Gelişmiş Arama
Ziyaret
7769
Güncellenme Tarihi: 2011/08/30
Soru Özeti
Şu istidlale nasıl bir cevap verebilinir? Bir insanın en büyük düşmanı “alkollü içecekler”dir. İnsan kendi düşmanını sevmeli, dolayısıyla insan alkollü içecekleri sevmeli. (Netice): Öyle ise insan alkollü içecekleri de sevmelidir.
Soru
Bir arkadaşım var sürekli şunu söylüyor: Bir insanın en büyük düşmanı “alkollü içecekler”dir. İncil kitabında da kendi düşmanınızı seviniz diye bir söz var olmaktadır. Arkadaşımın bu konusuna cevap verecek konumda değilim. Lütfen bu arkadaşımı kani edip susturacak bir cevap verebilir misiniz?
Kısa Cevap

Bu istidlal kabul edilemiyor. Mantık tabiriyle bu istidlal (müşterek lafzi türünden olan) demagojiyi içermektedir. Zira “kendi düşmanınızı sevin” cümlesindeki düşmandan maksat insanlar türünden olan düşmanlardır ki hidayet ve doğruluğa doğru kılavuzluk yapmaya kabildir. Aslında buradaki sevgiyle de adata düşmanla mübareze ediliyor. Zira burada düşmanlık yapılması gereken şey insanın kendisi değil, insanın kazanmış olduğu kötü sıfatlar ve hasletlerdir. Bunu bu şekilde algılamasak zikredilen cümleyi çelişki içeren cümlelerden sayılması gerekir; zira insan aynı yönden sevmiş olduğu şeye düşman olması imkânsızdır. “içki insanın en büyük düşmanlarındandır” cümlesinde var olan düşmanlıktan maksat insanın cismani ve bedensel boyutuna zararlı ve tehlikeli olan şeylerdir. İnsanın kendisi için zararlı ve tehlikeli şeylerin sevilmesi gerekir denilmesi imkânsızdır. Aksi takdirde insanın düşmanı olan “zehir” de sevilmelidir denilmesi lazım.

Ayrıntılı Cevap

Başkalara; düşmanda olsa sevgi duymak ahlaki düsturlardan bir düsturdur. Bu düstur birçok din ve mezheplerde var olmakta ve söz konusu dinlerin tekit konusu olmuştur. Soru konusu edilmiş ve İncil’de zikredilen cümlenin haricinde İslam’da da imamlardan nakledilen dualarda başkalarına muhabbet ve sevgi duymak tavsiye edilmiştir. Bu iddiayı ispatlamak için İslam dininin ve Hıristiyanlıkta başkalara sevgi ve muhabbet duyulsun şeklinde var olan düsturlara işaret edeceğiz:

İncillerde Şöyle Nakledilmektedir:

“Ama ben size düşmanlarınıza muhabbet ve sevgi duyunuz, lanet ettiğiniz kimseler için bereket isteyiniz, sizden nefret edenlere iyilik ve ihsanda bulununuz, size eziyet edenlere ve sövenlere hayırlı dualar ediniz diyorum[1] yaklaşık aynı ibareler “incili mukaddes” kitabının diğer yerlerinde de iki defa daha zikredilmiştir.[2]

İlginçtir ki bu içeriğe yakın ve benzer bizim dualarımızda da bazı ibareler var olmaktadır. Örneğin dua kitabı olan “sahife’i secadiye” adındaki dua kitabinin “mekarimu’l- ahlak” duasında şöyle denilmektedir:

Allah’ım! Muhammed ve Ali Muhammed’e salât olsun. Bana hıyanet eden kimselerin hayırlarını isteyerek cevap vermekte, beni yalnız bırakan kimselere güzellikle mükâfat verebilmemde ve beni mahrum bırakan kimsenin işini, bağışlamayla telafi etmekte beni kararlı kıl[3]

Bunlar başkaları sevme ve onlara muhabbet duyma konusunu içerip İslami ve gayri İslami kaynaklarda zikredilen bazı örnek ibarelerdir.

Buna rağmen bu hususta İslam’ın bakış açısı ile Hıristiyanlığın[4] bakış açısı arasında fark vardır. Şurada akla gelen soru şu: Her insana hangi niyetle olursa olsun her çeşit sevgi duymak ahlaki midir? Acaba ahlak sadece başkalara sevgi ve muhabbet duymaktan ibaret midir? Şöyle denilmektedir: Hıristiyan âlimler “bir fiilin ahlaki olup olmadığını tayin eden ölçünün insana olan sevgi olduğunu” söylerler. İnsan sevgisi ve muhabbet menşeli olan fiillerin ahlaki fiiller olduğunu kabul ederler. Bu görüş ne tamamen doğru bir görüş ne tamamen yanlış bir görüştür; zira bu görüş bir yönle doğrudur ve başka bir yönle de yanlış ve işkâllıdır:

1-   Ahlak başkalarını sevmekle sınırlı değildir. Örneğin; zulme teslim olmamak ve ona karşı direnmek ahlaki bir niteliktir. Ama başkalarını sevmek kavramının kapsamına girmiyor.

2-   İnsanı sevme kavramı: Bu kavram ve ibareden maksat biyoloji ilminde insan olarak tanımlanan her varlığı sevmemiz mi lazım? Acaba eğer bir insan kendi insanlığını yitirmişse onu yine de sevmemiz mi gerekiyor? Acaba insanı sevme anlayışını bahane ederek başkalarının işlemiş olduğu günahlardan ve gerçekleştirdikleri zulme göz yumma hakkına sahip olabiliyor muyuz?[5]

İslam dininin bu bağlamdaki görüşü şöyledir: Ahlaki değerlere sahip olmayan insanlar da sevilmeye layıktır. Ama liyakat sadece ve sadece onları ahlaki değerlere doğru çekmek nedeniyledir. Buna binaen “düşmanı da sevin” denildiği zaman bu nedenledir ki; bu sevgi ve muhabbetle onları insani değerlere çekmek içindir. Bu muhabbet ve sevgiyle günah işlemesi için ortam yaratmak anlamında olan sevmek değildir. Örneğin; eğer hırsızlık yapan bir arkadaşın varsa onu sevdiğin için ilkin onu bu kötü işinden vazgeçirmek için güler yüzle ona nasihat edersin. Eğer nasihatlerine teveccüh etmezse yüzünü asarak ondan kızdığını ve onun bu davranışından razı olmadığını ona fark ettireceksin. Yine vazgeçmez ve teveccüh etmezse onu bu yanlışlıktan ve içine düşmüş olduğu bu bataklıktan kurtarmak için polise şikâyet edip zorla da olsa onu bu kötülükten alı koyacaksın. Buna binaen bir kimseyi sevdiğimiz halde onu cezalandırabiliriz de. Bu nedenledir ki İslami hadislerde şöyle denilmektedir: “Din muhabbet ve sevgi duymaktan başka bir şey değildir”.[6] Zira eğer günah işleyen bir kimse tembih ediliyorsa ona duyulan sevgi ve muhabbetten ötürüdür. Çünkü günahkâr insan, böylece özünü bulup günahtan vazgeçmesi umulur. Bu konulardan anlaşılması mümkün olan nokta şu: Düşmanlık yapılmasını hak eden şey insanın kendisi değil, bilakis onların kazanmış oldukları kötü hasletler ve niteliklerdir. Zira insanlığın en büyük düşmanı kötü hasletler ve niteliklerdir.

Soruda “alkollü meşrubatlar insanın en büyük düşmanıdır” şeklinde belirtmiş olduğunuz konu doğrudur. Kurandaki ayetler ve İslami hadisler de buna delalet etmektedirler. İslam Peygamberi Hz. Muhammed den (s.a.a.) şöyle nakledilmiştir: “İçki bütün kötülüklerin anasıdır”. Başka bir hadiste şöyle buyurmuşlardır: “İçki günahları toplayan, kötülüklerin anası ve çirkinliklerin anahtarıdır”. [7]

Yukarıdaki noktaları hatırlatmakla sorunuzun cevabı verilmiş olabilir. Ama konunun daha iyi toparlanması için kısa bir açıklama yaparız: Düşmanı sevmek ve ona muhabbet duymak sadece ve sadece onu ahlaki ve nefsanî kötü hasletlerden kurtarmak için olduğu açıklanmış oldu. Zımnen düşmanlık yapılması gereken insanın kendisi değil kötü hasletler olduğu da anlaşılmış oldu. İnsanın kendisi, sevilmeye layıktır. Buna binaen düşmanı sevmek ve ona muhabbet duymak sadece eğitici ve terbiye edici bir yöne sahiptir. Bundan gözetlenen tek hedef günahkâr kimseyi, müptela olduğu kötü hasletlerden uzaklaştırmaktır. Ama içki günahların ve kötü hasletlerin ve sıfatların anahtarı olduğu hasebiyle ondan uzak durmak ve onu düşman bilmek gerekir. İçkiye yaklaşmak günah işlemek ve kötü hasletlerden uzak kalmayı sağlamamakla kalmıyor, bilakis İslami hadislere göre onun kendisi günahların anahtarıdır.

Netice itibariyle zikredilen istidlali kabul etmek mümkün değildir. Mantıksal literatürde zikredilen istidlal mugalâtayla karıştırılmıştır. Yani (müşterek lafzi türünden olan)[8] demagoji yapılmıştır. Zira “kendi düşmanınızı seviniz” şeklindeki cümlede var olan “düşmandan” maksat hidayete kabil, kılavuzluk yapılabilinir insanlardır. Onlara muhabbet ve sevgi duymak onların hidayetine ve kılavuzluğuna neden oluverecektir. Gerçekte ise burada, yine düşmanla savaşmak anlamı var olmaktadır. Zira düşmanlık yapılması gereken şey insanın kendisi değil, bilakis insanın kazanmış olduğu kötü hasletlerdir. Aksi takdirde bu cümleyi çelişkili bir cümle olarak saymak lazım; Zira insan, aynı yönden sevmiş olduğu bir şeye düşman olması imkânsızdır. “İçki insanın en büyük düşmanlarındandır” cümlesinde var olan düşmanlıktan maksat insanın cismi ve bedenine zararlı ve tehlikeli olan şeylerdir. Bu konuda onları da sevmek gerekir demek imkânsızdır. Aksi takdirde insanın düşmanı olan “zehir”i de sevmeliyiz dememiz lazım gelir.



[1] Meta, 5, 44.

[2] “Luka”, 6, 27, ve “luka”, 6, 35.

[3]Mefatihu’l-cinan”, s. 997.

[4] Hıristiyanlıktan maksat, Hıristiyan tebliğcilerinin iddiasıdır. Zira her dinin mukaddes metinlerinde o dine mensup olan tebliğcilerinin teveccüh etmediği bazı konuların var olması mümkündür.   

[5] MUTAHARİ, Murtaza, “felsfe’i ahlak”, baskı; 25, intişarat-i sadra, s. 47-54.

[6] . “heliddinu illa el hubbu =din sevgiden başka bir şey değildir”,  el-kafi” c. 8, s. 80.

[7] MUHAMMEDİ REYŞEHRİ, Muhammed, “mizanul hikme” tercüme: HAMİD RIZA ŞEYHİ, baskı; 1, darul hadis, c. 4, s. 1545.

[8] El-HAYDARİ, Seyyit Raid, “el-mukararu fi tevdihi mentıkıl-muzafer”, baskı; 1, Kum; menşurati zevil-kurba, 1422 k., c. 3, s. 305- 306.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Diriliş cisimsel mi yoksa ruhani midir?
    17927 معاد و قیامت 2012/05/27
    Her ne kadar akli deliller ahiret ve bu dünyevi hayat dışındaki başka bir dünyanın gerekliliğine tanıklık etse de ahretin nitelik ve keyfiyeti, ahiretin sadece ruhani olup olmayacağı veya hem ruhani ve hem cismani olup olmayacağı ve de cisimsel dirilişi kabul etme durumunda bu cismin maddi mi yoksa ...
  • Mescidin hangi halısının necis olduğunu bilmiyorsak, onu nasıl temizleyebiliriz?
    6067 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/23
    Büyük mercilerin (Allah onları korusun) bürolarının yanıtları şunlardır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (ömrü uzun olsun) Bürosu: Sorulan sorudaki varsayıma göre belirtilen tüm halılar yıkanmalıdır. Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu: Yakin hâsıl olması için tüm halılar yıkanmalıdır. Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu: Eğer ...
  • İmam Ali (a.s)’ın hayatını özet olarak beyan edebilir misiniz?
    2908 امام علی ع 2020/01/19
  • Yabancı şirketlere yapılan yatırımların kazançının hükmü nedir?
    13571 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/06/24
    Yabancı şirketlerde yatırım yapmak eğer müslümanların izzetine, bağımsızlığına zarar vermiyor ve Müslümanların onlara bağlanmalarına ve derin bağlar kurmalarına yol açmıyorsa sakıncası yoktur. Bu bağlamda Müslüman olmayan birinden faiz almak Taklit Mercilerin kahir çoğunluğunun fetvasına göre caizdir. ...
  • Ayakların üstünü mesetme konusunu hadisler ile ispatlayınız?
    8250 بیشتر بدانیم 2012/07/21
    “Vesailu’ş - Ş,a” gibi Şia’nın Muteber Kitaplarında İmamlardan (a.s.) nakledilmiş olan hadislere baktığımızda abdest alınırken başın ön kısmının ve ayakların üstünün Mes edilmesinin vacip olduğunu görürüz. Keza hadislerden istifade ediliyor ki ayaklar Mes edilirken sağ ve sol sırasını dikkate alarak ayakların parmaklarından başlayarak ayaklarda var olan çıkıntıya ...
  • Düğünlerde klasik müzikler kullanılması halinde, kadının kadın için dans etmesinin hükmü nedir?
    7608 کلیات 2012/04/07
    Ayetullahe'l-uzma HAMANEİ’NİN (Allah yüce gölgesini devam ettirsin) defteri: Kadının kadınlar için dans etmesi eğer lehv unvanı kendisine sıdk ediyor; örneğin kadınlar meclisini dans meclisine dönüştürüyor olması gibi, sakıncalıdır ve ihtiyatı vacip gereğince terk edilmelidir. Bu durum dışındaki durumlarda eğer şehveti uyandıracak nitelikte veya haram bir ...
  • İmam Ali’nin Zülfikar’ı şimdi nerededir?
    69010 تاريخ بزرگان 2011/10/30
    Zülfikar, Allah Resulü’nün (s.a.a) kılıcının adıdır.[1] Bu kılıcın bununla adlandırılması hakkında şöyle demişlerdir: Kılıcın arkasında insanın belkemiği gibi kısa ve uzun çıkıntılar bulunmaktaydı.[2] Zülfikar’ın macerası İslam’ın ilk yıllarındaki savaşlardan ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    31000 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Kimsenin olmadığı bir yerde çıplak olmak veya çıplak uyumak günah mıdır?
    55543 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/11/26
    Dini metinlerden ve kaynaklardan elde edilen veri böyle bir davranışın özünde haram olmadığı ama mekruh olduğu yönündedir. Zira bu halet şeytanın vesvese etmesine bir anlamda alt yapı oluşturabilir. ...
  • Tahrip edilmiş korunaktan hırsızlık yapmanın hükmü nedir?
    6908 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/21
    Hırsızın elinin kesilmesinin şartları şunlardır:1. Erginlik2. Akıl3. İrade4. Zorunluluğun olmaması5. İster yalnız başına ve ister beraberce olsun hırsızın korunağa saygısızlık etmesi6. Eşyayı korunaktan çıkarması7. Hırsızın mal sahibinin babası olmaması8. Korunağa saygısızlığın ve hırsızlığın gizlice yapılması; açıkça ve aşikâr olarak korunak kırılır ...

En Çok Okunanlar