Please Wait
9599
- paylaşmak
Banyo yapıldığı zaman ortaya çıkan şey dış temizliktir. Dış temizliğin yanı sıra, manevi temizlikte namazın şartlarındandır. Bu da ancak abdest ve gusülle gerçekleşir. Su kullanma imkanı yoksa, manevi ve batıni taharet için, abdest ve guslün yerine teyemmüm alınır.
Ama bu, teyemmümün dış temizliğe faydası olmadığı manasına gelmez.
Bedenin her türlü necasetten temiz olması namazın doğruluk şartlarından biridir. Banyo yapmak bedeni dış necasetlerden temizler, ancak dış temizliğin yanı sıra yalnızca abdest ve teyemmümle kazanılan manevi temizlikte namazın şartlarındandır. Su kullanma imkanı olmadığında Allah-u Teala, bu manevi ve batınî taharet için abdest ve gusülün yerine teyemmümü koymuştur.
Ama belirtmek gerekir ki, teyemmümle dış temizlik gerçekleşmeyecek diye birşey yoktur. Günümüzde toprağında dış temizlik içinde faydalı olduğu ispat olunmuştur. Bununla necis kapların bazı yerlerde neden üç ya da yedi kere toprakla yıkanması gerektiği konusundaki ilahi hükmünde sırrı anlaşılmış oluyor.
Allah-u Teala, batınî bazı pisliklerin meydana gelme nedenlerini anlattıktan sonra bu pislikleri gidermenin yollarını da göstermiştir. Örneğin tevzih-ul mesail’lerde yazıldığı üzere uyumak, tuvalete gitmek vb. gibi abdestle giderilecek durumlarsa abdest almak gerekir. Eğer gusülle gedirilmesi gereken bir şeyse gusül alınması gerekir. Suyla abdest alma imkanı yoksa temiz toprakla teyemmüm edin diye buyurduktan sonra bunun hikmetini ‘Allah, sizin tertemiz olmanızı diler.’[1] şeklinde beyan etmektedir.
Ayete baktığımız zaman taharetten maksadının maddi ve manevi taharet olduğu anlaşılmaktadır. Zira tıp ve sağlık açısından suyla yapılan temizliklere maddi (dış) temizlik denir. Dolayısıyla toprağın ele yüze sürülmesiyle yapılan temizliğin sağlık açısından faydasını ispat etmek güç olabilir, ama onunla manevi temizliğin gerçekleştiğinde şüphe yoktur. Bu manevi temizlik teyemmümün faydalarından değildir. Başka yerlerde de özellikle toprağa secde konusunda bu faydalar görülmektedir. Bu yüzden namazın en iyi haletinin secde olduğu söylenmiş ve en iyi zikirler ona özgü kılınmıştır. Zira secde, insanın toprağa düştüğü andır. İnsan ne kadar aşağı inerse Allah’ın azametini o kadar çok anlar. İnsan rüku halinde kendisini düşürdüğü kadar Allah’ı derk edebilir. Bu duruma uygun zikir, Allah’ın yücelik ve azametini gösteren tesbih ve övgüdür ki o da ‘Subhane Rabiy-el Azimi ve Bihamdih’ zikr-i şerifidir.
Kısca belirtmek gerekirse Allah-u Teala, ruhsal kötülükleri gidermek ve manevi tahareti kazanmak için belli yollar koymuştur. Bu yolları en iyi bilen Allah’ın kendisi olduğu için onun neyle yapılacağını da O yüce varlık belirlemiştir. Örneğin ruhsal pislikler çok suyla mı giderilir yoksa az suyla mı veya toprakla mı giderilir, suyla mı onu Allah’ın kendisi daha iyi bilir.
Öyleyse kim Allah’a yakın olmak istiyorsa, her ameli O’nun razı olduğu şekilde yerine getirmelidir.