hep dua ederlerdi. Örneğin İmam Hüseyin (a.s), kendisinin ve ashabının şehadetini biliyordu ve buna razıydı. Çünkü Onun (a.s) şehadetinin İslam’ın kalmasında en büyük etken olacağını biliyordu. Böyle bir ölümden kaçsaydı bu etki ve faydaları verecek bir şehadete nerede ulaşacaktı?

Yukarıda söylenenler göz önüne alındığında şöyle bir sonuç alıyoruz: Masum İmamlar (a.s), Allah'ın kesin kazasını bildikleri yerlerde, rıza ve teslim makamına sahip olduklarından buna razı olurlardı, bunun dışında canlarını korumak için çaba göstermekten geri durmazlardı.



[1] -Kuleyni, Usul-u Kafi, c.1, İmamlar (a.s) Bir Şeyi Bilmek İstedikleri Zaman Bildirilir babı, hadis, 3; daha fazla bilgi için bkz: İnsan ve Gaybı İlmi Bilme, soru: 150, (site: 1056).

[2] - Gaybı bilmek her zaman kemalin göstergesi değildir, hatta bazen eksikliktir. Örneğin Hz. Ali (a.s), Hz. Peygamber (s.a.a)'in hicret edeceği gece yerinde yattığı zaman, her hangi bir tehlike olmayacağını bilseydi bu Onun (a.s) için bir fazilet sayılmazdı; zira bu durumda herkes orada yatmak isterdi. Burada gaybı bilmemek fazilettir. (Kıraati, Tefsir-i Nur, c.4, s.245)

[3] - Al-i İmran/185

[4] - Al-i İmran/169

[5] - A'raf/34

[6] - Maktel-i Hüseyin (Mukarrem), s.57

[7] - a.g.e. s.61

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Eğer Ehlibeyt (a.s) «خُزّان العلم» ilmin madeni iseler neden kumeyl duasını Hz. Hızır İmam Ali (a.s)’a öğretmiştir?
    6102 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2019/04/07
    Kumeyl duası Şeyh Tusi’nin “Misbah’ul-Muteheccid”[1] ve Seyit ibn. Tavus’un “İkbal’ul-Emal” adlı eserlerinde nakledilmiştir. Seyit ibn. Tavus bu duayı eserinde naklederken şöyle açıklama yapmaktadır: Şeyh Tusi’nin naklettiği rivayetten başka bir rivayette gördüm ki Kumeyl ibn. Ziyad Neğei diyor ki: Basra mescidinde İmam Ali (a.s)’ın yanında ...
  • Şia neden abdeste ayaların yıkanmasını terk ederek farzı terk ediyor?
    20362 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Her fırka ve gurubun kendisini fırka-i Naciye (kurtuluşa eren fırka) bilmeleri gayet doğaldır ama biz, sizin aksinize kendi teklifimize boyun eğdiğimizi, farzı yerine getirdiğimizi ve Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin farzdan uzaklaştıklarını kabul ediyoruz ve bu iddiamızın delillerini Kur'an ve rivayetlerle ortaya koyacağız. Şia; ...
  • Mehdiliği tehdit eden şeyler nelerdir?
    7147 Eski Kelam İlmi 2012/08/22
    Mehdiliği tehdit eden hususlar çoktur. Biz burada sadece üç önemli şeye işaret edeceğiz: 1. Eğer en üstün kanunlar ehil olmayan uygulayıcıları eline düşerse veya eğer en pahalı şeyler ehil olmayan insanların elinde bulunursa, ne kanundan ve ne de belirtilen değerli şeyden bir sonuç alınamaz. Mehdilik ...
  • Müslümanlar neden biribirleriyle musafaha ederler?
    9443 Pratik Ahlak 2011/07/14
    Müfaala kipinden olup iki kişi arasında gerçekleşen musafaha, el vermek manasına gelmektedir. Birisi ‘Safehtuhu’ derse bu ‘Elimin içi onun elinin içine değdi’ anlamına gelir. Musafahatun, birbirine el vermek, ellerin içini biribirine değdirmek, demektir. Selam vermek ve tokalaşmak güzel davranışın örneğidir. İslam Peygamberi (s.a.a) ve Masum ...
  • Niçin bazıları ölülerin kabirlerini yarıp araştırma yapıyorlar? Acaba bu iş haram mıdır?
    5503 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/04/09
    Büyük taklit mercilerinin bu soruya cevapları şöyledir: Müminin kabrinin açılması haramdır. Ama aşağıda zikredilen konularda kabrin açılmasının sakıncası yoktur: 1. Cenaze gasbi yere defnedilmiş olursa ve yerin sahibi, cenazenin orada kalmasına razı olmazsa. 2. Cenazeyle birlikte defnedilen kefen veya başka bir ...
  • Alkol kullanmaktan nasıl uzak kalınabilir ve bundan tövbe etmenin yolu nedir?
    22117 Teorik Ahlak 2011/10/23
    Her günahtan tövbe etmenin dayanağı, şahsın gerçekten kabul ettiği inanç ve değerlerdir. Eğer insan Allah’a ve diriliş gününe iman ederse, diğer bir dünyada amellerinin neticesini göreceğini bilirse ve kendisini gafletten kurtarmak gerektiğine kanaat getirirse, rahatlıkla günahlardan el çekebilir. Eğer insan haram işlerin kendisini nasıl bir bedbahtlığa ve ...
  • Türkiye bankalarında yatan paramla devlete ait borç bonosu satın alıp karından yararlanabilir miyim?
    5422 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/02
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Orası İslam ülkesi olması nedeniyle onlardan kar almak sakıncalıdır. Elbette orada şubesi olan İslamî olmayan bankalar veya gerçekten katılım bonosu olması müstesnadır.  Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Ömrü uzun olsun) Bürosu:
  • Namazda âmin söylemenin yasaklanmasının felsefesi nedir?
    9495 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/05/16
    Ehlibeyt rivayetleri esasınca namazda âmin sözünü söylemek caiz değildir ve bunu söylemek namazın geçersiz olmasına neden olur. Artı, caiz olmaması delile ihtiyaç duymaz; yani namaz ibadetsel bir fiil olduğundan ve insanın kendi tarafından namaza bir şey eklenemeyeceğinden, eğer şeriat tarafından bir şeyin caiz oluşu ispatlanmazsa, bunun kendi ...
  • Bahaîlerin düşüncelerinin yanlış oluşu, necis olmalarının nedeni ve onların inançlarını saflıkla kabul edenlerin durumu hakkında açıklamada bulununuz.
    11426 Eski Kelam İlmi 2008/02/17
    Bab adıyla tanınan Alimuhammed, ilk olarak 1847 yıllarında çok farklı inanç ve kurallar ortaya çıkarmaya başlamıştır. Sonraları onun düşüncelerini kabul eden ve daha da genişleterek Bahaîliği kuran Mirza Hüseyinali Baha'dır. Bu şahıs kitaplarında; kendisinin ve Alimuhammed Bab'ın gelmesiyle İslam dinin geçerliliğini yitirdiğini, İslami hükümlerin yürürlükten kalktığını ve Hz. Muhammed'in risaletinin ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7033 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...

En Çok Okunanlar