Gelişmiş Arama
Ziyaret
13081
Güncellenme Tarihi: 2010/06/19
Soru Özeti
Kimler İmam-ı Zaman (a.c.f) ile irtibat halindedirler?
Soru
Kimler İmam-ı Zaman (a.c.f) ile irtibat halindedirler?
Kısa Cevap

İmam-ı Zaman (a.c.f)  ile irtibat halinde olmanın teorik temelleri ve bunun değişik türleri kendi yerinde incelenmelidir. Bununla birlikte Şia ulemasının bazı muteber kitaplarında Mukaddes-i Erdebili, Seyit Bahru’l-Ulum, Seyit b. Tavus ve başka birçok büyük şahsiyetin görüşmeleri belirtilmiştir. Aynı şekilde birçok birey de İmam-ı Zaman (a.c.f) ile özel bir irtibat içinde olan ve bu bireylere yardım etmek için ortaya çıkan kimseler ile görüşme başarısını elde etmiştir. Bir bakışa göre İmam-ı Zaman (a.c.f) ile özel bir irtibatı olan fertler pir, abdal ve gayp erleri olarak adlandırılırlar. Pir, abdaldan bir mertebe daha üstte yer alır ve bunların Hz. İsa (a.s), Hızır, İlyas ve İdris (a.s) gibi İmam-ı Zamana (a.c.f) en yakın sayılan bireyler olduğu belirtilmiştir. Abdal ve arifler silsilesi bunlardan sonra gelir. Bu bireyler genel olarak insanlar tarafından tanınmazlar ve kendilerinin sayısı hakkında da özel bir görüş birliği mevcut değildir. Bununla birlikte rivayetlerde kendilerinin bazı karakteristik özelliklerine işaretlerde bulunulmuştur.

Ayrıntılı Cevap

Gıyap döneminde İmam-ı Zaman (a.c.f) ile irtibata geçmenin imkânı hakkında her zaman iki genel düşünce var olmuştur: Bir grup gıyap döneminde İmam-ı Zaman (a.c.f)  ile irtibatın mümkün olmadığına inanmakta, diğer grup ise böyle bir irtibatın imkân dâhilinde olduğuna, reel âlemde de bunun gerçekleştiğine,  bireylerin İmam-ı Zaman (a.c.f)  ile bir tür irtibata geçmek için çalışmaları ve bu husustan gaflet etmemeleri gerektiğine inanır. Elbette bu irtibattan kastedilen şey, bunun mümkün olduğunu iddia edenler ile bunun imkânsızlığına inananlar arasında ortak bir husus değildir. Eğer irtibat bağlamında bir takım özel manaları göz önünde bulundurursak ve bu cümleden olmak üzere halkın açıkça ve ihtiyari olarak İmam-ı Zaman (a.c.f)  ile irtibat kurması kastedilirse -ki bu gıyap meselesi ile çelişir- tüm âlimlerin görüş birliğiyle imkânsız sayılır. Gıyapta olma ve görünmeme ile birlikte manevi irtibat kurmak gibi başka irtibat anlamları ise imkân dâhilîde değerlendirilmiştir. Mülakat olarak da tabir edilen İmam-ı Zaman (a.c.f) ile irtibat türleri arasında aşağıdaki hususlara işaret edilebilir:

1. İmam-ı Zamanı (a.c.f) görüp ama tanımamak (bazı rivayetlerde buna işaret edilmiştir[1]).

2. Mülakat ederek veya İmam-ı Zamanı (a.c.f) tanıyarak hissi ve zahiri bir şekilde görmek.

3. İmam-ı Zaman (a.c.f) ile şuhudi bir hal ve durumda mülakatta bulunmak (bu irfani yolculuğun hâsılıdır).

Mahiyetinin ipham taşıması nedeniyle İmam-ı Zaman (a.c.f) ile irtibat kurmanın üçüncü anlamı hakkında reddedilme veya kabul edilme noktasında âlimler az görüş bildirmiştir. İmam-ı Zaman (a.c.f) ile irtibat kurma hakkında bulunan görüş ayrılığı daha çok fiziki ve zahiri (ikinci anlamıyla) irtibat ve mülakata matuftur. Bununla birlikte İmam-ı Zaman (a.c.f) ile irtibat kurma hakkında bazı büyük şahsiyetlerin sözleri irfani ve şuhudi manaları çağrıştırmaktadır. Ayetullah Seyit Ali Ağa Kazım ve Ayetullah Ensari Hemadani’den İmam-ı Zaman (a.c.f) ile irtibat kurmak hakkında nakledilen sözler, daha çok batıni irtibata işaret etmektedir.[2] Genel olarak birçok arifin sözlerinde az veya çok bu tür sözler dile getirilmiştir. Merhum Muhaddis Nuri[3] “en-Necmu’s-Sakıp” kitabında bazı Şia büyüklerinin İmam-ı Zaman (a.c.f) ile kurdukları irtibata değinmiştir. Bu kitap bu alanda en kapsamlı ve en muteber eser sayılabilir. Bu kitapta bu konunun nazari ve ilmi temelleri yazılmıştır. Aynı şekilde İmam-ı Zaman (a.c.f) ile mülakat etme imkânını reddeden bazı âlimlerin delilleri incelenmiştir. Kendi, İmam-ı Zaman (a.c.f)  ile irtibatın gerçekleşmesi ve güvenilirlikleri hususunda bir şüphe bulunmayan birçok büyük şahsiyet tarafından bunun nakledilmesinin böyle bir hadisenin gerçekleşme olasılığına en önemli delil teşkil ettiğine inanmaktadır. Mukaddesi Erdebili, Seyit Bahru’l-Ulum, Seyit b. Tavus ve aynı şekilde özel bir yer taşımakla birlikte büyük şöhreti olmayan birçok başka bireyin görüşme detayları bu kitapta ayrıntılı bir şekilde beyan edilmiştir. Aynı şekilde birçok birey de İmam-ı Zaman (a.c.f)   ile özel bir irtibat halinde olan ve bu bireylere yardım etmek için ortaya çıkan kimselerle görüşme başarısını elde etmiştir.[4]

Pir ve Abdal

İmam-ı Zaman (a.c.f) ile beraber olan bireyler hakkında bir takım rivayetler nakledilmiştir ve bu rivayetlerden bazı bireylerin İmam-ı Zaman (a.c.f) ile yakın bir ilişki içinde oldukları anlaşılabilir. Lakin bu bireyler her zaman halktan gizli kalmışlardır. İmam Bakır’dan (a.s) şöyle nakledilmiştir: “İmam Mehdi (a.c.f) zorunlu olarak uzlette olacaktır ve uzlet zamanında güç taşıyacaktır. O, yanında bulunan otuz kişi ile dehşet ve yalnızlıktan kurtulmuş olacak ve kendisinin hiçbir korkusu olmayacaktır.”[5] Bir bakışa göre İmam-ı Zaman (a.c.f)  ile beraber olan bu grup abdallardan ibarettir; bu bireylerden her biri dünyadan göçünce yerini başkası alır. Abdal ve pir konusu irfanda geniş bir bahsi teşkil eder ve bazı rivayetlerde de bu konuya işaret edilmiştir. Abdalın varlığının esası, böyle bireylerin yaratılış âlemindeki özel konumu ve aynı şekilde onların İmam-ı Zaman (a.c.f) ve zuhur meselesi ile olan irtibatı, ilgili rivayetler mecmuasından anlaşılabilir. Lakin onların sayısı hakkında her zaman âlimler arasında görüş ayrılığı bulunmuştur. Rivayetlerde de kesin bir görüşe rastlamak olanaksızdır. Bazı rivayetlerde kırk kişiye işaret edilmiş[6] ve bazı rivayetler ise İmam-ı Zaman (a.c.f) ile birlikte olan kimseleri otuz kişi olarak belirtilmiştir. Nitekim İmam Bakır’dan (a.s) nakledilen mezkûr rivayette buna işaret edilmiştir. Hz. Ali’den (a.s) nakledilen bazı rivayetlerde de Şam’da bulunan abdallar açıkça belirtilmiştir.[7] Son olarak pirin abdaldan bir mertebe daha üstte yer aldığı ve bir görüş esasınca pirlerin İmam-ı Zamana (a.c.f) en yakın bireyler olan Hz. İsa (a.s), Hızır (a.s), İlyas (a.s) ve İdris’in (a.s) olduğu ve arifler silsilesinin ise bunlardan sonra geldiğini belirtmek gerekir.

Abdalların Bazı Sıfatları

İslam Peygamberinden (s.a.a) nakledilen bazı rivayetlerde abdalların özelliklerine işaret edilmiştir ve aşağıda onlardan bazılarına işaret edilecektir:

1. Abdal İbrahim’in (a.s) kalbi gibi bir kalbe sahiptir.[8] (Bu benzerlikten kastedilen şey onların Allah’ın dininde kararlılık, mertlik, tevazu ve direniş konularında Hz. İbrahim (a.s) gibi oldukları olabilir.)

2. Abdal insanları beladan koruyan ve Allah’ın aracılıklarıyla belaları insanlardan uzaklaştırdığı kimselerdir.[9]

3. Onlar, kendilerine zulüm edenlere iyilik ve ihsan eder, kendilerine kötülük edenlere fedakârlıkta bulunur.

Onlar, her zaman ilahi kazaya razı olup her türlü haramdan kendilerini temiz tutar ve Allah için gazaplanırlar.[10]4.İbn. Mesud İslam Peygamberinden (s.a.a) şöyle nakletmiştir: Biliniz ki bunlar (abdal) asla bu makamı namaz kılmak, oruç tutmak ve sadaka vermekle kazanmamışlardır. Sahabeler, ey Allah’ın Resulü o halde hangi vesile ile onlar bu makama ermiştir diye sormuş ve Hz. Peygamber de (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Müslümanlar için cömertlik, bağışta bulunmak ve hayır istemek vesilesi ile bu makama ermişlerdir.”[11] Bir başka rivayette de şöyle nakledilmiştir: “Benim ümmetimin abdalları ameller vasıtası ile cennete girmezler, onlar Allah’ın rahmeti, cömertlik, kalp arılığı ve tüm Müslümanlara yönelik şefkat beslemeleri sayesinde cennete girerler.”[12]

Bu hususta daha fazla bilgi edinmek için aşağıdaki cevaplara müracaat edebilirsiniz:

7795 (Site: 7901).

1405 (Site: 1425).

8544 (Site: 8550).

15344 (Site: 15057).

 


[1] Bazı rivayetler bu konuya delalet etmekte ve göründüğü kadarıyla bu hususta alimler arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır. Hz. Ali’den nakledilen şu rivayet bunlardan biridir: “Hakkın hücceti yeryüzünde bulunur. Caddelerde hareket eder, evlere girer, dünyanın doğu ve batısına gider, halkın konuşmalarını duyar, halk topluluğuna selam verir, görür ama görünmez.” El-Ğıybe en-Numani, s. 144.

[2] Ağa Seyid Haşim Haddad şöyle demiştir: “Hz. Ağa Ayetullah Kazi sözlerinde, oturup kalkmalarında ve genel olarak bir halden başka bir hale geçişte özellikle “ya Zamanın Sahibi” kelimesini çok dile getirirdi. Bir gün bir şahıs kendisinden asrın velisi (ruhumuz ona feda olsun) ile gürüştünüz mü diye sorar ve kendisi “her sabah kalktığında ilk bakışta zamanın imamını görmeyen göz kör olsun” der. Usve-i Arifha (Gofte Ve Ne Gofteha Der Bare-i Merhum Kazi (r.a)), s. 109, Sadık Hasan Zade, Muhammed Tayyar Muraği. Aynı şekilde Ayetullah Şeyh Mahammed Cevad Ensari Hemedani, İmam-ı Zamanı gıyap devrinde görmek mümkün müdür sorusuna şöyle cevap vermiştir: Allah’ı görmenin mümkün olduğu bir yerde O’nun mahluku olan imam nasıl görülmez. Bir başka yerde İmam-ı Zaman ile görüştünüz mü sorusuna yakinim artmadı, cevabını vermiştir. (Kuyi Bi Nişanha, Seyri Der Zınddegi Arif-i Billah Ve Salik.)

[3] Allame Hacı Mirza Hüseyin Muhaddis Nuri, alimler arasında “hatemü’l-muhaddisin” lakabını kazanmıştır. Ayetullah Mirza Bozorg-i Şirazi, “Maş’aş Merhum Muhaddis Nuri” kitabına düştüğü notta onu zamanın allamesi ve devrin nadir şahsı olarak adlandırmıştır. O, alimler arasında Allame Nuri, Muhaddis Nuri, Mirza Nuri ve Haci Nuri olarak adlandırılmıştır.

[4] Muhaddis-i Nuri’nin “Necmu’s-Sagıb” kitabına müracaat edilsin.

[5] Muhammed b. Yakup el-Kâfi, c. 1, s. 340, Şeyh Tusi, Kitabu’l-Giybe, s. 102; Muhammed Bakır Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 52, s. 153, hadis 6.

[6] İbn. Asakir, 1/60.

[7]« الْأَبْدَالُ يَكُونُونَ بِالشَّامِ وَهُمْ أَرْبَعُونَ رَجُلًا كُلَّمَا مَاتَ رَجُلٌ أَبْدَلَ اللَّهُ مَكَانَهُ رَجُلًا ...», İbn. Asakir, 1/60; İbn. Esir, 107; İbn. Hanbel, 112.

[8] Müsned-i Ahmed, c. 5, s. 322.

[9] Taberani, el-Mucemu’l-Kebir, c. 10, s. 324.

[10] Hilyetu’l-Evliya, c. 1, s. 8.

[11] Taberani, a.g.e, c. 1, s. 224.

[12]« إن أبدال أمتي لم يدخلوا الجنة بالأعمال ، ولكن إنما دخلوها برحمة الله ، وسخاوة الأنفس ، وسلامة الصدور ، ورحمة لجميع المسلمين»

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bir insanın mürtet olmasının hükmü şeriat hâkiminin hükmüne gerek duyar mı?
    8763 Kâfir 2012/03/12
    Sorunuz büyük taklit mercilerinin bürolarından soruldu ve alınan cevapları aşağıda aktarıyoruz: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney (ömrü uzun olsun): Mürtetlik şeriat hâkiminin hükmüne gerek duymaz. Eğer dinin gereklerinden birini inkâr etmek peygamberliği veya aziz İslam Peygamberini inkâr etmeyle veyahut şeriata bir noksanlıkta bulunmayla sonuçlanırsa, ...
  • Kuranı kerimde ayetlerin ve konuların tekrarlanması kuran ayetlerinin insicamsızlığına delil değil midir?
    12671 Fasahat & Balaghat 2015/05/04
    Kuranda zikir edilen kıssalardan güdülen hedef, insanların rüştü ve tekâmülüdür. Hedef insanların can ve ruhlarında aydınlığı ve nurlandırmayı icat etmektir. Dik kafalı nefisleri kontrol ve zalimliğe, zulme ve inhirafa karşı koymaktır. Kurandaki konuların dağınıklığının delili kuranın, asaleti muhtevaya ve ibret verici konulara vermesi, insanı ve toplumu yapılandırmaya ...
  • Hz. Peygamber, Ebu Leheb’e ile sıla-i rahimde bulunuyor muydu?
    15366 Masumların Siresi 2012/02/18
    Sıla-i rahim, akrabalar ile irtibatı sağlayan amele denir. Bunun İslam açısından önemi, kâfir akrabalar ile dahi irtibatın kesilmesinin yasaklanmış olması derecesindedir. Elbette kâfir akrabalar inatçı olur ve İslam’a darbe vurma niyeti taşırsa, İslam onlara sıla-i rahimde bulunmayı yasaklamıştır. Bu yüzden Tebbet suresi, Ebu Lehep ve eşi hakkında nazil olmuş ...
  • Niçin Saffat suresinde Muhlesin kelimesi ism-i meful şeklinde kullanılmıştır? Bu kelimenin ism-i meful kipi ism-i fail kipinden daha üstün bir anlamı ifade ediyor mu? Bundan Allah’ın, sadece bizzat kendisinin ihlâslı kıldığı kimseleri mi helak etmeyeceği anlaşılır?
    10746 Tefsir 2009/06/06
    Saffat suresindeki ayetlerin akışı geçmiş ümmetlerin başlarından geçen olaylarla ilgilidir. Bu ayetler Allah’ın onların çoğunu -yalnız Allah ihlaslı kıldığı az bir grup hariç- şirklerinden dolayı azap ettiğini açıklamaktadır.Muhlesler sadece peygamberleri içermiyor. Peygamberler olmayan pak insanları da kapsamına alır. Çünkü bizzat bu ...
  • Neden-Sonuç Konusunda Mutezile İle Şia’nın Bakışı Arasındaki Fark
    7761 Eski Kelam İlmi 2011/04/21
    Allame Tabatabai insanların filleri ve Yüce Allah ile olan irtibatı konusunda Mutezile mensuplarının görüşüne işaret etmiştir. Onlara göre insan muhayyerdir. Bundan ötürü insan fiillerinin öznesi sadece kendidir ve başka bir ilk neden yoktur. Bu grup, insan fillerinin öznesini Allah bilmemiz durumunda bunun cebri gerektireceğini düşünmüştür. Allame ...
  • İnsanın saadet ve kamalı neye bağlıdır?
    8158 Pratik Ahlak 2010/03/09
    Bu soruya cevap verebilmek için şu iki soruyu cevaplandırmamız gerekir:1) Saadet nedir? Kemalden ayrı bir şey midir? 2) İnsan nasıl bir varlıktır? Acaba sırf maddi bir varlık mı yoksa böyle değil mi?
  • Kur’an’daki yedi göğün manası nedir?
    39561 Tefsir 2010/09/22
    Gök ve galaksiler hakkında bilimsel açıdan müphemlikler olması nedeniyle Kur’an’daki yedi göğün manası hakkında kesin bir görüş ileri sürülemez. Sadece ihtimal ve sanı düzeyinde birkaç teori dile getirilebilir. Ama Kur’an’ın hedefinin insanlığın manevî ve terbiye eksenli hidayeti olduğu noktasından gafil olmamalıyız. Kur’an’ın yedi gök ve yer ...
  • Humus yılının sonunda kalan harcama kalemleri humusunun hesap şekli nasıldır?
    6841 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/11/08
    Yüce rehberlik makamı bu husustaki bir sorunun cevabında şöyle buyurmuştur: “Pirinç, yağ vb. günlük kullanılan ihtiyaçlardan artı kalan ve humus yılının başına kadar duran her şeyin humusu vardır.”[1] Humus bizzat kalemlere düşer; mesela humus yılının başında beş kilogram pirinç ...
  • Üç Haslet hadisinin senedi sahih midir?
    7321 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/10/23
    Söz konusu hadisin bazı ravileri hakkında elde herhangi bir bilgi yoksa da birkaç sebepten dolayı ona istinat edilebilir:1-Hadis, çeşitli birinci grup rivayet kaynaklarında gelmiştir. Ve biliyoruz ki bir rivayet değişik kaynaklarda gelmişse ve büyük muhaddisler ona önem vermişlerse bu, onun itibarını ve muhaddislerin ...
  • İlime hakiki anlamda iştiyak kazanmanın yolu nedir?
    7882 Pratik Ahlak 2011/07/23
    Ayetullah Hadevi Tehrani'nin bu konuyla ilgili görüşü şöyledir:İlime duyulan iştiyak ilahi bir lütuftur. Ancak bu hissi bazı yollardan güçlendirmek mümkündür:1- Sırayı gözeterek ve düzenli bir şekilde ders okuma. Bu tür ders alma insanda öğrenme ve ilime ilgi hissini güçlendirir ...

En Çok Okunanlar