Gelişmiş Arama
Ziyaret
7095
Güncellenme Tarihi: 2012/01/23
Soru Özeti
Değişik düşünürlerin bakışında tanrı mefhumunun özellikleri nedir ve ortaçağ Hıristiyan filozoflarının bakışında başka hangi özellikler bulunabilir?
Soru
Filozofların bakışında tanrı adında metafizik ve tabiat ötesi bir varlığın mefhumu nasıl şekil kazanmıştır? Değişik düşünürlerin bakışında tanrı mefhumunun özellikleri nedir ve ortaçağ Hıristiyan filozoflarının bakışında başka hangi özellikler bulunabilir? Ortaçağ filozoflarının tanrısı ile önceki filozofların tanrısı arasında bir fark var mıdır, yok mudur?
Kısa Cevap

Antik Yunan filozofları tüm şeylerin ve yaratılışın kaynağını araştırmada tanrı adında bir mefhuma ulaştı. Ortaçağ filozoflarının tanrısı, önceki filozofların tanrısından farklıdır. Hıristiyan filozoflarının tanrısı ile Yunan ve Roma tanrıları arasındaki fark, yaratan olmadadır. Tanrı hakkında değişik filozofların görüşleriyle aşina olmak için, ayrıntılı cevapta onların görüşleriyle ilgili olarak kısa bir tarihçe verilmiştir.

Ayrıntılı Cevap

Antik Yunan filozofları tüm şeylerin ve yaratılışın kaynağını araştırmada tanrı adında bir mefhuma ulaştı. Onlar dört unsuru dünyanın kaynağı bilmekteydi. Örneğin “Tales her şeyin kaynağını su, Demokritus ateş ve diğer filozoflar ise hava veya topak bilmekteydi.”[1] Yunanlılar nezdinde tanrılar hakkındaki detaylı bilgiler Humer ve Hesyud’un eserlerinde yer almaktadır. Eğer kendimizi Humer’in İlyad kitabıyla sınırlamak istersek, onda tanrı kelimesinin göründüğü kadarıyla acayip türlerden değişik varlıklar için kullanıldığını görürüz. Yunan düşüncesinde uluhiyet tasavvuru, tabiat tasavvuru ve ona egemen olan zorunluluk esasından hasıl olmuştur. Bu acayip varlıklar, Yunan halklarının fiil ve düşüncelerini kendilerine göre düzenledikleri ilahi güçlerden ibaretti.[2] Onların tanrısının şimdi bildiğimiz bir tanrı olması mümkün değildi. “Esasen felsefî okullar, dinler ve tarihî devirlerde tanrı mefhum ve varlığı hakkında birçok düşünce ve görüş ileri sürülmüştür. Ama onların hiçbiri, tanrının mana ve mefhumu hakkında sabit ve değişmeyen bir anlayış taşımamış ve taşımamaktadır.”[3] Burada batı filozoflarının tanrı telakileri hakkında çok kısa bir tarihçe verilecek ve yanı sıra sorulan sorununun değişik bölümleri yanıtlanacaktır. Sokrat öncesi (antik Yunanlılar) düşünce döneminde Yunan kültürünün tanrısı ile tanrı hakkındaki diğer tasavvurlar arasında iki temel fark mevcuttur: Hayat ve insanilik.[4] Platon’un tanrısının rolü (ide veya hayır misalinin yapıcısı) âlemdeki düzensiz mevcut unsurları düzenlemektir. Onun güzelliğinin tam tasviri, idelerin güzelliklerinden yararlanmadadır.[5] Aristo’nun tanrısı (hareket etmeyen hareket ettirici), âlemin gayesidir, ama onun öznesel nedeni değildir ve birden fazla olması muhtemeldir.[6] Skolastik (ortaçağ) filozoflar, tanrı hakkındaki görüşlerini iki kaynaktan almıştır: Kutsal kitap ve Yunan filozofları.[7] Kilise mütekellimleri ve öncüleri, “ben benim”[8] tabirinden tanrının var olduğu ve her şeyin menşei olduğu neticesini almıştır. O halde insan ve dünyanın yaratıcısı birdir. Elbette yaratıcı tanrı mutlak kadir ve mutlak alim de olmalıdır. Mantıkî açıdan kadir-i mutlak olan tanrı; sonsuz, zatıyla kaim, ezeli ve ebedi, yalın ve en kamil de olmalıdır. Felsefî düşüncenin Hıristiyan ilahiyatındaki şerh ve açılımı, Agustin ve Akvinas adında iki önemli mütekellimin eserlerinde Yunan ıstılahlarından yararlanmayla zirvesine ulaştı.[9] Agustin’in tanrısı, Eflutin düşüncesi (ilk kaynak sıfatıyla “bir” tanrıya inanmak) kalıbında kutsal kitap tanrısıdır.[10] Eflutin’in görüşüne göre, bir (ilk varlık) külli aklı (ikinci varlığı) ve aklı külli de külli nefsi (üçüncü varlığı) yarattı.[11] Akvinas’ın tanrısı, Aristo felsefesi kalıbındaki kutsal kitap tanrısıdır.[12] Akvinas “Aristo felsefesinin yöntemini takip etmeyle birlikte, ondan öteye geçmektedir; çünkü onun nezdinde faillik mefhumu yaratıcı ve rab olmaya denk düşmektedir. Oysaki Aristo’nun “hareketsiz hareket ettiricisi” sadece gayesel nedendi ve onun alem ve insanı yaratma ve idare etmeyle bir işi yoktu.”[13] Gerçekte Hıristiyan filozoflarının tanrısı ile Yunan ve Roma tanrıları arasındaki fark, onun yaratan olmasındadır.[14] Bu farklılık, Hıristiyanlığın bir felsefe olmayıp Mesih aracılığıyla insanın kurtuluşu için gelmiş olan dinsel öğretilerden ibaret olmasından kaynaklanmaktadır. Yunan felsefesi ise evreni açıklamak için bir yöntemdir.”[15] Bu mesele Yunan düşüncesi ile Hıristiyan düşüncesini birbirinden ayıran belirgin husustur. Skolastik felsefeden sonra Dekart ile birlikte metafizik ve ilahiyat tarihinde yeni bir dönem başlamıştır. “Dekart felsefesinde tanrının varlıksal bir yönü yoktur, sadece epistemolojik yönü vardır.”[16] “Dekart’ın felsefî sisteminde hem tanrıyı ispat etmede insan düşüncesinin başlangıçta yer alması ve hem de bu felsefede tanrının ontolojik olarak değil, epistemolojik olarak belirtilmesi açısından, tanrı insan düşüncesine müntesiptir.”[17] “Dekart’  “tanrı” kelimesinden şunu kasteder: Tanrı sonsuz, değişmeyen, zatıyla kaim, mutlak alim ve mutlak kadir olan bir cevher olup beni ve var olan her şeyi yaratandır.”[18] “Dekart’ın yöntemsel şüphesinin ters etkisi, tanrıyı aklî olarak ispat edecekti, ama neticede şüphecilikte yeni bir dalgaya sebep oldu. “Onsekizinci yüzyılda İngiltere’de Heyum, Almanya’da Kant’ın ortaya çıkması ve önemli eserlerinin yayınlanmasıyla birlikte, metafizik zayıflamaya neden oldu. Aynı şekilde ondokuzuncu yüzyılda Darvin’in evrim teorisi ve Newton mekanizmi gibi bilimsel görüşlerin gündeme gelmesiyle birlikte, ateizmin asıl altyapıları şekil aldı. Evrim teorisinde, tanrı ve özellikle deist tanrı (çok eski zamanlarda evreni hareket ettiren ve sonra onu kendi haline bırakan kayıp tanrı mefhumu) anlayışı, ciddi şekilde eleştiriye maruz kaldı. Mekanizm düşüncesi de her şeyi mekanik bir şekilde nitelemektedir.”[19] Her halükarda “her ne kadar Platon’un yaratanı, Aristo’nun hareket ettiren hareket etmeyeni, Eflutin’nin biri, kilisenin şefkatli tanrısı (gök babası), Dekart’ın sonsuz ve yaratıcı cevheri, İspinozza’nın tabiat yaratan tabiatı, Kant’ın ahlakî kanunları bahşedeni ve Hegel’in mutlak ruh veya idesi, bizim Allah diye ifade ettiğimiz bir hakikate işaret etse de, hiçbir şekilde ortak bir mana ve mefhuma sahip değildir. Tanrının varlığını inkar eden ve onun hakkında şüphe duyan kimselerin de O’nun hakkında sabit bir algı taşımadığı da dikkat edilmesi gereken bir noktadır.”[20]    



[1] Hasan Zade, Salih, Seyr Ve Tetevvür-i Mefhumu-i Hoda Ez Dekart Ta Niçe, s. 29, Tahran, İlim, 1387.

[2] a.g.e. s. 29 – 30.

[3] a.g.e. s. 14 – 15.

[4] a.g.e. s. 30.

[5] a.g.e. s. 32.

[6] a.g.e. s. 33.

[7] a.g.e. s. 35.

[8] Ahd-i Atik, Sefer-i Huruc, bab. 3, ayet. 14.

[9] Hasan Zade, Salih, a.g.e. s. 35.

[10] a.g.e. s. 38.

[11] a.g.e. s. 40.

[12] a.g.e. s. 43.

[13] a.g.e. s. 48.

[14] a.g.e. s. 48.

[15] a.g.e. s. 43.

[16] a.g.e. s. 84.

[17] a.g.e. s. 87.

[18] a.g.e. s. 85.

[19] a.g.e. s. 16.

[20] a.g.e. s. 15.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • ve saç koruyucu madde kullanmanın abdest için bir sakıncası var mıdır?
    5903 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Abdestte yüz ve eller yıkanmalı ve de saçın ön kısmı ve ayakların üstü mesh edilmelidir.[1] Bu nedenle, eğer insan abdest esnasında saçlarını kenara toplar ve baş derisini mesh ederse abdesti doğrudur ve parlatıcı ve koruyucu madde kullanmanın abdest ...
  • Neden baldızla evlenmenin haram oluşu zamanın değişmesiyle birlikte değişmemektedir?
    12532 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/12/20
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Neden insan güzelliği sevmektedir? Acaba güzel yüzlü insanları görmek insan psikolojisini olumlu etkiler mi?
    3682 Know More 2020/09/08
     İnsan yaratılış olarak kemal peşindedir. Kemal olan her şeyi beğenmekte ve sevmektedir. Güzelliğin kemal olduğu göz önünde bulundurulursa doğal olarak güzelliği sevmektedir. İnsanın yaratılış ve fıtratı üzere böyle bir meyli ve isteği söz konusuysa bunun akli bir delile ihtiyacı yoktur. Zira doğası bunu gerektirmektedir.Bu ...
  • Sigara alışkanlığına sahip bir kimse oruç tutmakla birlikte sigara içebilir mi?
    9387 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/05/23
    Taklidi mercilerin tümü konuyla alakalı olarak şöyle diyorlar: İhtiyati vacip gereğince oruçlu olan bir kimse sigara, tütün ve buna benzer şeylerin dumanının boğazına gitmesinden sakınması gerekir.[1] Taklidi mercilerden hiçbirisi oruçlu bir kimse, sigara içebilir fetvasını vermiş değildir. Bu şunu göstermektedir ...
  • Ömer hadis uydurduğu için Ömer tarafından kınanmış mı?
    14743 Ricalu’l-Hadis (Ravilerin İncelenmesi) 2010/06/30
    Buhari, Muslim, İmam Ebu Cafer Eskafi, Muttaki Hindi İkinci Halife Ömer’in Ebu Hureyre’den temelsiz hadis naklettiği için Ebu Hureyre’yi kırbaçlamış ve kendi hükümranlığının sonuna kadar onu hadis nakletmekten sakındırmıştır.Ömer’in Ebu Hureyre’ye bu kötümserliğinin sebebini şu faktörlere dayandırabiliriz:
  • İnsanın kendi zihninde küfür etmesi günah mıdır?
    32492 Teorik Ahlak 2019/09/29
    İnsanın işlediği günahlar bazen zihin dünyamızın dışında dış alemde gerçekleşir. Örneğin: yalan, gıybet, iftira,... bazen ise zihin dünyamızda ve kalbimizde vuku bulur. Örneğin: insanın hakkı gizlemesi, şirk, riya,... insanın iç dünyasında işlediği günahların dışa vuran sonuçları ve etkileri olsada bu etkiler ve sonuçlar günahın kendisi değildir.
  • Acaba Mütalaada başarılı olmak ve daha iyi öğrenmek için Kur’an-ı Kerimden bir ayet veya bir dua var mıdır?
    9059 Pratik Ahlak 2010/01/16
    Mütalaa etmek, bir şey üzerinde onu anlamak ve öğrenmek için yoğunlaşmak ve düşünmektir. Bu yüzden bu özelliği taşımayan her okuma mütalaa değildir. Bir Mütalaanın faydalı ve verimli olması için diğer işler gibi özel şartların hazırlanmasına ihtiyacı vardır.
  • Neden İmam Hüseyin (a.s) Muaviye’nin döneminde kıyam etmedi?
    12065 Masumların Siresi 2010/04/07
    İmam Hüseyin’in (a.s) Muaviye’nin döneminde kıyam etmemesinin sebebi hakkında şunları söyleyebiliriz:1- İmam (a.s) kardeşi ve imamı olan İmam Hasan’ın (a.s) hayatı döneminde Muaviye’yle yaptığı anlaşmaya gösterdiği saygı ve Muaviye’nin de böyle bir anlaşmaya göstermelik olarak yaptığı saygıdan dolayı.2- ...
  • Acaba rivayetleri silip Kuran’la yetinirse Müslümanlar arasındaki ihtilaflar vahdete dönüşebilir mi?
    7468 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/03/04
    Kur’an’la yetinme ve rivayet ve sünnetleri silme konusunun tarihçesi yaklaşık İslam’ın ilk yıllarına dayanmaktadır. Zira Ehlisünnet ve Şia kaynakları esasınca, Peygamberimiz, (s.a.a) mübarek ömrünün sona erme esnasındayken İslam ümmetini doğru yoldan sapmasını engelleyecek mahiyette kılavuzluk yapacak bir vasiyet yazmak amacıyla kalem, mürekkep ve kâğıt istedi. Maalesef peygamberin bu ...
  • Annenin izni olmadan kızın evlenmesi doğru mudur?
    6234 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/07/24
    Şimdiki mercilerin çoğu bakire kız ile nikâh akdini (geçici veya daim) babanın veya baba tarafından atanın izni şartına bağlamışlardır. Ama kız bakire değilse yahut baba veya baba tarafından atası yoksa (vefat etmişlerse) bir başka şahsın iznine gerek yoktur. Ama bu evliliğin annenin üzülmesine ...

En Çok Okunanlar